Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İsmet Özel: Şüphe yok ki ne ulema ne de tarikat mensupları bütünüyle İslâm aydını kavramımızın içine girmiyor

İsmet Özel’in, Yeni Devir gazetesindeki 3 Haziran 1977 tarihli köşe yazısı…



Devletin ÅŸer’i esaslara dayandığı düzende aydın denilince iki tip insan akla geliyor. Birincisi ulema ki medreselerde eÄŸitim görmüÅŸ, devlet yönetiminde düzenleyici ve denetici rol oynayan, nasların bilgisine dayanan kimseleri bünyesinde barındırıyor. Ä°kincisi tarikatlarda toplanmış, devlet yönetimine doÄŸrudan karışmayan, toplum içinde Ä°slâm’ın manâsını kökleÅŸtirmeye yönelmiÅŸ ama görüÅŸ ve tutumları itibarıyla birlik göstermeyen ÅŸeyhler ve onların ön sıradaki müritleri.
 
Bu iki aydın zümre devletin Ä°slâm esasları doÄŸrultusunda toplum hayatını düzenlediÄŸi dönemlerde görevlerini ahenkli bir biçimde yerine getirmiÅŸler, ancak Ä°slam esasları ile devlet yönetimi arasına girdikten sonra gerek ulemanın gerekse tarikat mensuplarının hem birbirleri ile olan münasebetleri hem de kendi aralarındaki tutarlık bozulmaya uÄŸramış, karmaşık bir hâl almıştır. Osmanlı devletinde ıslahat(!) baÅŸlayınca yüksek ulema BatılaÅŸmaya boyun eÄŸerken alt kademedeki diÄŸer birçok din adamı muhalefet cephesine geçtiler. Aynı ÅŸey tarikatlar için de söz konusu oldu: Jön Türkleri destekleyen BektaÅŸilerin yanı sıra ÅŸeriattan taviz verilmesine karşı çıkan NakÅŸibendiler bulunuyordu.
 
Aydınları yalnızca din adamları (ulema) ve sufilerden ibaret saymak bugünkü aydın anlayışımıza uymuyor elbet. Biz daha çok devlet adamlarını akademik çevreleri ve edebiyatçıları aydından saymaya alışkın bir kafa yapısına yöneltildik. Bugün belki 19. yüzyılın başında Batı’nın ve BatılaÅŸmanın zerresinden tiksintiyle söz eden Halet Efendi’yi yahut onun 20. yüzyıl başındaki izleyicisi sayabileceÄŸimiz “Bir Müslümanın vatanı Åžeriat’ın hüküm sürdüÄŸü yerdir.” diyen Sait Halim PaÅŸa’yı Ä°slâm aydını saymaya daha yatkınız. Yahut Namık Kemal’in hem modernizmi hem de kültürel bir panislamizmi savunan görüÅŸleri yahut Mehmet Akif’in Ä°slâmiyet’e bir cankurtaran simidi gibi tutunan düÅŸünceleri bize kabul edebileceÄŸimiz tefekkür mirası gibi görünebilir.
 
Oysa benim anlayış tarzım içinde birinciler (ulema-sûfi) ile ikinciler (devlet memuru-edip) arasında Ä°slâm aydını olmak bakımından temelli bir fark var. Birinciler mevcudiyetlerini bilgiyi ve kavrayışa, ikinciler ise statülerine dayandırmışlardır. Bu yüzden birinciler radikal ikinciler düzeltici bir tavrı benimsemiÅŸlerdir.
 
Åžüphe yok ki ne ulema ne de tarikat mensupları bütünüyle Ä°slâm aydını kavramımızın içine girmiyor. Biz ancak bunlar arasından tavizsiz olarak Ä°slâm esaslarını savunmayı yüklenmiÅŸ olanlarını bir soyutlama yaparak çekip çıkarıyoruz. Çünkü günümüz için bir Ä°slâm aydını tipine ulaÅŸmak asıl amacımız. Günümüzdeki Ä°slâm aydını kültürü ve bilgisiyle önümüzdeki meselelere çareler, reçetesi sunan bir insan olsun istemiyoruz. Ä°stediÄŸimiz, Ä°slâm aydınının Ä°slâmi hayatın öncülüÄŸünü yapmasıdır. Bu öncülük bilgide nâsların oldukları gibi anlaşılmasına, davranışta da nâslara olduÄŸu uyulmasına yönelmiÅŸtir. Ä°slâm aydınının dinamizmi kendi kaynaklarını iÅŸtiyakla kavramaya kavradıklarını da yine iÅŸtiyakla yaÅŸamaya baÄŸlıdır. Kısacası, bizim Ä°slâm aydınına yüklediÄŸimiz görev kuruculuk görevidir.
 
Bu yüzden geçmiÅŸten çekip aldığımız örnekler, Ä°slâm devletinin tamiratına dönük, okumuÅŸların tutumlarına baÄŸlı olanlar deÄŸil. Ä°slâm devletinin yeniden inÅŸasına dönük alt kademedeki ulemanın ve Sünnet’e sadık tarikat mensuplarının tutumlarına baÄŸlı örnekler olacaktır.
 
Demek ki Ä°slâm söz konusu olduÄŸundan, aydın olma meselesini malumatfuruÅŸluktan düzenin mekanizmasına akıl erdirmekten koparmış oluyoruz. Ä°slâm esaslarının hâkimiyeti yönündeki bilgiyi ön plana çıkarıyoruz. DüÅŸünce ve davranış arasındaki insicamı önemli kılıyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.