Özel / Analiz Haber
Muharrem Balcı: Bir milleti, topluluğu iğfal edebilmenin yolu da en küçük birimi olan aileyi hastalıklı hale getirmektir
Follow @dusuncemektebi2
1. Kadim medeniyet anlayışımızda aile, dört duvar arasında sıkışıp kalmış ve birkaç bireyden müteÅŸekkil topluluk demek midir? Yoksa aile çok daha büyük ve derin anlamlar mı içermektedir? Nedir ailenin yeri ve önemi?
6 SORUDA AÄ°LE KURUMU
1. Kadim medeniyet anlayışımızda aile, dört duvar arasında sıkışıp kalmış ve birkaç bireyden müteÅŸekkil topluluk demek midir? Yoksa aile çok daha büyük ve derin anlamlar mı içermektedir? Nedir ailenin yeri ve önemi?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, aile toplumun inanç deÄŸerleri, gelenekleri, yaÅŸam tarzı ve coÄŸrafyasının ürünüdür. Kadim medeniyet anlayışımızda aile toplumun temeli, direÄŸi kabul edilmiÅŸtir. Üstelik bugünkü gibi çekirdek aile deÄŸil, büyük anne, büyükbaba, ikinci derece hısımların da dâhil olduÄŸu bir güçlü/toplu çekirdeÄŸi ifade eder. Bu haliyle ailemiz, farklı düÅŸünce ve yetenekte yakın hısımların toplandığı bir toplum mozaiÄŸini de ifade eder. Bu aynı zamanda bu toplumun asırlardır birlikte yaÅŸama kültürüne de kaynaklık etmektedir. Hatta o kadar ki, farklı etnik topluluklar bir arada yaÅŸama kültürünü, ‘biz bir aileyiz’ deyiÅŸiyle perçinlemektedirler. DoÄŸumdan itibaren insanın kimlik ve kiÅŸiliÄŸinin oluÅŸtuÄŸu yerdir aile. Bu kimlik ve kiÅŸilikle insan toplumda yer edinir, toplumsallaşır. Toplumla teması aile ile baÅŸlar. Ä°çinde bulunduÄŸu toplumun deÄŸerlerini de ailesinden alır, böylece toplum dışı kalmaktan kurtulur, toplumun bireyi olur. Ä°nsan fıtratına uygun olan, bireyin hem bireysel, hem de toplumsal sorumluluklarının geliÅŸmesidir. Aile, kendi bireyine bu sorumlulukları öÄŸretmez ise o bireyde ciddi bireysel ve toplumsal problemler oluÅŸur. Nitekim babasız büyüyen çocuklar, parçalanmış aile çocukları bağımlılık girdabına düÅŸmeye, diÄŸer çocuklardan daha fazla meyillidirler.
2. Köklü medeniyetlerin köklü aile kurumları vardır. Asr-ı Saadet’ten Endülüs’e, Selçuklu’dan Osmanlı’ya vs. bu hep böyle olagelmiÅŸtir. Ne var ki bugün bu kurum çatırdamakta ve sarsıntılar geçirmektedir. Sebep ve sonuçları hakkında neler söylenebilir?
Aile kurumu yapısal ve iÅŸlevsel olarak bazı dönemlerde önemli etkilere maruz kalmış, radikal deÄŸiÅŸikliklere uÄŸratılmıştır. Ailenin çatırdamasında tüm dünyayı olduÄŸu gibi, yüzünü asırlardır Batı’ya dönen Türkiye’yi de Tanzimat dönemimden bu yana etkisi altına alan modernizmin baskısı inkâr edilemez. Ä°kinci dünya savaşından sonra süregelen soÄŸuk savaÅŸ döneminde bizi de etkileyen hümanizm, aşırı bireyciliÄŸi körüklerken, çekirdek aile formülünü de bilincimize taşıdı. Ä°ç göç, kentleÅŸme ve sanayileÅŸmenin etkisiyle toplum deÄŸerleri ve yaÅŸama biçimlerimiz aile kurumunu dönüÅŸüme uÄŸrattı. Aile kurumumuz yapısal olarak küçüldü. Günümüzde hala geniÅŸ aile modelinin uygulandığı Anadolu’muzda aile yapısı gücünü, saÄŸlığını korurken, Batı illerimizde aile çatırdamış, çatırdamakla kalmamış, bireyler yalnızlaÅŸmanın endiÅŸeli girdabında debelenmektedir. Artık bireyin arkasında, yanında hiç bir güvence kalmamıştır.
