Sosyal Medya

Güncel

Hüseyin Akın: Kitap okumaya güzelleme yapmak

Hüseyin Akın- Milli Gazete



Okumak zihinsel bir sorundur. Zihninizi nasıl eÄŸitmiÅŸseniz o minval üzere meyil gösterir. Konforuna düÅŸkün bir zihin yapınız varsa ne iÅŸiniz var sahaflar çarşısında. Siz sanıyor musunuz ki kitap bulamamak, satın alamamakla kitap okumamak arasında bir ilgi var. O iÅŸin çeldiricisi. Bir tür yön saptırma. Åžayet size bir yerlerden paket bilgi geldiÄŸine kanaat getirip inanıyorsanız kitaba karşı istiÄŸna duygunuzu yüceltme yoluna bile gidebilirsiniz. Bu hakikati görmezden gelenler beyhude yere kitap okuma üzerine sloganlar üretip mottolar geliÅŸtirirler. Sonuç yine de iç açıcı deÄŸildir. Kitap okumayan okumamaya, okuyan da okumaya devam eder. Katılır mısınız bilmem, ama kitap okuma kampanyalarının baÅŸarısız olmasının sebepleri hiç de yabana atılır cinsten deÄŸil. Ä°ÅŸte onlardan zihnimde derlediklerim:
 
* Kitap okuma kampanyaları düzenleyenlerin birçoÄŸu kendileri kitap okumayan kiÅŸilerden oluÅŸuyor. Ä°yi de sen tecrübe etmediÄŸin bir ÅŸeyi hangi mantıkla baÅŸkalarına tavsiye ediyorsun o zaman?
 
* Kitap okuma seferberliÄŸinin trend haline gelmesi. Lafının edilmesinin uygulamaya geçilmesinden daha çok prim yapması.
 
* Kitap okumanın uslu insan oluÅŸturma ülküsüne yardım ettiÄŸi yönündeki yanlış kanaat. Evet, okumak sessizdir, lakin sessizliÄŸin döküldüÄŸü nehirlerin çağıltısı bambaÅŸkadır.
 
* Kitap okuyan insan sayısının istatistiklerde yüzümüzü güldürmeye hizmet etmesi.
 
* Kitap seferberliÄŸi, okuma kampanyası yapanlar bu iÅŸin hep teknik tarafı üzerinde durup okuma eylemine doÄŸru giden yolları kısaltma yoluna hiç gitmezler.
 
* Kitaba önem verip kitap okumayı yücelttikleri halde yazara kıymet vermezler. Sanırlar ki okunmasına methiyeler düzdükleri kitaplar gökyüzünden inmiÅŸtir. Yazara ve yazmaya saygısı olmayanın kitaba saygısı da inandırıcı deÄŸildir.
 
* Saygı duydukları yazarlar çok satan, çok görünen medyatik yazarlardan öteye geçmez. Onları iÅŸaret etmek sanki onların ünü ile ünlenmek gibi gelir.
 
* Okumaya müsait bir zihin inÅŸa etmek gibi bir dertleri yoktur. Varsa yoksa tek dertleri “Okuyan Ä°nsan Heykeli”nin önünde fotoÄŸraf vermektir.
 
Sözümüz sözün, yazının, kalemin ve kâğıdın kıymetini bilenlere deÄŸildir elbette. DüÅŸünceyi hayata kaim kılmadıkça yazının da direnci düÅŸer okumanın da. “Okumak” piyasası olan kurumsal bir çabaya dönüÅŸür. Ä°nsanları kitapların çağırdığı, düÅŸüncelerin ağırladığı bir dünya tesis etmek lazımdır.
 
OKUMAK GEREK: AKSAK ENGEREK
 
Mustafa Sarı’nın ÅŸiirlerini okuyorum birkaç gündür. Bana neler söylemiyor ki. Uzaklarda bakır tası yıkayan kadını bir ÅŸairin perspektifinden görebiliyorum. Bembeyaz elde tas tertemiz olmuÅŸ. Ta buradan görüyorum. Mustafa Sarı’da belli ki öykücülük de var. Resim çizer gibi yaklaşıyor ÅŸiirdeki insana, olaya ve manzaraya. Ä°ki bölümden oluÅŸan ÅŸiirlerin birinci bölümü kır ve kent arasında kalmış bir ÅŸair yüzün aynaya bakışına tanık oluyor okuyucu. Aynaya bakmıyor özellikle, aynaya bakan adamın yüzüne bakıyor. Pastoral olana bulaÅŸmadan ustaca geziniyor kırlara ait kelimeler arasında. Bunu öylesine söylemiyorum. Bilen bilir ki pastoral ÅŸiirlerde tabiatın görkemli ağırlığı ÅŸiire baskın durur. Okuyucunun dikkati ÅŸiirden ormanlara, denizlere, göllere, sürülere, ekinlere dalıp gider. Oysa Mustafa Sarı’nın ÅŸiirinde manzaraya yenik düÅŸmemiÅŸ bir rikkat var. Diyor ki:
 
“Sersem örümcek sarhoÅŸ yürür dalda / uzaklarda bir kadın yıkar bakır tası / gerinir güneÅŸ / çıtırtılarla dallar arasında / gevrek esner alev / uykulu iliÅŸir sabahın nemli çalısı / serin sadır kokar sabahları süt / ve uzun yazın ardından / hasadın e(k)mek tadı”. Bu dizelerde tabiatın titreÅŸimlerine duyarlı bir insanın kendi iç sesiyle kulağına gelen ses arasındaki kucaklaÅŸmasına ÅŸahit oluyoruz. Hem ayrıntının göze kendini cömertçe sunması hem de çıtırtı ve titreÅŸimlerin kulaÄŸa sığınırcasına yaklaÅŸması dingin bir ÅŸölen bahÅŸediyor ÅŸaire. Hâlbuki kent imge ve tedaileri bambaÅŸka ve soÄŸuktur. Duyargalar kentte ağır bir yükün altında ezilmiÅŸ gibidir. Åžu sözcük ve terkiplere dikkat: “caz tınısı”, “kuytu bahçe”, “antik koku”, “cam kırıkları”, “rutin bir gün”, “ikiyüzlü”, “ÅŸizofren”, “ihanetler”, “uyuÅŸturucu”, “ter”, “sisli çatılar”, “tatlı tiksinti”… Birinci bölüm ÅŸiirleri “Ve Åžehirde” baÅŸlığı altında toplanmış, ikinci bölüm ÅŸiirleri ise son derece yalın: “Ölüm” ikinci bölüm ÅŸiirleri mekân yerine zamanın sarkacında sallanan insanı anlatıyor. Ä°nsanı ve insanlık hallerini. BaÅŸta ihtiyarlık ve ölüm gibi. Ä°tiraf etmeliyim kitaptaki bütün ÅŸiirler okunası ve iyi. Fakat ben en çok “Ä°htiyarlık” ÅŸiirini sevdim. Sevgim sebepsizdir. Sevgili okur, sen de bu kitaba uÄŸra, sen de oku sen de sev. Bunu yapmak hiç zor deÄŸil. (aksak engerek-Mustafa Sarı-Åžule Yayınları)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.