Sosyal Medya

BAE Yemen'den 'onurlu çıkış' peşinde

Askeri endüstriyel kapasitesini aşan iddialı ve doğrudan askeri müdahaleye dayanan bir dış politikaya yönelen ancak beklediği sonuçları alamayan BAE yeni arayışlara girdi.



Dr. Necmettin Acar

 Arap Baharı sürecinde askeri endüstriyel kapasitesini aÅŸan iddialı ve doÄŸrudan askeri müdahaleye dayanan bir dış politikaya yönelen BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nin (BAE) son dönemde bu dış politikasında anlamlı bir deÄŸiÅŸime ÅŸahit olmaktayız. BAE'nin Yemen’den askerlerini çekmesi ve Ä°ran ile yakınlaÅŸma sinyalleri bu deÄŸiÅŸimin en önemli göstergeleri

BAE'nin Arap Baharı sürecinde takip ettiÄŸi iddialı ve müdahaleci dış politikada yaÅŸadığı hayal kırıklıklarında "çek defteri" politikasının iÅŸlevsizliÄŸi kadar II. Dünya Savaşı’ndan beri Körfez bölgesinin güvenlik garantörü olan ABD’nin bölge güveliÄŸini saÄŸlama konusunda yaÅŸadığı tereddütler de etkili oldu. Özellikle ABD’nin Ä°ran karşısında BAE-Suudi ekseninin güvenliÄŸini saÄŸlama konusunda yaÅŸadığı tereddütler ülke içerisinde iddialı ve doÄŸrudan askeri müdahaleye dayanan müdahaleci dış politikaya yönelik eleÅŸtirileri besleyen önemli bir faktör oldu. 

ABD’nin Ä°ran’a yönelik yaptırımlarına raÄŸmen BAE bankalarının Ä°ran ile iÅŸ birliÄŸine devam etmesi ve iki ülkenin üst düzey askeri yetkililerinin Tahran’da düzenledikleri ortak güvenlik toplantıları BAE’nin Ä°ran karşıtı politikadan geri adım atacağı ve genel olarak Orta DoÄŸu bölgesinde müdahaleci dış politikadan vazgeçeceÄŸi beklentilerini kuvvetlendirdi. BAE dış politikasındaki bu deÄŸiÅŸimin en önemli sebebi hiç ÅŸüphesiz ülkenin bu süreçte harcadığı onca ekonomik/askeri kaynaÄŸa raÄŸmen yaÅŸadığı baÅŸarısızlıklar.
 
"Dubai Modeli"nin oluÅŸumu
1971 yılında Britanya’nın Körfez bölgesinden çekilmesiyle bağımsızlığını kazanan yedi emirliÄŸin birleÅŸmesiyle oluÅŸan BAE, petrol gelirlerinin de katkısıyla 1990’lı yıllardan itibaren göz kamaÅŸtırıcı bir ekonomik ivme yakaladı. Turizm, inÅŸaat, finansal hizmetler, lojistik ve liman hizmetleri baÅŸta olmak üzere önemli sektörlerde elde ettiÄŸi baÅŸarılar ülkeyi kısa sürede küresel ekonominin parlayan yıldızı haline getirdi. Genel olarak “rantiyer ekonomiler” olarak tanımlanan hidrokarbon ihracatçısı Körfez ekonomileri arasında en planlı ve sürdürülebilir ekonomiye sahip olan BAE’nin yakaladığı bu ivme, ekonomi literatüründe "Dubai Modeli" kavramıyla ifade edilmeye baÅŸlandı. Ülke 1990’lı yılların başından itibaren öyle hızlı bir ekonomik büyüme ivmesi yakaladı ki 1990 yılında 50 milyar dolar olan milli geliri 2014 yılında 400 milyar dolara ulaÅŸtı. 2000 yılında 19 bin dolar olan kiÅŸi başı milli gelir yüzde 75 artarak 2006 yılında 33 bin 500 dolara yükseldi. Bu haliyle BAE, ekonomilerini petrole bağımlılıktan kurtarmak isteyen Körfez ülkelerine ilham kaynağı oldu. Son dönemde baÅŸta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin "vizyon" belgelerine yakından bakıldığında BAE’nin tüm bölge ülkeleri için nasıl bir ilham kaynağı olduÄŸu rahat bir ÅŸekilde anlaşılabilir.
 
