Sosyal Medya

Güncel

Gökhan Özcan: Değerlerimiz bizim için gerçekten değerli mi?

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



Birtakım kullanışlı kavramlar var, o kavramların içine iyi kötü demeden her ÅŸeyi tıkıştırabiliyor, istediÄŸimiz gibi eÄŸip bükebiliyoruz. ‘DeÄŸerler’ kavramı da, çuvallaÅŸtırdığımız o kavramlardan biri... ÇoÄŸul olduÄŸu için belli bir deÄŸerden deÄŸil, tek tek ‘deÄŸer’lerden oluÅŸan bir deÄŸerler bütününden söz etmiÅŸ oluyoruz. Kullanım biçimimizden anlaşıldığı üzere, toplumsal hayatımızı o deÄŸerler üzerine inÅŸa ediyor, o deÄŸerleri yaÅŸatabildiÄŸimiz ölçüde toplumsal gidiÅŸatımızı saÄŸlıklı bir çizgide sürdürebiliyoruz. Ä°ÅŸin teorisi böyle...
 
Ya pratiÄŸi?
 
Bu soru, kendimize, etrafımıza, birbirimize çok sık sorduÄŸumuz sorulardan biri deÄŸil! Olur olmaz her bahse iddialı bir paragraf açıyor ve içinde ‘deÄŸerler’ kavramı geçen soyut cümlelerle meseleyi açıyor, ancak sözü o deÄŸerlerin somut karşılıklarına hiç getirmeden, adeta getirmemeye özen göstererek iddiamızı tamamlıyoruz. Bu sebeple ki iddiası pek çok olan ve fakat o iddiaların parmakla gösterilebilecek pek bir karşılığı olmayan karmaşık bir hayatımız var. Ve genel gidiÅŸatımız yazık ki bu manzarayı tersine çevirebilecek bir yöne doÄŸru da gitmiyor.
 
Acizane kanaatim o ki; bu meselede içine düÅŸtüÄŸümüz en temel hata deÄŸerleri toplum olarak yaÅŸatabileceÄŸimiz zannıdır. DeÄŸerleri elbette toplumlar yaÅŸatır; ancak kendisi de bir yönüyle soyut bir kavram olan ‘toplum’un, tek tek fertlerin hayatlarıyla, insanlıklarıyla, hassasiyetleri ve liyakatleriyle can verdiÄŸi ve karakterini inÅŸa ettiÄŸi bir yapı, bir bütün olduÄŸu gerçeÄŸidir bunu bize söyleten.
 
Her ÅŸeyi makro planda düÅŸünmekle, hayatın gerçekleÅŸtiÄŸi asıl yeri, kendi hayatlarımızı, kendi kalp ve zihin dünyamızı, kendi küçük sosyal çevremizi, o çevre içinde sürdürdüÄŸümüz iliÅŸkileri ve o iliÅŸkiler içinde kendi insanî karakterimizi gözden kaçırıyoruz. Üstelik, söylemek acı veriyor ama bunu belki de bile isteye yapıyoruz.
 
Aklıselimi, ahlakı, iyiliÄŸi, dürüstlüÄŸü, adaleti, hakkaniyeti, diÄŸerkâmlığı, inceliÄŸi, güzelliÄŸi ödediÄŸimiz vergilerle, toplumsal kampanyalarla, özlü sözler ya da gösteriÅŸli bilboardlarla ayakta tutabilmek mümkün olsa, bu bütçelerden her türlü payı ayırmayı haklı kılacak bir kolaylık olurdu bizim için. Ama bu mümkün deÄŸil! Bütün bu deÄŸerleri tek tek hayatlarımızda birer gerçeklik kılarak, hayatımızın her anında bunun mücadelesini vererek, karşılaÅŸtığımız her müÅŸkülde insan olmaya, öyle kalmaya dikkat ve sadakat göstererek ancak yaÅŸatabiliriz. Önce ferdî planda, sonra toplumsal hayatta...
 
Toplumsal bir röntgenimiz çekilse bugün; aynı toplumun içinde birbiriyle sürekli didiÅŸen, birbirinin hakkına hukukuna riayetkâr olmaktan hızla uzaklaÅŸan, ahlaklı davranışı hep baÅŸkalarında görmek isteyen, yargılarken kaba ve katı, severken ölçüsüz ve bencil, meseleleri derinliÄŸine kavramak yerine zihnini kliÅŸelere teslim eden, tabii olan her ÅŸeyi tahrip eden, muhasebesiz, muhakemesiz, her oltaya gelen, her zokayı yutan, her rüzgara kapılan, liyakate sahip çıkmayan, deÄŸerlerinden yeni deÄŸerler üretemeyen ve yeniliklerle kaidesini kaybeden bir vaziyet arzederiz büyük ölçüde. Oysa bütün gün, bütün günler boyunca sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, akademik, medyatik her zeminde büyük bir iÅŸtah ve cüretkârlıkla bu ‘deÄŸerler’ sakızını çiÄŸneyip durmuyor muyuz biz?
 
Evet, Hayatımızın neredeyse her anında ‘deÄŸerler’ baÅŸlığı altındaki bütün bu kavramları duymaya devam ediyoruz ama belli ki can kulağımızla deÄŸil! O halde bir muhakemeye, bir muhasebeye, bir yüzleÅŸmeye vesile olması niyazıyla baÅŸladığımız soruyla bitirelim bu yazıyı: DeÄŸerlerimiz bizim için gerçekten deÄŸerli mi?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.