Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

Hür fikrin kalesi: Cemil Meriç

Balkan savaşları sırasında 1912’de Meriç nehri yakınlarındaki Dimetoka’dan Antakya’ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak Reyhaniye (şimdi Reyhanlı) ilçesinde doğdu (12 Aralık 1916). Tam adı Hüseyin Cemil’dir. Banka müdürlüğü de yapmış olan babası hâkim Mahmud Niyazi Bey’in görevi münasebetiyle yedi yaşına kadar Antakya’da kaldı.



1923’te Reyhaniye RüÅŸdiyesi’nde baÅŸladığı eÄŸitimine 1928’de Antakya Sultânîsi’nde (Lycée d’Antioche) devam etti. 1935’te liseyi bitirmesi gerekirken Fransız mandası altındaki Antakya’da o yıl liseler on bir yıldan on iki yıla çıkarıldığı için mezun olamadı. Milliyetçi eÄŸilimlerinin ağır bastığı lise son sınıfta hocalarına yönelttiÄŸi eleÅŸtirileri yüzünden bitirme imtihanlarına on beÅŸ gün kala okulu terketmek zorunda kaldı. 1936’da Ä°stanbul’a gitti ve on ikinci sınıfa Pertevniyal Lisesi’nde devam etti. Bu sırada Nazım Hikmet ve Kerim Sadi baÅŸta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı. 
 
Geçim sıkıntısı yüzünden 1936 Mayısında Antakya’ya döndü ve lise öÄŸrenimini Fransız liselerine özgü programı uygulayan Antakya Sultânîsi’nde tamamladı. Dokuz ay kadar Ä°skenderun’a baÄŸlı bir köy okulunda öÄŸretmenlik yaptıktan sonra Ä°skenderun Tercüme Bürosu’nda baÅŸkan yardımcısı oldu. Kısa sürelerle Nahiye müdürlüÄŸü, Türk Hava Kurumu’nda sekreterlik ve belediyede kâtiplik gibi görevlerde bulundu. Nisan 1939’da göz altına alınarak Antakya’ya götürüldü. 1938’de kurulan ve 1939’da Türkiye’ye iltihak eden bağımsız Hatay hükümetini devirmekle suçlandı; idam talebiyle yargılandı, ancak beraat etti. 
 
1940’ta tekrar Ä°stanbul’a gitti ve iki yıl Yabancı Diller Yüksek Okulu’na devam ederek 1942 Haziranında mezun oldu. Fransızca öÄŸretmeni olarak tayin edildiÄŸi Elazığ Lisesi’nde iki yılı aÅŸkın bir süre görev yaptıysa da özel hayatında ve iÅŸindeki çeÅŸitli sıkıntılar yüzünden Ä°stanbul’a dönmek zorunda kaldı (1945). Aralık 1946’da Ä°stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Fransızca okutmanı oldu. 1974’te emekli oluncaya kadar bu görevini sürdürdü. Bu arada Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne doktora öÄŸrencisi olarak kaydoldu (1951), Işık Lisesi’nde Fransızca hocalığı yaptı (1952-1954) ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde dersler verdi. 
 
KüçüklüÄŸünden beri problemli olan görme duyusunun giderek zayıflaması üzerine 1954’te birkaç baÅŸarısız göz ameliyatı geçirdi. 1955’te gittiÄŸi Paris’te Quinze-Vingts Hastahanesi’nde geçirdiÄŸi bir dizi ameliyat da baÅŸarısızlıkla sonuçlanınca hayatının geri kalan kısmını gözlerini kaybetmiÅŸ olarak sürdürdü. Fikir hayatı ailesi, dostları ve sevenlerinin okuma ve söylediklerini dikte etme konusundaki yardımlarıyla devam etti. 1984’te beyin kanaması ve ona baÄŸlı olarak felç geçirdi; ağır bir hastalık döneminin ardından 13 Haziran 1987’de Ä°stanbul’da öldü ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. 
 
