Ya devlet başa ya kuzgun leşe: Kuşçubaşı Eşref
Follow @dusuncemektebi2
Trablusgarp çöllerinden Batı Trakya'ya uzanan bir Teşkilat- Mahsusa ajanı olan Kuşçubaşı Eşref Sencer'in sıradışı hayatı. Suikastlar, bombalamalar, adam kaçırma, eşkıyalık, milis ordu hatta devlet kurma teşebbüsü eylemlerinden sadece birkaçı...
EÅŸref boynunda çıkan çıbanın sebep olduÄŸu ateÅŸ yüzünden ayakta durmakta zorlanıyordu. Enver PaÅŸa’dan gelen telgraf üzerine kendisini toparladı ve 22 AÄŸustos 1913 yılında PaÅŸa ile görüÅŸmek için Ortaköy’e geldi.
Birçok cehphede omuz omuza savaÅŸtığı komutanının bitap halini görünce EÅŸref kendi hastalığını unutarak PaÅŸa’nın durumunu sordu. Enver PaÅŸa hasta deÄŸildi; ama EÅŸref’e söyleyecekleri boÄŸazını düÄŸümlüyordu. Edirne Fatihi Enver PaÅŸa, EÅŸref’e Batı Trakya’daki ilerlemesini durdurması hatta aldığı yerleri boÅŸaltması gerekebileceÄŸini tebliÄŸ ediyordu.
Osmanlı’nın desteÄŸi olmaksızın ilerlemenin mümkün olmadığını bilen EÅŸref pes etmeyi bilen bir insan deÄŸildi. Her ÅŸeye raÄŸmen yoluna devam edeceÄŸini Ä°stanbul hükümetine bildirdi. Haber karşısında büyük bir mutluluk yaÅŸayan Enver PaÅŸa yaÅŸadığı ruhsal çöküntüden kurtulmuÅŸtur. KuÅŸçubaşı EÅŸref hayatı boyunca yaptığı gibi kendisini yine bir bilinmeze atmak için bir an dahi tereddüt etmemiÅŸti. Bu onun hikayesiydi ya devlet baÅŸa ya kuzgun leÅŸe...
Saray eşrafına dayanan bir aile
EÅŸref 1873 yılında Ä°stanbul’da dünyaya geldi. Önceleri lakap daha sonraları soyadı olarak kullandığı KuÅŸçubaşı ismi Osmanlı Sarayında kuÅŸçubaşı olarak görev yapan dedesi EÅŸref Sencer’den geliyordu. Babası Mustafa Nuri doÄŸancı koÄŸuÅŸunun başında bulunan EÅŸref’in halası da sarayda üst düzey bir yetkiliyle evliydi. Bu durum refah içinde bir hayatın kapılarını KuÅŸçubaşı EÅŸref’e sonuna kadar açmıştı. EÅŸref, üst düzey devlet memurlarının çocuklarına tanınan kontenjan sayesinde Mekteb-i Harbiye’ye girdi.
KuÅŸçubaşı EÅŸref’in kavgacı tabiatı ilk meyvesini burada vermiÅŸ, karıştığı bir kavga sonucu okuldan uzaklaÅŸtırılmıştır. Abdülhamid’in araya girip yazdığı irade-i seniyye sayesinde Edirne’de tahsiline bir sürgün olarak devam edebilmiÅŸtir. Bu EÅŸref’in hayatının büyük bir bölümünde yaÅŸayacağı sürgünlerin ilkiydi. 1900 yılına gelindiÄŸinde babası bir saray entrikası sonucu Taif’e sürgün edilince EÅŸref’in Harbiye tahsili yarım kalmıştır.
Hırçın bir Kürt evlerine misafir olur
KuÅŸçubaşı EÅŸref hayatı boyunca birçok önemli insan ile dostluk kurmuÅŸtur. Bu dostluklar ÅŸahsiyetini derinden etkilemiÅŸtir. Åžüphesiz kavgacı tabiatının tamamlayıcı parçası Enver PaÅŸadır; öte yandan Mehmet Akif ve Said Nursi ile kurduÄŸu dostluk EÅŸref'in Ä°slami hassasiyetlerini hayatı boyunca korumasına vesile olmuÅŸtur.
