Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak: Dini ve ahlaki anlamda fukaralığımızın sorumluları arasında cami ve cemaat yok mu!

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



En cahil olduÄŸumuz alan “Din”. Kendini dindar olarak tanıtan gençlerin büyük bir bölümü Amentüyü bile bilmez! Zengin aileler çocuklarını özel kolejlerde, yurtdışında okutuyorlar, deÄŸerler eÄŸitimi diye birtakım eÄŸitimlerden geçiriyorlar, ama bunların çoÄŸu “Akaid”, “Siyer”, “Kelam” nedir desen bilmez. Bilmediklerini de bilmezler!
 
“Tarih” desen aynı. Mefahirden ibaret hikayeler.
 
Gelenekten kopuk bir hayat yaşıyorlar zaten. Kullandıkları kelimelere bakın, giydiklerine yediklerine, içtiklerine, imrendiklerine, benzemeye çalıştıklarına, varmaya çalıştıkları yerlere bakın; bunların “kim” oldukları konusunda bir ÅŸey söyleyebilir misiniz! Bunların “alameti farika”ları ne!
 
Hayata dair, yaÅŸadıkları zamana dair bilgileri ne durumda. “Sıpa” ne demek diye soruyorlar, bilmiyorlar. “Ä°smet Ä°nönü CHP’den istifa etmiÅŸ” diyorlar, bunun üzerine yorum yapan üniversiteli gençlerimiz var.
 
Geçen gün gazetelerde, ‘DaÄŸdaki çobanın oyuyla bunların oyu bir’ baÅŸlıklı bir haber vardı. Bir televizyon kanalında bir yarışma programına katılan yarışmacılara sorulan, “Yeni doÄŸmuÅŸ, sütle beslenen sığır yavrusuna ne denir?” ÅŸeklindeki bir soruya  verdikleri cevap günün konusu oldu.
 
Yarışmada sorulan soruya verdikleri cevapla tartışılan gençlerle ilgili Ahmet Hakan,  ‘DaÄŸdaki çobanın oyuyla bunların oyu bir’ baÅŸlıklı yazı kaleme aldı: “Televizyon kanallarından birinde... Cicili bicili hanımlara ve janti manti beylere soruluyor: ‘Yeni doÄŸmuÅŸ, sütle beslenen sığır yavrusuna ne denir?’ Şıklar da verilmiÅŸ: A - Kuzu. B - Sıpa.. C - Buzağı... D - OÄŸlak.. Söz konusu cicili bicili hanımlar ve janti manti beyler. Sanki kendilerine ‘Dünyanın sırrı nedir?’ ÅŸeklinde bir soru sorulmuÅŸ gibi apışıp kalıyorlar. Bilmiyorlar, bilemiyorlar. Normaldir tabii... ‘SIPA’ denilince akıllarına. Masajlı, saunalı falan SPA’lar geliyor.  ‘KUZU’ denilince akıllarına... Vedat Milor ve onun ağız tadı geliyor. ‘OÄžLAK’ denilince akıllarına. OÄŸlak burcu kadını ya da erkeÄŸi geliyor.  ‘BUZAÄžI’ denilince akıllarına... ‘Öküzün altında aranan ÅŸey’ geliyor.  ‘ÖKÜZ’ denilince de akıllarına. Nezaket sahibi olmayan erkekler geliyor. Bir düÅŸünün abiler! Bir düÅŸünün ablalar! Bunların oyu ile daÄŸdaki çobanın oyu bir.”
 
Yarışmacı moleküler biyoloji  eÄŸitimi almış ve Fransa’da doktorasını yapmış, yarışmada sorulan  soru ÅŸu: “Dışarıdan yiyecek ve içecek getirmek yasaktır yazılı tabela uzay istasyonu mu, çay bahçesi mi! Tabii cevap “Uzay Ä°stasyonu”!? Kime ne diyeyim. Bu durumun tek sorumlusu MEB deÄŸildir ve olamaz. Evet tepede siyaset olsa da, STK’lar vakıflarımız, derneklerimiz, sendikalarımız, aile, öÄŸretmenler, Media bu sonuçtan sorumlu deÄŸil mi! Sistem de yanlış, karar verenler de, uygulayanlar da! Kendi ellerimizle kendi geleceÄŸimizi yok ediyoruz!
 
