Güncel
Mehmet Acet: Suriye dosyasında Türkiye, diplomasi masasında birkaç yıl öncesine göre daha güçlenmiş durumda
Follow @dusuncemektebi2
Mehmet Acet- Yeni Åžafak
17’inci yüzyılın tanınmış Ä°ngiliz filozoflarından Thomas Hobbes, “Kılıçla yapılmayan anlaÅŸmalar laftan ibarettir” demiÅŸ.
Dünya tarihinin ‘kelimelerin gücüyle mi’ yoksa ‘gücün kelimeleriyle mi’ yazıldığı sorusu da ucu açık bir soru olarak tartışılmaya devam ediyor.
Madem böyle alengirli cümlelerle giriÅŸ yaptık, Henry Kissinger’in ÅŸu meÅŸhur sözünü de hatırlayalım:
“Gücünüzün gölgesi diplomasi masasına düÅŸmemiÅŸse eÄŸer, o masada konuÅŸtuklarınız lakırdıdan öteye geçmez”.
Suriye dosyasında Türkiye, diplomasi masasında birkaç yıl öncesine göre daha güçlenmiÅŸ durumda.
Neden?
Sahadaki kazanımlarının getirdiÄŸi özgüvenle masaya oturuyor, o yüzden.
CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan, dün büyükelçiler toplantısında Fırat’ın doÄŸusu için yeniden operasyon sinyali verdi.
Åžöyle dedi:
“Güney sınırımızda büyüyen müttefiklerimizin ağır silahları ile büyütülen bu yapı ortadan kalkmadıkça Türkiye kendisini emniyette hissedemez. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile baÅŸlattığımız süreci inÅŸallah çok yakında farklı bir aÅŸamaya geçireceÄŸiz.”
Amerikalılar, Türkiye’nin güney sınırına Aralık ayındakine benzer büyük bir askeri yığınak yaptıklarını kendi istihbarat araçlarıyla tespit ettikten sonra, Ankara’yı durdurmak için kendileri harekete geçtiler.
Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in ziyaretini Milli Savunma Bakanlığı’nın “Derhal yanıt bekliyoruz” çıkışı, bu çıkışı da Pentagon adına gönderilen askeri heyetin hızlıca Ankara’ya intikali takip etti.
GörüÅŸ ayrılıklarının neler olduÄŸunu da artık herkes biliyor.
Washington Post Gazetesi, ABD’nin, Jeffrey üzerinden 15 kilometre derinliÄŸi, 140 kilometre uzunluÄŸu olan bir güvenli bölge önerdiÄŸini, Türkiye’nin bu öneriyi reddettiÄŸini yazdı.
Mesele sadece güvenli bölgenin uzunluÄŸu, geniÅŸliÄŸi meselesinden de ibaret deÄŸil tabi.
ABD, hem PKK/YPG’nin hamiliÄŸi rolünden vazgeçmek istemiyor, hem de Türkiye ile bir anlaÅŸma yaparak Ankara’nın YPG üzerindeki rezervlerini sınırlamaya çalışıyor.
DiÄŸer yandan iki tarafın anlaÅŸma umudunu taze tutmaya yarayabilecek önemli bir uzlaşısı da var aslında.
YPG’nin ilan edilecek güvenli bölgeden çıkarılmasını ABD tarafı da kabul etmiÅŸ görünüyor.
En azından James Jeffrey’in daha önceden tam da bunu söyleyen açıklamalar yaptığını biliyoruz.
Peki bundan sonra ne olur?
Taraflar açısından bir ‘risk analizi’ yapmaya çalışırsak, aÅŸağı yukarı ÅŸöyle bir fotoÄŸraf karşımıza çıkıyor:
ABD açısından en büyük risk, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın bu konularda hem kararlı bir tutum sergilemesi, hem de ÅŸantaj diline kapalı olması.
Hatta öyle bir dile reaksiyoner bir tutumla karşılık vermesi.
Bu böyle olduÄŸu ve böyle bilindiÄŸi için, Amerikalılar sınıra yapılan yığınağın fark edilmesi üzerine davet edilmeden Ankara’nın kapısını çalmış oldular.
ABD açısından ikinci bir zorlayıcı faktör, Ankara’nın klasikleÅŸen oyalama taktiklerine karşı “Bu defa son, artık sabrımız kalmadı” cevabıyla mukabelede bulunması.
Yani artık oyalama taktikleri anlamında deniz tükenmiÅŸ görünüyor.
Bu iki deÄŸerlendirmeye bir üçüncüsünü de ÅŸöyle ekleyebiliriz:
ABD, YPG’yi koruma hedefinden vazgeçmemekle birlikte, Türkiye’nin müdahalesinin bir tür savaÅŸ nedeni sayılabileceÄŸini de hiçbir zaman söylemedi.
Türkiye’nin tek taraflı harekete geçmesine karşıyız deniyor, böyle bir durum iliÅŸkileri olumsuz yönde etkiler deniyor ama PKK/YPG için gerekirse savaşırız falan da denmiyor.
Toplamda böyle bir duruÅŸ “Acaba ABD’nin oyalama dışında baÅŸka bir seçeneÄŸi yok mu” sorusunu akıllara getiriyor ve bu durum Ankara için bir avantaj saÄŸlıyor.
FotoÄŸrafın Türkiye’ye bakan tarafında ise ekonomiye dair bir takım riskler söz konusu olabilir.
S-400 meselesini Türkiye’ye karşı bir yaptırım gerekçesi olarak kabullenmeyen, bunu da 12 Temmuz’dan sonraki süreçte ortaya koyan Trump’ın Türkiye’nin muhtemel bir askeri operasyonu karşısında nasıl bir tutum sergileyeceÄŸi tam olarak kestirilemiyor.
Trump’ın daha önce “Türkiye, Kürtleri vurursa ekonomisini mahvederiz” diye bir tweet attığını biliyoruz.
Acaba o duruÅŸunu koruyor mu?
Ya da, bu lafı ederken ciddi miydi?
Ciddi olsa bile, demin dediÄŸimiz gibi güvenlik meselelerinin ÅŸantaj aracı olarak kullanılmasına rıza göstermeyeceÄŸini uygulamalarıyla ortaya koyan ErdoÄŸan, böyle bir risk nedeniyle geri adım atar mı?
Sorular peşin sıra gidiyor.
Ama önce masadan ne çıkacak onu bir görmek lazım.
Henüz yorum yapılmamış.