EÅŸref henüz bir öÄŸrenciyken evlerine DoÄŸu vilayetlerinden sıra dışı bir misafir gelmiÅŸti. Genç yaşına raÄŸmen geniÅŸ birikimi ve birçok meseleye getirdiÄŸi önemli yorumlarla oldukça heyecanlı bu kiÅŸi, Said Nursi’dir. EÅŸref ve Said’in burada baÅŸlayan dostlukları daha sonra 31 Mart Vakası ve TeÅŸkilat-ı Mahsusa’da müÅŸterek konular etrafında yollarını tekrar birleÅŸtirecekti. Said ve EÅŸref hayatlarının sonuna kadar birbirlerine saygılı davranmıştır. Yıllar sonra bir dost meclisinde Said Nursi için kullanılan “köktenci” ifadesine karşı çıkan EÅŸref’in bu ifadenin düzeltilmesini istediÄŸi kızı tarafından nakledilir.
Mehmet Akif ile Necid çöllerinde Hint Müslümanlarını Ä°ngiliz saflarından dönmeye ikna ettikleri yolculukla baÅŸlayan dostluk Mehmet Akif’in vefatına kadar sürmüÅŸtür. Bu yolculuk, Akif’in Safahat’ine de konu olmuÅŸtur. Ä°kili arasındaki mektuplaÅŸmalarda Akif, KuÅŸçubaşı EÅŸref için “KardeÅŸim, iki gözüm EÅŸref 'çiÄŸim” gibi gönülden ifadeler kullanmıştır.
Çöl tecrübesi
Gertrude Bell ve Lawrence gibi Ä°ngiliz casusları birçok roman ve filme konu olmuÅŸtur. Bu figürler bilimsel araÅŸtırma yapmak için geldikleri Osmanlı coÄŸrafyasında Arap kabileleri baÅŸta olmak üzere birçok yerli halkla önemli iliÅŸkiler kurmuÅŸtur. Onların dilini öÄŸrenmiÅŸ, kıyafetlerini giymiÅŸ, hatta onlar gibi yemek yemiÅŸlerdir. Edindikleri bu birikimi Büyük Cihan Harbi’nde Osmanlı aleyhine Arap Kabilelerini kışkırtmak için kullanmışlardır.
Osmanlı bu ve benzeri aktörlerin varlığından habersiz deÄŸildi. Enver PaÅŸa’nın liderliÄŸinde kurulan TeÅŸkilat-ı Mahsusa’nın da benzer misyonlar üstlenen birçok elemanı mevcuttu. Bunların içinde bu misyonu üstlenen en önemli isim KuÅŸçubaşı EÅŸref’tir.
KuÅŸçubaşı EÅŸref’in çöl tecrübesi Babası Mustafa Nuri’nin Taif sürgünüyle baÅŸlamıştır. Bu sürgünde Mekke ve Medine’yi tanır ve talihsizlikler sonucu burada hapse düÅŸer. Buradaki kötü muameleye daha fazla dayanamayan EÅŸref, yanına ileride TeÅŸkilat-ı Mahsusa’da kendisiyle beraber bulunacak kardeÅŸi Sami’yi de alarak hapisten kaçar. Arap kabilelerin arasına karışan EÅŸref Osmanlı’ya karşı eÅŸkıyalık faaliyetlerine giriÅŸir.
Bu eÅŸkıyalık faaliyetleri ileride birçok operasyonda kendisine büyük tecrübe katacaktır. Artık EÅŸref, Osmanlı için büyük bir soruna dönüÅŸmeye baÅŸlamıştır. EÅŸref; Hicaz Demiryolları çalışmalarına saldırıyor, Sürre alayına baskınlar yapıyordu. Son olarak Medine komutanın oÄŸlunu kaçıracaktı. Sultan Abdülhamid bu durum karşısında çıkardığı bir irade-i senniye ile KuÅŸçubaşı EÅŸref’i bağışladığını bildirmiÅŸ, bunun üzerine EÅŸref bu faaliyetlerine son vermiÅŸtir.
Bir avuç genç subay Ä°talya’nın Libya ilerleyiÅŸini durduruyor
KuÅŸçubaşı EÅŸref affedilip yurda döndüÄŸünde Ä°zmir’e ailesinin yanına yerleÅŸmiÅŸti. Sultan Abdülhamid kendisine maaÅŸ baÄŸlamış, uslu durması için tüm tedbirleri almıştı. EÅŸref’in çölde yaptıkları genç bir Subay olan Enver’in dikkatini çekmiÅŸti. Ä°zmir dönüÅŸünden sonra ikili arasında dostluk kurulmuÅŸtur. 31 Mart Vakası sonrasında EÅŸref’in faaliyetleri Enver PaÅŸa’nın güvenini kazanmıştır. Ä°kili arasındaki dostluk Trablusgarp direniÅŸiyle yeni bir boyut kazanacaktır.