BAE, 1990’lı yıllardan itibaren yakaladığı ekonomik büyüme ivmesini büyük oranda küresel piyasalarla saÄŸladığı entegrasyona ve küresel ekonomi nezdinde oluÅŸturduÄŸu güven iklimine borçlu. Ülkeye akan doÄŸrudan yabancı yatırımlar (FDI) büyük oranda bu güvenin bir sonucudur. Ancak Arap Baharı sürecinde BAE’nin yöneldiÄŸi iddialı ve müdahaleci dış politika, barındırdığı birtakım sakıncalara ilaveten, öncelikle ülkeye olan bu yatırımcı güvenini tehdit etmekte. Özellikle Yemen’de yürütülen savaÅŸa BAE'nin verdiÄŸi güçlü destek, çok hızlı artan savunma harcamaları ve Yemen’de ortaya çıkan insani kriz manzaraları ülkenin dış finansal piyasalar nezdindeki itibarına önemli bir darbe vuruyor. Ayrıca BAE’nin Ä°ran gibi Körfez bölgesinin en güçlü askeri endüstriyel kapasitesine sahip ülkesiyle direkt askeri karşıtlığı temel alan ve sıcak çatışmaya dönüÅŸmesi muhtemel bir dış politikayı sürdürme ısrarı 1990’lı yıllardan itibaren ülkenin yakaladığı ekonomik ivmeyi de tehdit etmekte. Özellikle Ä°ran'ın Körfez bölgesindeki askeri üstünlüÄŸü, Ä°ran destekli Husiler’in elde ettiÄŸi balistik füze teknolojisi ve uzun süredir Suudi havaalanlarına yönelik kullanılan bu balistik füzelerin BAE’ye karşı da kullanılma ihtimali “Dubai Modeli” için en büyük tehdidi teÅŸkil ediyor.
BAE’nin Orta DoÄŸu’da kendi lehine politik düzen kurma hayali
2003 yılında ABD’nin Irak’ı iÅŸgali ve 2010 yılında baÅŸlayan Arap Baharı süreci Orta DoÄŸu bölgesinin önemli güçleri olan Irak, Mısır, Suriye gibi ülkelerin zayıflayarak bölgesel güç denkleminden çekilmesiyle sonuçlandı. Güç denkleminde kısa sürede yaÅŸanan bu köklü deÄŸiÅŸimi BAE yönetimi bölgede kendi lehine politik bir düzen oluÅŸturmak için önemli bir fırsat olarak gördü. Bu ÅŸekilde otuz yıldır bölgenin ekonomik merkezi konumundaki BAE, Orta DoÄŸu siyasetinde merkezi bir konum elde etmiÅŸ olacaktı. Bu süreçte Suudi Arabistan’ı bölgede oluÅŸturmayı düÅŸündüÄŸü politik düzen için önemli bir partner olarak gören BAE, Suudi Arabistan’la birlikte statükocu bir blok oluÅŸturdu. Özellikle Bahreyn’de rejim karşıtı sokak hareketlerinin bastırılmasına, Mısır’da Müslüman KardeÅŸler iktidarına yönelik askeri darbeye ve Katar’ın bölgede izole edilmesine verdiÄŸi destekle BAE, bölge genelinde politik nüfuzunu geniÅŸletme çabası içine girdi. 2015 yılında Suudi Arabistan ile birlikte Yemen’e dönük askeri müdahaleye giriÅŸmesiyle, BAE’nin müdahaleci politikası zirveye ulaÅŸtı.
 
Arap Baharı sürecinde BAE’nin bölge genelinde politik nüfuzunu artırmaya yönelik müdahaleci ve iddialı dış politikası, büyük oranda 1990’lı yıllardan itibaren yakaladığı ekonomik büyüme ivmesine dayanarak bölgede kendi lehine politik bir düzen kurma çabasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Bu süreçte BAE yönetimi kendi askeri endüstriyel kapasitesinden ziyade sahip olduÄŸu devasa ekonomik rezervlerine ve küresel ölçekteki baÄŸlantılarına güvendi. Bu ekonomik kaynaklarının, bölgenin önemli askeri kapasiteye sahip güçleri olan Mısır, Pakistan ve Sudan gibi ülkeleri kendi politik düzeni için seferber edebileceÄŸine inandı. Ancak aradan geçen dokuz yıl gösterdi ki "para karşılığı askeri destek satın alma" ya da "çek defteri" politikası BAE’yi, bölgede kendi lehine politik bir düzen kurma hayaline kavuÅŸturmaya yetmedi. Mısır, Pakistan ve Sudan gibi ülkelere saÄŸlanan milyarlarca dolarlık finansal yardımlara raÄŸmen tüm bu ülkelerin, sahada, BAE’nin askeri hedeflerine katkısı oldukça sınırlı kaldı. Özellikle Yemen savaşında harcanan büyük çapta ekonomik/askeri kaynaÄŸa raÄŸmen BAE’nin kayda deÄŸer bir baÅŸarı elde edememesi iddialı ve müdahaleci dış politikanın ülke içinde de sorgulanmasına yol açtı.
 
