Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kemal Sayar: Cehennem kimsenin diğerini anlamadığı yerdir

Yalnızca O’ndan um ve O’nun dışındaki varlıklara yum gözlerini. ‘O zaman nur, içinden dışına sızar. Tıpkı karanlık bir gecede karanlık bir odada bulunan mumun ışığı gibi. Işık, evin pencerelerinden süzülür ve dışarıyı aydınlatır’. Kalk ve şu harabe evi onar. O’nun lütfunu istikamet belle. Nereye gideceğini biliyorsan bütün dünya sana yol verecektir inan. Sadece bir adım.



‘Ä°ki mahkum hücre duvarına tıklayarak birbiriyle haberleÅŸir. Onları ayıran duvar, aynı zamanda haberleÅŸme vasıtalarıdır. Her ayrılık, bir baÄŸdır’ demiÅŸ Simone Weil, ne güzel söylemiÅŸ. Bizi ayırdığını düÅŸündüÄŸümüz her ÅŸey belki de birbirimize sesimizi duyurabilmemizin bir vasıtası. EÄŸer aynı zindanın mahkumları olduÄŸumuzu fark edebildiysek. Cehennem kimsenin diÄŸerini anlamadığı yerdir, hayır cehennem baÅŸkaları deÄŸil, baÅŸkasının hiç olmadığı yerdir. Tıklayacak bir zindan duvarının olmadığı, ötekinin seni iÅŸittiÄŸine dair en ufak bir malumata sahip olmadığın yer. Hallac-ı Mansur’a atfedilen bir sözde söylendiÄŸi gibi, 'Cehennem, acı çektiÄŸimiz yer deÄŸil, acı çektiÄŸimizi kimsenin duymadığı yerdir'.
 
‘Arayan bulamayacaktır, aramayanlar bulunacaktır’ demiÅŸ Franz Kafka. Güzel söylemiÅŸ. Ä°çinde olmayanı bulamazsın. Ä°çinde olmayanın yokluÄŸunu hissedemezsin. AÅŸkın içine gömülmüÅŸ olan kiÅŸinin yola çıkmasına gerek yok. O, bir mıknatısın demiri çektiÄŸi gibi hakikati kendine çeker. Yol onun ayaklarına bükülür. Sonunda hepimiz yeryüzünde yürüyoruz ve yeryüzünde bitiyor yolumuz. Arada ruh kanatlanıyor, göklere yükseliyor ve sonra beden kafesine dönüyor. Ten topraÄŸa, can semaya çekiyor. Yeryüzünün bittiÄŸi yerde gökyüzü baÅŸlıyor. Lütuf, görmesini bilen kalpler için, her yerdedir. Varlığın kaosunda bir düzen gizli. Ä°lahi bir plan bizi beÅŸikten mezara kadar idare ediyor, en zor ve çaresiz anlarda, kederin hayatı paramparça ettiÄŸi anlarda bile umutla görmemizi saÄŸlıyor. ‘Ä°nsan sadece umut ettiÄŸi ÅŸeyi görür. Umut ettiÄŸi sürece görür’ demiÅŸ Christian Bobin, ne güzel söylemiÅŸ. Sözü Jean-Luc Nancy almış da ÅŸöyle demiÅŸ : ‘Ä°slam’ın tanrısı her surenin başında Rahman olarak adlandırılan tanrıdır. Rahman, her insanda onun küçüklüÄŸünü, zayıflığını tanıyan ve küçüklüÄŸüne ve zayıflığına raÄŸmen ona büyük ve saygıdeÄŸer olma olanağı veren demektir’. Güzel söylemiÅŸ. Ä°nsanın içinde nice gökler gizlidir. Genel izafiyet kuramı ile kuantum mekaniÄŸini birleÅŸtirmeye niyetlenen sicim kuramı çok sayıda kainat tahmininde bulunuyor: Her biri bizim bilemediÄŸimiz apayrı kurallara tabi sayısız kainat. 10’un arkasına 500 tane sıfır ekleyin, iÅŸte o kadar. Çok ama çok küçüÄŸüz ama lütuf her yerde ve ruhumuza dokunmasına izin verdiÄŸimizde, saygıdeÄŸer olma imkanımız var. Ä°nsan insanı aÅŸar.  Ä°man sadakattir, göÄŸe sadık olmak, Ä°lahi olana katıksız bir teslimiyet ve güven duymaktır. Dünya bir uyku ve aÅŸk bir uyanış, göz bebeklerimize deÄŸerek bizi rüyaların koynundan çekip alan bir ışık çakımı. Hakikat güzel olanda parlar ve bizi kendini tanımaya çağırır. Aramayan da bulunur, zira rıza makamındaki kiÅŸiye ırmaklar bükülür. Susuzun nasibi su ise, suyun da nasibi susuz kalmış kiÅŸidir.
 
