Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Dücane Cündioğlu: Ne işim var benim bunca cesedin arasında?

Niçin aşkı yüceltmekten kendimizi alamayız? Tutkuyu... Yanlış anlaşılmamalı, elde etmeyi, ele geçirmeyi, kavramayı, sahip olmayı değil, bilakis mahrum olduğumuzu/olacağımızı bile bile sevgilinin peşinden koşmayı... Bir ömür boyu hakikatine bile değil, sadece hayaline secde etmeyi...



Tekmelenmeyi... itilip kakılmayı... yerlerde sürünmeyi... hepsinden de ötesi sahip olmaktan vazgeçip hiç deÄŸilse yakınına düÅŸmeyi...
 
Civarında bulunmayı...
 
Mahrumiyet bu kadar mı haz verir insana?
 
Ne bulmak, ne olmak, bizzat aramak...
 
Bu kadar mı sağaltır?
 
Ararken çıldırmak...
 
* * *
Hastalığı ÅŸifaya dönüÅŸtüren muammanın adıdır acziyet.
 
Hakkı verildiÄŸi takdirde duyguların en yücesi. Aşık''ın hâl-i pürmelâli.
 
Hâl-i pür-melâl, hiçliÄŸimizi bize geri verir ey talib. Hakikatimizi. Ä°nsanlığımızı yani.
 
“Sahip olma”yı küçültür gözünde Hz. Ä°nsan''ın, ve ona “olma”nın hayalini bahÅŸeder.
 
Hakikati, aramaktır hâl-i pürmelâl''in. Bulmak ve olmak ise hayali.
 
Acziyet ve mahrumiyet sayesinde.
 
Işık''ın deÄŸil, gölge''nin kıymetini. Nur''un deÄŸil, zulmet''in. Müphemin. BelirsizliÄŸin. BoÅŸuna kürek çekmenin.
 
Yenilmenin tadını öÄŸretir hüzün bize. Bile isteye yenilmenin...
 
Ölürken gülümsemenin...
 
* * *
Sadece yakınlaÅŸmak için...
 
Hepsi de kurbiyyet uÄŸruna...
 
Sıfatlarından deÄŸil, vücudundan vazgeçen adamın tek talebi. “Kurbanın olayım!” diyenin deÄŸil, kurban olanın. Feda edenin. Talebi adına talebinden vazgeçenin.
 
Ar namus da neymiÅŸ? Åžeref ve izzet? Gurur ve haysiyet?
 
EÅŸikte uykuya dalanın ne iÅŸi olur böylesi libas u melâbisle? Üryandır o! Korunmasız. Savunmasız. Aciz.
 
Bir tek hayretten büyümüÅŸ o gözler, gözler sevgilinin ayak izlerini. Ve en ufacık kıpırtıya duyarlı o kulaklar iÅŸitir onun çığlığını.
 
Hâli, hâl-i pür melâldir aÅŸkın. Sâfî hüzündür.
 
* * *
Equus (1977).
 
Panteon''un ilk on filmi içinde.
 
Bence.
 
A-normal''in hikâyesi çünkü! Sıradışı olanın. Tutkunun. Dörtnala koÅŸmanın.
 
Sidney Lumet''in başyapıtı sayılmalı.
 
Ne “12 Angry Man” (1957), ne de “Verdict” (1982)... Henry Fonda da bir yana, Paul Newman da...
 
Ä°kisi de iyidir. Ama hepsi o kadar. Oysa Equus''ta Richard Burton''un oyunculuÄŸu eÅŸsizdir. Gözleriyle oynar. Kâmilen. Öyle ki filmin bütün duygusu Ä°ngiliz oyuncunun gözlerindedir. Filmdeki adıyla, Dr. Martin Dysart''ın.
 
Gözleriyle oynayan iki büyük oyuncuyu daha hatırlıyorum. Ne ilginç, onlar da Ä°ngiliz. Biri Peter O''Toole, diÄŸeriyse Anthony Hopkins.
 
