İslamilik Endeksi araştırmasında Yeni Zelanda neden birinci sırada?
Follow @dusuncemektebi2
İslamilik Endeksi araştırmasını hazırlayan Hossein Askari, Independent Türkçe’nin sorularını yanıtladı
2010 yılında George Washington Üniversitesi’nden iki akademisyen Hossein Askari ve Scheherazade Rehman bir makale yayımladı.
“Ä°slam ülkeleri ne kadar Ä°slami?” adındaki bu makale Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatına üye olan ülkelerin Ä°slam’ın öÄŸretilerini günlük hayata yansıtıp yansıtmadığı sorusunun yanıtını arıyordu.
AraÅŸtırma bir bakıma Ä°slam’ın ekonomik, siyasal ve sosyal davranışları nasıl etkilediÄŸini ortaya koyma niyeti taşıyordu.
Referanslar; Kur’an-ı Kerim’deki kutsal ayetlerin yanı sıra, Hz. Muhammed’in hayatı, uygulamaları ve bunların Ä°slami öÄŸretiler ile olan iliÅŸkisiydi.
Ä°slamilik Endeksi’nin temelleri de bu makaleyle birlikte atıldı.
Ä°lerleyen yıllarda ekonomi, hukuk, yönetim, insan hakları, siyasi haklar ve uluslararası iliÅŸkiler alanlarını kapsayan Ä°slamilik Endeksi oluÅŸtu.
AraÅŸtırma toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸine de, emek piyasasına da, ekonomik hürriyete de, eÄŸitim ve kurumsal ÅŸeffaflığa da yanıt verme amacı taşıyordu.
Farkı artık sadece Müslüman ülkeleri kapsamıyor olmasıydı.
Müslüman olmayan ülkeler de araÅŸtırmaya dâhil edildi.
Ve ortaya çıkan sonuç Müslüman ülkeleri pek de mutlu edecek cinsten deÄŸildi.
Özellikle araÅŸtırmanın 2018 sonuçları çok konuÅŸuldu.
Ä°slamilik Endeksi’nin ilk 20 sırasında Kuzey Avrupa ülkeleri ağırlıkta, ilk 50’de ise yalnızca 4 Müslüman ülke var.
Türkiye 95. sırada
2015’e kıyasla Türkiye 8 basamak yükseldi.
Birinci ise yine Müslüman olmayan bir ülke; Yeni Zelanda…
Peki, bu sonuç ortaya nasıl çıktı?
Araştırma yapılırken nelere dikkat edildi?
Bir yandan Ä°slamofobi’nin yükseliÅŸte olduÄŸu Batı ülkeleri neden ve nasıl Ä°slam’ın deÄŸerlerini daha iyi yansıtabildi?
Ä°slamilik Endekisi, Müslüman toplumlar ve yönetimlere ne öneriyor?
Emeritus Profesör Hossein Askari, Independent Türkçe’ye merak edilen soruları yanıtladı.
Ä°slamilik Endeks araÅŸtırması fikri nasıl ortaya çıktı?
Ä°slam’ın farklı boyutları hakkında (kalkınma, adalet, ekonomi, banka ve finans sistemleri) kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’e dayandırılarak yazdığım kitapların ardından bazı ülkelerde Ä°slam’ın kutsal kitabın öÄŸretilerini yansıtmadığını gördüm. Müslümanlar dua etmek gibi dini alışkanlıkları yerine getiriyor. DiÄŸer yandan Müslüman toplulukların Ä°slam’ın öÄŸütlerini kurumsal yapıya yansıtamadığı da ortada. Dolayısıyla biz acaba Ä°slam’ın önemli öÄŸretilerinin bu araÅŸtırmanın ölçümlerinde kullanılıp kullanılamayacağını ve hangi ülkelerin bu deÄŸerleri daha iyi yansıtabileceÄŸini sorduk. Bunu yaparak Kur’an-ı Kerim’e dayalı bir yol haritası saÄŸlayacağımızı ve Müslüman dünya için bir reform teÅŸkil edeceÄŸini umut ettik. Bunu Ä°slami çerçevede toplumların geliÅŸimi için bir yol olarak görebiliriz. “Müslüman ülkeler nerede eksik ve hangi deÄŸiÅŸiklikleri benimsemesi gerekiyor?” sorusuna yanıt veren bir yol.
