Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Nureddin Yıldız: Şarkın En Sevgili Sultanı Salahaddin

İlk 500 yıl ‘Çöle nûr indi.’ ‘Çöle inen nûr’ ilk kırk yılda ‘asr-ı saadet’ini yaşadı. Çöl nûr doldu. Vahşet gizlendi. Şer ezildi. Kula kulluk gitti, kulları yaratana kulluk geldi. Geceler aydınlandı. İnsanlık yeşerdi. Ye’s gitti, umut geldi.



Ölü kalpler dirildi, ölümler bile hayat kazandırır oldu.
 
Ä°lk kırk yıl çok güzeldi. O yıllarda ölüm bile güzeldi. Kurtlar koyunlarla kardeÅŸ oldu diyen olsa, ona bile inanılacaktı. Her ÅŸey güzeldi. Ölüm bile. Ä°nsanlar ölüme koÅŸtular adeta. Rüya gibi bir kırk yıl geçti. Hüznü ile neÅŸesi ile -bir defalığına olduÄŸu besbelli- bir kırk yıl geçti. Saadetin yüzlerden okunduÄŸu bir saadet çağı yaÅŸanmıştı.
Siyasetin ve ilmin altın çağı oldu o kırk yıl.
Sonra siyaset çalkalandı.
O kırk yılın ardından nice kırk yıllar geldi geçti. Her gelen ‘kırk’ hasretleri artırdı. Dertler çoÄŸaldı. Sorunlar büyüdü. Ä°mtihan zorlaÅŸtı. GözyaÅŸları, nedametler arttı. DüÅŸmanlar birleÅŸip geldi, çevreyi kuÅŸattı; içerden kendilerine destek veren eller buldular.
Her ÅŸey Ä°slam için diyerek çıkılan yolda, dökülenler ve dökenler türedi. Menfaatler etrafında ordular, beylikler kuruldu. Debdebeli hayatlar, kubbeli saraylar, fenerli gece alayları ihdas edildi. Ne idik ne olduk diyenler azaldı. Sürünün sürüklendiÄŸi yöne doÄŸru kitleler kaydı durdu. Haykırmak isteyenlerin sesi kısıldı.
Hıristiyan dünyası parça parça olduÄŸu halde ‘haçlı orduları’ adı altında Ümmet-i Muhammed’e karşı tek vücut olurken, Tevhid dininin mensubu Müslümanlar emirliklere, eyaletlere bölündüler. Neredeyse her kasabanın müstakil bir sancağı oluÅŸtu. Parça parça olanlar birleÅŸti, birleÅŸik bütün parçalandı.
 
Tek iyi giden âlimlerin mükemmel çalışmalarıydı.
İlim insanlıkla buluştu. İlim ilim oldu.
Kütüphaneler doldurdular, medreseler o çöle inen nûrla aydınlandı. YaÅŸadıkları çağı aydınlattıkları gibi, kıyamete kadarki çaÄŸlara yetecek ışık bıraktılar. Yılmadılar, yorulmadılar. Åžehir ÅŸehir, kıta kıta dolaşıp ilmi ihya ettiler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin Sünnetini hiçbir peygambere nasib olmamış bir ÅŸekilde korudular, kayıt altına aldılar.
CoÄŸrafya ise vahimdi. Emanetler tek tek elden gidiyordu.
Üçüncü büyük emanet Kudüs/Mescid-i Aksa gitmiÅŸti.
Ä°lk kıble haçlıların elinde toplu bir Müslüman mezarlığına çevrilmiÅŸti. Kudüs gitti; ama Müslümanların başında, onların yönetimini üstlenenlerin endiÅŸesi yoktu. Herkes sarayında cariyeleri, hizmetçileri ile Kisra sarayını andırır bir hayat yaşıyordu.
 
Müslümanların sırtında ‘yönetici’ adı ile duranlar, birbirleri ile hesaplaÅŸacakları zaman da, haçlılardan yardım istiyor, üç günlük saltanatları için, ÅŸehitlerin emaneti toprakları haçlılara bahÅŸediyorlardı. Artık hasret koru alev olmuÅŸ, bağırları tutuÅŸturuyordu. Bir avuç olan samimiler de bir önder gözlüyordu.
Nihayet altıncı asrın başında bugünkü Suriye topraklarında bir isim belirdi:
Nûreddin Zengi.
Nûreddin Zengi bir Selçuklu atabeyi idi. Kalbi Kudüs’ü kurtarma arzusu ile dolu, mücahid, müttaki, zahid bir liderdi. Ümmetin derdini kavramış, çözüm için çareler üretmeye çalışmıştı.
Nûreddin Zengi, asırlar süren sefaleti sona erdirmek için Suriye bölgesini, içerideki gafillerden ve hainlerden, dışarıdaki haçlı sürülerinden temizlemeye baÅŸladı. Bu esnada da emrinde çalışan elemanlarından Yusuf bin Eyyüb’ü Mısır’a gönderdi.
Onun planını uygulamak için Mısır’a gönderdiÄŸi bu elemanı, daha sonraları ‘dinin salaha ermesi’ anlamına gelen Salahaddin olarak adlandırılacak Salahaddin Eyyübi idi.
Yusuf bin Eyyüb idi.
Ümmet onu Salahaddin yaptı.
 
