Sosyal Medya

Güncel

Yasin Aktay: İdlib’i sanki güvenli bir bölgeymiş gibi deporte etme hedefi olarak ortaya koymak ne kadar doğru?

Yasin Aktay- Yeni Åžafak



Türkiye’nin yıllardır göçmenlere karşı uygulamakta olduÄŸu ve bütün dünyanın takdirini toplamış olan insani siyasetini, son zamanlarda ortaya çıkan, kesinlikle “uygunsuz ve aykırı” bazı görüntülerin deÄŸiÅŸtirmediÄŸi, deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸi Ä°çiÅŸleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun yaptığı net açıklamayla duyurulmuÅŸ oldu.
 
Sayın Soylu, sayın CumhurbaÅŸkanımızın geçtiÄŸimiz günlerde ortaya koyduÄŸu net tavrı tekrarlayarak: “Biz, Ensar ve Muhacir fikrinden bir santimetre, bir milimetre caymış bir anlayışa hiçbir zaman evrilemeyiz” dedi.
 
Bu fikir Türkiye’ye ülkesindeki güvensiz ÅŸartlardan dolayı sığınmak durumunda kalmış olan kimsenin zorla ülkesine geri gönderilmeyeceÄŸini temin eder. Bu açıklaması için sayın Soylu’ya teÅŸekkür ederiz.
 
Ancak, geçtiÄŸimiz hafta içinde ne oldu da Ä°stanbul’da “huzur” operasyonları adı altında bütün Suriyeli muhacirlere adeta kabuslar yaÅŸatan o görüntüler ortaya çıktı?
 
Önceden hiçbir hazırlık yapılmadan aniden yapılan kontrollerde kimliÄŸi yanında bulunmayan, yıllardır Ä°stanbul’da oturmakta olan, belki iÅŸini kurmuÅŸ, evde çoluk çocuÄŸu, annesi kendisini beklemekte olan insanlar apar topar otobüslere bindirilip Ä°dlib’e veya kayıtlarının bulunduÄŸu yerlere gönderildi.
 
Bu gönderme iÅŸlemlerinin verdiÄŸi görüntü, Türkiye’nin bugün dünyaya anlatacağı en iyi hikayelerinden biri olan göçmen politikasının hala güçlü veya asgari bir yasal altyapıya dayanmıyor olduÄŸunu son derece çarpıcı biçimde hatırlatmıştır. Bu aslında çok vahim bir durumdur ve ne kadar derin bir felsefeye, ince bir insani duyarlılığa dayansa da göçmen politikamızın günübirlik, siyasi konjonktürden kolaylıkla etkilenebileceÄŸini ve bu felsefenin temel insan haklarına sahip olması gerekenleri yeterince koruyamadığı ortaya çıkmıştır.
 
Allah’tan yine ortaya çıkan bu vahim durumlar sayın bakanımızın dikkatine, oradan adil vicdanına hemen ulaÅŸmış da gereken müdahaleyi yapmıştır. Yoksa Türkiye bütün tarihi boyunca utanacağı çok vahim bir tabloyu kendi eliyle yazmış olacaktı.
 
Åžimdi elimizi vicdanımıza tekrar koyup düÅŸünmek için yeni bir fırsatımız var. Türkiye dünyada büyük takdir toplamış olan kendi insani siyasetini aynı zamanda daha kurumsallaÅŸmış, dünyaya model olarak sunulabilecek bir standarda kavuÅŸturmak durumundadır.Bunun yasal altyapısını da oluÅŸturmalıdır. Ä°nsani siyaset noktasında önce dünyadaki bütün hukuki seviyelerin bile üstünde bir fedakarlık gösterdikten sonra, gün gelip de siyasi konjonktürün etkileriyle, dünyadaki alelade göçmen hukukunun bile çok gerisine düÅŸme çeliÅŸkisine kapılmamalıdır.
 
BaÅŸkası nasıl yapıyorsa yapsın, buna ne kadar uymuyorsa uymasın, dünya göçmen hukukunun göçmenlere saÄŸladığı haklar vardır. Türkiye baÅŸtan itibaren Suriye’deki katliamdan kaçıp Türkiye’ye sığınan insanlara “mülteciden de öte misafir” muamelesi yaparak aslında mülteci hukukunun temin ettiÄŸinden daha fazla imkan ve moral saÄŸlamış oldu. Bu moralle mazlum Suriyeliler baÅŸka hiçbir mülteci tecrübesinde olmayacak bir sıcaklık ve misafirperverlik gördüler. Bu her birinin geride bıraktığı, aslında unutulması mümkün olmayan ölmüÅŸ yakınlarının, yıkılmış yuvalarının tam olmasa da bir nebze tesellisi oldu.
 
Türkiye taraf olduÄŸu uluslararası göçmen sözleÅŸmeleri gereÄŸi doÄŸudan gelen göçleri iltica kapsamında görmediÄŸi için Suriyeliler mültecilerin, mülteci sıfatlarıyla uluslararası düzeyde kabul edilen hukuka da sahip olamıyorlar. Türkiye Suriyeli Muhacirleri “Geçici Koruma” statüsüyle kendine özgü yasal haklara sahip kılmıştır, ancak bunların da tutarlılıktan hiçbir ÅŸekilde sapmayan bir süreklilik içinde uygulanmaya çalışılması ÅŸart.
 