Kudret ve ihtiras, kin ve nefret, hatta aÅŸk ve cesaret... bildik bütün duyguları bu adamların gözlerinden seyretmek mümkün. Ne ki yenilmiÅŸliÄŸin o buruk kavranışı bir tek Burton''un yüzüne yakışır. Bilhassa gözlerine.
 
Hicranla hüsranı birleÅŸtirir o gözler. Izdırab içinde kıvranır. ÅžaÅŸkınlık içinde.
 
Metin, Peter Shaffer''a ait. Tıpkı Amadeus (1984) gibi.
 
MiloÅŸ Forman''ın tam da aksine Lumet''nin kusuru kendi zamanının ötesinde bir film çekmek. Zeitgeist bu filmin görülmesine izin vermez, farkedilmesine... ve bu yüzden erbabınca ıskalanır.
 
Bir meçhulden sözediyoruz. Bir saklı baÅŸyapıttan.
 
* * *
- “Birine, onu ibadetinden alıkoymaktan daha büyük bir kötülük yapabilir misin?” (Can yo do anything worse to somebody than to take away their worship?) diye sorar Dr. Martin Dysart.
 
Acısıyla arınanı acısından etmek istemez. Tutkusundan.
 
- “Ä°badet yıkıcı deÄŸildir” (Worship isn''t destructiv) der arkadaşı.
 
Bu naif açıklama nasıl cevaplanabilir ki? Hele bir de ibadetin özü hâlâ gizini elevermemiÅŸse.
 
O da çaresiz, “Bir daha dört nala gidemez ki!” der, “eÄŸer normali seçerse...” Tutkusundan arınırsa. Ä°yileÅŸirse. Acıdan arınmak tutkudan arınmaktır çünkü. NormalleÅŸmektir. Vasata düÅŸmektir. Oysa tutku iki memesiyle birden emzirir talibini. Birinden süt akar, birinden kan.
 
Meczubiyetin bu nedenle tek alâmetidir acziyet. YenilmiÅŸliÄŸin gücü vardır onda. Zayıflığın. ÇelimsizliÄŸin. Kırılganlığın. TerkedilmiÅŸ bir aklın.
 
- “Ä°badetin yoksa, küçülür kalırsın, daralırsın! Ne büyük vahÅŸet, yaÅŸamımı ben kendim daralttım". (Without worship you shrink! It''s brutal. I shrank my life.)
 
Tutkuya süreklilik kazandıran ibadettir. Ritus. AÅŸkı efsane hâline getiren yegâne eylem.
 
Vecd u istiÄŸrak''ın kökeni. Extacy''nin.
 
AÅŸktan, tutkudan, ibadetten mahrumiyetin bedeli normalleÅŸmek. Acıdan ve hüzünden arınmak. Çıldırmaktan korunmak. Uçuruma atlamaktan...
 
* * *
Ä°ÅŸte psikiyatrın hissesine düÅŸen çaresizliÄŸin resmi:
 
- “Tutku, bir doktor tarafından yok edilebilir ama yaratılamaz.” (Passion, you see, can be destroyed by a doctor, it cannot be created.)
 
Bir doktor tarafından. Bilimin eliyle. Bilim ve tekniğin...
 
Ya bir usta? Bir mürÅŸid?..
 
MürÅŸid demek maÅŸuk demektir ey talib! O müridini kendine irÅŸad eder. Cezbeder. Âşık eder. Deli eder.
 
Rastlarsan tutamazsın, ama tutulursun ey talib! Kendini zorlama hiç, bulamazsın, bulunursun! Defol der, olamazsın. Olursan eÄŸer, ölürsün!
 
Bu nasıl bir öte? Bu nasıl bir karanlık?
 
Söyle ey talib, ne iÅŸim var benim bunca cesedin arasında?
 
Yeni Åžafak ArÅŸiv

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.