Sosyal Medya

Şükrü Hanioğlu: Sorun Türklük, Kürtlük değil ethnos temelli toplum tasavvurudur

Varlığı uzun yıllar reddedilen "Kürt Sorunu" ile yaratılması için ciddî çabalar ortaya konulan "Türk Sorunu"nun "uzlaştırılması" ve "hassasiyetlerin tatmini" yoluyla "büyük sorun"umuzu çözeceğimizi zannetmemiz, farkında olmadan, bu "sorun"ların temel dayanaklarını tahkim etmemize neden olmaktadır.



Türkiye'nin büyük sorunu farklı etnik grupların varlığı deÄŸil toplumsal tasavvur ve ortak paydaların etnik kökenden arındırılamamasıdır.

Ethnos tasavvurları

Türkiye'de yukarıdan aÅŸağıya yaratılmaya çalışılan merkezî toplum tasavvurunun "ethnos" temelli olması önemli sorunları beraberinde getirmiÅŸtir. Bu tasavvur vatandaÅŸlıktan kimliÄŸe, kültürden tarihe ulaÅŸan bir alanı "etnik kimlik" ile iliÅŸkilendirmiÅŸtir. Bunun neticesinde ise farklı bir etnik kimlikle gerçek anlamda eÅŸit vatandaÅŸ, ülke tarihinin mirasçısı ve kültürünün sahibi olabilmek imkânsızlaÅŸmıştır.

Söz konusu "ethnos" temelli toplum tasavvuru bir yandan kapsayıcı olurken, yâni "Türk" olmayı kabûl eden herkese kapısını açık tutarken, öte yandan da ciddî bir dışlayıcılığı yansıtarak bunu kabul etmeyenleri "bulduÄŸuna katlanması gereken misafirler" olarak sınıflandırmıştır.

Farklılıklarına sahip çıkmak isteyenler ise buna tepki olarak "ethnos" temelli karşıt tasavvurlar geliÅŸtirmiÅŸlerdir. Bu tasavvurlar, doÄŸal olarak, dar anlamda etnik grup üyelerini kapsamış, farklı tarih ve kültürel aidiyetleri yüceltmiÅŸtir. Dolayısıyla Türkiye çoÄŸunluÄŸun sahiplendiÄŸi bir merkezî "ethnos" ve onu kendilerini yok etmeye çalışan bir düÅŸman olarak kavramsallaÅŸtıran karşıt "ethnos" tasavvurlarının savaÅŸ alanı haline gelmiÅŸtir.

"Kürt Sorunu" bu çerçevede merkezî "ethnos" tasavvuruna tepki olarak ÅŸekillenirken, tepkisini karşıt bir "ethnos" tasavvuru geliÅŸtirerek ortaya koymuÅŸtur. Günümüzde yaratılmaya çalışılan "Türk Sorunu" ise yukarıda zikredilen alanları farklılıklarını muhafazaya çalışanlara açmamakta direnme, baÅŸka bir deyiÅŸle "ya farklılığında ısrar etme ya da toplumun dışında kal" ifadesinde özetlenen "ethnos" tasavvurunu sürdürme temeline dayanmaktadır.

Bu nedenle söz konusu iki tasavvuru sahiplenenlerin ortaya koyabildiÄŸi "çözüm" de çatışan iki "ethnos" temelli yaklaşımı uzlaÅŸtırma olmaktadır. Bu tasavvurlar arasındaki çatışmanın katlanılması güç maliyeti ortadadır. Ancak çözüm bu iki tasavvurun uzlaÅŸarak etki ve egemenlik alanlarının sınırlarını belirlemeleri deÄŸildir. Bu çatışmayı durdurabilir; ama sorunu çözmeyeceÄŸi gibi onun dayanaklarını tahkim eder. Bundan dolayı meseleye "Türk- Kürt uzlaÅŸması" ÅŸeklinde yaklaÅŸmak temel problemi gözden kaçırmaktır.

Demos tasavvuru

Karşı karşıya olduÄŸumuz sorunu çözmenin yolu yeni ve farklı bir "demos" tasavvuru yaratabilmektir. Bunun ise 1922 sonrasında gerçekleÅŸtirilenden farklı olması gerekmektedir. Erken Cumhuriyet kullanımında "demos," "ethnos" merkezli tasavvuru desteklemeye yarayan bir kavramsallaÅŸtırma olmuÅŸtur. DiÄŸer bir ifadeyle "demos" tasavvuru eÅŸit vatandaÅŸlardan oluÅŸan bir yapı yaratma deÄŸil farklılıkların reddini saÄŸlayacak türdeÅŸleÅŸtirmeyi saÄŸlama amacıyla kullanılmıştır. 1924 TeÅŸkilât-ı Esasiye Kanunu "ethnos" merkezli bir "toplum" tasavvurunu destekleme amacıyla kullanılan "demos"un ete, kemiÄŸe büründürülmesidir. Bu demos tasavvuru çok kültürlülüÄŸü reddettiÄŸi gibi onu özgür, demokratik kurumlar oluÅŸturulmasının önündeki en büyük engel olarak sunmuÅŸtur.