Ä°çine kapalı bir çocukluk dönemi geçiren Cemil Meriç’in kitapların dünyasına yönelmesi erken yaÅŸlarda olmuÅŸtur. Antakya’da çıkan Yeni Gün gazetesindeki “Geç Kalmış Bir Muhasebe” baÅŸlıklı yazısıyla (23 Eylül 1933) yayın hayatına atılmış, Tarık Mümtaz’ın (Göztepe) çıkardığı Karagöz’de yazıları ve “Fırsat Yoksulu” mahlasıyla ÅŸiirleri yayımlanmıştır. Ä°stanbul’a geldikten sonra “Honoré de Balzac” baÅŸlıklı ilk yazısı Ä°nsan dergisinde neÅŸredilmiÅŸ (1941), Ayın Bibliyografyası dergisinde tercüme tenkitleri yapmış (1942-1943), başında uzun bir Balzac incelemesinin de yer aldığı Altın Gözlü Kız çevirisi yayımlanan ilk eseri olmuÅŸtur (1943). 1944-1947 yılları arasında Yurt ve Dünya, Yücel, Gün, Amaç dergilerinde tercüme tenkitleri, Fransız edebiyat ve düÅŸüncesi üzerine incelemeler neÅŸretmiÅŸ, Balzac çevirilerini de sürdürmüÅŸtür. Maarif Vekâleti’nden tercüme teklifleri almış, yarım kalan Emile (J. J. Rousseau) çevirisinin ardından Hernani (V. Hugo) çevirisi “klasikler” dizisi arasında çıkmıştır (1956). 1955 yılında günlük tutmaya ve “Quinze-Vingts Geceleri” adlı bir roman yazmaya baÅŸlamışsa da devam etmemiÅŸtir. Aralıklarla yirmi yıl sürdüreceÄŸi günlüklere (jurnal) ise 1963’te baÅŸlayacaktır. 1960-1964 yıllarında mesaisinin neredeyse tamamını Hint edebiyatına vermiÅŸtir. 
 
1953’ten sonra ara verdiÄŸi yazılarına Dönem ve Çığır dergilerinde yeniden baÅŸlayan Cemil Meriç (1965) bir yandan tercüme çalışmalarına devam ederken bir yandan da Yeni Ä°nsan ve Hisar dergilerinde yazılarını sürdürür; bu arada Saint-Simon Ä°lk Sosyolog-Ä°lk Sosyalist kitabı neÅŸredilir (1967). Emekli olduktan sonraki on yıllık süre içinde kendisini daha geniÅŸ okuyucu kesimlerine tanıtacak olan olgunluk dönemi eserleri Bu Ülke’yle (1974) baÅŸlamak üzere yayımlanır. Türk Edebiyatı, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Pınar, Köprü, Gerçek, Hareket, Millî EÄŸitim ve Kültür gibi dergilere, Orta DoÄŸu, Yeni Devir gazetelerine yazılar, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi ve Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi’ne maddeler yazar. Türkiye Millî Kültür Vakfı (1974, 1980), Türkiye Yazarlar BirliÄŸi (1981), Kayseri Sanatçılar DerneÄŸi (1982) gibi kuruluÅŸlar tarafından kendisine fikir ve inceleme dallarında ödül verilen Cemil Meriç’in Üsküdar Belediyesi’nin açtığı kültür merkezine de adı konmuÅŸtur (2004). 
 
Cemil Meriç’in arayışlarla geçen fikir hayatı kendi yaptığı bir tasnife göre ÅŸu dönemlere ayrılır: 1917-1925: Koyu müslümanlık devri. 1925-1936: Åžoven milliyetçilik devri (Meriç soyadından önce bir ara Åžaman ve Yılmaz soyadlarını kullanır). 1936-1938: Sosyalistlik devri. 1938-1960: “Âraf” dediÄŸi kuluçka devri. 1960-1964: Hint devri. 1964’ten sonra ise sadece Osmanlıdır (Göze, s. 7-8). 
 