Salahaddin dönemi
Salahaddin 32 yaşında Mısır’da Fatimi halifesinin veziri oldu.
‘Fatimiler’ adı ile Mısır’da hüküm süren sülale, tam bir fitne kazanı idi. Haçlıların eli kolu gibi yaşıyorlardı.
Nûreddin Zengi’nin destek ve planlaması ile Salahaddin üç yılda Fatimi devletini sona erdirdi. Dine sokulan bidat ve fitneleri kaldırdı. Yeniden bir diriliÅŸ devri baÅŸladı. Umutlar yeÅŸerdi. Toparlanma görüldü.
Çok geçmeden Nûreddin Zengi öldü. Salahaddin, Mısır’dan Suriye’ye gidip dağılmaya mahal vermeden Zengi’nin bıraktığı yerden planı devam ettirdi.
On yıl, içerideki gafleti ve hıyaneti gidermek için uÄŸraÅŸtı.
Sözden anlayana sözle, anlamayana da kılıcıyla konuÅŸtu.
Beyliklere efeliklere bölünmüÅŸ parçaları birleÅŸtirdi. Müslümanlar dirlik içinde bir ümmet görüntüsü vermeye baÅŸladı. Mısır ve Suriye’nin hemen hemen tamamını bir bayrak altında topladı. Ä°ç sürtüÅŸmeleri giderdikten sonra da haçlılarla on beÅŸ yıl süren savaÅŸ sürecini baÅŸlattı. Sonunda da Allah’ın lütfu ile doksan bir yıl haçlıların elinde esir kalan Küdüs’ü kurtardı. Gönüllere taht kurdu. DoÄŸudan batıya bütün Müslümanların duasını aldı. Adı yeni doÄŸan çocuklara, medreselere, köprülere, camilere verildi.
Sevildi sevildi.
Hulefa-i raÅŸidin ve Ömer bin Abdülaziz’den sonra onun kadar sevilen bir emir gelmedi. Ölüm haberi, Müslümanların üzerine gök kubbe gibi düÅŸtü.
Hala seviliyor ve özleniyor.
Aranıyor.
BirleÅŸtirecek, büyütecek, cihad edecek, mal biriktirmeyecek, dimdik duracak müttaki bir Salahaddin aranıyor.
 
Yusuf bin Eyyüb’ü Salahaddin Eyyübî yapan özellikler
Ya da ümmetin hasretini çektiÄŸi vasıflar:
 
1- Salahaddin, Müslümanlar arasında cihadı ve ÅŸecaati ile ÅŸöhret buldu. Onun yiÄŸitliÄŸi dillere destan oldu. Onun kılıcını tadan Avrupalılar arasında ise, adaleti ile meÅŸhurdur. On binlercesini öldürdüÄŸü bir milletin geri kalanları arasında hala ‘adil ve merhametli’ olarak anılabilmek, -peygamberler istisna tutulursa- insanoÄŸluna nasip olmuÅŸ bir meziyet deÄŸildir. DüÅŸmanına karşı en muktedir olduÄŸu bir anda dahi, Allah korkusu ile hareket etmiÅŸ, bir gün Müslüman olabileceklerini ummuÅŸtur.
Kudüs’e kendisinden yaklaşık bir asır önce giren haçlılar, sokaklardan oluk oluk insan kanı akıtmışlardı. Ne çocuk ne yaÅŸlı demiÅŸlerdi. Aynı ÅŸehre 91 yıl sonra giren
Salahaddin, onlar gibi deÄŸil, Mekke’lileri affeden Peygamberi gibi yapmıştı. Onların, kendi dindaÅŸları Hıristiyanlardan görmediÄŸi merhameti Salahaddin’den görmeleri, Yusuf’u Salahaddin yapan özelliklerdendir.
 
Gözünü kan bürümüÅŸ haçlı sürülerine bile muamelesi bu olan Salahaddin’in kendi din kardeÅŸlerine nasıl davrandığı her halükârda bellidir. O; mümin kardeÅŸi olan yöneticilerden zulüm gören, katlanılmaz vergiler ödemek zorunda bırakılan, halkından kopuk yöneticilere alışmış Müslümanların ikinci Ömer’i oldu. Adaleti tescil edildi.
O her yetimle yetimlik acısı tadan, her dulla dul kalan, aÄŸlayanla aÄŸlayan, dertlilerin derdini sırtlanan müÅŸfik bir sultandı. Çadırında yer içer, aylarca orada yaÅŸardı.
Ä°spanya’daki zulümden kaçanları bile baÄŸrına bastı.
 
