Murat Bardakçı: Van canavarının babasını Hazreti Ali öldürmüştü
Canavardan Evliya Çelebi de sözediyor ve ‘Ejderin bir de babası vardı ve Hazreti Ali, bunu kılıcı Zülfikar ile öldürmüştü. Şimdiki canavarın sesini ben de duydum ama kendisini görmek kısmet olmadı’ diyordu.
Canavardan Evliya Çelebi de sözediyor ve ‘Ejderin bir de babası vardı ve Hazreti Ali, bunu kılıcı Zülfikar ile öldürmüÅŸtü. Åžimdiki canavarın sesini ben de duydum ama kendisini görmek kısmet olmadı’ diyordu.
VAN Gölü’nde yaÅŸadığı söylenen ama várolup olmadığı senelerden beri tartışılan hayali canavarın, en sonunda heykeli dikildi. Hürriyet’te bundan iki gün önce çıkan habere göre, canavarı gördüklerini söyleyen Van’ın GevaÅŸ ilçesinin Belediye BaÅŸkanı Nazmi Sezer ile bazı vatandaÅŸlar, yaratığın neye benzediÄŸini resim öÄŸretmeni Murat Allahverdi’ye anlatmışlar, Allahverdi yaptığı çizimi bir hafta içerisinde dört metrelik bir heykele dönüÅŸtürmüÅŸ ve böylelikle hem canavar ölümsüzleÅŸmiÅŸ, hem de ilçe bir sembole kavuÅŸmuÅŸ olmuÅŸ.
VAN Gölü’ndeki canavar söylentilerinin bir benzeri, 15 seneden buyana Ä°skoçya’daki Ness Gölü’nde yaÅŸanıyor ve Ä°skoçyalılar bu canavar pazarlamasından iyi para kazanıyorlar.
1990’lı yıllarda Ness Gölü’nde ‘Plesiosor’ adı verilen ve dinozorlar çağında yaÅŸayan bir su sürüngeninin várolduÄŸu iddia edildi ve gölün etrafındaki çamur birikintilerinin altında kalan tabakalarda bulunan bazı fosiller sayesinde de bölge bir anda büyük bir turizm merkezi haline geldi. Canavara ait olduÄŸu söylenen bazı fotoÄŸrafların yayınlanması üzerine Ness’e olan merak daha da büyüdü.
Canavar turizmi giderek artarken Ä°ngiliz yayın kuruluÅŸu BBC, gölde uydu destekli büyük bir arama baÅŸlattı. Birkaç yıl devam eden araÅŸtırmaların sonunda Ness Gölü’nde iddia edildiÄŸi gibi bir canlının yaÅŸamadığı ve canavara ait olduÄŸu söylenen fotoÄŸrafların da düzmece olduÄŸu ortaya çıktı ama turist sayısı azalacağı yerde, aksine daha da arttı. Turizmcilerle psikologlar, ‘Ä°nsanların görmeyi arzu ettikleri hayalleri aramalarına engel olmamak gerekir’ diyorlar.
GÖLDEKÄ° EJDER EVLÄ°YA ÇELEBÄ°’YÄ° KAÇIRMIÅžTI
‘...PEYGAMBERÄ°N Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra Erzurum’da bir ejder çıkmış ama Abdurrahman Gazi Hazretleri tarafından canavarın taÅŸ kesilmesi saÄŸlanmıştı.
Ejderin, Süphan Dağı’nda bir eÅŸi vardı ve yalnız kalan bu ejder Azerbaycan ile Diyarbakır taraflarını haráp etti. Van halkı, Hazret-i Peygamber’in huzuruna çıkıp yardım istediler. Peygamber ‘Yá Ali, yetiÅŸ ve bu yılanı kılıcın Zülfikar ile kahreyle’buyurdu.
Hazreti Ali bu emir üzerine atı Düldül’e binip Süphan Dağı’na çıktığı zaman, ejderhanın Van Gölü’nden su içtiÄŸini gördü. Nára atarak ejderin üzerine saldırdı ve hayli cenk ettikten sonra canavarı öldürüp leÅŸini göle düÅŸürmeye muvaffak oldu. Sonra, ejderin yuvası olan maÄŸaraya gitti ve yavrusunu gördü. MaÄŸaranın önünde hemen iki rekát namaz kıldı ve giriÅŸ o anda bir kaya ile örüldü. Gölün sahilinde kendi kendine örülen bu duvara, o zamandan beri ‘Ali Kayası’ adı verilir.
LeÅŸin göle düÅŸmesinden asırlar sonra, Selçuklu hükümdarı Kılıç Arslan, 1130 senesinde Van Kalesi’ni inÅŸa ettirirken canavarın kemiklerini çıkarttırdı ve iskeletini kulelerin arasına koydurttu. Artık denizden yahut karadan gelen bütün yolcular bu kemikleri görebiliyordu. Timur, 1402 tarihinde kaleyi muhasara etti ama ele geçiremedi. Memleketine eli boÅŸ dönmek istemeyince ejderhanın kemiklerini yanına aldı, develere yükleyip götürdü.
Van’a gittiÄŸimizde, bizi ejderin maÄŸarada mahpus olan yavrusunun bulunduÄŸu kayaların yakınına kadar götürdüler. Bir saat kadar bekledik ama içeriden bir ses gelmedi. Derken, bizimle beraber olan dostlarımızdan biri, elindeki mızrağı kayadaki oyuklardan birine soktu. Ä°çeriden gelen ses, hepimizi korkuttu. Kayaların gerisinden bulutu andıran siyah ve kokulu bir duman yükseldi. Canavarın yavrusunun kaçtığını anladık, biz de kaçmaya baÅŸladık fakat canavarın vücudunu göremedik. Ama, Van’da, ejderin kuyruÄŸunun kayaların çatladığı yerden dışarıya 50-60 arşın kadar çıktığını söyleyip yemin eden birçok kiÅŸiye rastladım...’ (Evliya Çelebi Seyahatnámesi, cild: 4)
Hürriyet ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.