Hayrettin Karaman: Bir hocaya, bir medreseye bağlı olarak yetişmenin de dar görüşlülük, taassup, ayrımcılık gibi kötü tesirleri ortaya çıkıyor
Follow @dusuncemektebi2
Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak
Üç yıl önceki bir yazımı güncelleyerek bir daha paylaÅŸmak istiyorum:
Ä°slam; mensuplarına, her durumda Müslümanca yaÅŸama ve Ä°slam’ı yayma (tebliÄŸ, davet, eÄŸitim) vazifesi veriyor. Müslümanca yaÅŸamak ve Darülislam’da (Ä°slam yurdunda) gelecek nesillerin de böyle yaÅŸamaları için gerekli tedbirleri almak üzere en uygun düzen Ä°slamî düzendir. Bu düzenin uygulandığı ülkede Müslüman olmayanlar ve Müslüman olup da uygulamada kusurları bulunanlar da yaÅŸarlar, ancak kusurlar gizli, ibadetler ve güzel ahlak uygulaması açık olduÄŸu için bu durum Ä°slamlaÅŸmaya zarar vermez. Azınlıkta olan gayr-i müslimlerin Ä°slam’a uymayan hayatları ve uygulamaları da pek örnek alınmaz. Zararı görülürse devlet tedbirini alır.
Ä°slamî düzen ifadesini de biraz açalım: Bu düzen Kitab’a ve Sünnet’e dayanır, ama bu kaynaklarda düzenlenmiÅŸ deÄŸildir. Düzenleme iÅŸini mütefekkirler ve müçtehitler (ulemâ) yapacaktır. Hem inanç hem de amel (uygulama, düzenleme) alanlarında Ehl-i Sünnet içinde dahi önemli yorum ve ictihad farkları vardır. Bu düzende devlet baÅŸkanının da müçtehid olması esastır, ancak müçtehid de olsa yönetimi danışma yapmadan kendi içtihadına ve düÅŸüncesine göre yürütemez (istabdad yoktur). Din ve dünya ilimlerinde ihtisas yapmış güzel ahlak sahibi geniÅŸ bir danışma kurulu ÅŸarttır. Bu kurulun ittifakla veya çoÄŸunlukla aldıkları kararlar, yaptıkları tespitler ile Ä°slamî düzenin güncel versiyonu oluÅŸur. Ümera ulemaya, halk da ümeraya itaat ederler. Yeni durumlar, ihtiyaçlar, maslahat ve zaruretler düzenin, içtihada dayanan hüküm ve kararlarının devamlı gözden geçirilmesini gerekli kılar.
Ortada birçok Ä°slami grup var ve aralarında da -bazen birbirini tekfir edecek kadar- derin ihtilaflar, farklı anlayışlar mevcut. Ä°ÅŸte bunlardan birinin diÄŸerlerine galip gelerek iktidar olması hâlinde gerçekleÅŸecek düzenin ideal Ä°slami düzen olması mümkün deÄŸildir. Böyle bir düzende de farklı görüÅŸ ve anlayış sahiplerinin Müslümanca yaÅŸamaları önünde aşılamaz engeller bulunur.
Laik-seküler düzenlere gelelim: Bu düzenlerde yaÅŸayan Müslümanların din ve kültürlerini korumaları oldukça zordur. Bu düzenlerde ibadet ve fazilet açık; ayıplar ve günahlar gizli deÄŸildir, hatta aksine ikincisi açıktır, engellenemez, medya ve benzeri iletiÅŸim ve etki araçlarında reklamları bile yapılır. Okullarda Ä°slam’a göre din ve ahlak öÄŸretim ve eÄŸitimi genel olarak yapılamaz. Okul, sokak, medya, sanat vb. Ä°slam insanının saÄŸlıklı yetiÅŸtirmesine ve bu insanı korumaya ayarlı deÄŸildir.
Bu takdirde Müslümanlar vazifelerini nasıl yerine getirecekler?
Åžüphe yok ki birinci vazife düzeni deÄŸiÅŸtirmektir. Ama bu da “Ha!” deyince olmuyor. HayalperestliÄŸi, sonu kayıplarla biten maceraları bir yana bırakırsak -ki bırakmayanlar daima olacaktır- geriye uzun ve ince bir yolu izlemek kalıyor.
Bu uzun ve ince yol izlenirken mevcut düzende neyi nasıl yapmak gerekiyor?
Bu çetin sorunun tek çözüm formülü bir kalemde ve bir kiÅŸi tarafından verilemez. Ama bunu dert edinen herkesin düÅŸünmesi, düÅŸündüklerini bir araya gelerek müzakere etmeleri, ortak bilgi ve akıl ile elde edilen sonuçları da adım adım uygulamaları gerekiyor.
Böyle düzenlerde iktidarlar yalnızca Müslümanların Ä°slami vazifelerine alan açmazlar, hak ve hürriyet alanlarını herkese eÅŸit açarlar. Ä°ktidarların dinî ve ideolojik meyilleri varsa terazinin kefesi bu meyil yönünde biraz ağır basar, ama hepsi bu kadardır.