2- Salahaddin, yirmi beÅŸ yıla yakın bir zaman idarecilik yaptı. CiÄŸerleri hastalıklı bir bedenden gür bir sesin çıkmayacağını iyi bildi ve önce iç sıkıntıları bertaraf etmeye çalıştı. Ümmetin menfaatlerini kendi menfaatleri gibi kullananları ortadan kaldırdı. CiÄŸerlerini iyi nefes alır hale getirince de haçlı ordularının önüne çıktı. Nûreddin Zengi ile baÅŸlayan ve Salahaddin’le uygulanan bu plan sayesinde de Kudüs kurtarıldı. Haçlılar püskürtüldü.
Yoksa Salahaddin kendisinden öncekilerin yaptığı gibi, uzun soluk almaya uygun olmayan ciÄŸerle yola çıksaydı, eldekileri de kaybedebilirdi. Senelerce planlanıp öyle yola koyuldu. Ümmetin enerjisini, hayallerini boÅŸa harcamamaya özen gösterdi.
 
3- Salahaddin zahitti. Mala tenezzül etmedi. Allah’ın cennetinden baÅŸka bir ÅŸey aramadı, beklemedi. ÖldüÄŸünde sadece bir altın ve otuz yedi gümüÅŸ parası vardı. Bu miktar onun, yetimlere verilmesini emrettiÄŸi bir tek aylıktan bile azdı. HükmettiÄŸi topraklarda dullar bile servet sahibi olmuÅŸtu. Ne oturduÄŸu evi ne de bir bahçesi vardı. Bir atı ve bir kılıcı vardı. Onları da askerlerine hediye etmiÅŸ, kendisi Kudüs’ü fethettiÄŸi cihadında emanet ata binmiÅŸti. Kudüs’ü fethinden sonra ondan intikam almak için birleÅŸip gelen Alman, Fransız ve Ä°ngiliz krallarını önünde diz çöktüren koca Sultan çulsuz, pulsuz olarak Rabbine gitti.
Mala tamah etmedi. Åžöhret aramadı.
 
4- Salahaddin iyi yetiÅŸmiÅŸ bir hadis âlimiydi. SavaÅŸta safları denetlerken iki saf arasında bile hadis mütalaası yapardı. Ä°yi bir âlimdi, âlim düÅŸkünüydü. Ä°lmin her çeÅŸidiyle ilgilenirdi. Arapça,
Farsça ve Türkçe biliyordu. GittiÄŸi her yere ilim merkezleri kurdurdu. Kitap okumaya teÅŸvik olsun diye sarayında kitapçı dükkânı açmıştı. Haftada iki gün orada ucuz fiyatla kitap sattırıyordu. Bir defasında babasının yanında Kur’an okuyan bir çocuÄŸa rastladı. ÇocuÄŸun hafız olduÄŸunu öÄŸrenince babasına bir çiftlik hediye etti.
 
5- Ä°badette titizdi. Bütün namazlarını cemaatle kılardı. On dört gün hasta olarak yatmış ve vefat etmiÅŸti. O hastalığında bile -ÅŸuurunu kaybettiÄŸi son üç günü hariç- namazlarını cemaatle kılmayı ihmal etmedi. O büyük fetihler ve at üstünde geçen geceler bir vakit namaz kaçırmasına sebep olmadı.
Hatta sünnet namazları bile ihmal ettiÄŸini kimse göremedi. Çadırlarda onunla kalanlar teheccüd namazını kaçırmadığına ÅŸahid oldular.
Gözü yaÅŸlıydı. Kur’an dinlediÄŸi zaman aÄŸlamaya baÅŸlardı.
Kâfirlerin saldırdığını duyduÄŸu zaman secdeye kapanır ve ÅŸöyle dua ederdi:
“Rabbim!
Benim, senin dinin için yapabileceklerim tükendi. Sana sığınmaktan, ipine sarılmaktan, senin lütfuna baÄŸlanmaktan baÅŸka çarem yoktur. Sen bana yetersin. Sen ne güzel vekilsin.”
 
6- Ä°slam dininin Arapların deÄŸil, bütün insanların dini olduÄŸu, kim ne kadar hizmet ederse o kadar ÅŸeref bulacağı bir kez daha onunla vurgulandı. Zira Nûreddin Zengi bir Türk’tü. Sala-haddin de Kürt’tü. Ä°slam’ın ırkı olmadığı onlarda görüldü. Kimlerden olduÄŸun deÄŸil, ne yaptığın önemli idi. Buhari, Müslim, Tirmizi gibi Salahaddin de Arab’ın Türk’ün herkesin gönlünde taht kurdu.
 