EÅŸref Ä°talya’nın 1911 yılında Osmanlı’ya savaÅŸ ilan ettiÄŸini haber aldığında sakin bir hayat yaşıyor, ticaretle uÄŸraşıyordu. Ä°talya Osmanlı’nın Afrika’da bulunan son toprağına asker çıkartırken hükümet durumu ancak protesto edebilmiÅŸti. Bu durum birçok genç subayı rahatsız etmiÅŸ, özellikle Enver bu duruma sessiz kalınamayacağını hükümete bildirerek bir grup genç Osmanlı subayıyla beraber Trablusgarp'a hareket etmiÅŸtir. EÅŸref, Enver PaÅŸa’nın çaÄŸrısını alır almaz harekete geçmiÅŸ, kafileye dâhil olmuÅŸtur.
Gruba dâhil olan isimler ÅŸaşırtıcıydı: Grupta Mustafa Kemal, Fethi Bey gibi ileride önemli görevlere gelecek devlet adamlarının yanında Enver PaÅŸa’nın fedaileri olarak nam salacak TeÅŸkilat-ı Mahsusa kurucuları; KuÅŸçubaşı EÅŸref, EÅŸref’in kardeÅŸi Sami, Sapancalı Hakkı, Yakup Cemil, Ä°zmitli Mümtaz ve Çerkes ReÅŸid gibi isimler bulunuyordu.
Bu Enver PaÅŸa’nın EÅŸref’e verdiÄŸi ilk ciddi görevdi. Esasen EÅŸref bir hadise hariç Enver PaÅŸa’yı hiç eleÅŸtirmemiÅŸtir. Ä°kili arasındaki soruna sebep olan hadise Yakup Cemil’in infaz edilmesiydi. Revize Yakup Cemil, TeÅŸkilat-ı Mahsusa’nın en önemli fedaisiydi. Ölümü de hayatı gibi birçok efsaneye konu olan Yakup Cemil bazılarının iddiasına göre Dünya Savaşı sırasında Ä°stanbul’daki tüccarların askerlere gönderilen yiyeceklerde yaptığı yolsuzluÄŸu ortaya çıkarması sonrası; kimilerine göreyse Enver PaÅŸa’ya darbe yapıp yerine Mustafa Kemal’i getirmeye çalışması sonrası idam cezasına çarptırılmıştır. Yakup Cemil’in ölüm emrini alan infaz taburunun infazı yerine getirmekte tereddüt etmesi üzerine kendi infaz emrini askerlere bizzat Yakup Cemil’in verdiÄŸi de rivayetler arasındadır. Bu hadise dışında KuÅŸçubaşı ve Enver PaÅŸa arasındaki dostluk hiç sarsılmamıştır.
Grup Mısır üzerinden Libya’ya geçmeye çalışınca Mısır’ı kontrolü altında bulunduran Ä°ngilizler zorluk çıkarır. Bunun üzerine yerel kıyafetleriyle ve uzamış sakallarıyla grup gizli bir ÅŸekilde Libya’ya varır.
Senusiler İtalyanlara karşı eğitilir
Bir grup maceraperest Osmanlı subayının, Libya’da giriÅŸtikleri eylem beklenenin aksine bölgede büyük bir karşılık bulmuÅŸtu. Senusiler olarak bilinen cemaat bu genç subaylara büyük bir hürmet göstermiÅŸ ve Ä°talyanlara karşı örgütlenmiÅŸlerdir. Ä°talyanlar bölgeye asker çıkartmaya baÅŸladıklarında kısa sürede bölgeyi iÅŸgal edeceklerini umuyordu; ama genç Osmanlı subaylarının etrafında örgütlenen Senusi savaÅŸçılarının sayısı çok kısa bir sürede yirmi bine ulaÅŸtı.
Ä°talyanların meÅŸru sebeplere dayanmayan iÅŸgalinin aksine Senusilerin dini bir cemaat olması savaÅŸa kutsal bir boyut kazandırmış, Ä°talyanlar art arda bozguna uÄŸramaya baÅŸlamıştır. Libya’ya vardıklarında toplam sayısı 9 kiÅŸi olan bu küçük subay grubu bölgede artık sayısı elli bine yaklaÅŸan bir orduyu yönetmeye baÅŸlamıştı. Grubun içinde en tecrübeli isim olan EÅŸref, eÅŸkıyalık döneminde öÄŸrendiÄŸi stratejik taktiklerle Ä°talyan iÅŸgalini durdurmuÅŸ, hatta Ä°talyanların elinde bulunan birçok kale ve karakolu almayı baÅŸarmıştı. Gerilla taktiÄŸi olarak isimlendirilen bu stratejiler ileride Ömer Muhtar isyanında da kullanılacaktı.