Eserlerinde Türkçe’nin hızla kan kaybetmesi ve mâzi ile aradaki çatlağın her geçen gün biraz daha büyümesi, bunun Türk toplumunun bugünü ve yarını üzerinde icra edeceÄŸi yıkıcı tesirler üzerinde durmuÅŸtur. Bir düÅŸünce geleneÄŸinden mahrum olmaları yüzünden Eflâtun’un ünlü istiaresinde geçtiÄŸi gibi “maÄŸara”ya kapatılmış olan Türk aydınlarının kısa zaman aralıklarında hızla burçtan burca savrulmalarına iÅŸaret etmiÅŸtir. GerçeÄŸin kimsenin tekelinde bulunmadığını, dolayısıyla ona ancak ortak bir gayret ve açık bir zihinle ulaşılabileceÄŸini, saÄŸ-sol çatışması gibi Avrupa’dan ithal edilen suni kamplaÅŸmaların Türk insanı ve aydınının zaten zayıf ve mecalsiz bırakılmış dinamiÄŸini iyice körelteceÄŸini, aydınların kendi kültür köklerini olduÄŸu kadar dünya kültürünü, içine girmek için Tanzimat’tan beri çırpındığımız Avrupa’yı bile son derece yetersiz ve sığ bir ÅŸekilde tanıdığını belirtmiÅŸtir. Türk aydınının Batı karşısında içerisine düÅŸtüÄŸü aÅŸağılık kompleksinin zararlı neticelerini, insan beyninin iki yarım küresi olan DoÄŸu ve Batı’nın gerçekte bir bütün oluÅŸturduÄŸunu, dar ve ön yargılı düÅŸünmeyi bir kenara bırakmanın fikir hayatımıza zenginlik kazandıracağını ifade etmiÅŸtir. Avrupa medeniyetine istihalenin ham bir hayal olduÄŸu ve bir medeniyetin diÄŸerine istihale edemeyeceÄŸi, ancak malzeme alabileceÄŸi, Türkiye’de kendi köklerine sahip yeni bir neslin yetiÅŸmesinin Osmanlıca, Arapça ve Farsça öÄŸrenerek irfan hazinelerini, öte yandan bir Avrupa dili öÄŸrenerek hür bir ÅŸekilde Batı’yı tanımakla mümkün olacağı vurgu yaptığı diÄŸer görüÅŸleri arasındadır. 
 
Cumhuriyet dönemi aydınları içinde farklı bir yer tutmasında dürüstlük ve samimiyeti, kendi fikir ve kültür geleneklerini hakkıyla özümlemesi, farklı fikrî kanallara açık bağımsız bir zihin yapısına sahip olması ve Antakya gibi özel ÅŸartları bulunan bir ortamda Fransız mandası altında kısmen bir sömürge tecrübesi yaÅŸamış bulunmasının ayrı ayrı payı vardır. O yıllarda Fransız eÄŸitim sistemine göre öÄŸretim yapmakta olan Antakya Sultânîsi’nde, tercüme eserleri basılmış Antuvan Efendi adlı bir Ermeni, Dârülmuallimîn-i Âliye mezunu Lâmi Bey ve “ÅŸair, muhibb-i cemâl, kalender bir Osmanlı” dediÄŸi Ali Ä°lmî Fânî, Mülkiye Mektebi mezunu Memduh Selim, Sorbonne doktoralı Mesud Fânî (Bilgili), Damad Ferid PaÅŸa’nın baÅŸyaverliÄŸini yapmış olan Tarık Mümtaz gibi isimlerin bulunuÅŸu da bunlara eklenebilir. Mesud Fânî o yılları anlatırken tâlim ve terbiye kadrosunun milliyetlerindeki çeÅŸitlilik sebebiyle Antakya Sultânîsi koridorlarını bir nevi “Cem‘iyyet-i Akvâm” salonuna çevirdiÄŸini söyler (Manda Ä°daresinde, s. 15). Kendini “hakikat arayıcısı” ve “hakikat âşığı” olarak nitelendiren, siyasî görüÅŸlere ve düÅŸünceyi daraltan ideolojilere mesafeli durmaya çalışan Cemil Meriç’e çeÅŸitli fikir, siyaset ve ideoloji çevreleri kendilerine yakın buldukları görüÅŸlerini öne çıkararak sahip çıkmışlardır. 
 