7- Salahaddin büyük adamdı. BüyüklüÄŸü davasının büyüklüÄŸünden, ufkunun derinliÄŸinden geliyordu. Kudüs onun derin hayaliydi. Haçlıların esareti altındaki bir Kudüs’ü hazmedemiyordu.
Onunla uzun zaman beraber olan Bahauddin Åžeddad diyor ki:
“Onun gözünde Kudüs, daÄŸların çekebileceÄŸi ağırlıkta bir dava idi. O, çocuklarını yitirmiÅŸ bir ana gibiydi. Atı üstünde bir oraya bir buraya koÅŸardı. Ä°nsanları cihada teÅŸvik eder, caddelere çıkıp yaÅŸlar boÅŸalan gözleriyle ‘Ah Ä°slam ah!’ diyerek bağırırdı. Akka iÅŸgal edilince yemek yemedi. Doktorlarının anlattığına göre, Akka’nın iÅŸgal edildiÄŸini öÄŸrendiÄŸi cuma gününden pazar gününe ka-dar aÄŸzına yiyecek koymadı. ‘Beytülmakdis, kafirlerin elinde iken nasıl yerim, nasıl uyuyabilirim?’ diyordu.”
 
8- Sabırlıydı. Mütevazı idi. Üç günlük hevesle çıkmamıştı yola. Onu gören gözleri heybetle, kalpleri de muhabbetle doldurdu. Müslümanların gözünde mücahid, düÅŸmanlarının gözünde de âdil bir sultandı.
Akka’yı üç yıl kuÅŸattı. O kuÅŸatma esnasında oÄŸlunun öldüÄŸünü haber verdiler ilgilenmedi. Kış, soÄŸuk aldırmadı. Çekirge sürüsü gibi gelen haçlılardan yılmadı, onu küfrün birleÅŸik orduları önünde desteksiz, yardımsız bırakan Müslümanlara da küsmedi. Direndi ve kazandı. Kimse yoksa ben varım inancıyla sonuna kadar sabretti.
Kudüs’ün savunulması için surlarının tamir edilmesi gerektiÄŸine karar verilince kendisi ve ailesini taÅŸ taşımaya adadı. Ä°ÅŸçi gibi taÅŸ taşıdı. Emredip seyretmedi. Emretti, çalıştı.
 
9- Vefakârdı: Kudüs’ü fethetmek nasib olunca ilk Cuma namazının kılınabilmesi için mescidin temizlenmesini, namaza hazır hale getirilmesini emretti. Mescidin hutbe irad edilecek minberi yoktu. Salahaddin’i yetiÅŸtiren hocası, büyüÄŸü Nûreddin Zengi, Kudüs’ün fethinden sonra gerekecek diye minber yaptırmıştı. Haleb’deki minberi tekerlekler üzerinde Kudüs’e getirtti. Cumaya yetiÅŸtirdi. Onun üzerinde fetihten sonraki ilk hutbeyi irad etti. Gözyaşının sel olduÄŸu bir konuÅŸma yaptı. Allah’a hamdetti. Bu minber yirminci yüz yılda Siyonistler tarafından Mescid-i Aksa yakılıncaya kadar kaldı.
 
10- Salahaddin sadece elinde kılıçla fetihten fetihe koÅŸan bir komutan deÄŸildi. Müslümanların başında yönetici olarak bulunduÄŸu dönem, kültüre ve bilime, imara en büyük yatırımların yapıldığı dönemlerden olmuÅŸtur.
Bu açıdan bakıldığında mükemmel bir devlet adamıydı. SorumluluÄŸunu yüklendiÄŸi insanların bütün ihtiyaçlarını gidermeyi amaçlıyordu.
 
11- Salahaddin’den anlaşıldı ki: Bu ümmet çekirdeÄŸini kaybetmez. Hangi zor ÅŸartlarda bulunursa bulunsun, başında Rabbani bir lider bulduÄŸunda üzerindeki külleri savurabilir, engelleri aÅŸabilir. Yeter ki lider lider olsun.
Rabbani olsun.
 
12- Allah Teala hangi kuluna yardım ediyor, yardımın ÅŸartları nelerdir onu da Salahaddin’den anlama imkânı buluyoruz.
Âbid, zahid, müttaki, mücahid, sabır taşı olan yardım görüyor.
 
Ä°bret Ä°çin Bir Not
Salahaddin’den yedi asır sonra Suriye’yi iÅŸgal etmiÅŸ olan Fransızların komutanı Åžam’da Salahaddin’in kabrine gidip‘Ä°ÅŸte yine geldik Salahaddin!’diyerek mezarını tekmelemiÅŸti.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.