Geçmişten günümüze Türk siyasetine damga vuran parti kapatma süreçleri
Türk demokrasisi parti kapatma ve siyasi yasaklarla onlarca yılını kaybetmiş, siyaset mekanizması politik müdahalelere açık bir hale gelmiştir. Bugün ise terör ile bağlantının açık bir biçimde ispatı halinde Meclis onayı ile partiler kapatılabilmektedir
Kaynak: Independent Türkçe
Tarihte bugün 28 AÄŸustos 1983 yılında Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı Türkiye Huzur Partisi ve Fazilet Partisi’ne kapatma istemiyle dava açtı. Parti kapatmaları, Türk siyasetinin önünü birçok defa tıkayan anti-demokratik bir süreç olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Ak Parti’ye 2008 yılında açılan kapatma davası ise sürecin hukuki zemininin baÅŸtan ele alınıp yeni düzenleme yapılmasını saÄŸladı. Parti kapatma süreci yetkisi tek başına Anayasa Mahkemesi’nin elinden alınıp Meclis onayı koÅŸulu getirilirken, siyasi yasakları belirleyen Anayasa’nın 69. Maddesi de tekrardan düzenlendi.
Tarihte birçok siyasi parti hukuki yollardan kapatılıp bir kısmı daha sonra açılırken bazılarına açılan kapatma davaları ülke siyasetini derinden sarsmıştır. Siyasi partiler darbe veya darbe tehdidi gibi olaÄŸan dışı koÅŸullarda kapatılmış veya kapatılma istemiyle dava açılmıştır. Ülkenin kurucu partisi olarak görülen Cumhuriyet Halk Partisi dahi 1980 yılında 17 parti ile beraber kapatılırken birçok önemli siyasi figür siyaset yasağı ile karşı karşıya kaldı. Bu isimler içerisinde Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit gibi isimler vardı. Siyasi yasağın uygulandığı en önemli kiÅŸilerden biri de Recep Tayyip ErdoÄŸan’dır. ErdoÄŸan’ın siyasi yasaklı olması sebebiyle Ak Parti 2002 yılında tek başına iktidara gelmesine raÄŸmen bir yıla yakın bir süre ErdoÄŸan BaÅŸbakanlık koltuÄŸuna oturamamıştır.
Türkiye’de siyasi partilerin önü bilinenin aksine yalnızca hukuki yollarla kesilmemiÅŸtir. Tarihte çok kritik yere sahip birçok siyasi parti kapatma süreci öncesi kendisini feshetmek zorunda kalmıştır.
Kapanmak zorunda kalan ilk önemli Parti: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Kazım Karabekir, Ali Fuat, Kara Vasıf, Refet, Ä°smail Canbolat, Rauf ve Dr. Adnan gibi önemli isimlerin sık sık birlikte görüntü vermeleri ve Mustafa Kemal’in etrafında toplanan bazı isimleri sert bir ÅŸekilde eleÅŸtirmeleri gazetelerde yeni bir siyasi Partinin kurulabileceÄŸine dair haberlerin yayılmasına sebep oldu.
Daha sonra mecliste bazı yasal düzenlemeler görüÅŸülerken yaÅŸanan tartışmalar yeni parti dedikodularını hızlandırmıştır. CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal de tartışmalara dahil olarak ismi siyasi parti için geçen paÅŸaların ordudan istifa ederek siyasete sivil olarak devam etmeleri gerektiÄŸi çaÄŸrısında bulundu. Bunun üzerine ordu müfettiÅŸi olarak görev yapan Kazım Karabekir ve Ali Fuat PaÅŸa istifa ederek mecliste mebus olarak devam etmeye karar vermiÅŸtir. Basın ve siyasi çevreler bunun yeni partiye giden yolda en önemli adım olarak deÄŸerlendirmiÅŸtir. Karabekir PaÅŸa sert bir istifa dilekçesi yazarak mecliste muhalif bir duruÅŸ izleyeceÄŸini de ilan etmiÅŸ oluyordu:
“Bir senelik ordu müfettiÅŸliÄŸim zamanında gerek teftiÅŸlerim neticesi verdiÄŸim raporlarımın gerek ordumuzun teali ve takviyesi için takdim eylediÄŸim layihalarımın nazar-ı dikkate alınmadığını görmekle teessürüm ve yeisim fevkaladedir. Uhdeme düÅŸen vazifeyi mebusluk sıfatıyla daha müsterihül vicdan yapacağıma kanaat-i tamme hasıl ettiÄŸimden ordu müfettiÅŸliÄŸinden istifa ettiÄŸimi arz eylerim efendim.”