Sürdürülebilir kalkınmayı saÄŸlama ve etkili kurumlar tesis etme konusunda Kuran’ın öÄŸretileri ve kurallarının nasıl bir etkisi olabilir?
ÖrneÄŸin Kuran yoksulluÄŸu yok etmeyi önerir. Bu kapsamda hangi ülkelerin yoksulluÄŸun kökünü kuruttuÄŸuna bakabiliriz. Elbette bunu yapabilmek için politika ve programlara ihtiyaç var. Bu amaca ulaÅŸma yolunda ise kurumsal bir yapının oluÅŸturulması gerekecektir. Bakın, Kuran gösteriÅŸli yaÅŸam biçimini yasaklar. Buna raÄŸmen belli bir azınlık için ihtiÅŸamlı hayat tarzına sahip olup halkın büyük bölümü için fakirliÄŸin hüküm sürdüÄŸü ülkelerin olduÄŸunu biliyoruz. ÖrneÄŸin, Kuran eÄŸitimi öÄŸütler. Buradan yola çıkarak, bir ülkenin herkes için iyi bir eÄŸitim sistemini destekleyip desteklemediÄŸini ölçebiliriz. Sonra, Kuran tüm insanları eÅŸit görür. Dolayısıyla ÅŸu soruyu da sormamız mümkün: “Bir ülke herkesin geliÅŸimi için herkese eÅŸit fırsatlar saÄŸlayabilir mi?” Kuran aynı zamanda özgürlükler ve insan haklarına da saygılıdır. Buradan hareketle Kuran adaletin önemini, özel mülkiyet haklarının önemi vurgular. Bu liste daha birçok baÅŸlıkla uzatılabilir. Tüm bu hedeflere ulaÅŸabilmek için bir ülkenin etkin kurumlar oluÅŸturmaya ihtiyacı vardır. Kurumlar ise anayasalardan, kurallardan, normlardan, geleneklerden ve ÅŸüphesiz tüm bunların uygulamalarından ibarettir. Müessir kurumlar bugün toplumların ve ülkelerin temelinin geliÅŸimi için olmazsa olmaz. Kurumların bir nevi ülkelerin yapı iskelesini oluÅŸturduÄŸunu da söyleyebiliriz. Bu fikir Adam Smith tarafından oluÅŸturuldu ve ekonomistler onun bu düÅŸüncesini takip etti. Ä°slam’ın en büyük güzelliklerinden birisi ise kurallara dayalı bir din olması. Yani Kuran’ın kuralları ile peygamberin hayatını yorumlayıp bugünün dünyasının kurallarına uygulamak mümkün. Fakat Ä°slam sadece Hz. Muhammed’in hayatı boyunca çok kısa süreliÄŸine gerçek manada uygulanabildi, daha sonrasında ise peygamberin ölümüyle birlikte din zulmeden hükümdarlarca bozuldu.
AraÅŸtırmanız Ä°slam’a dönük algının deÄŸiÅŸmesine yardımcı oldu mu?
Kesinlikle. Ä°slam’ın zulmü, yolsuzluÄŸu, çatışmayı, ayrımcılığı, yoksulluÄŸu kınadığını gösterdik. Ä°slam’ın aynı zamanda eÄŸitimi, eÅŸitliÄŸi, barışı, iÅŸ birliÄŸini, siyasi ve insani hakları, ekonomik refahı ve toplumsal hizmetleri desteklediÄŸini gösterdik. Ä°slam; Müslüman olmayanları inanmalarını saÄŸlamak için kandıracak bir din deÄŸildir.
Ama siz bununla birlikte dikkat çekici bir olgudan söz ediyorsunuz. Raporunuzdaki cümleden alıntılıyorum: “Ä°slamilik Endeksi programının amacı Ä°slam’ı aydınlatmak, berraklaÅŸtırmak”
Ä°slam’ın gerçekten aydınlatılmaya ihtiyacı var mı? Ya da neden var?
