Sosyal Medya

Güncel

Gökhan Özcan: Bir insan kaç kişidir?

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



''Anlam ayağımıza çağırabileceÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸildir” dedi beyaz saçlı adam, “yerimizden kalkıp bizim ona doÄŸru gitmemiz gerekir.”
 
SöylenmiÅŸ bir söz, yazılmış bir cümle bize anlaşılmaz, yorucu ya da sıkıcı geldiÄŸinde etrafımıza bir bakmalıyız. Aynı söz, aynı cümle birilerine gayet anlaşılır, yararlı ya da etkileyici gelmiÅŸse, geliyorsa, kendi durumumuzu bir gözden geçirmemiz gerektiÄŸi gerçeÄŸiyle yüzleÅŸmek en doÄŸrusudur. Bunu yapmaz, o söz, o cümle hakkındaki yargımızı deÄŸiÅŸmez doÄŸru kabul edersek, kendimizi mevcut kapasitemize, algımıza kilitlemiÅŸ; yeni bakış açılarıyla geliÅŸmeye, zenginleÅŸmeye ve derinleÅŸmeye tamamen kapatmış oluruz. Ä°nsan zihni fikri sabitler üzerinde takılı kalmaya, hep aynı ezberi tekrar etmeye müsaittir. Buna karşılık, kendi bildiÄŸinde sabit kalmayıp yeni anlama biçimleri aramaya, sınırlarını zorlamaya, yeni ÅŸeyler öÄŸrenmeye, her öÄŸrendiÄŸiyle ilave kapasite kazanmaya, derinleÅŸip geniÅŸlemeye de müsaittir. Bunların her ikisi de mümkündür ve dünyaya bakınca kiÅŸilikleriyle her iki yönelimi de örnekleyen nice örnekler bulunduÄŸunu rahatlıkla görüyoruz. Ancak bu noktada asıl görmemiz gereken bizim zihinsel olarak hangi tarafta olduÄŸumuzu tespit edebiliyor olmamızdır. Kendi sınırlı kapasitemizi kutsayıp içinde kilitli kalmayı mı tercih ediyoruz, yoksa hakikatin bir insanın tabiatı icabı sınırlı kapasitesine sığdırılamayacak sonsuz sayıdaki baÅŸka imkanının, imkanlarının peÅŸine mi düÅŸüyoruz?
 
“BitiÅŸikteki o küçük memurun, bir pazar günü, tuhaf bir meseleyi çözmek gelmiÅŸti aklına. Åžöyle uzun zaman yaÅŸayacağını kabul etti, diyelim daha elli sene. Kendi hakkında gösterdiÄŸi cömertlikten pek keyiflendi. Ama ÅŸimdi daha üste istiyordu. Bu yılların bozdurulup gün, saat, dakika, evet, hatta göze alınırsa saniye yapılabileceÄŸini düÅŸündü ve hesapladı, hiç görmediÄŸi bir rakamla karşılaÅŸtı. Başı dönüyordu. Bir parça dinlenmesi gerekti. Vakit nakittir dendiÄŸini her zaman iÅŸitmiÅŸti; böyle yığın yığın zamana sahip bir insana, nasıl olup da nöbetçi koymadıklarına ÅŸaşıyordu. Ne kadar kolay çaldırabilirdi. Ama sonra, adeta taÅŸkın keyfi yeniden yerine geldi; biraz daha yaygın ve kellifelli görünmek için kürkünü giydi ve bütün be efsanemsi sermayeyi kendine bağışladı” diyor ‘Malte Laurids Brigge’nin Notları’nda Rainer Maria Rilke.
 
Bir de ÅŸunu düÅŸünün; dalından düÅŸtüÄŸü gün dünyanın yukarıdan görüldüÄŸü kadar olmadığını anlayan ceviz ne hisseder?
 
Bir insan kaç kiÅŸidir? Ne garip soru! Ama yine de üstünde düÅŸünülmeye deÄŸer... Bir insan birçok farklı insandır dersek, çok itiraz eden çıkar mı buna? Mesela iyi düÅŸünelim; kendimizden bahsederken bir tek insandan mı bahsetmiÅŸ oluyoruz? Hayır, sadece hayatımızın farklı evrelerini dikkate alsak bile ÅŸu aÅŸikar; aynı hayatı yaÅŸayan birçok insanız biz. Çocuk yaÅŸlarınızı düÅŸünün, yirmilerdeki delikanlı çağınızı, orta yaşınızı, sonrasını... Ne kadar çok zıtlık barındırıyor bu seyir... YaÅŸadıkça deÄŸiÅŸiyor, önce olmadığımız ÅŸeyleri daha sonra oluyoruz, olmayı umduklarımızın çoÄŸunu da olamıyoruz. Yirmili yaÅŸlarımızdaki halimiz kırklı yaÅŸlarındaki halimize ne kadar da yabancı! Åžunu bilelim; yaşıyoruz, öÄŸreniyoruz, yanılıyoruz, yeniliyoruz ve unutuyoruz. Ä°nsan, tıpkı hayat gibi, durmadan akıyor bir ırmak gibi... Kendini bildiÄŸinde sabitleyenler, o ırmakla birlikte akmayanlar deÄŸil, akıp gittiÄŸinin farkında olmayanlar... Ä°ÅŸte insana özgü en acınası yabancılık da bu!
 
“Pireye sorsan” dedi meczup, “yorganın altını sonsuz kainat zanneder!”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.