ABD’nin bölge güvenliÄŸinde aktif rol alma konusundaki tereddütleri
BAE'nin Arap Baharı sürecinde takip ettiÄŸi iddialı ve müdahaleci dış politikada yaÅŸadığı hayal kırıklıklarında "çek defteri" politikasının iÅŸlevsizliÄŸi kadar II. Dünya Savaşı’ndan beri Körfez bölgesinin güvenlik garantörü olan ABD’nin bölge güveliÄŸini saÄŸlama konusunda yaÅŸadığı tereddütler de etkili oldu. Özellikle ABD’nin Ä°ran karşısında BAE-Suudi ekseninin güvenliÄŸini saÄŸlama konusunda yaÅŸadığı tereddütler ülke içerisinde iddialı ve doÄŸrudan askeri müdahaleye dayanan müdahaleci dış politikaya yönelik eleÅŸtirileri besleyen önemli bir faktör oldu. Ä°ran’ın bir ABD insansız hava aracını düÅŸürmesi, Körfez’de petrol tankerlerine yönelik faili meçhul sabotajlar, Ä°ran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Körfez’de petrol tankerlerine el koyması ve Ä°ran’ın nükleer faaliyetlerine yeniden baÅŸlaması sonrası ABD’nin sınırlı bir askeri müdahaleyi de içeren Ä°ran karşıtı bir politika takip etmede yaÅŸadığı tereddütler BAE’yi bölgede Ä°ran karşısında yalnız kalmakla tehdit ediyor.
 
BAE ile Ä°ran arasında ya da ABD’nin Ä°ran’a yönelik sınırlı da olsa askeri müdahalesi sonrası Ä°ran’ın BAE’yi hedef alacağına yönelik endiÅŸeler ülkenin son otuz yıllık süreçte elde ettiÄŸi tüm kazanımları tehlikeye atıyor. BAE topraklarına yönelik olası bir Ä°ran misillemesi ya da Körfez bölgesinde BAE’nin petrol sevkiyatına yönelik muhtemel kısıtlamalar “Dubai Modeli” ile yakalanan ivmeyi hızlı bir ÅŸekilde tersine çevirebilir. Sahip olduÄŸu, askeri kapasite ile desteklenemeyen ekonomik kaynakların Ä°ran’ı dengeleme hususundaki yetersizlikleri, Mısır, Sudan ve Pakistan gibi bölgesel aktörlerin yine Ä°ran’ı dengeleme konusundaki isteksizlikleri ve ABD’nin Körfez güvenliÄŸini saÄŸlama konusunda yaÅŸadığı isteksizlik BAE’yi Ä°ran’la, birtakım tavizler de içeren, bir uzlaÅŸmaya zorluyor. Bu çerçevede BAE’nin Çin ve Rusya gibi küresel güçler ile imzalanan anlaÅŸmalar ile bu aktörleri Körfez güvenliÄŸinde rol almaya zorlaması bu politikanın bir çıktısından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.
 
Yemen’den hasarsız bir çıkış planlaması
Yemen’e yönelik askeri müdahale sonucu oluÅŸan insani krizlerin yarattığı tehditler, son dönemde bölgenin en önemli askeri gücü olan Mısır’ın hızla ekonomik iflasa doÄŸru sürüklenmesi ve Sudan’ın yaÅŸadığı iç karmaÅŸa ortamından ötürü BAE’nin bölgesel planlarındaki rolünü azaltma giriÅŸimi BAE’nin iddialı ve müdahaleci politikasının sürdürülebilirliÄŸini imkansız kılıyor. Aslen, Suudi Arabistan’ın aksine, Yemen BAE için öncelikli bir tehdit deÄŸil. BAE için öncelikli mesele, Ä°ran’ın Güney Arabistan’da deÄŸil Körfez’de dengelenmesi. Hem ABD’nin Ä°ran’a yönelik sınırlı bir askeri müdahaleyi de içeren sertlik yanlısı bir politika takip etme konusunda yaÅŸadığı kararsızlıklar hem de son dönemde oluÅŸturmaya çalıştığı bölgesel ittifakın Ä°ran karşısında etkisiz kalması BAE’nin Ä°ran karşısında yalnız kalması neticesini vermiÅŸ bulunuyor.
 
Yemen savaşında Suudi Arabistan’la birlikte yalnız kalan BAE için en iyi senaryo Yemen’den ülkenin saygınlık ve prestijine zarar vermeden onurlu bir biçimde çıkmaktır. Bunun için de Ä°ran ile uzlaÅŸma kaçınılmaz görünüyor. Son dönemde Yemen’den askerlerini çekme kararı sonrası Ä°ran ile yakınlaÅŸma eÄŸilimleri sergilemesi BAE’nin “Yemen’den onurlu çıkış” politikasının bir sonucudur. Husilerin BAE askeri noktalarını hedef almayacaklarını ilan etmesi BAE’nin Ä°ran ile uzlaÅŸmasının ilk meyvesi olmuÅŸtur. BAE’nin Ä°ran’la sergilediÄŸi bu yakınlaÅŸma eÄŸilimi yakın gelecekte Ä°ran’ın bölgedeki en önemli rakibi olan ABD-Suudi Arabistan ikilisi için de ilham kaynağı olabilir.
 

 

[Dr. Necmettin Acar Mardin Artuklu Üniversitesi Ä°ktisadi ve Ä°dari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümünde öÄŸretim üyesi/bölüm baÅŸkanı olarak görev yapmaktadır]
Kaynak: AA

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.