Taha Kılınç: Nasıl Okumalıyız?
Follow @dusuncemektebi2
Hem çok fazla şey okumak isteriz, sürekli kitap satın alırız, kütüphanelerimize eser yığarız, hem de kitapları okurken bir türlü istediğimiz kıvamı yakalayamayız. Kitap koleksiyonumuz genişlerken, okunacak metinler masamızda ve kütüphanemizin raflarında mahzun mahzun bizi seyreder…
Konferanslarda, özel sohbetlerde, derslerde en çok karşılaÅŸtığım sorulardan biri ÅŸudur: “Heyecanla ve ÅŸevkle bir kitabı okumaya baÅŸlıyorum, ama bir süre sonra sıkılıyorum veya yoruluyorum. Bazen kitabın ilk cümlesinden itibaren içerik beni yormaya baÅŸlıyor. Bazen de birkaç gün üst üste okuyorum, ardından kitabı elimden bir bırakıyorum, gidiÅŸ o gidiÅŸ… Aylarca elime kitap almıyorum. Kitap okumanın ne kadar önemli bir ÅŸey olduÄŸunu biliyorum, okumam gerektiÄŸinin de farkındayım. Fakat okuma eylemini bir türlü istikrarlı ve sürekli hale getiremiyorum. Bu iÅŸin bir formülü veya kolay yolu var mı?”
Sadece kitap okumak deÄŸil, hayatımızdaki diÄŸer birçok ÅŸey için de aynı problem söz konusu: Ä°stikrarsızlık ve devamsızlık. Heyecanlarımız, coÅŸkularımız, çabalarımız hatta umutlarımız hep aynı illetle malul. Bir türlü sonuna kadar sürdürüp nihayete erdiremiyoruz çoÄŸu ÅŸeyi. Hayatlarımız yarım kalmış, bitmemiÅŸ, olgunlaÅŸmamış, devamı getirilememiÅŸ ve adı konulamamış baÅŸlangıçlarla dolu. Bu ayki hasbihalimizde, kitap okuma örneÄŸi üzerinden, bazı somut tavsiyelerle meseleyi kendi içimizde çözmeye çalışalım.
* * *
Ä°nsanoÄŸlunun tabiatında iki uç, bir arada ve birbiriyle yarış halindedir: Ä°nsan hem sonu gelmez emeller (irfan geleneÄŸimizde bunun adı ‘tûl-i emel’dir malumunuz) sahibidir, hem de sabırsız ve aceleci bir varlıktır. Ä°çindeki sonsuz emeller onu dünyada sürekli ve hırslı bir çaba halinde olmaya zorlarken, sabırsızlığı ve aceleciliÄŸi yüzünden meÅŸguliyetlerine yeterince odaklanamamaktadır. Bu zor dengeyi kurabilenler ve içlerindeki bu iki zıt kutbu ortada bir yerde buluÅŸturabilenler ise tutarlı bir ÅŸahsiyet kazanacak, kalıcı eserler verecek, iz bırakacak, çığır açacaktır. Hepimizin imtihanı da tam buradadır zaten.
Fıtratlarımıza verilen bu özellikler, kitap okuma serüveninde de bir handikap olarak karşımıza çıkar. Hem çok fazla ÅŸey okumak isteriz, sürekli kitap satın alırız, kütüphanelerimize eser yığarız, hem de kitapları okurken bir türlü istediÄŸimiz kıvamı yakalayamayız. Kitap koleksiyonumuz geniÅŸlerken, okunacak metinler masamızda ve kütüphanemizin raflarında mahzun mahzun bizi seyreder…
Peki, dengeyi nasıl bulacağız? Okuma konusunda istikrara nasıl kavuÅŸacağız? Fıtratımızdaki sonu gelmez emellerle sabırsızlığımızı hangi düzlemde buluÅŸturacağız? Bu soruların hepsine cevap olarak, beÅŸ aÅŸamalı bir plandan ve çalışma programından söz edebiliriz. Åžimdi sırasıyla ayrıntılara geçelim:
1- Evvela, yayımlanan her kitabı okumaya ömrümüzün yetmeyeceÄŸi gerçeÄŸiyle yüzleÅŸeceÄŸiz. 200 yıllık ömrümüz olsa, soluk almadan okusak, sadece ibadetlere vakit ayırıp zamanımızın kalanını kitaplara hasretsek bile, yazılan ve basılan eserlerin arkasından hiç yetiÅŸemeyeceÄŸiz. Bu gerçeÄŸi soÄŸukkanlı bir ÅŸekilde kabullenmek, kitaplara ve yazıya daha makul ÅŸekilde bakmamıza yardımcı olacaktır. Özellikle “kitap kurdu” tabir edilen insanların çoÄŸu, bu hiç kazanamayacakları yarışa girmenin getirdiÄŸi stresle ömürlerini zehirler. Bilgiye, ilme ve irfana maÄŸlup olacağımız hakikati, dünyanın en keskin gerçeklerinden biridir.