Vazife sivil faaliyetlere kalıyor. Sivil oluÅŸumlar aralarında diyaloglar da kurarak vazifelerini yerine getirmeye çalışacak, Ä°slam’ın farklılık ve güzelliÄŸini uygulamada göstererek, iliÅŸkilerinde yaÅŸayarak ÅŸartlanmamış farklı grupların da sevgi ve sempatisini kazanmaya bakacaklardır.
Bununla birlikte Müslümanca yaÅŸayabilmek için yeterli bilgiye ve bu bilgiyi hayata uygulayabilmek için uygun eÄŸitime, uygun eÄŸitim için de uygun çevreye ihtiyaç vardır.
Ä°slam tarihinde bazı alimler görüyoruz ki bunlar belli bir hocadan, medreseden ziyade kitapları okuyarak yetiÅŸmiÅŸ oluyorlar ve bu usulün iyi olduÄŸu kadar; alimlere saygısızlık, dengesizlik, ölçüsüzlük, insan tabiatına aykırı dayatmalar gibi kötü etkileri de oluyor. Bir hocaya, bir medreseye baÄŸlı olarak yetiÅŸmenin de dar görüÅŸlülük, taassup, ayrımcılık gibi kötü tesirleri ortaya çıkıyor.
Bir zamanlar bazı alimler varmış, öÄŸrenciyi bir yere kadar getirir, sonra, “Evladım, benden bu kadar, bundan sonra sen filan alime git, devamını o getirsin” derlermiÅŸ. Yine bazı tasavvuf mürÅŸitleri varmış, onlar da müritlerini belli bir aÅŸamaya getirdikten sonra, “Evladım, benim yetkim buraya kadar, bundan sonrasının tekmili için sen filan zata git” derlermiÅŸ. Bu muhlis Müslümanca usulde ÅŸahıs ve onun yolu, tarikı, medresesi, programı deÄŸil, talibin yetiÅŸmesi ön planda tutuluyor. Hoca veya mürÅŸit, talibin, kendini aÅŸmasını, daha ileri gitmesini isteyebiliyor ve buna yol gösterebiliyor.
Åžimdi okullar var, buralarda birbirinden farklı birçok hoca bulunuyor. ÖÄŸrenci bunlardan alacağının iyisini, kendisi için, meÅŸru amacı için uygun olanı kendi bulup alacak ki bu, oldukça zor bir hedef.
Kitaplar var; kimileri yoldan çıkarıcı, kimileri beyinleri dondurucu, kimileri okuyanın kabiliyetini ve birikimini en ileri hayırlı noktalara ulaÅŸtırmada yardımcı. Bunlar arasında seçim yapmak da -henüz yolda olan- okuyucuya düÅŸüyor ki bu da zor.
Medreseler ve kurslar var; çoÄŸu inhisarcı, bölücü, dışlayıcı; hiçbiri deÄŸilse sınırlayıcı. Tarikatlar ve cemaatler de en azından sınırlayıcı, yani bunların da çoÄŸu, “EÅŸitler arasında birinciyiz” demiyorlar, “Biz birinciyiz, hatta tek doÄŸruyuz, tek seçeneÄŸiz” diyorlar.
EÄŸitim ve öÄŸretim çevresi bundan ibaret olunca gençler, yol arayanlar ne yapacaklar? Maksatlarına nasıl ulaÅŸacaklar?
EÄŸer yola düÅŸenler sıradan insanlar ise, asgari/zaruri ve sahih bilgiyi almak, mevcut saptırıcı ve ayartıcı ortamda kendilerini korumak ve Müslümanca yaÅŸamak istiyorlarsa bunların yapabileceklerinin en iyisi uygun bir çevreyi bulup bundan istifade etmek, ama asla aklını terk etmemektir.
Bu uygun çevre ne olabilir?
ÖÄŸrenciler için Ä°mam Hatip Okulları veya buna benzer öÄŸretim ve eÄŸitim kurumları, yine öÄŸrenciler ve diÄŸerleri için aynı yolun yolcusu olan arkadaÅŸ grubu veya sahih Ä°slam’ı esas alan ve ayrımcı olmayan bir alim(ler), veya aynı vasıfta (ayrımcı, tekçi, sahih Ä°slam’dan sapmış olmayan) cemaatlerden bir cemaat, yahut da yine aynı vasıfta tarikatlardan bir tarikat olabilir. Tarikatlar keramet, kibir, ayrımcılık, tekelcililik talim ocağı deÄŸil, ihlas, ihsan, ilm-i yakin te’dîb ve talim ocaklarıdır; böyle olmalıdır.
Birden fazla eÄŸitim ve öÄŸretim çevresini sıraladım böylece bana sıkça sorulan “Bir tarikata intisap ÅŸart mı” sorusunun da cevabını vermiÅŸ oldum.
Henüz yorum yapılmamış.