Eserleri. Hind Edebiyatı (Ä°stanbul 1964, geniÅŸletilmiÅŸ 2. baskı, Bir Dünyanın EÅŸiÄŸinde, Ä°stanbul 1976); Saint-Simon: Ä°lk Sosyolog-Ä°lk Sosyalist (Ä°stanbul 1967); Bu Ülke (Ä°stanbul 1974); Umrandan Uygarlığa (Ä°stanbul 1974); MaÄŸaradakiler (Ä°stanbul 1978); Kırk Ambar (Ä°stanbul 1980, Ä°letiÅŸim Yayınları’nın bastığı külliyat içinde iki cilde bölünmüÅŸ ve I. cildi 1998’de Kırk Ambar: Rümuzül Edeb baÅŸlığıyla bazı ekleme ve çıkarmalarla yayımlanmıştır); Bir Facianın Hikâyesi (Ankara 1981); Işık DoÄŸudan Gelir (Ä°stanbul 1984); Kültürden Ä°rfana (Ä°stanbul 1985); Jurnal I-II (Ä°stanbul 1992-1993); Sosyoloji Notları ve Konferanslar (haz. Ümit Meriç, Ä°stanbul 1993). 
 
Ayrıca Balzac’tan Altın Gözlü Kız (1943), Otuzunda Kadın (1945), Onüçlerin Romanı (1945), Kibar FahiÅŸelerin Ä°htiÅŸam ve Sefaleti (1946); Victor Hugo’dan Hernani (1956); Uriel Heyd’den Ziya Gökalp: Türk MilliyetçiliÄŸinin Temelleri (1980); Maxime Rodinson’dan Batıyı Büyüleyen Ä°slam (1983) adlı kitapları çevirmiÅŸ, Berke Vardar’la birlikte Antoine Meillet’den (kapakta belirtilmemesine raÄŸmen iki bölümden oluÅŸan kitabın 2. bölümü Michel Lejeune’e aittir) Dillerin Yapısı ve GeliÅŸmesi’ni (1967) çevirip ilâvelerde bulunmuÅŸtur. Thornton Wilder’dan Köprüden DüÅŸenler (1981, Lamia ÇataloÄŸlu ile birlikte), Victor Hugo’dan Marion de Lorme (1966, Mahmut Sait Kılıççı ile birlikte) yaptığı diÄŸer çevirilerdir. Ferit Hakkı Saymen ve Louat ile beraber üniversite öÄŸrencileri için hazırladığı Fransızca Yardımcı Metinler adlı kitapçığıyla (1951) Sosyalizm ve Sosyoloji Tarihinde Pierre Joseph Proudhon (Ä°stanbul 1969), Ä°deoloji (1970) gibi yazılarının basımıyla ortaya çıkan risâleleri ve 1959’da Fransızca hocaları için hazırladığı basılmamış bir Fransızca grameri bulunmaktadır. 
 
Cemil Meriç hakkında çıkan yayınlar: Mehmet Tekin, Cemil Meriç: Åžair, Filozof, Yazar (Antakya 1991); Ümit Meriç Yazan, Cemil Meriç (Ankara 1993; 2. baskı Babam Cemil Meriç, Ä°stanbul 1998); Ahmet Turan Alkan, DoÄŸu ve Batı Arasında Cemil Meriç (Ankara 1993); Halil Açıkgöz, Cemil Meriç’le Sohbetler (Ä°stanbul 1993); Necmettin Åžahiner, Cemil Meriç’le Nur Sohbetleri (Ä°stanbul 1994); Cemil Meriç ve Bu Ülkenin Çocukları (haz. Ergün Meriç - AyÅŸe Çavdar, Ä°stanbul 1998); Mustafa ArmaÄŸan, DüÅŸüncenin GökkuÅŸağı: Cemil Meriç (Ä°stanbul 2001); Cafer Vayni, Cemil Meriç (Ankara 2002); Mehmet Tekin, Cemil Meriç’in KonuÅŸmaları (Konya 2003). Bunlardan baÅŸka Türk Edebiyatı dergisi AÄŸustos 1987 sayısını Cemil Meriç’e ayırmış, Gösteri dergisi Eylül 1989 tarihinde bir “Cemil Meriç eki” yayımlamış ve son olarak Kitap Haber dergisi Haziran-Temmuz 2004 tarihli 21. sayısında kapsamlı bir Cemil Meriç dosyasına yer vermiÅŸtir. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.