Kimse kendini suçsuz görmesin. Bu sonuçta hepimizin sorumluluÄŸu var. Elbette gençler de sorumlu. Suçludan önce suçu tesbit edelim. Suçu tesbit ederken, suçun oluÅŸmasına zemin oluÅŸturan süreci de sorgulamamız gerek. Bu anlamda efradına cami, aÄŸyarına mani bir bilgiye ulaÅŸmadan karar verecek olursak, gerçek suçluları deÄŸil, öne çıkan günah keçilerine suçu yükler, asıl suçlulara ulaÅŸamayız.  Gerçek suçlu bu  araÅŸtırmadan sonra belli olur. Suçluları görevden almaz ya da cezalandırmazsanız, kötüleÅŸme derinleÅŸerek ve geniÅŸleyerek devam eder. Elbette def’i mazarrat celbi menafiden evladır. Ama gideceÄŸi yeri bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr fayda saÄŸlamaz. Bugüne kadar yapılanlar yanlışsa, doÄŸrusu ne. Bir defa her ÅŸey yanlış deÄŸil ve olamaz. Sapla samanı birbirinden ayırmak gerek. Bir yanlışı reddederken yerine bir hakikati ikame etmezseniz bir yanlış gider, baÅŸka bir yanlış gelir..
 
Åžunu da not edelim, siyasette tek gerçek yoktur. Gerçek deÄŸiÅŸkendir ama hakikat tekdir!
 
Dini ve ahlaki anlamda fukaralığımızın sorumluları arasında cami ve cemaat yok mu! Vakıflarımız, müftüleri, imamları, müezzinleri, ilahiyatlar, imam hatipler ve kurslar yok mu?
 
Herkes siyaseti ele geçirip, kendi projesini hayata geçirmek istiyor. Ya da siyaset cemaati ele geçirip, kendi politikasını uygulama çabasında. Bu kısır döngü içinde hayat akıp gidiyor.
 
“Genç” diyoruz da, bunlar yarının yaÅŸlıları. Bunlar siyaset yapacak, sanayi kuracak, ticaret yapacak, hizmet üretecek, evlenecek, aile kuracak! Çeyrek asırlık genç nesil bu zaman içinde bize emanet edildi ve sonuç ortada. Bırakın ötekilerin çocuklarını, bizim çocuklarımızın hali pür melali ortada.
 
Bakın her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunacaksa hangi yönetici ya da ideoloji yöntemle siz bu insanları kurtarabilirsiniz. Belki siyasetin en önemli hedeflerinin başında adalet, barış, hürriyetle birlikte insanların “ekmel-i mahlukat” ve “eÅŸref-i mahlukat” olmasını temindir. Yoksa “Belhum adal” bir kalabalıkla sulh ve selamete ulaşılmaz. Ä°nsanlar akılları kadar iman eder, akılları kadar iÅŸ yapabilirler. Dinleri akıllarından daha fazla olamaz. Çünkü bilmedikleri bir ÅŸeye iman etmiÅŸ olamazlar.
 
Akıl ve iman, “gerçeÄŸin bilgisi” ve “Hakikatin bilgisi” ile insan yücelir, deÄŸilse zelil olur. Bu iki alanda cami ve mektebin hali ortada. Evin ve sokağın, medianın hali de malum. Kılavuzu bu media olanın varacağı yer belli! “Ne saÄŸcı, ne solcu, futbolcu” bu nesille nereye gidebiliriz ki! Siesta, Fiesta, Futbol gidiyoruz. Futbol bir sapma iken bugün gençleri kurtarmada çözüm gibi düÅŸünülüyorsa vay halimize!
 
Siyaset, media, cemaat, sermaye, STK, o her kimse, yetkin bir çözüme sahip olsalar o çözümü önce kendilerine uygulamaları gerek. “Kelin ilacı olsa önce kendi başına çalar” diye bir söz var. Kimse bu iÅŸin altından tek başına çıkamaz. Laf ile aleme verdiÄŸimiz dersler, kendi hanemizde binlerce teseyyüb bulunurken artık baÅŸkalarına inandırıcı gelmiyor. Kendi gözümüzdeki çöpleri çıkarmadan, baÅŸkasının gözünde çöp aramamızın bir faydası yok. “BaÅŸkalarına öÄŸütleyip durduÄŸumuz ÅŸeyler” konusunda, kitabın dediÄŸi gibi önce kendi nefsimizi hesaba çekmemiz gerek, hesap günü gelmeden.
 
Bugünkü medianın dili üslubu, görseli, her yönü ile bir felaket. Cemaat denilen yapıların hali pür melali de ortada. Allah’ın dini yeri göÄŸü ve hayatı açıklarken, bizim yaÅŸadığımız dinin ortaya çıkardığı sonuç ve Müslümanların içine yuvarlandıkları tefrika ortada!
 
Ya hu, bizim iyi çocuklar, sermaye grubları “din ve devlet” konusunda, ne düÅŸünüyorlar! Bu durum, siyasi bir çözülmeden daha öncelikli ve önemlidir. Ve zaten siyasi çözülmenin arkasında da bu acı gerçek yatmaktadır. Selâm ve dua ile.. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.