Osmanlı subaylarının etkin direniÅŸini kıramayacağını anlayan Ä°talyan hükümeti Osmanlı’nın elinde bulunan On Ä°ki Ada’ya asker çıkartmış ve Ä°stanbul’u iÅŸgal etmekle tehdit etmiÅŸtir. Durum karşısında zayıflık gösteren Ä°stanbul hükümeti, Ä°talya ile UÅŸi antlaÅŸması yaparak direniÅŸteki subaylarını Ä°stanbul’a çağırmıştır; ama bu iÅŸgal Balkan devletlerini Osmanlı’ya karşı cesaretlendirmiÅŸtir. Balkan Savaşı’nın baÅŸlaması üzerine önce Enver PaÅŸa ardından KuÅŸçubaşı EÅŸref ve diÄŸer subaylar yurda dönmüÅŸtür.
1912 Balkan Savaşı’nda büyük bir hezimet yaÅŸayan Osmanlı savaÅŸtan maÄŸlubiyetle ayrılmıştır. BirçoÄŸu Balkan göçmeni olan Ä°ttihat ve Terakki üyeleri düÅŸmanın, eski Payitaht Edirne’yi dahi alarak Ä°stanbul önlerine kadar gelmesini çaresizce izlemiÅŸtir.
Bab-ı Ali Baskını ve Enver PaÅŸa’nın engellenemeyen yükseliÅŸi
16 Mart 1913’te ordunun tüm çabasına raÄŸmen ata yadigârı Edirne Bulgarların eline düÅŸtü. Bu tüm yurtta büyük bir ÅŸok etkisi yaratmıştı. Sadrazam Mahmut Åževket PaÅŸa Osmanlı’ya karşı ittifak yapan Balkan devletlerinin birbirine düÅŸmesi için Edirne’nin Bulgarların elinde kalmasında bir sakınca görmüyordu. Öte taraftan Rumeli’de kalan son toprağın düÅŸman eline geçmesi Ä°ttihatçıları kendi ülkesinde mülteci duruma düÅŸürecekti.
Åževket PaÅŸa’nın bekle-gör politikası ne Enver PaÅŸa’nın ne de gözü kara fedailerinin kabul edebileceÄŸi bir durum deÄŸildi. EÅŸref, Edirne’nin düÅŸman elinden alınması için fedaileri örgütlerken Enver PaÅŸa ve Yakup Cemil çok kritik bir olaya imza atmaya hazırlanıyordu.
Çetin geçen toplantılardan sonra Enver PaÅŸa kararını vermiÅŸti: Hükümete darbe yapacaktı. Enver PaÅŸa silahını kuÅŸandı, fedaileri Yakup Cemil, Ömer Naci, Sapancalı Hakkı gibi isimleri yanına alarak yola koyuldu. Talat PaÅŸa yolda kendilerine katılacaktı. Yola çıktıklarında ciddi bir planları yoktu, bir bilinmeze doÄŸru ilerliyorlardı.
Nuruosmaniye Camisi’nin oraya vardıklarında fedailerden bir kısmı telgraf ofislerini tutmak için harekete geçerken bir grup da kızgın ahaliyi hükümete karşı galeyana getirmek için Sultanahmet Meydanına yöneldi. Enver PaÅŸa, Yakup Cemil, Mustafa Necip ve Sapancalı Hakkı Bey ile hükümet binasına doÄŸru ilerlediler. Trablusgarp kahramanı askerleri karşısında gören muhafız subayları karşı koymadan Enver PaÅŸa ve fedailerinin geçiÅŸine izin verdi.
BaÄŸrışmaları duyan Sadrazam yaveri Ohrili Nafiz Bey silahını çekerek Enver PaÅŸa ve yanındakilere karşı koydu. Ä°yi bir niÅŸancı olan Mustafa Necip yaveri vurarak yaraladı. Enver PaÅŸa ve Yakup Cemil koridoru geçerek Harbiye Nazır’ı Nazım PaÅŸa’nın bulunduÄŸu odaya geldi. Enver PaÅŸa üstü olan Nazım PaÅŸa’ya selam durdu. Nazım PaÅŸa’nın Enver PaÅŸa’ya hakaret etmesi üzerine yanında bulunan fedaisi Yakup Cemil silahını Bakana çevirip oracıkta öldürdü. Süratle Bakanlar Kurulu’nun toplandığı salona giren Yarbay Enver PaÅŸa ÅŸaÅŸkın bakışlar arasında Sadrazam Kâmil PaÅŸa’dan istifasını istedi. Kâmil PaÅŸa zorluk çıkarmadan bu isteÄŸi yerine getirdi.