Bundan sonra süreç daha da hızlandı. Mebuslar için de Adnan (Ä°stanbul), Rauf (Ä°stanbul), Ä°smail Canbolat (Ä°stanbul), Sabit (Erzincan), Halet (Erzurum), Halis Turgut (Sivas), Feridun Fikri (Dersim), Faik (Ordu) Beyler, Ziyaettin Efendi (Erzurum), Refet (Ä°stanbul) ve RüÅŸtü PaÅŸalar (Erzurum) CHP’den istifa ettiklerini duyurdu. PeÅŸinden Kazım Karabekir PaÅŸa ve birçok önemli isim daha istifasını vererek Cumhuriyet Halk Fırkasından ayrıldığını ilan etti.
Aslında süreç sistemli bir ÅŸekilde gitmemiÅŸtir. ÇoÄŸunun sahibi Mebus ve Mustafa Kemal’in sofrasında önemli bir yere sahip olan gazeteler ismi zikredilen figürlere karşı sistemli bir karalama propagandası yürütmüÅŸtür. Onları Halk Fırkasından koparak yeni bir oluÅŸum sürecine gitmeye mecbur bırakmıştır. YaÅŸanan geliÅŸmeler sonucunda muhalif mebuslar kurucuları oldukları parti ile psikolojik bir kopuÅŸ yaÅŸamış ve Terakkiperver Cumhuriyet fırkasını kurmuÅŸtur. Partinin genel baÅŸkanı KurtuluÅŸ Savaşı’nın kahramanı Kazım Karabekir PaÅŸa ve genel sekreteri Ali Fuat PaÅŸa’dır.
Mustafa Kemal’den sert tepki: “Bu fırkanın programını gizli eller çizdi”
Yeni kurulan partiye en sert tepkiyi hem CumhurbaÅŸkanı hem de CHP Genel BaÅŸkanı görevini yürüten Mustafa Kemal vermiÅŸtir. Mustafa Kemal Terekkiperver kurucularını Cumhuriyet karşıtı olmakla suçlamış hatta kurdukları partinin kendi iradeleri dışında birileri tarafından kurulduÄŸunu iddia etmiÅŸtir. Mustafa Kemal PaÅŸa bu oluÅŸumun kendisine karşı yürütülen bir komplonun parçası olduÄŸunu düÅŸünüyordu. Muhaliflerse CumhurbaÅŸkanının hem parti baÅŸkanı hem Reis-i Cumhur makamını bir arada yürütmesini yanlış buluyor, Mustafa Kemal’in tarafsız kalması çaÄŸrısında bulunuyordu. Mustafa Kemal PaÅŸa ise muhaliflere olan eleÅŸtirisini artırmış ve ÅŸu ifadeleri kullanmıştır;
“Malum olduÄŸu veçhile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diye bir fırka teÅŸkil ettiler. Bu fırkanın gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar. Cumhuriyet kelimesini telaffuzdan dahi içtinap edenlerin cumhuriyeti doÄŸduÄŸu gün boÄŸmak isteyenlerin teÅŸkil ettikleri fırkaya „Cumhuriyet‟ ve hem de „Terakkiperver Cumhuriyet‟ ünvanını vermeleri nasıl ciddi ve ne dereceye kadar samimi telakki olunabilir? Rauf Bey ve arkadaÅŸlarının teÅŸkil ettikleri fırka muhafazakâr unvanı altında meydana çıksaydı belki manası olurdu. Fakat bizden daha ziyade cumhuriyetçi ve bizden daha ziyade terakkiperver olduklarını iddiaya kalkışmaları bittabi doÄŸru deÄŸildi. “Fırka efkâr ve itikad-ı diniyeye hürmetkardır” düsturunu bayrak olarak eline alan zevattan hüsnü niyet intizar olunabilir miydi?...
