Sosyal Medya

Güncel

Hüseyin Akın: Gerçek dost karanlıkta fark edebilendir

Hüseyin Akın- Milli Gazete



GeçtiÄŸimiz pazartesi günü Ä°stanbul Valisi Sayın Ali Yerlikaya Millî Gazete’yi ziyaret etti.  Bu vesile ile bendeniz de Sefaköy’ün yolunu tuttum. Her zaman olduÄŸu gibi hemen ilk selam yeri diyeceÄŸimiz kapıdan sol tarafta Sorumlu Yazı Ä°ÅŸleri Müdürü Adnan Öksüz’ün odasına daldım. Adnan Bey’in bendeki karşılığı usta bir yazar olmanın ötesinde güler yüzlü ve mümin neÅŸvesine sahip oluÅŸudur. Çayımızı en güzel tarafından içtikten sonra Necati Tuncer’in Sinop Cezaevi üzerine naklettiÄŸi bir hatırayı da çayın damağımızda bıraktığı muhabbet çeÅŸnisine katıverdik. Bir ara gazetede hareketlilik oldu. Vali beyin arabası gazeteye gelmek üzere imiÅŸ. Yazarlar hep birlikte toplantının yapılacağı salona doÄŸru gidiyorduk ki hiç akla gelmeyen bir ÅŸey oldu: Tüm binanın elektrikleri kesildi! Åžaka gibi gerçekten. Jeneratör devreye sokulmaya çalışıldıysa da aksilik bu ya, jeneratörün de kablosu arızalıymış. Allah’tan arkadaÅŸlar durumun hemen çaresine bakıp aydınlık bir odayı yeniden düzenleyip hazır ettiler. Bu esnada Necati Tuncer ve Adnan Öksüz ile birlikte koridorun köÅŸesinde bir masaya iliÅŸip misafirleri beklemeye koyulduk. Karanlıkta birbirimizin yüzünü bile seçmekte zorlanıyorduk. Ä°ÅŸin ilginç olan tarafı biz bir siluet gibi oracıkta içtiÄŸimiz çay bardaklarını bile karıştırırken gazete ailesinden kiÅŸilerin bizi karanlıkta fark edip ismimizle hitap ederek hoÅŸbeÅŸe yönelmesiydi. Tam da o anda dostlarımızın cümlesini hakkıyla ifade edebilecek bir cümle dilimden dökülüverdi: “Gerçek dost karanlıkta fark edebilendir!” Bu söz elektrik etkisi yapmış olmalı ki karşımda oturan Adnan Öksüz, “Azizim elektrikler mi geldi, etraf birden aydınlandı sanki?” diye sormadan edemedi.
 
Gelelim Sayın Vali ile yazarlar buluÅŸmasına. Dostane, samimi ve sıcak bir görüÅŸme oldu. Sayın Yerlikaya mütevazı, enerjik ve birleÅŸtirici vasıflarıyla Ä°stanbul için bir ÅŸans olduÄŸu kanaatini pekiÅŸtirdi. BuluÅŸmanın ana konusu Suriyeli sığınmacı nüfusun kentlerin nüfus dengesine uygun bir ÅŸekilde yeniden düzenlenme çalışmaları üzerineydi. Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların bizim için muhacir konumunda olduÄŸunun altı özellikle çizildi. Bu konudaki dezenformasyonlara dikkat çekilerek birçok noktada ülkemize göç eden Suriyeli kardeÅŸlerimiz üzerinden yanlış bilgilerin yaygınlaÅŸtırılmak istendiÄŸi üzerinde duruldu. Valilik olarak Suriyeli mülteci iÅŸçilerin sigortasız çalıştırılmasına da göz yumulmayacağının vurgulandığı toplantıda yapılan düzenlemenin, “Suriyeli sığınmacılar ülkelerine geri gönderiliyor” ÅŸeklinde kasıtlı menfi propagandaya dönüÅŸmesinin memlekete karşı haksızlık olacağı hatırlatıldı. Basının bu konuda daha duyarlı olması gerektiÄŸinin altı çizildi. Vali beyin toplantı sonrası ayrılmadan önce memnuniyetini ifade ederken kurduÄŸu ÅŸu cümle son derece muktezayı hale uygun bir cümle idi: “Işıkların kesik olduÄŸu bir ortamda sizler düÅŸünceleriniz ve yaklaşımınızla ışık olup ortamı aydınlattınız.”
 
Unutmadan ÅŸunu da eklemiÅŸ olalım, Millî Gazete yöneticilerinin ifadelerine göre, tarihinde ilk kez görev başında bir Vali Millî Gazete’yi ziyaret etmiÅŸ.
 
NE SOMURTUYORSUN, BU SENÄ°N HÄ°KÂYEN!
 
“Sol kaşını kaldırıp basına poz veren hâkim tokmağına uzandı. FotoÄŸraf çeken medya mensupları bunu kaçırır mı? Tıklım tıklım bir salon. Meraklı bakışlar. Davacının suratında gezinen kalem.”
 
Bu satırlar Betül Nurata’nın 1986 yılında çıkan “Yüzümü Tanı” isimli öykü kitabından. Kanaatimce Betül Nurata öyküye iyi bir baÅŸlangıç yapmış olmasını iyi bir okur olmasına borçlu. Birçok öyküsünü henüz dergilerle buluÅŸmadan evvel okumuÅŸ biri olarak ondaki bu iyi okurdan yazar olmaya giden yolu görmüÅŸtüm. O ÅŸiir seven fakat öykü yazan biriydi. Åžiirin yazma coÅŸkusunu artırmada küçümsenmeyecek bir etkiye sahip olduÄŸunu “Yüzümü Tanı” öykülerini okurken rahatlıkla fark edebiliyoruz. Betül Nurata ilk kitabıyla kendine özgü söyleme biçimi geliÅŸtirmek gibi bir yola çıktığını okuyucusuna hissettiriyor. Öyküden başını saÄŸlı sollu çevirerek okuyucusuyla yüzgöz olmaya çalışması da yüzünün tanınırlığını artırıyor sanki. Zira yazarın yüzü biraz da herkesin müÅŸterek yüzü gibi. Gökyüzüne benzer bir yüz. Gereksiz yazar triplerine bulaÅŸmadan, yazıyı olup biten, hikâye edilen ÅŸeyin üzerine yerleÅŸtirmeden son derece doÄŸal bir iklime taşımayı biliyor. Günlük hayatın hikâyeye sığmayan bir tarafı var. Bunu günlük hayatın dizgesine zarar vermeden yansıtabilmek tabi ki hünerdir. KliÅŸe hikâye anlatımı “ne gülüyorsun bu senin hikâyen!” deyip posta koymaya ayarlanmıştır.  Betül Nurata bu kliÅŸeyi tersyüz ederek adeta “ne somurtuyorsun (Niye gülmüyorsun?) bu senin hikâyen!” demek istiyor.
 
Sevgili okur, yüzünü aynaya gerek duymadan tanımak istiyorsan Betül Nurata’nın “Yüzümü Tanı” öykü kitabını mutlaka oku! Nerede mi bulacaksın. Öyleyse bu iyiliÄŸimi de unutma: (Yüzümü Tanı- Betül Nurata-Profil Yayınları-0216-365-70-91)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.