Bab-ı Ali’nin Enver PaÅŸa tarafından iÅŸgal edilmesinden sonra Dahiliye Nazırlığı, Telgraf Ofisi ve Merkez Kumandanlığı peÅŸi sıra darbeci Subayların eline geçti. Enver PaÅŸa soluÄŸu PadiÅŸah’ın huzurunda almış, Sadrazam Kâmil PaÅŸa’nın istifasını sunarak Ä°ttihat-ı Terakki’nin hükümetteki mutlak hâkimiyetini saÄŸlamıştır.
Edirne’nin kurtarılışı ve Batı Trakya macerası
Balkan devletleri kendi içinde savaÅŸa tutuÅŸunca Osmanlı Devleti hızlı davranarak Bulgaristan’a savaÅŸ ilan etti. Enver PaÅŸa’nın başında bulunduÄŸu süvari bölüÄŸü hızla hareket ederek 1913 yılında Edirne’yi iÅŸgalden kurtarmıştır.
EÅŸref bu harekâtta Enver PaÅŸa’nın yanında bulunmuÅŸ ve Edirne’nin kurtarılışından sonra hızla Batı Trakya’ya yönelmiÅŸtir. Bulgar çetelerinin mezalimi altında bulunan Batı Trakya Türkleri KuÅŸçubaşı EÅŸref’in liderliÄŸinde hızla örgütlenmiÅŸtir. EÅŸref kısa sürede sayısı 70 bini bulan milis gücünden oluÅŸan bir ordu kurmuÅŸtur.
Osmanlı’da hükümeti elinde bulunduran Ä°ttihatçılar, özellikle Enver PaÅŸa baÅŸlarda KuÅŸçubaşı EÅŸref’e hem siyasi hem de lojistik destek saÄŸlamıştır. Yunanlıların da iÅŸgal ettiÄŸi bölgeleri EÅŸref’e terk etmesiyle, Türk güçleri Batı Trakya’da yaklaşık 100 kilometrelik alanı hâkimiyeti altına almıştır. EÅŸref’in özellikle KoÅŸukavak’ı Bulgarların elinden kurtarması orada bulunan Türkleri ciddi manada rahatlatmıştı.
Siyasi belirsizlik sonucu elde edilen topraklar Osmanlı’ya dâhil edilemeyince KuÅŸçubaşı EÅŸref burada geçici bir hükümet kurdu. Bu hükümeti, baÅŸta Yunanistan olmak üzere birçok Balkan ülkesi hemen tanıdığını açıkladı. Fakat Ä°stanbul ile iliÅŸkiler iyi gitmiyordu, hükümet olası bir Osmanlı-Rus savaşına karşı EÅŸref’in ilerlemesini durdurmasını istedi. EÅŸref bu teklifleri reddederek Yunanistan’ın terk ettiÄŸi bölgeleri de tek tek ele geçirmeye devam etti. Fakat süreç ilerledikçe ortaya çıkan lojistik sorununa ve Ä°stanbul’un baskılarına dayanamayan EÅŸref baÅŸkente dönmeye razı oldu. EÅŸref bölgeden kontrollü bir biçimde ayrılarak Bulgarların yeni katliamlar yapmasının önüne geçmiÅŸtir. Batı Trakya’nın tamamen Bulgarlara terk edilmesinden sonra yurda dönmüÅŸtür.
KuÅŸçubaşı EÅŸref’in hikâyesi aslında henüz yeni baÅŸlıyordu. Asıl hünerlerini Büyük Cihan Savaşı’nda gösterecek çölde amansız bir mücadeleye giriÅŸecekti. Esir düÅŸüp Kahire ve Malta’da uzun süre tutsak edilecek, KurtuluÅŸ Savaşında büyük yararlılıklar gösterecekti. Libya’dan Batı Trakya’ya Irak’tan Yemen’e kadar birçok cephede sayısız göreve imza atacak olan TeÅŸkilat-ı Mahsusa’nın amansız fedaisi KuÅŸçubaşı EÅŸref Sencer 1964 yılında Söke’de bulunan çiftliÄŸinde sessiz sedasız hayata gözlerini yummuÅŸtur.
Hakkında sayısız efsane üretilen KuÅŸçubaşı EÅŸref, Cumhuriyet kurulduktan sonra gerçekleÅŸtirdiÄŸi birçok eylem ve suikastı devlet sırrı olduÄŸu için açıklamamış, kendisiyle beraber mezara götürmüÅŸtür.
© The Independentturkih
Henüz yorum yapılmamış.