‘Yaralarım aÅŸktandır’ demiÅŸ FuruÄŸ Ferruhzad, ne güzel söylemiÅŸ. Dünya yürüyüÅŸü yaralanmış ruhların birbirinde ÅŸifa aradığı bir tanıklık. Sen benim tanığımsın, sesimi duyduÄŸun ve beni görebildiÄŸin o an. Ben senin tanığınım, senin yaralarının, senin varlığının. Birlikte dünya hapishanesinin tanıklarıyız. Dünyayı kendimizden uzaklaÅŸtırabildiÄŸimiz kadarıyla özgürleÅŸiyoruz. Bir bedenim var ama ben sadece bedenim deÄŸilim, duygularım var ama sadece duygularım deÄŸilim, arzularım, düÅŸüncelerim var ama arzu ve düÅŸüncelerimden ibaret deÄŸilim. Saf farkındalığın ve iradenin merkeziyim ben. ‘Rüzgar bizi götürecek’ oraya, bir serçe cıvıltısı, çavlanların akıntısı içimdeki sevinci kabartacak. Beni dünyaya rapteden baÄŸlardan kurtulduÄŸumda,  lütuf bir yaÄŸmur gibi üzerime yaÄŸacak. SonsuzluÄŸa açılan pencereyim ben. Muhatap alınan varlığım. Büyümek yeryüzü aÄŸrılarından ÅŸifa bulmak demek. Kendimde onaramadığımı bir hata olarak tekrar edip duruyorum. ÖÄŸrenerek onaracağım kendimi, kainatı ve bana kendisini açan o kutlu güzelliÄŸi idrak edebilmekle onaracağım. GöÄŸe sadık olabilmek için önce kendi ruhuma sadık olacağım: Duygu, düÅŸünce ve davranışlarım bir bütün olacak. Ä°ç bütünlük. O’nun lütfunun muhatap aldığı varlığım ben. Kendimi kandırmaya hakkım yok.
 
‘Allah’ın lütfu dışında kalan hiçbir yöne bakma’ demiÅŸ Abdülkadir Geylani, ne de güzel söylemiÅŸ. Onun lütfundan baÅŸka sebeplere baÄŸlanıp güvenme. Yalnızca O’ndan um ve O’nun dışındaki varlıklara yum gözlerini. ‘O zaman nur, içinden dışına sızar. Tıpkı karanlık bir gecede karanlık bir odada bulunan mumun ışığı gibi. Işık, evin pencerelerinden süzülür ve dışarıyı aydınlatır’. Kalk ve ÅŸu harabe evi onar. O’nun lütfunu istikamet belle. Nereye gideceÄŸini biliyorsan bütün dünya sana yol verecektir inan. Sadece bir adım.
 
‘Varlık o kadar kırılgan ve öylesine tehlikeye açık ki, titremeden sevemiyorum’ demiÅŸ Simone Weil. Bir kez daha güzel demiÅŸ. SevdiÄŸimizi yaÅŸatmak isteriz. SevdiÄŸimizi kaybetmekten korkarız. O kırılganlık yürekte ne depremler yaratır. Madem aÅŸk, ‘döküp varlığı gitmektir’  o halde bastığımız zemin sarsılır. Sevmeden bilemiyoruz. Sevmek muhatap almaktır. Muhatap alındıysak seviliyoruz. Ne kadar uzakta olursan ol, sevgiliye dönmen için bir adım yeter. Bir hıçkırık, bir niyaz yeter. Bir iç geçiriÅŸ, bir anış yeter. O zaten kalbi kırıklarla beraberdir. Lütuf her yerdedir.
 
SERBESTÄ°YET

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.