Güncel
Yusuf Kaplan KADEM görüşmesi sonrası da geri adım atmadı: Böyle gitmez!
Follow @dusuncemektebi2
Yusuf Kaplan- Yeni Åžafak
Ä°nsanlığın geleceÄŸini tehdit eden sinsi bir tehlike, bütün dünyaya virüs gibi yayılıyor hızla: Ailenin çökmesiyle sonuçlanacak, cinselliÄŸi, hedonizmi kutsayan, yaratılıştan gelen cinsiyeti yok eden eÅŸcinsellik tehlikesi bu.
Önce aileyi çökertecekler. Sonra cinsiyeti ve insanı: Yarı makina-yarı insan “cyborg” toplumunda insan daha kolay, dahası daha ayartıcı, haz verici yöntemlerle kontrol edilecek...
Ülkemizde adına yanıltıcı bir ÅŸekilde “toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi” denen, cinsiyeti verili, yaratılıştan gelen biyolojik bir hakikat olarak deÄŸil, inÅŸa edilen, deÄŸiÅŸtirilen toplumsal bir gerçeklik olarak tanımlayan, önce cinsiyeti izafileÅŸtirerek yok edecek sonra da aileyi çökertecek ürpertici bir küresel proje bu. Bu projeyi neredeyse dünyanın her yerinde fonlarıyla uygulayanların başında Soros geliyor.
Bu proje, eÅŸcinselliÄŸi meÅŸrûlaÅŸtırmak, yaygınlaÅŸtırmak ve sonuçta ailenin masal olduÄŸu fikrini yayarak aileyi çökertmek için geliÅŸtirildi.
Bu proje, ülkemizde Millî EÄŸitim Bakanlığı tarafından okullarda toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi olarak uygulandı, uygulanıyor...
Ä°stanbul SözleÅŸmesi ile yasal bir güvenceye kavuÅŸan bu proje, ailenin çökmesiyle sonuçlanacak tehlikeli bir projedir. Türkiye, bu konuda gerekli önlemleri almazsa, ailenin çöküÅŸü ve toplumun çözülmesi önlenemez.
TÜREDÄ° ÜÇÜNCÜ TÜR: ER-DİŞİ!
Bu hikâye, kadın hakları hareketleriyle baÅŸladı Batı’da.
18. yüzyılda baÅŸlayan “kadın hakları” hareketi, kadınların daha çok sosyal ve siyasî hayata katılmalarını saÄŸlama mücadelesi veriyordu. Kadınlar, zamanla, eÄŸitim ve oy kullanma haklarına kavuÅŸtular.
19. yüzyılın sonlarından itibaren bu hareket, kadınların ekonomik çalışma ve yaÅŸama ÅŸartlarının iyileÅŸtirilmesi üzerinde odaklandı. EÅŸit siyasî haklar, eÅŸit ücret ve fırsat eÅŸitliÄŸi mücadelesi verdi.
1968 olayları, kadın bedeni ve cinsiyeti üzerinde yoÄŸunlaÅŸan ikinci dalga feminizmi doÄŸurdu. Kadının bedeni üzerinde istediÄŸi gibi tasarrufta bulunmasını önceliyordu bu ikinci dalga. Ä°kinci dalganın simgesi, doÄŸum kontrol haplarıydı.
Postmodern kültürün küreselleÅŸmeye baÅŸlamasıyla birlikte belirginleÅŸen üçüncü dalga kadın hareketi, tam anlamıyla zıvanadan çıktı: Hem erkek düÅŸmanlığına, hem de cinsî sapmalarda tam anlamıyla patlama yaÅŸanmasına yol açtı.
Åžimdi, erkek ve kadın cinsinin yerini, -özellikle de Batı toplumlarında- nevzuhûr, icat edilmiÅŸ üçüncü bir tür aldı: Er-diÅŸi!
Er-diÅŸi dediÄŸim tür, aslında, insanın tür olarak ölümünün metaforu.
Sonuçta, kadın hareketi, haklar hareketinden hazlar hareketine dönüÅŸtü.
CinselliÄŸin kontrolden çıkması, insanın cinsellik tarafından kontrol edilmesine, kolonize edilmesine ve güdülmesine yol açıyor.