Muhalefet partisi Ankara’da hiç iyi karşılanmamıştı. BaÅŸta CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal olmak üzere basın, meclis ve hükümet yeni oluÅŸumun üstüne tüm gücüyle gitmekteydi. Yeni oluÅŸum kendisin Cumhuriyetçi olarak tanımlamasına raÄŸmen partiye dair birçok iddia söz konusuydu: Arkalarında Cavid Bey ve Kara Kemal gibi Ä°ttihatçıların aklıyla hareket etmeleri, Åžeriatçı bir tutum takınmaları, hilafetçi olmaları gibi isnatlar bu iddialardan bazılarıydı. Åžeyh Sait Ä°syanı ise partinin sonunu getiren hadise olmuÅŸtur. Ä°stiklal Mahkemesinin fırkayı kapatmak üzere harekete geçeceÄŸini anlayan mebuslar gergin siyasi ortamda daha fazla politika üretemeyeceÄŸini anlayarak partiyi 3 Haziran 1925 yılında kapattı; ama bu karar giriÅŸtikleri iÅŸin bedelini en ağır bir biçimde ödemelerini engelleyememiÅŸtir. BaÅŸta KurtuluÅŸ Savaşı kahramanı Kazım Karabekir PaÅŸa olmak üzere partinin önde gelen isimleri ve kurucuları Ä°zmir Suikastı’nı tertiplemek iddiasıyla tutuklanmış ve yargılanmışlardı. Pek çoÄŸu bir daha siyasi hayata aktif olarak dönememiÅŸtir.
Ä°kinci bir teÅŸebbüs yine hüsran: Serbest Halk Fırkası
Mustafa Kemal, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapanma sürecinde üstlendiÄŸi sert rol uluslararası politikada itibar kaybetmesine ve bazı basın yayın organlarında diktatör olarak lanse edilmesine sebep olmuÅŸtur. Bunun yanında Mustafa Kemal PaÅŸa’nın CHP üzerindeki hakimiyeti azalmış ve kendi ismini kullanarak birçok kimse PaÅŸa’nın onaylamayacağı iÅŸlere bulaÅŸmıştır. Mustafa Kemal durumu dengelemek adına CHP’nin karşısında yeni bir fırkanın kurulması gerektiÄŸini düÅŸündü, bunun için Paris elçisi olarak görev yapan Fethi Bey’e yeni bir partinin kurulması için teklifte bulundu.
O süreçte BaÅŸbakan olarak görev yapan Ä°smet Ä°nönü, Mustafa Kemal’in bu teÅŸebbüsünü ÅŸöyle yorumlamıştır;
“Yine nüfuz suiistimali, memleketin, idarenin ÅŸikayetleri … Atatürk‟e yakınlık iddia eden birçok insan(ın) hallerinden, hareketlerinden ÅŸikâyet yapılması almış, yürümüÅŸtü. Atatürk‟ün bulduÄŸu tedbir yeni bir fırka teÅŸkil etmek olmuÅŸtur”
Fethi Okyar, henüz hatırası canlı olan Terakiperver Cumhuriyet Fırkası tecrübesinin bir benzeri kendi başına da gelmemesi için Mustafa Kemal ile mektuplaÅŸmalarını yayınlayarak yeni bir siyasi parti kuracağını kamuoyuna ilan etti. Partinin Mustafa Kemal PaÅŸa’nın bilgisi ve kontrolü altında olduÄŸunu ilan eden en önemli geliÅŸmelerden biri de Mustafa Kemal PaÅŸa’nın kız kardeÅŸi Makbule Hanım’ın partinin kurucu üyeleri arasında yer almasıdır. Gerekli koÅŸullar saÄŸlandıktan sonra Fethi Okyar, 12 AÄŸustos 1930 yılında partiyi kurduÄŸunu ilan etti.
