Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Akif Emre'nin arşivinden: İslamcılık yaptık da ne oldu?

Türkiye''de siyasetin gelip dayandığı tıkanma noktası aslında suni teneffüsle yaşatılmaya çalışılan bir siyaset etme zihniyeti ile nereye kadar gidilebileceğini ortaya koydu.



Bir biriyle doÄŸrudan iliÅŸkili görülmeyen DerviÅŸ''in ulusal programı ile Ecevit''in alternatifsizliÄŸi ya da toplum mühendisliÄŸi ve ekonomik kriz tartışmaları aslında daha derin bir krizi örten bir ortak paydaya, özelliÄŸe sahip. Bu da kendi siyasi duruÅŸlarını toplumun tarihi ve kültürel kimliÄŸi, bu toplumu buraya ait kılan her ne varsa onunla iliÅŸkili yani Müslümanlığın ürettiÄŸi deÄŸerler sistemiyle baÄŸ kurmaya çalışan kesimlerin krizidir. GeniÅŸ anlamda bu duruÅŸun entellektüel, siyasi, toplumsal yansımaları daha görünür hal almaya baÅŸladıkça, toplumun belleÄŸinin derinliklerinde yatan, varoluÅŸunu mümkün kılan deÄŸerleri yeniden üreterek gün yüzüne çıkarma ihtimali belirdikçe kriz politikaları devreye girmiÅŸtir.
Toplum mühendisliÄŸinin uygulamaya konmaya baÅŸladığı tarihten itibaren Türk siyaset sahnesinde yeni yeni boy göstermeye baÅŸlayan, henüz olgunlaÅŸmamış kendi sesini daha bulmamış doÄŸal talepler iç tehdit unsuru olarak boy hedefi yapıldı. Ülkenin gerçek krizi; Ä°slamcılık adına mahkum edilmeye çalışılan bu yerli duruÅŸ sahiplerinin özgüven zaafiyetine düÅŸmeleri, adeta bir kimlik krizine girme ihtimalidir.
 
ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸmacı elitizmin toplum mühendisliÄŸine baÅŸvurarak sosyal yapıyı her anlamda atomize etme/parçalama pahasına ideolojik dogmalarını dayatmaları her anlamda Türkiye''yi zaafa sokmuÅŸtur. Bu ülkenin sahipliÄŸi bilincine sahip, tarihiyle barışık kitlelerin alternatif siyaset üretme imkanlarının elinden alınması ve entellektüel-kültürel anlamda kendini yeniden üretme giriÅŸimlerinin boÄŸulmasının uzun ve kısa vadede sonuçları ortaya çıkmış, sonuçta Türkiye''yi intihar eden bir ülke görünümüne getirmiÅŸtir.
 
Seçkinci çaÄŸdaÅŸlık militanlarının asıl tahribi toplumsal, siyasal hatta entellektüel anlamda bu tabana yaslanarak alternatif çözümler üretmeye çalışan kesimde temsiliyet/önderlik ve kurumlar düzeyinde kimlik krizini doÄŸurması; meÅŸruiyetinin kaynağı olan deÄŸerler sistemini sorgulamaya baÅŸlamasıdır. Toplum mühendisliÄŸi çerçevesinde uygulanan siyasal, toplumsal, ekonomik baskılar, bu kesim içinde, sonuçtan hareketle pragmatist/acil çözüm arayışlarını gündeme getirdiÄŸi gözden kaçmıyor.
 
Alternatif olmanın tarihi sorumluluÄŸunu taşıyamayan, bu ülke ve bu ülkenin insanı için ne anlama geldiÄŸini kavrayamayan çözüm arayışları uzlaÅŸma adına suç ortaklığına itilmek tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu tavrın varacağı somut nokta bu zamana kadar "Ä°slamcılık yaptık da ne oldu?" gibi kaba bir söylemden ileriye gidemeyen özgüven kaybıdır. Bu özgüvenin yitirilmesi, bu zaman kadar oynanmakta olan, ülkeyi iflasa götüren kirli oyuna dahil olmak, suç ortaklığına davet edilmek, ehlilleÅŸtirilmektir. Toplum mühendisliÄŸini devletin tüm imkanlarını kullanarak uygulamaya koyanların bu anlamda tümüyle baÅŸarısız oldukları söylenemez.
 
"Ä°slamcılık yaptık da ne kazandık?" mantığını yürütmeye zorlayan ÅŸartlar ne kadar somut ve yaÅŸanılan bir gerçeklikse, dayatılan bu ÅŸartları bozmanın imkanları da bu söylemden o kadar uzaktır. Ne uluslararası konjonktür, ne ülkenin iç dinamikleri ne de karşılaşılan krizin mahiyeti alternatif siyaset tarzından vazgeçmeyi deÄŸil bilakis daha gerçekçi projelerle ortaya çıkmayı gerektiriyor.
 
Tüm bu genellemelerin yaÅŸanan ve adına ekonomik denilen krizle alakasının ne olabileceÄŸi sorulabilir. Söylediklerimizin alakası tam da bu noktada baÅŸlıyor zaten.
 
EÄŸer bir ülkede 40-50 milyar dolar para bilinmeyen bir kaynaÄŸa doÄŸru buharlaşıyor ve sıradan yolsuzlukla geçiÅŸtiriliyor, dahası, bunun ne kadarının toplum mühendisliÄŸi adına topluma karşı kullanıldığı bilinmiyorsa bu noktada ses yükseltmenin vakti gelmiÅŸ demektir. Birileri devlet imkanlarını kendi ekonomik ve siyasal güçlerini korumak, konumlarını meÅŸrulaÅŸtırmak için ideolojik saplantılarını kullanarak bir ülkeyi iflasa getirmiÅŸse tam da bu noktada alternatif çözüm üretmenin vakti gelmiÅŸ demektir.
 
Toplum mühendisliÄŸi için bile kaynak kalmadığı, devletin tüketildiÄŸi ortamda muhalefeti bu sistemi doÄŸuran, bugüne kadar besleyen ortadoks zihniyet temsil edebilir mi. Bu çürümüÅŸlüÄŸün alternatifi globalleÅŸme adına patenti tescil edilmiÅŸ teslimiyetçilik olabilir mi? Kendimizi ve ülkemizi mümkün kılacak bu ülkenin ekonomik, siyasal, toplumsal, entellektüel imkanlarını seslendirmenin, projelendirmenin zamanıdır.
 
Yeni Åžafak ArÅŸiv

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.