Kürsü
Abdurrahman Dilipak: Elinde geçerli kimliği bile olmayan insanların büyük şehirlerin sokaklarında kümelendikleri bir durum elbette kabul edilemez
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Mülteciler için, “onlar muhacir, biz ensarız” diyorduk. “Yurtlarından çıkarılanlar”dan olmaları yanında bir asır önce aramıza Ä°ngiliz ve Fransızlar tarafından çizilen ve sınırın öte tarafında kalan kardeÅŸlerimizdi onlar. Mazlumdular ve bu anlamda ümmetin yetimleri idi onlar.
Bugünkü zenginliÄŸimiz, onların dualarının bereketi ile idi. Biz, Allah rızası için kardeÅŸlerimize yardım ettiÄŸimizde; Allah’ın, bunun karşılığı olarak bize on katı, yüz katı, hatta 700 katı ile geri vereceÄŸini söylüyorduk! Onlar yarın, Türkiye’yi, Afrika’ya, Arap dünyasına ve tüm dünyaya taşıyacak olan ve ÅŸu anda Türkiye’nin sivil diplomasi gücüydüler tüm dünyada Filistin diasporası ile birlikte. Ve bu anlamda tüm dünyanın övgüsüne mazhar oluyorduk.
Krizin cin’i kendini yönetene hizmet eder. Son günlerde yaÅŸananlar bu anlamda üzerinde ciddi olarak düÅŸünmemiz gereken hassas bir konu. Aslında geç kalınan, ÅŸimdi de acele edilen bir konudan söz ediyoruz.
Elinde geçerli kimliÄŸi bile olmayan insanların büyük ÅŸehirlerin sokaklarında kümelendikleri bir durum elbette kabul edilemez. Bu Türkiye için bir asayiÅŸ sorununa da dönüÅŸür, yarın Suriyeliler arasında mafyalaÅŸma, ideolojik politik istismar ve çatışmaya da dönüÅŸebilir..
Burada mültecilerden, mülteci derneklerinden kaynaklanan sorunlar da var, yönetimden kaynaklanan sorunlar da var elbette. Uluslararası örgütlerden, muhalefetten kaynaklanan sorunlar da var..
Kötülerin varlığı, daha doÄŸrusu Åžeytanın varlığı günah iÅŸlememizin bahanesi deÄŸildir ve olamaz.. Sonuçta hepimiz sorumluyuz ve birlikte cevap bulmamız gerekiyor.
Göçmenlerin tek sorunu barınma ve iaÅŸe deÄŸil. SaÄŸlık sorunları da var, çocukların eÄŸitim sorunu da. Güvenlikleri de ayrı bir sorun. Parçalanmış aileler ayrı bir sorun. Kolay bir çözümü de yok.
İstanbul Valisi bu konuda duyarlı ve gayretli bir isim ama tek başına onun işin altından kalkabileceğini sanmıyorum.
Hatay’dan bu konularla ilgili bir arkadaÅŸla konuÅŸuyorum, “Ä°stanbul’dan gelecekler zaten burada tutunamayan, yer bulamayanlar, geri döndüklerinde buradaki demografik yapı zaten altüst oldu, bu yükü daha fazla taşıyacak durumumuz” yok diyor.
Sınırdışı etmek de çözüm deÄŸil. Ä°dlib’te zeytin aÄŸaçlarının dibinde derme çatma barakaların dibinde hayata tutunmaya çalışan 3 milyon insan var. Suriye içinde güvenli bölge oluÅŸturulamadı. Rejim Ä°dlib’i kaybetmek istemiyor. Sınırın öbür tarafına bıraktığımız insanların ailesi burada ise o bir yolunu bulup geri gelecek. Ya sınırda vurulacak, ya yakalanacak, ya da Ä°dlib’de rejimin açık hedefi haline gelecek. Orada bu insanların neyi beklediÄŸini bilmiyoruz. Buradan çıkacak olsa PYD, DAEÅž, rejim güçlerinin eline düÅŸebilir.. Ya da bir ÅŸekilde geri dönecek.
Göçmenlerin eline plastik, barkotlu bir kimlik vermemiz gerekiyor ve bunların barınma-çalışma bölgelerinin Geocode edilmesi gerekiyor. Bir istihdam politikamız olmalı. Suriye Milli takımının antrenörü elinde çorba tası ile yemek kuyruÄŸuna girmemeli. Sivil anlamda bir yeÅŸil hat, idari anlamda bir kırmızı hat oluÅŸturmak çok zor deÄŸil.