Kurulan bu parti liberal bir ekonomi modeline dayanak zararlı unsurlarla yan yana gelmemeye dikkat edecekti. Danışıklı bir siyasi oluÅŸum olduÄŸu kamuoyuna açık bir ÅŸekilde deklare ediliyor hatta yeni kurulan partinin sonraki seçimde kaç vekille meclise gireceÄŸi tartışılıyordu. Fethi Bey 120 vekil talep ediyor BaÅŸbakan Ä°smet Ä°nönü 50 vekilden fazlasını veremeyeceÄŸini söylüyordu. Tartışmanın büyümesi üzerine Mustafa Kemal devreye girerek orta yolu bulmuÅŸtur. Buna göre sonraki mecliste Serbest Cumhuriyet Fırkası meclise 70 milletvekili ile girecektir.
Yeni parti macerası planladığı gibi gitmedi. Fethi Bey’in Ege turu toplumun CHP’ye karşı olan öfkesini ortaya çıkardı. Özellikle Ä°zmir’de yaÅŸanan hadiselerde Mustafa Kemal tarafsız bir konuma geçerken CHP içinden Serbest Cumhuriyet Fırkası’na sert tepkiler geldi. Partinin Åžeriatçıları cesaretlendirdiÄŸi söylenirken Partinin kapatılması için harekete geçilmesi çaÄŸrıları yapıldı.
Fethi Okyar’ın partisini kapatma kararı 15 Kasım 1930 yılındaki meclis oturumunda gerçekleÅŸmiÅŸtir. Polis güçlerinin yerel seçimlerde CHP’ye oy verilmesi için vatandaÅŸa karşı cebir uygulamasını gündeme getiren Fethi Bey Ä°çiÅŸleri Bakanı Åžükrü Kaya’nın istifa etmesi talebiyle gensoru vermiÅŸtir. Mecliste bir başına kalan Fethi Bey’i kendi vekilleri dahi muhafaza etmeye cesaret edememiÅŸtir. CHP’li vekiller ise Fethi Bey’i cumhuriyet düÅŸmanı olmak, Atatürk’e hakaret etmek ve zararlı unsurlarla iÅŸ birliÄŸi içinde olmakla suçlamışlardır. Fethi Bey, kendisi yapmazsa partisinin hukuki yollardan kapatılacağını anlayarak partinin feshedileceÄŸini duyurmuÅŸtur. Bu da çok partili hayatın bir kez daha baÅŸarısız olmasına sebep olurken Türk siyasi hayatı için önemli bir yerde duran bir partinin daha kapanmasıyla sonuçlanmıştır.
Askeri Darbe ile kapatılan ilk parti: Demokrat Parti
2.Dünya Savaşı sonrası dünya düzeni yeniden ÅŸekillenirken Batı blokuna yakın bir çizgide duran Türkiye’nin tek parti rejimi ile yönetilmesi uluslararası kamuoyunda elini zayıflatıyordu. Ä°smet Ä°nönü, 19 Mayıs 1945 yılında yaptığı bir konuÅŸmada çok partili hayata geçilebileceÄŸinin mesajını vermesi Demokrat Parti’nin önünü açan geliÅŸme olmuÅŸtur.
Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes 7 Haziran 1945’te CHP Meclis Grubu BaÅŸkanlığı’na bir önerge sundu. Bu önerge daha sonra Dörtlü Takrir olarak anılacaktı. Dörtlü Takrir’de mebuslar ülkenin demokratikleÅŸmesi açısından bazı talepler dile getirmiÅŸlerdi.
