Sosyal Medya

Serbest Fırka nasıl kuruldu, nasıl kapatıldı?

Önce bu partinin kuruluş macerasına kısaca göz atalım: Göz atarken de unutmayalım ki, cumhuriyet tarihimizin ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’dır. Başbakan İsmet İnönü’nün Şeyh Sait isyanı bahanesiyle herkesin ağzına kilit vurduğu meşhur Takrir-i Sükûn Kanunu’na istinaden kapatıldığında, takvimler Kasım 1924’ü gösteriyordu...



Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
 
Serbest Fırka denemesi bu tarihten altı yıl sonrasına rastlar. O tarihte cumhuriyet yedinci yaşını sürmektedir ama taÅŸlar hâlâ yerine oturmamıştır. (Zaten ne zaman oturdu ki?) Memleketin her köÅŸesinde yokluk, yoksulluk, baskı, ÅŸiddet hüküm sürmektedir. Bunları hale-yola koyması gereken BaÅŸbakan Ä°smet Ä°nönü ise daha ziyade parti ile (CHF=Cumhuriyet Halk Fırkası) meÅŸguldür. 
 
Öte yandan; Ä°stiklal Savaşı’nın iki kader arkadaşı arasında (Atatürk ve Ä°nönü) dipten dibe bir zıtlaÅŸmanın baÅŸladığı fark edilmeyecek gibi deÄŸildi. Ortada bir güç yarışı var gibidir…
 
Bazılarına göre, Ä°smet PaÅŸa, icra makamı olmanın da avantajıyla öne geçip önce partiye, ardından tüm siyasete hâkim olmak ve “tek adam” haline gelmek istemektedir (Atatürk’ten sonra oturduÄŸu CumhurbaÅŸkanlığı makamında kendini “Milli Åžef” ilan ettirmiÅŸ, ilk icraatlarından biri de paradan, puldan ve resmi dairelerden Atatürk’ün fotoÄŸraflarını kaldırmak olmuÅŸtu). Ä°smet PaÅŸa’nın daha fazla güçlenmesini engellemenin en iyi yolu baÅŸka bir güç merkezi oluÅŸturup gücü dağıtmak, ardından da her iki gücün denge merkezine oturmaktır.
 
Bunun en iyi yolu yeni bir siyasi parti kurmaktı. Yeni parti Atatürk’ün de desteÄŸiyle yeni cazibe merkezine dönüÅŸecek, böylece bir taÅŸla iki kuÅŸ vurulacaktı: Hem Ä°smet PaÅŸa’nın gücü zayıflatılacak, hem de Batı dünyasının Türkiye’yi zorladığı demokrasiye doÄŸru büyük bir adım atılacaktı. 
 
O tarihte Türkiye’nin Londra Büyükelçisi olan Ali Fethi Beyi (Okyar) bu iÅŸle görevlendirdi. Ancak Fethi Bey endiÅŸeliydi. Ä°nönü ile çatışmak istemiyordu. 
 
Atatürk en yakın dostlarını ve hatta kız kardeÅŸini yeni partiye vermek suretiyle Fethi Beyi zar-zor ikna etti. Ne var ki Ahmet AÄŸaoÄŸlu tereddüt ediyordu. Ä°smet Ä°nönü’nün bu partiyi de, kısa bir süre önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na yaptığı gibi, “irtica” ile suçlayıp kapattıracağına inanıyordu. Bu yüzden Ä°nönü’nün de bulunduÄŸu bir sohbette, “Meclis’te serbest düÅŸünme, serbest söyleme ve serbest hareket etme imkânı verilse, Cumhuriyet Halk Fırkası (partisi) kendiliÄŸinden iki kola ayrılır ve ayrılanlar hakiki bir muhalif fırka kurulmuÅŸ olur” deyiverdi. 
 
Atatürk’ün bu sözlere kızacağını düÅŸünenler kahkahalar atarak onayladığını duyunca çok ÅŸaşırdılar. Belki de bu önceden hazırlanmış bir mizansendi. Galiba niyet Ä°smet Ä°nönü’ye bir elense çekmekti. Nitekim Atatürk, AÄŸaoÄŸlu’na ÅŸöyle bir soru sordu:
 
“Layıkı vechile (gereÄŸi gibi) murakabe (denetim) vazifesini yapabilmeniz için kaç meb’usa (milletvekili) ihtiyacınız var?” 
 
AÄŸaoÄŸlu’nun, “10-15 tane doÄŸru dürüst ve bilgili adam yeter” demesi üzerine de, “Öyleyse merak etmeyin. Ben yeni fırkaya 50-60 hatta daha çok mebus temin ederim. Size ÅŸimdiden Kütahya mebusu Nuri Conker’in umumi kâtip olmasının sözünü veriyorum” deyiverdi. 
 
Sözleri biter bitmez Nuri Conker’e döndü: 
 
“Nuri, kabul ediyorsun deÄŸil mi?” diye sordu. 
 
Bu emr-i vakiyi reddetmek mümkün deÄŸildi. Çaresiz kalan Conker:
 
“Emredersiniz PaÅŸa Hazretleri” deyince, Atatürk kız kardeÅŸi Makbule Hanım’ı iÅŸaret etti:
 
“HemÅŸirem de ÅŸimdiden yeni fırkaya girmiÅŸtir” dedi. 
 
Sonra tekrar Ahmet AÄŸaoÄŸlu’na dönüp sordu: “Daha söyleyecek bir sözün kaldı mı?” 
 
Sonrasını pazartesi konuÅŸalım inÅŸallah…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.