Neden bu cümleyi dikkat çekici buldunuz? EÄŸer Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’i okumak ve anlamını tartışmak için zaman ayırıyorsa sorun yoktur. Kuran’ın her kelimesini ezberlemek dışında bunun kendi hayatları ve toplum için anlamı ne? EÄŸer Müslümanlar tartışmaya ve Kuran’ın ayetlerini muhakeme etmeye açık olsalardı, eÄŸer din insanları ve kural koyucular Kuran’ın ayetlerini yorumlayan Müslümanları hapishaneye koyup iÅŸkence etmeselerdi, eÄŸer din insanlarının tümü dürüst öÄŸretmenler olsaydı, eÄŸer kimileri yolsuzluÄŸa bulaÅŸmamış olsaydı… Ä°ÅŸte o zaman Kuran’ın öÄŸretilerini aydınlatıp, berraklaÅŸtırmaya, sadeleÅŸtirmeye ihtiyaç olmazdı. Fakat yaÅŸadığımız dünya böyle bir dünya deÄŸil. Müslümanlar din insanlarından, kural koyuculardan ve fırsatçı politikacılardan dinlerini geri almalı ve bunun hakkında çalışmaya ihtiyaç duymalı. Hazırladığımız bu Ä°slamilik endeksi nasıl kanunlara saygılı bir Müslüman toplum saÄŸlanabileceÄŸi ile ilgili bize bir manzara sunuyor. Ve bu manzara sıradan bir din adamının kolayca izin verebileceÄŸi bir manzara deÄŸil.
Çalışmanızda özellikle kurumsallaÅŸma kavramına vurgu yapıyorsunuz. Dua etmek, oruç tutmak, beÅŸ vakit namaz gibi Ä°slam’ın ÅŸartlarının bu araÅŸtırmada neden ölçülmediÄŸini soranlara ne diyeceksiniz?
Ä°nsanlar ya da toplumların ne dediÄŸini deÄŸil ne yaptığını ölçüyoruz. Dolayısıyla bir ülkenin yüzde kaç Müslümanlardan oluÅŸtuÄŸunu çalışmaya dâhil etmiyoruz. EÄŸer bunu yapsaydık, Müslüman olan ve olmayan ülkeleri karşılaÅŸtıramazdık. Dua eden, Allah’ın varlığına ÅŸahitlik eden ya da oruç tutan insanların yüzdesini kapsama almıyoruz. Bunlar kiÅŸiye özel ibadetlerdir. Ä°lgi alanımız toplumların Ä°slami kural ve deÄŸerleri ne ölçüde yansıttığını görmek. Söz gelimi “Ä°deal bir Müslüman topluluk nasıl görünmeliydi?” gibi sorular kul ile Allah arasındaki özel meselelerden ibarettir.
2018 Ä°slamilik Endeksi'nin bulgusu çok çarpıcı. Yeni Zelanda birinci, Türkiye 95. sırada. Bu sonuçları ilk gördüÄŸümde aklımda beliren ilk ÅŸey Yeni Zelandalıların nasıl olur da Türklere kıyasla Ä°slam’ı daha fazla yaÅŸadığıydı. AraÅŸtırma; kiÅŸi ile Allah arasındaki iliÅŸkiyi ölçmüyorsa o zaman bu tablo daha mı anlaşılır hale geliyor?
Tekrar edeyim. Ä°nsanların Allah ile iliÅŸkisini, iletiÅŸimini ya da din ile iliÅŸkilendirilmiÅŸ gelenekleri ve ritüelleri Ä°slamilik Endeksi’nde ele almadık. Biz Müslüman topluluklarda deÄŸiÅŸmez kuralların gözlemciye nasıl yansıdığıyla daha çok ilgileniyoruz. “KarakteristiÄŸi ve deÄŸer yansımaları nedir, kurumsal yapıların inÅŸasındaki etkisi ne olur?” gibi sorulara yanıt arıyoruz. Dolayısıyla Yeni Zelanda gibi bir ülkenin geliÅŸmiÅŸ kurumlarının Türkiye ya da herhangi bir baÅŸka Müslüman ülkeye nazaran Ä°slam’ı ve deÄŸerlerini daha iyi yansıttığı kolaylıkla düÅŸünülebilir.