CHP vekilleri ve basın, teklife sert tepki göstermiÅŸtir. Bu isimlerin muhalif duruÅŸu “Çiftçiyi Topraklandırma Yasasında” daha da artmıştır. Daha sonraları bir kesim bu vekillerin ihraç edilmesini isterken bir kesim de kendi partilerini kurmalarını tavsiye etti.
Demokrat Parti’nin kurucu Genel BaÅŸkanı olacak olan Celal Bayar’ın Ä°smet Ä°nönü ile yıldızı hiç barışmamıştır. Mustafa Kemal’in vefatında BaÅŸbakan olarak görev yapan Bayar, büyük bir incelik göstererek Ä°smet Ä°nönü’ye CumhurbaÅŸkanlığı yolunu açmış; ama ikili arasında rekabet hiç bitmemiÅŸtir.
Bayar ve arkadaÅŸlarının mecliste icra ettikleri muhalefetin sert tepki ile karşılanması üzerine 7 Eylül 1945 yılında Celal Bayar milletvekilliÄŸinden istifa etmiÅŸ, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü CHP Disiplin Kurulu kararıyla partiden ihraç edilmiÅŸtir. Karardan iki gün sonra Refik Koraltan için de ihraç kararı çıkartılmıştır.
Bu süreçten sonra hızla partileÅŸme sürecine giren muhalifler Celal Bayar’ın evinde yaptığı toplantılar sonrası Demokrat Parti’yi kurma kararı almıştır. Ä°hraçlardan yaklaşık bir yıl sonra 7 Ocak 1946 yılında Demokrat Parti resmen kuruldu. CHP, henüz teÅŸkilatlanmasını tamamlayamayan Demokrat Parti’nin güçlenmesini beklemeden Belediye seçimlerini erkene aldı. Demokrat Parti bu durumda Belediye seçimlerine katılamayacaklarını ilan ederek boykot kararı aldı. Bunun üzerine CHP mecliste bir hamle daha yaparak genel seçimleri de erkene alma kararı aldı. Demokrat Parti, bu durum karşısında tepki göstermesine raÄŸmen seçime girme kararı aldı. Adnan Menderes ortaya çıkan tabloyu ÅŸu ÅŸekilde eleÅŸtirecektir:
“Bu memlekete hürriyet gelsin diye çırpındık. Dinlemediler. Bizi sorguya çektiler. Yedi saat küfrettiler. Bize kızmalarının yegâne sebebi, istedikleri yolda yürümeyiÅŸimizdi. Åžark vilayetlerinde ve hudut vilayetlerimizde teÅŸkilat yapmamamızı, köylere asla uzanmamızı istemediler. Halk Partisi'ne karşı hiç olmazsa 40-50 sene iktidara gelme iddiasında bulunmamamızı istediler. Görülüyor ki arkadaÅŸlar, bizden beklenilen demokratik manzarayı tamamlayan bir süs olarak kalmak.”
21 Temmuz 1946 yılında yapılan seçimlere ÅŸaibe karıştı. Demokrat Parti kaybetti ama 1950 yılında iktidara daha güçlü bir biçimde geldi. Celal Bayar, CumhurbaÅŸkanı olurken sürpriz bir kararla Adnan Menderes’i BaÅŸbakan olarak atamıştır.
Bu süreçten sonra CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakan büyük bir insicam içinde devleti 1960 yılına kadar idare etmiÅŸ, girilen tüm seçimlerden Demokrat Parti birinci parti olarak zaferini ilan etmiÅŸtir.
27 Mayıs 1960 yılında emir komuta zincirinin dışına çıkan bir grup subay ülkede darbe yaptığını ilan ederek Demokrat Parti’yi kapatmıştır. CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakan ile beraber dört isme idam cezası verilmiÅŸtir. CumhurbaÅŸkanı Celal Bayar yaÅŸ haddinden dolayı idam edilmezken BaÅŸbakan Adnan Menderes, DışiÅŸleri Bakanı Fatih RüÅŸtü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilmiÅŸtir.