Kesinlikle mazlumlarla kriminal tipler ve kriptoların ayrılması ve birilerinin mutlaka sınırdışı edilmesi, bazılarının tutuklanması ve yargılanıp cezalandırılması gerekir.
Mesela, büyükÅŸehirlerdeki ÅŸu mülteci görüntüsü verilen dilencilerden niye kurtulamıyoruz? Ellerinde “açız” yazılı kağıtlarla dilenenler kim? Gerçekten açsalar niye sahip çıkmıyoruz, deÄŸilse neden bu kadar rahat dolaÅŸabiliyorlar!
Yani, bizden kaynaklanan sorunlar da var. Bu iÅŸi sadece polisiye tedbirlerle çözemeyiz. Tek başına merkezi yönetime de yıkamayız bu iÅŸi. Sınır bölgelerindeki yöneticiler de tek başına çözemezler. Media, STK, yerel yönetimler, üniversiteler hepimiz el ele vermeliyiz.
Belli yaÅŸ, eÄŸitim seviyesinde insanlar emek yoÄŸun, katma deÄŸer üretecek alanlarda istihdam edilebilir.. Zaten ekonomik kriz döneminde ucuz iÅŸgücü de oluÅŸturuyor bunlar, sermayesi olanlar burada yatırım da yapıyor ve ciddi bir pazar durumundadırlar. Yarın bunlar gerçekten topluca gidecek olurlarsa göçmen yoÄŸun bölgelerde ciddi anlamda iktisadi kriz yaÅŸanır. Avrupa’daki Türklerle ilgili olarak düÅŸünün bu konuyu..
Birbirimizi suçlamak yerine çözüm üretmemiz gerek. Krizleri nasıl fırsata, verimli iÅŸbirliklerine dönüÅŸtürebiliriz onun yolunu bulmamız gerek.
Bu konu Türkiye’de baÅŸlayıp biten bir konu da deÄŸil. Bir ucunda BM, AB var. Öteki ucunda Ä°ran, Rusya, Çin, ABD Ä°ngiltere, Fransa var. DAEÅž var, PYD var. Hemen kolayca çözülecek bir sorun da deÄŸil. Bugünden yarına hallolacak bir konu deÄŸil. Acil, kısa, orta ve uzun vadeli planlarımız olmalı. Bu süreçte üniversitelerimizin ilahiyattan, sosyoloji, psikoloji, kamu yönetimi, uluslararası iliÅŸkiler, ekonomi, tarım hayvancılık eÄŸitim alanına kadar birçok konuda akademik çalışmalar yapılmalı. Stratejik danışmanlık kuruluÅŸları, izleme, deÄŸerlendirme, derecelendirme, ihtimal, maliyet ve risk analizleri yapmalı.
Mesela bu kiÅŸilerle ilgili bir beyin envanteri çıkarılmalı.
Bu süreç sadece Suriyeliler açısından deÄŸil, diÄŸer ülkelerden gelen göçmenler için de kaygı verici. Bu korku psikolojisi kimseye yarar saÄŸlamaz. Kesinlikle konu tek başına polisiye tedbirlerle çözümlenmeye çalışılmamalı. Maksadı aÅŸan ÅŸiddet ve kaba davranışlar ciddi bir ÅŸekilde takibe alınmalı. Bunun için iki ayrı özel hat devreye sokulmalı.. Ve hepsinden önce, bu kiÅŸilerle ilgili kapsamlı bir beyin envanteri, barkotlu ve chip’li, plastik, aile baÄŸlantılarını içeren bir sorgulama sistemi kurulmalı.
Bu konuda aklı ve vicdanı ile birlikte gecesini gündüzüne katan kamu görevlilerine, STK’larımıza teÅŸekkür ediyorum. Bu konuyu istismar etmek isteyen, provoke etmek için fırsat kollayanlara gelince dikkatli olalım. Çünkü mültecileri sahipleniyor kılıklı bir sürü ajan örgütler, misyoner toplulukların yanında, baÅŸta muhaberat ve PYD olmak üzere birçok örgütün kripto elemanları da ortalıkta dolaşıyor.
Mazlumlara karşı merhametli, zalimlere karşı ÅŸedid. Akıl, iman ve vicdanın aydınlattığı ufka doÄŸru yürürken, merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olsun diye selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.