Daha da ürpertici nokta ÅŸu burada: CinselliÄŸin kutsanması, insanın kutsal fikrini yitirmesine, bu da insanın idrak yetilerini bitirmesine neden oluyor sadece.
CinselliÄŸin putlaÅŸtırılması, son kertede, cinselliÄŸi de, cinsiyeti de bitirdi. Cinsellik, hak arayışından çıkıp salt haz arayışına dönüÅŸünce, cinsiyet dengesi bozuldu; er-kiÅŸi olarak adlandırdığım kiÅŸi zuhûr etti.
KADIN HAREKETÄ° NE Ä°ÅžE YARIYOR?
Kadınların aÅŸağılandığı, itilip kakıldığı, her türlü ÅŸiddete maruz kaldığı apâÅŸikâr bir gerçek. Bu konuda her tür önlemin alınması elbette ki kaçınılmaz.
Ama kadın hareketinin, kadını sokaÄŸa sürmesi, erkeksileÅŸtirmesi, erkek gibi güç ve iktidar kavgasının eÅŸiÄŸine sürüklemesi, kadını sadece evinden uzaklaÅŸtırmakla kalmadı, kadınlığından da uzaklaÅŸtırdı.
Kadın hareketinin kadın haklarını, kadının bedeni ve cinsellik özgürlüÄŸü üzerinden tanımlamaya ve aramaya kalkışması, kapitalist sistemin bütün mekanizmalarının (kültürün, medyanın, müziÄŸin, film ve reklam endüstrisinin) kadının bedeni, teni ve cinselliÄŸi üzerinden kadının bedenini talan etmesine, paraya, güç aracına, haz nesnesine dönüÅŸtürmesine yol açtı.
Yine kadın hareketinin kadın haklarını, kadın bedeni ve cinselliÄŸi üzerinden yürütmeye kalkışması, sadece kadının deÄŸil erkeÄŸin de bedenini yitirmesine, üçüncü bir cinsiyetin zuhûr etmesine ve insan türünün varlığını tehdit edecek bir çöküÅŸün, dekadansın, yokoluÅŸun temellerini döÅŸemesine ve ayartıcı bir güzellik endüstrisinin zuhûr etmesine neden oldu sadece.
GüzelliÄŸin beden üzerinden tanımlanması, ahlâk, davranış, kiÅŸilik güzelliklerinin anlamını ve hayattaki yerini yitirmesiyle sonuçlandı.
AÄ°LE ÇÖKERSE, TOPLUM ÇÖKER...
Böyle gitmez!
Türkiye’nin en güçlü kurumu ailedir. Ä°ki asırlık yok oluÅŸ serüveninde, toplumu aile ayakta tuttu!
O yüzden, dünyada ailenin en güçlü olduÄŸu ülke Türkiye’dir. Bunu uzunca bir süre Batı’da yaÅŸamış, Batı toplumlarını iyi tanıyan biri olarak söylüyorum.
Bizim dünyaya vereceÄŸimiz en önemli deÄŸer, kurum ailedir.
Bu konuda Batı’dan alabileceÄŸimiz hiçbir ÅŸey yok! Gölge etmesinler baÅŸka ihsan istemiyoruz!
Ne var ki, aile çözülüyor...
Toplum, hızla sekülerleÅŸiyor, konformistleÅŸiyor ve deÄŸerlerini yitiriyor. SekülerleÅŸme, egoizmin, hedonizmin ve menfaatperestliÄŸin hızla yaygınlaÅŸmasına, bu da ailenin çatırdamasına, boÅŸanma olaylarında son on yılda çok büyük bir patlama yaÅŸanmasına yol açıyor...
Aile son kalesi insanlığın.
Dünyayı aile kurtarabilir ancak insanlığından olmaktan.
Aileyi koruyamazsak, toplum çöker.
Toplumun çöktüÄŸü yerde hayat biter...
Toplumun çökmesi, insan türünün sona ermesinin iÅŸaret fiÅŸeÄŸidir.
O yüzden Türkiye, aileyi dinamitleyen Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nden derhal çıkmalıdır.
Vesselâm.
HACÄ° MEHMET YILMAZ
Temmuz 22, 2019 Pazartesi 10:22
ALLAH RAZI OLSUN CANI GÖNÜLDEN KATILIYORUM