Bu süreçten sonrası tam bir cadı avıdır. Binlerce Demokrat Partili hapse atılırken birçok önemli isme siyaset yasağı getirilmiÅŸtir. Bu darbe daha sonra birçok parti kapatma davası ve siyasi yasak için emsal olacaktır.
Ali Fuat BaÅŸgil’in önü kesiliyor
Darbeden sonra en önemli geliÅŸme, Ali Fuat BaÅŸgil’in CumhurbaÅŸkanı adaylığını açıklamasıdır. Cuntanın başı Cemal Gürsel’e karşı BaÅŸgil’in adaylığı ülkede bomba etkisi yaratmıştır. Bu süreçten sonra, iddialara göre ordunun baskısı altında kalan BaÅŸgil’e BaÅŸbakan vekili görevini yürüten general silah çekerek “Aday olursan mezarın hazır” diyecek kadar iÅŸi ileri götürür. Sıtkı Ulay’ın aktardığına göre BaÅŸgil ÅŸu açıklamayı yaparak adaylıktan çekilir;
"Arz ettiÄŸim gibi ben, cumhurreisliÄŸine adaylığımı hodbehot koymuÅŸ deÄŸilim. Halkın arzusu ve milletvekillerinin talepleri üzerine koydum. Fakat, buna söz verdim. Hatta yalnız söz deÄŸil, yazılı bir beyana imza ettim. Ben verdiÄŸim sözden dönen ve imzasını yalayan namertlerden deÄŸilim. Adaylığımı geri almama imkân yoktur. Fakat benim yüzümden, memleketin söylediÄŸiniz akıbetlere sürüklenmesine de gönlüm razı olmaz. Bu vaziyette bana düÅŸen bir iÅŸ kalmıştır, o da yarın alessabah senatörlükten istifa ederek evime dönmektir."
Bu süreçten sonra siyasi yasaklar geniÅŸletilmiÅŸ, cuntacılar siyasi yasaklar konusunda daha dikkatli davranmıştır.
HaÅŸim Kılıç: “Ak Parti kapatılmamıştır”
Demokrasi hayatımızda Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Halk Fırkası ve Demokrat Parti ile baÅŸlayan parti kapatma süreçleri 2008 yılında Adalet ve Kalkınma Partisine açılan kapatma davası ile farklı bir hüviyet kazanmıştır.
Anayasa Mahkemesi BaÅŸkanı HaÅŸim Kılıç hariç Anayasa Mahkemesi’nin tüm üyelerinin Ak Parti’nin kapatılması ya da hazine yardımından mahrum kalması yönünde tavır alması sonrası hükümet harekete geçerek parti kapatma yetkisini Anayasa Mahkemesi’nin kontrolünden alarak meclis onayına vermiÅŸtir.
Anayasa Mahkemesi eski BaÅŸkanı HaÅŸim Kılıç’ın ÅŸu sözleri ise belleklerdeki tazeliÄŸini koruyor:
“Ama bu kararın sonucunda partiye bir ihtar kararı çıkmıştır. Ciddi bir ihtar kararı çıkmıştır. O nedenle bu sonucun deÄŸerlendirileceÄŸini ve gereÄŸinin yapılacağını umut ve tahmin ediyorum”
Türk demokrasisi parti kapatma ve siyasi yasaklarla onlarca yılını kaybetmiÅŸ, siyaset mekanizması politik müdahalelere açık bir hale gelmiÅŸtir. Bugün gelinen noktada ise terör ile baÄŸlantının açık bir biçimde ispatlanması halinde Meclis onayı ile partiler kapatılabilmektedir. Son olarak, HDP’nin birçok vekilinin dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanmasına raÄŸmen geçmiÅŸteki yanlış uygulamalar dikkate alınarak hükümet, HDP’nin kapatılmasına yanaÅŸmamıştır.
Henüz yorum yapılmamış.