3. Türkiye’nin, batılılaÅŸma serüveni ile ülkeye Batı kültür ve medeniyetinin deÄŸerlerini kabul ettirmede aileye bir rol mü biçilmiÅŸtir? Nasıl?
Ä°ÅŸte çekirdek aile formülü böyle bir rolü iÅŸaretliyor. Aile, toplumun en küçük parçası, bir nevi hücresidir. Bir organizmayı oluÅŸturan hücrenin yapısı bozulduÄŸunda tüm yapı hastalanır, kanser olur. Bir milleti, topluluÄŸu iÄŸfal edebilmenin yolu da en küçük birimi olan aileyi hastalıklı hale getirmektir. Batı kendi içinde aileyi bitirmiÅŸ ancak toplumun hayatiyetini devam ettirecek hukuk normlarını yaÅŸatmaya çalışıyor, en azından kendi içinde. Batı’nın kadim geleneÄŸinde sekülerlik vardır. Sekülerlik, parçalanmış bilinci ifade eder. Önce zihinler parçalanır sekülerleÅŸtirilir, sonra bireysellik ferdi kurtuluÅŸla taçlandırılır(!), ProtestanlaÅŸtırılır. Sonunda da durum içselleÅŸtirilerek muhafaza edilmeye çalışılır. Yenilemeyen düÅŸman artık muhafazakâr bilinci esir almış, aile ortadan kaldırılmıştır. Bunlar bir ironi deÄŸil maalesef.
Bizde önce 1965 yılında 557 sayılı Yasa ile Nüfus Planlaması devlet politikası yapılmış, doÄŸum kontrolü uygulanmaya baÅŸlanmış 1983’de de kürtaja yasallık kazandırılıp serbest bırakılmıştır. 2011’de imzalanıp 2014’de yürürlüÄŸe konan Ä°stanbul SözleÅŸmesi ile aile yerine “ev” olgusu kabullendirilerek, her tür gayrımeÅŸruluk ve sapıklık yasal güvenceye alınmış oldu. Bir de buna 6284 sayıl Yasa ilave edilince ailenin temeline Ombudsmanımız Sayın Åžeref Malkoç’un deyimiyle ‘dinamit konulmuÅŸ’ oldu. Artık aile ana baba ve çocuklardan deÄŸil, sadece anne ve çocuklarından oluÅŸan, artık babaya gerek duyulmayan yapıya dönüÅŸtürüldü. Hatta gelecekte aile, sadece aynı cinsten ve/veya 3. ve + cinslerden oluÅŸacak evlere dönüÅŸecek. Artık bir babaya ihtiyaç olmadan kadınlar çocuk sahibi olabilecekler. Projenin bir bölümü bu.
4. Ailede yaÅŸanan krizleri esasında bir medeniyet krizi olarak mı görmek gerekir?
Bu tam anlamıyla bir medeniyetsizlik krizidir. Zira dayatılan modernizm bir medeniyet iddiasında bile deÄŸildir. Dünyada küçük bir azınlığın, kahir ekseriyeti, bağımlılaÅŸtırarak, köleleÅŸtirerek, cins ve tür deÄŸiÅŸtirterek binek hayvanı (goyim) yapma, böylece yönetme projesidir. Bunda bir medeniyet iddiası da yoktur. Medeniyet insana yönelik ve insan içindir. Ä°nsan ötesi yaratık için medeniyet kavram ve olgusu düÅŸünmek abestir. Ä°nsan türünü yok edip baÅŸka bir tür oluÅŸturma iddiasında olanlar, insanlar için üretilmiÅŸ bir medeniyet kavramı ve olgusuna ihtiyaç duymamaktadırlar.
