Güncel
Mehmet Acet: ABD’nin Türkiye’yi cezalandırma politikası sürüyor
Follow @dusuncemektebi2
Mehmet Acet- Yeni Åžafak
Geçen hafta El Cezire televizyonunda yayınlanan ‘Senaryolar’ programında Türk/Amerikan iliÅŸkilerinin geleceÄŸini tartıştık.
Katar’ın baÅŸkenti Doha’da Muhammed Adil, Washington’da 28 Åžubat sürecinde adını sıkça duyduÄŸumuz Alan Makovsky, Ankara’da bendeniz.
Adı üstünde programın konsepti geleceÄŸe dönük muhtemel iyi/kötü senaryolar üzerinde fikir egzersizi yapmak üzerine kuruluydu.
Daha doÄŸrusu katılımcılardan S-400 krizinin nereye varacağı sorusu üzerinde fikir yürütmeleri isteniyordu.
Söz bana geldiÄŸinde, “GeleceÄŸe dair senaryolar üzerinde konuÅŸmak için öncelikle yakın geçmiÅŸte olanları gözümüzün önünden geçirmemiz gerekir” deyip, ABD’nin 2013’ten bu yana Türkiye politikasının ana eksenini oluÅŸturan ‘Cezalandırma’ çabalarına deÄŸindim.
Türkiye’nin 2013’ten itibaren Suriye’de önce yalnız bırakıldığını, devamında PKK/YPG üzerinden baÅŸlatılan bir projeyle kendi toprak bütünlüÄŸünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığını, bütün bunların ‘cezalandırma’ politikasının bir parçası olduÄŸunu söyledim.
Alan Makovsky itiraz etti.
Suriye’nin kuzeyinde olup bitenlerin bütünüyle Türkiye’nin kendi hatasından kaynaklandığını öne sürdü, YPG’ye destek atan ifadeler kullandı.
Cevaben, “YPG, PKK’nın kardeÅŸ kuruluÅŸu. ABD PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyor ama YPG ile iÅŸ tutuyor. Bu Amerikan anayasasının açık bir ihlali olabilir” dedim.
“Cezalandırma” ifadesini sadece ben kullanıyor deÄŸilim.
Ankara’nın karar alma mekanizmalarında görevi bulunan baÅŸka bazı isimler de, ABD’nin 2013’ten bu yana izlediÄŸi politikayı tarif etmek için aynı ifadeye baÅŸvuruyorlar:
ÖrneÄŸin CumhurbaÅŸkanlığı Savunma Sanayii BaÅŸkanı Ä°smail Demir, dün TGRT’de Batuhan YaÅŸar’ın sorularını yanıtlarken aynı ifadeyi kendi alanıyla ilgili bir konu üzerinden dillendirdi.
Åžöyle dedi:
“F-35 programından çıkarılmamızın hukuki bir zemini yok. S-400 ile bizim program ortaklığımızın ne alakası var? Bunun tek açıklaması bizi cezalandırmak istemeleri.”
2015’in AÄŸustos ve Eylül aylarına dönelim.
Türkiye için sıkıntılı, zor dönemler...
Haziran’da yapılan seçimlerden çıkan belirsizlik tablosunun üzerine, PKK’nın Suriye’deki Rojava projesini Türkiye topraklarına taşıma çabalarının hendek terörüyle önümüze konduÄŸu günler.
O dönemin AÄŸustos ve Eylül aylarından iki kritik hatırlatmada bulunalım.
AÄŸustos ortasında ABD, Suriye rejiminden gelebilecek muhtemel saldırılara cevap vermek üzere Türkiye topraklarına konuÅŸlandırdığı Patriot füzelerini geri çekti.
Bunun fiili mesajı şuydu:
“Haydi bakalım kendi başına ne yapabiliyorsun bir görelim!”
Eylül sonunda ise, arkasında yine bir ABD inisiyatifi olduÄŸu ÅŸu yakın zamanlarda yapılan bir ifÅŸaatla ortaya çıkan baÅŸka bir geliÅŸme yaÅŸandı.
Rusya, hava gücüyle fiilen Suriye savaşına dahil oldu ve savaşın gidiÅŸatını rejim lehine deÄŸiÅŸtirdi.
O dönemde Rusların terörle mücadele adı altında yaptığı hava saldırılarının tümü Türkiye’ye müzahir muhalif gruplara yönelik olmuÅŸtu.
Halep öyle düÅŸtü, savaşın gidiÅŸatı o ÅŸekilde deÄŸiÅŸmiÅŸ oldu.
Bütün bu olup bitenlerin arkasında da bir ABD planı olduÄŸunu ise Obama döneminde Savunma Bakanlığı MüsteÅŸar Yardımcılığı görevini yürüten Andrew Exum’un Mayıs ayında yaptığı itiraflarından öÄŸrenmiÅŸ olduk.
ABD, o günlerde rejimin aniden düÅŸmesi riskiyle Ä°srail’in güvenliÄŸinin tehlikeye gireceÄŸini düÅŸünmüÅŸ, bunu engellemek için ‘yıkıcı baÅŸarı’ adı verilen bir plan hazırlamış ve el altından Ruslarla görüÅŸülerek bu plan hayata geçirilmiÅŸti.
Türkiye açısından Suriye kaynaklı güvenlik tehditlerinin tamamında bir ABD elinin olduÄŸunu düÅŸüneceksek eÄŸer, ki böyle bir cümle kurmak yanlış deÄŸil, ‘cezalandırma isteÄŸi’ ifadesini bütün bunları tarif etmesi için kullanıyoruz.
Ä°fÅŸaat demiÅŸken, bugünlerde yeni bir tanesi daha geldi.
Yine bir Amerikalıdan.
Eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, Fırat’ın doÄŸusuyla ilgili ilan edilmemiÅŸ bir ‘uçuÅŸa yasak bölgeden’ söz etti.
İfşaattan anlıyoruz ki, bunun da arkasında yine gizliden gizliye yapılan bir Amerikan/Rus anlaşması var.
Robert Ford, ÅŸöyle diyor:
“Washington ve Moskova Suriye hava sahasını ikiye ayırdı. Ruslar Fırat’ın batısını kontrol ediyor, Amerikalılar ise nehrin doÄŸusunu. EÄŸer ABD uçakları Ä°dlib üzerinde uçmaya baÅŸlarsa Rus ve Amerikan savaÅŸ uçakları arasında gerçek bir harp riski var. ABD’de hiç kimse Suriye yüzünden 3. Dünya Savaşı’na girme riskini göze almak istemiyor.”
Bu ifadelerin ilk bölümü bizi bugün için daha fazla ilgilendiriyor.
Yani Amerikalıların Fırat’ın doÄŸusunu ilan edilmemiÅŸ bir uçuÅŸa yasak bölge olarak kendilerine ayırmış olmaları.
Günün sonunda ÅŸöyle bir cümle gelip zihnimize demir atıyor:
Amerikalılar, Ruslarla hemen hepsinde Türkiye’yi cezalandırma amacı taşıyan ne kadar çok anlaÅŸma yapmışlar.
ÇoÄŸu gizliden gizliye tabii.
Onlara her ÅŸey serbest tabii.
Ama Türkiye bir tane S-400 anlaÅŸması yaptı mı bunu kıyamet alameti sayıyorlar.
Henüz yorum yapılmamış.