2- Kitap satın alma ve biriktirme iÅŸinin bir hastalık derecesine varmamasına dikkat edeceÄŸiz. Biriktirilen ve köÅŸeye yığılan her ÅŸey, bu kitap bile olsa, bir süre sonra insan ruhuna darlık vermeye baÅŸlar. Paylaşılmayan her ÅŸey, zamanla baÅŸa bela olur. Hasislik, bilhassa ilmî sahada, her ÅŸartta kötüdür. Bunun istisnası yoktur. Ä°nfak, ruhumuzun selameti ve huzuru için de emredilmiÅŸ bir ibadettir. Kitaplar da infak edilir. Okumadığımız, faydalanıp köÅŸeye kaldırdığımız veya artık ilgi alanımızın dışında kalmış kitapları baÅŸkalarıyla paylaÅŸmak, kitaplara karşı daha dengeli ve fıtrî bir alakanın oluÅŸmasına yardımcı olacaktır.
3- Kitaplarımızı ve okumalarımızı, “bizi ilgilendirenler” ve “bizi ilgilendirmeyenler” olarak ikiye ayıracak, ilgilendirenlere yoÄŸunlaÅŸacağız. Eline geçen her ÅŸeyi plansız ve düzensiz okuyan insanlar, abur-cuburla beslenen kiÅŸilere benzer. Programsız ve intizamsız okumanın saÄŸlayacağı fayda, abur-cuburun insan vücuduna saÄŸladığı fayda kadardır. Temel Ä°slâm kültürümüz (fıkıh, siyer, hadis, tarih vb.) baÅŸta olmak üzere, dünyamızda ve âhiretimizde elimizden tutacak ÅŸeylerle baÅŸlayacağız, daha sonra meslekî formasyon ve dünyayı anlamlandırma hedefli okumaları sıraya koyacağız. Her ÅŸeyde olduÄŸu gibi, okumada da somut hedefler, pratik sonuçlar ve faydalar önemlidir. Bunları belirlemeden yola çıkan kiÅŸi, birkaç kilometre sonra yönünü hepten kaybedebilir.
4- Okumak sürekli bir eylemdir, bunu hiç unutmayacağız. Her gün en az 30 dakikamızı, düzenli ve ısrarlı bir ÅŸekilde okumaya ayıracağız. Bir gün 300 sayfa okuyup birkaç ay kitap yüzü açmamak, ÅŸuurlu bir Müslümana elbette yakışmaz. Tam bu noktada, Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin, Allah’a en hayırlı ve en sevimli amelin “az da olsa, devamlı” ameller olduÄŸunu ifade ettiÄŸi ünlü hadisini hatırlayalım. Kitap okumanın en hayırlı ve en sevimli biçimi, “az da olsa, devamlı” olanıdır. Bu açıdan, her gün belli bir vakti, her ÅŸartta ve ne olursa olsun okumaya ayırmak durumundayız. Günümüzde, kitap okumaya odaklanmak için sabit ve sakin bir vakit gözetmek, çok yaygın bir bahanedir. Ancak, böyle bir vaktin belki de hiç gelmeyeceÄŸini, adeta vakit içinde vakit oluÅŸturmak mecburiyetinde bulunduÄŸumuzu unutmamalıyız.
5- Ve son olarak, okuduklarımızı mutlaka baÅŸkalarıyla paylaÅŸacağız, yayacağız, deÄŸerlendireceÄŸiz. Bu, kitap özeti çıkarmak ÅŸeklinde olabilir, küçük denemeler yazmak ÅŸeklinde olabilir, arkadaÅŸ gruplarında sohbet yapmak ÅŸeklinde olabilir, çevremize mini konferanslar vermek ÅŸeklinde olabilir… Velhasıl, mutlaka okuduklarımızdan insanların da faydalanmasını saÄŸlayacak bir yolu bulacağız. Her kitaptan, hayata dair somut bir netice çıkarmak, okuduklarımızı kalıcı hale getirmenin belki de en kesin yoludur. Bunu hiç unutmayacağız.
* * *
“Nasıl okumalı?” sorusunu böylece cevaplamaya çalıştıktan sonra, akıllara belki de “Peki, ne okumalı?” sorusu da gelmiÅŸtir, gelecektir. Nasıl okuması gerektiÄŸini çözümleyen ve istikrarlı biçimde uygulayan bir insan, ne okuması gerektiÄŸini de kendi kendine bulacaktır.
Genç Dergi ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.