Neden Ä°slamilik DerneÄŸi, Müslüman olmayan ülkeler ve Ä°slam’a bakış açılarını analiz etme gereÄŸi duydu?
Biz kuralların, kurumların Ä°slam’da tavsiye edildiÄŸini gösterdik. Ayrıca en iyi ve etkili kurumların Adam Smith, Douglas North gibi Batı’nın saygın düÅŸünce insanları tarafından önerildiÄŸini biliyoruz. Yine önemli biçimde Ä°slam’da kurallar ve kurumların adaleti vurgulayabileceÄŸinin farkındayız. Ä°slam’ın tamamı adalet ile ilgilidir. EÄŸer Müslüman ülkeler Kuran’da tavsiye edilen kuralları izler ve kurumlarını geliÅŸtirirse tıpkı Batılı bir ulusun yaptığı gibi bir performans sergileyebilir.
Ä°slamilik DerneÄŸi’nin kurucu üyelerine göz attığımızda ekonomi ve finans alanında uzmanlara rastlıyorum. AraÅŸtırma ekibiniz içinde din çalışmaları üzerine uzmanlaÅŸmış bir akademisyen yom mu?
Hiç birimiz ilahiyat fakültesi çıkışlı deÄŸiliz. Åžeriat’ın ve kanun koyucu olan Yüce Allah’ın norm koymadaki muradını ve hukuk düzeninden beklediÄŸi yararları Ä°slam Hukukunun amaçları / temel ilkeleri (Makâsıdu'ÅŸ-Åžeria) doÄŸrultusunda uzmanlığı sahip iki kiÅŸiyle çalışıyorum. Sonuçlar hemen hemen aynı. Tabi kiÅŸilerin özelini göz ardı ettiÄŸimizi bir kez daha yineleyeyim.
Son soru, İslamofobi ile alakalı. Temel nedenleri ne?
Bana göre Ä°slamafobi’nin üç önemli sebebi var. Birincisi, Batı’nın yarattığı korkuluk. Bu Ä°slam’a dair medya ve sosyal medya gücüyle yapmacık ve yanlış bir imaj yaratılıyor. Ä°slam’ın saldırgan bir din olduÄŸu, merhametsiz kanunlara ve cezalara sahip olduÄŸu algısına dair bir portre çiziliyor. Toleransı olmayan bir dinden söz ediliyor. Ki; Åžeriat ya da Ä°slam kanunlarına dayandırılarak bir din olarak Müslümanlığın Müslüman olmayanları kendi inancına zorladığından söz ediliyor. “Kadını buyruÄŸu altına alan bir din, savaÅŸ açmak isteyen bir din, tüm teröristlerin Müslüman olduÄŸu ve terörün Ä°slamcılara atfedildiÄŸi bir din” gibi bir algı… Ä°slam’a dair böylesi yanlış bir algının propagandası yapılıyor. Dahası bu bir “olgu” olarak kabul edildiÄŸinden her yerde buna benzer söylemler tekrarlanıyor. Ä°slam bu deÄŸil. Ne yazık ki; kimi Müslümanlar ve bazı Müslüman toplumlar olumsuz imaj sergiliyorlar; baskı ve hoÅŸgörüsüzlük söz konusu. Ä°slamafobi’nin ikinci bir nedeni ise Ä°slam dininin dünyada en hızlı yayılan din olduÄŸu gerçeÄŸi. Müslümanlar 2050’de dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluÅŸturacak. Ä°ÅŸte bu Müslüman olmayanları korkutuyor. Müslümanları dışarıda bırakmak istiyorlar. Ä°slamafobi’nin üçüncü nedeni ise ekonomik ve sosyal politikaların Batı’da çökmesi. Neredeyse Batı toplumlarının yarısından fazlası haklarından mahrum edilmiÅŸ ve terk edilmiÅŸ durumda. Neye terk edildiler? Gelirlerin yükselmemesine, toplumsal hizmetlerin azalmasına ve gelir dağılımı eÅŸitsizliÄŸine… Politikacılar bu noktada göçmenleri suçluyor. Ve Müslüman göçmen ve mülteciler birer zanlı olarak resmediliyor.
Henüz yorum yapılmamış.