Demokrasi kuramı üzerine gerçekleÅŸtirilen yeni çalışmalar, John Stuart Mill'den beri tekrarlanan "farklı milliyetlerden oluÅŸan bir ülkede özgür kurumlar oluÅŸturulmasının imkânsız olduÄŸu" düÅŸüncesinin modern çok kültürlü demokrasilerde anlamsızlaÅŸtığını vurgulamaktadır. Alain Gagnon ve James Tully benzeri akademisyenler araÅŸtırmalarıyla günümüz toplumlarında "çok kültürlü demos tasavvuru"nun genellikle varsayıldığı gibi bir oksimoron olmadığını savunmuÅŸlardır.

Sonia Alonso, Ä°spanya'yı temel alan bir çalışmasında "çok kültürlü bir demos" yaratılarak kendilerini farklı görenlerin bu çerçevede siyasete katılımı saÄŸlandığında, temsilî demokrasinin "ethnos" temelli azınlık milliyetçiliklerini ÅŸiddet yerine demokratik araçları kullanmaya yönelttiÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Dolayısıyla "ethnos" merkezli, etnik grubun üyeleri-diÄŸerleri ekseninde örgütlenen bir toplum yerine farklı kültürlere sahip eÅŸit vatandaÅŸların oluÅŸturduÄŸu bir "demos" tasavvuruna dayanan yapılanmalarda milliyetçilikler de çatışma nedeni olmaktan çıkarılabilmektedir.

Dolayısıyla "büyük sorun" ethnos temelli Türk ve Kürt toplum tasavvurlarının uzlaÅŸtırılması deÄŸil, etnik temele dayanmamakla beraber farklı etnik kimliklerle dahil olunabilecek bir "demos"un demokratik yollarla yaratılmasıdır. Bunun temel toplum tasavvuru haline gelmesi uzun vâdede milliyetçiliklerin de çatışmacı karakterini törpüleyecektir.

Tarihî laboratuvar

Genellikle hamaset hizmetinde kullandığımız yakın tarihimiz bu alanda bize bir laboratuvar hizmeti sunabilir. Tanzimat ürünü olan ve ilkesel düzeyde farklılıkların kabûlüne dayalı, eÅŸit vatandaÅŸların oluÅŸturduÄŸu çok kültürlü "Osmanlı demos"u Alonso'nun iÅŸaret ettiÄŸi türde bir tasavvuru dile getiriyordu.

Daha sonra demokratik uygulamalarla da desteklenmeye çalışılan bu tasavvur, yükselen milliyetçilikler ve onlara tepki olarak geliÅŸtirilerek, "ethnos" temelli bir dönüÅŸümü hedefleyen Türkçü yaklaşım karşısında yenilgiye uÄŸramıştı.

Burada önemli olan milliyetçiliklerin "Osmanlı demos" tasavvuru içinde tutulamayarak, "ethnos" temelli toplum tasavvurlarına yönelmeleriydi. Türkçülük ise geleneksel toplum örgütlenmesindeki hiyerarÅŸide Müslümanların oluÅŸturduÄŸu millet-i hâkimenin yerine Türklerden meydana gelen, etnik temelli bir egemen unsuru geçirerek "eÅŸit vatandaÅŸlar demos"unun tamamen anlamsızlaÅŸmasını saÄŸlamıştı.

Ahmed Midhat Efendi "Osmanlı'nın en hâlisi olmak üzere Türk ve Müslümanım" derken hiyerarÅŸik, hegemonik ve etnik kökeni gözardı etmeyen bir "demos" tasavvurunu dile getiriyordu. Tunalı Hilmi'nin "Türklük, Osmanlılık bence birdir" tespiti daha da dışlayıcı bir yaklaşıma atıfta bulunuyordu. Ä°ttihad ve Terakki bunu Hüseyin Cahit (Yalçın)'ın "Millet-i Hâkime" makalesinde dile getirildiÄŸi gibi "ülkenin hegemonları" kategorisine dönüÅŸtürmüÅŸ, çok uluslu imparatorluk sınırlamalarından kurtulan Cumhuriyet ise onu etnos temelli bir toplum tasavvurunun koltuk deÄŸneÄŸi haline sokmuÅŸtu.

Yakın tarihimiz etnik temellere dayanmayan ama etnik kimliklerle dahil olunabilecek eÅŸitlikçi ve demokratik bir "demos" tasavvuru yaratılması ve sürdürülmesinin ne denli zor olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Ama benzer sorunlarla karşılaÅŸan ülkelerde bunlar böylesi bir demos tasavvuru yaratılarak aşılabilmiÅŸtir. Bunu gerçekleÅŸtirilemediÄŸimiz takdirde "Türk" ve "Kürt" hassasiyetlerinin uzlaÅŸtırılmasıyla sorunumuzun halledilemeyeceÄŸini söylemek kehânet olmaz.

Türkiye "büyük sorunu"nu etnik temellere dayanmayan ve farklı etnik kimliklerle dahil olunabilecek eÅŸitlikçi bir "demos" tasavvurunu demokratik yollarla yaratarak çözebilir

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.