5. Kadın erkek eÅŸitliÄŸi, feminizm, toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi, sekülarizm, laiklik, demokrasi gibi kavram ve anlayışlar ile dizi, film, sinema, sosyal medya, internet, televizyon gibi teknolojik ürün ve aletlerin aile kurumuna etkisi nedir? Bunları tehlike olarak görüyor musunuz? Neden?
Film, sinema, internet, televizyon gibi teknolojik ürünler, insanların ve insanlığın yararına kullanıldığında amaca hizmet ederler. Tabii ki ÅŸunu unutmamak gerekir: Merhum Akif Emre’nin söylediÄŸi gibi, her teknolojik kavram ve araç, üretildiÄŸi medeniyetin ruhunu taşır. Bu araçları kullanırken elbette dikkatli olmak gerekir. Aynı ÅŸekilde sıraladığınız kavramlar, modern Batı’nın ürettiÄŸi seküler, insan zihnini ve doÄŸasını parçalayan kavramlardır. Batı bu kavramlarla hem kendini hem de ötekileÅŸtirdiÄŸi dünyayı mahvetmekte. Batı, özellikle aile kurumunu ortadan kaldırıp her türlü sapıklığı, sapkınlığı öne çıkararak insan türünün sonunu getirmektedir. Bu küresel bir projedir. Bu projeyi tanımadan onunla mücadele etmek mümkün deÄŸil. Üstelik bu proje insanlık yararına olabilecek her tür teknolojiyi kullanarak insanlığın sonunu getirmeye çalışıyor. Sıraladığınız kavramların her biri bir makale, söyleÅŸi konusu olabilecek yoÄŸunlukta kavramlardır. Bu kavram ve olguların neredeyse tamamını Siyonizm’in “goyim” ötekileÅŸtirmesi/düÅŸmanlaÅŸtırması üzerinden okumak da mümkün.
6. Modern egemen dünyanın yozlaÅŸtırıcı, tahrif ve tahrip edici her türlü tehdit, saldırı ve uygulamalarına karşı aileyi korumak, onu yeniden ihya ve inÅŸa etmek için neler yapılmalıdır? Fert ve devlete düÅŸen görevler nelerdir?
Öncelikle bir hususun altını çizmekte yarar görüyorum. Toplumumuzda kanaat önderleri sürekli ahlakı öne çıkarmakta, hukuktan hiç bahsetmemektedir. Önce ahlak dediÄŸimizde kimin ahlakı esas alınmaktadır? Birçok ahlak örneklenebilir, baÅŸta Hz. Peygamber’in ahlakı olmak üzere. Ancak rivayetlerde bile farklılıklar görüldüÄŸüne göre, Peygamber ahlakının da bir mihenk taşı, bir hiza alışı sözkonusudur ki bu da Kur’an-ı Kerimdir. Bize Kur’an’ın nas olarak bellettiÄŸi ve Sünnet’te örneÄŸini bulduÄŸumuz aile yapısı ve hukuku gerektir. Kur’an ışığında bir aile ahlakı belirlediÄŸimizde, hepimiz hukuka uymuÅŸ olacağız, Rahmetli Aliya’nın dediÄŸi gibi, “Kitaba uyacağız”. Aliye hâÅŸâ ahlaksız biri deÄŸildi ve kendi ahlakının örnek alınmasını da söylemedi. Aksine Kitaba uyacağız, dedi. Bu birey olarak Müslümanlara ve devlete düÅŸen görevdir. Müslümanlar görevlerini hakkıyla yerine getirdiklerinde devlet de hukukunu, müeyyidesini oluÅŸturur. Hukuku sadece devletten beklemek, göremeyeceÄŸi rüya için istihareye yatmak gibidir. Allah, bizim ellerimizle her tür kötülüÄŸü kahretmek istediÄŸine göre, her tür iyilik de yine bizim ellerimizle gerçekleÅŸecektir. Tabii ki burada devletin, kötülükleri önlemede yaptırım
MEDENÄ°YET Dergisi SöyleÅŸi, Sayı: 48, Temmuz 2019
Henüz yorum yapılmamış.