Sosyal Medya

Güncel

İsmail Kılıçarslan: Orası neresi?

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak



Orası neresi?
 
Burası kesin ve keskin bir yalnızlıktan yapılma bakımsız, köhnemiÅŸ bir kulübe. Burada ikindiden sonra taraçaya konan ÅŸakrak kuÅŸlar yok. Burada yerini sevdiÄŸi için şımarıveren akÅŸamsefaları yok. Burada hayatı kırk yıl birlikte yaÅŸayıp ÅŸimdi de ölümü birlikte bekleyen sevimli bir ihtiyar çift yok. Uzamış sakallar, eprimiÅŸ gömlek dirsekleri, küflenmiÅŸ tabaklar, sararmış gözler var. Çaresizlik var burada. Hatırlamanın çaresizliÄŸi. Unutamamanın çaresizliÄŸi. Umut edememenin.
 
Orası neresi?
 
Burası kalpleri onarılmayacak kadar kırılmış insanların son durağı. Niçin bunca kırılmışlar anlamak zor. Üstelik hepsi birbirine benziyor. YürüyüÅŸlerindeki güvensizlikten tanıyoruz onları. Dalıp dalıp gitmelerinden biliyoruz. Gülmekle geçmiyor hüzünleri, aÄŸlamakla bitmiyor. Bitimsiz bir maratonun finiÅŸ çizgisini asla göremeyecek, üstelik kazanmayı da asla istemeyen yarışçıları onlar. KoÅŸmakla elde edebilecekleri bir ÅŸey olmadığını bile bile koÅŸuyorlar. Muazzam bir ritimsizlikle, düzensiz öksürüklerle, düzenli aÄŸrılarla koÅŸuyorlar. Kalplerini kim kırdıysa ona doÄŸru deÄŸil, kalplerini kim kırdıysa ondan kaçarak deÄŸil… KoÅŸuyorlar iÅŸte öylece.
 
Orası neresi?
 
Burası birbirini asla anlamayan insanların çölü… Çünkü burada herkes konuÅŸuyor ve kimse dinlemiyor birbirini. ‘Tanrı’yı küstürüyorlar gevezelikleriyle. Çöllerini her gün biraz daha kızgın bir yer haline getirdiklerini bile bile, yaÅŸamak için bir mazeretmiÅŸçesine durmadan konuÅŸuyorlar. Bir an olsun akıllarına gelmiyor susmak. Uykuda, rüyada, yakazada… Neredelerse orada konuÅŸuyorlar ve incitiyorlar kendilerini. Ne konuÅŸtuklarını bilmeden konuÅŸuyorlar. Hayat hakkında ve ölüm, insan hakkında ve dünya, isyan hakkında ve uyum, aÅŸk hakkında ve piÅŸmanlık… Her ÅŸey için söyleyecek kelimeleri, kurulacak cümleleri var ve hayır, önemli deÄŸil kimsenin onları dinlememeleri. Çeneleri konuÅŸamayacak kadar yorulunca korkularından intiharı düÅŸünüyorlar ve çok korkuyorlar hayatlarının ellerinden gitmesinden. Tuhaflık da burada iÅŸte… Hem yaÅŸamıyorlar hem korkuyorlar ölümden. Üstelik ölüme de inanmıyorlar. Üstelik hiçbir ÅŸeyi yeteri kadar karmaşık bulmuyorlar. Son derece basit formülleri var. KonuÅŸuyorlar ve susmuyorlar. Ä°çlerinden biri kazara öldüÄŸünde mezarına gidip ağızlarını topraÄŸa dayıyorlar ve konuÅŸuyorlar. Amatör bir kâbus gibiler. Profesyonel bir rüya olduklarını düÅŸünüyorlar.
 
Orası neresi?
 
Burası daha önce hiç gireni olmamış bir gönül. Ä°stersen, yani gerçekten bir anlığına bile olsa istersen çekinme. Buyur gir içeri. Ä°çeride kimseye göstermediÄŸim rengârenk hayallerim yok. Çünkü hayal kurmayı beceremiyorum. Ä°çeride göreni ÅŸaşırtacak parlak benzetmelerim, pırıl pırıl imgelerim, birbirine ustalıkla eklenmiÅŸ şıkır şıkır cümlelerim yok. Fakat belki bir fincan nane çayı buluruz. Åžu köÅŸeye oturur, kokusuyla sermest olur, ıstıraplarımızı buhuruyla dağıtmaya çabalarız. Sana ismini bildiÄŸim bitkilerden söz ederim. Ä°smini bilmediÄŸim uzak yerlerden bahis açamam fakat. Gönlünün ÅŸehrinden hiç dışarı çıkmamış bir mahkûmum ben. Kıraç bir yamacın eteÄŸine benzer ÅŸehrim. Anlatacak bir ÅŸey yoktur. Üç bin yıllık atalarımızdan kalma bir taÅŸ, altın varaklı bir çeÅŸme, sokaÄŸa öpücük gibi kondurulmuÅŸ bir köÅŸk, gölgesinde kendini koca bir ormanda saydığın çınar… Hiçbiri yoktur. Hem girmeyeceksen de dert etme. Uzaktan sevmelerin birincisidir gönlüm. Hatta belki en güzeli uzaktan sevmektir. Nane çayı kalsın.
 
Orası neresi?
 
Burası başı hiç okÅŸanmamış bir yetimlik. Burası ellerinin yokluÄŸu. Burası yokluÄŸun dibi. Burası dünya en nihayet… Yeteri kadar güzel, yeterinden fazla çirkin… Burası dünya. Ä°kimiz de bunu bilmezden gelerek kalabilir miyiz acaba hayatta?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.