Ensar –Muhacir kardeÅŸliÄŸi gerçekten çok saygıdeÄŸer bir duyarlılık ancak onun her halükarda insanları koruyan bir hukuka da dayandırılması ÅŸart.
 
Bir düzeni ikame etmek, elbette Türkiye’nin bir devlet düzenine sahip olduÄŸunu hatırlamak ve gelen göçün rastgele olmamasını temin etmek zorundayız. Sayın Soylu’nun ÅŸu sözlerine katılmamak mümkün deÄŸil: “Bu açıdan bu düzeni ortaya koymak durumundayız. Bu düzeni ortaya koymak, bugün bizim ensar ve muhacir ruhuyla beraber ev sahipliÄŸi yaptığımız kardeÅŸlerimizin de lehinedir. EÄŸer bunu saÄŸlamazsak, bu yönetilemez duruma gelir.”
 
Kesinlikle doÄŸru, ancak bu düzenin birkaç yıldır ihmal edilmiÅŸ bazı uygulamalarıyla oluÅŸmuÅŸ bir baÅŸka sosyolojik düzenin de olduÄŸunu unutmamak ve ona bu ÅŸekilde telaÅŸla müdahale etmenin durdurulamayacak bir kanamaya yol açabileceÄŸini de unutmamak ÅŸartıyla.
 
Elbette tam da bu sorunun görülüp 30 gün süre verilmesi aklı selimin ÅŸimdilik galip geldiÄŸini gösteriyor.
 
Ancak ÅŸimdi bu 30 günü sadece Suriyelilere deÄŸil, bu konuda uygulamayı yapacak olan kurumlara da tanımak lazım.
 
1. Tekrar bu görüntülerin oluÅŸmaması için ne yapılabilir?
 
2. Ä°dlib’i sanki güvenli bir bölgeymiÅŸ gibi deporte etme hedefi olarak ortaya koymak ne kadar doÄŸru? Orası hala her gün zalim Esad’ın bombardımanı ve bazı terör gruplarının kol gezmeye insanları kaçırıp tehdit etmeye devam ettiÄŸi bir yer.
 
3. Tabii bir de Ä°stanbul dışında, kayıtlı olduÄŸu illere de göndermenin sakıncaları üzerine daha sosyolojik, bilimsel deÄŸerlendirmelere ihtiyaç var. Ä°stanbul’da iÅŸ kurmuÅŸ, iÅŸe girmiÅŸ, yasal sınırlar içinde çalışabilmeyi temin etmiÅŸ insanları zorla maiÅŸetlerini temin edemeyecekleri Anadolu ÅŸehirlerine göndermenin getirisi ve götürüsü ne olacaktır? Bunu da tartışalım.
 
“KENDÄ°LERÄ° Ä°NFAK ETMEDÄ°KLERÄ° GÄ°BÄ°, SENÄ°N DE ETMENÄ° Ä°STEMEZLER”
 
Bu arada el-Arabiya ve malum Arap medyası “Türkiye’nin göçmen politikası iflas etmiÅŸ” diye neredeyse zil takıp oynayacak. Kendileri ÅŸu ana kadar tek bir Suriyeliyi mülteci olarak bile kabul etmemiÅŸ oldukları yetmiyor gibi, Türkiye’nin de insani siyasette iflas etmesini isteyen bir halleri var. Tam da Yüce Kitabımızın resmettiÄŸi gibi: “Kendileri infak etmedikleri gibi senin de infak etmeni istemezler.” Çünkü senin infakın onların cimriliklerini, kusurlarını, cürümlerini açığa çıkarıyor.
 
Benim Türkiye’deki Arap topluluklarının düzenlediÄŸi bir toplantıda aslında kendilerinin buradaki zihniyet ortaklarına ait olarak naklettiÄŸim sözleri bana aitmiÅŸ gibi sunarak, “Yasin Aktay’dan U dönüÅŸü” diye lanse etme ucuzluÄŸuna bile tenezzül etmiÅŸler. “Türkiye’de bazı cahiller ‘Suriyeliler bizim iÅŸlerimizi çalıyor’ diyen bir yaklaşım içindeler”, sözlerimden nasıl bir cımbızlama yaptıklarını tahmin edersiniz. Cümlenin tırnak içindeki kısmını ÅŸahsıma isnat ederek yaptıkları çarpıtmayla sergiledikleri sevinç kursaklarında kalacak.
 
Türkiye, sayın CumhurbaÅŸkanımızın ve sayın Ä°çiÅŸleri bakanımızın net ifadesiyle: “Ensar ve Muhacir fikrinden bir santimetre, bir milimetre caymayacaktır”. Bunu yaptıkça onların yapmadıklarının utancını dünya alem suratınıza vurmaya devam edecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.