Güncel
Hayrettin Karaman: Benim sevgili Erdoğan’dan hiçbir menfaatim ve beklentim yok
Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak
Seksenli yılların başında 12 Eylül günlerinde idik, hadisatın bunalttığı bir gün derinden bir of çekmiÅŸim, yanımda da anam oturuyordu, okur yazar olmayan anam ÅŸu dörtlüÄŸü okuyuverdi:
Of dedin oydun beni
Kemikten soydun beni
Dümensiz gemi gibi
Deryada koydun beni
“Derdin ne yavrum, niye of çekiyorsun” diye sordu ve biraz konuÅŸtuk.
Åžu dörtlük de ÅŸimdi aklıma geliverdi:
Aşamadım şu dağları kurdu var
Arkasında sevgilimin yurdu var
Herkesin de gûnâ gûnâ derdi var
Benim derdim hiçbirine benzemez
Benim sevgili ErdoÄŸan’dan hiçbir menfaatim ve beklentim yok. Benim aklımın erdiÄŸi ve yönümün belli olduÄŸu günden beri bir davam var: Ä°slâm insanlığın kurtuluÅŸ reçetesidir, hazık bir doktor maharetiyle insanlığa sunulması her sorumlu Müslümanın vazifesidir, bu vazifenin en etkili ve en geniÅŸ çerçevede yapılabilmesi için uygun ÅŸartlara ihtiyaç vardır, ÅŸartlar kötüleÅŸtikçe vazife zorlaşır, etkisi ve kapsamı azalır. Müslüman en zor ÅŸartlarda da vazifesini yapmaya çalışmalıdır, ama ÅŸartların iyileÅŸmesi ile de meÅŸgul olması makuldür.
1950 yılında on altı yaşımda idim, o yıldan beri davamın seyri bakımından Türkiye ve dünyanın ÅŸartlarını elimden geldiÄŸince izliyorum.
“Ya hep ya hiç” ilkesi benim ilkem deÄŸil; dinim de en azından imanı olan kimseyi eksikleriyle beraber mümin sayıyor, sonunda ona cenneti vadediyor, dinin iman, ibadet, hayat tarzı, ahlâk, edep… bütün kısımlarını taşımayan kimseyi kaldırıp atmıyor, hepsi yoksa hiçbiri yok demiyor.
Ben de Demokrat Parti’den itibaren partilere baktım, hangisi benim davamın amacına ulaÅŸması bakımından daha müsait ise -en azından oy vererek- onu destekledim. Hiçbir zaman partili (üye) ve partici olmadım. Siyasi partilerin cazip tekliflerini de geri çevirdim. Bir kısmı için “Gölge etmesin yeter”, bir kısmı için de “Ha gayret” tavrı içinde oldum.
Recep Tayyip ErdoÄŸan içimizden biridir. Kaza-kader ona önemli vazifeler yükledi, sonunda oldukça yetkili CumhurbaÅŸkanımız oldu. Seksen milyon haylice örselenmiÅŸ bir halkı, milyonlarca eleman ile yönetmek durumundadır. “Ä°nsan kavun deÄŸil ki koklayasın” derler. Ne yapacak, soruyor, soruÅŸturuyor, inandığı kimseleri dinliyor ve insanlara görev veriyor. Çürük çıkanların vebali tavsiye edenlerin boynundadır, ona düÅŸen ise çürüklük sabit olunca gözünün yaşına bakmadan temizlemektir. Temizlemenin, “gözyaşına bakma” dışında da engelleri olabilir, ama eninde sonunda bu engelleri de aÅŸmak ve zamanı geldiÄŸinde temizlemek ÅŸarttır.
Diyelim temizledi, yerine gelecek temizi bulmak bu cemiyette, bu ahlâk ortamında ne kadar mümkün?
Bu soru da bence anlamlıdır, lakin bu noktada da “ya hep ya hiç” deÄŸil, “olabildiÄŸince, bulunabildiÄŸince” kuralı geçerli olacaktır.
Bazı dostlar bana ahlâk dersi veriyorlar, Allah razı olsun, küfredenler var, beddua edenler var, bir de ahlâk dersi verenler var; bu sonunculara teÅŸekkür edilmez mi?
Ben bakarım, eÄŸer haklı iseler, bende bu kusurlar varsa onları düzeltmeye çalışırım, yoksa Allah’a ÅŸükrederim, istikâmetimi korumaya çalışırım.
Evet, dostlarım, ben asla rüÅŸvete, faize, yolsuzluÄŸa, zulme, kul hakkı yemeye, vazifeyi kötüye kullanmaya, haksız mal ve mülk edinmeye… caiz demem, bunları yapanlara “fâsık, günahkâr, makbul olmayan kiÅŸiler” derim. Elimden geldiÄŸince bildiklerimi ıslah etmeye çalışırım, fâsıkların kamu hizmetinde kullanılmamasını ısrarla tavsiye ederim (Ä°yisini bulabilirseniz, bulabildiÄŸiniz kadar).
Ama ben iman ve davaya öncelik veririm.
Ä°mana öncelik verdiÄŸim için fâsık da olsa mümin olanı, en büyük kusur olan imansızlık dışında iyi tarafları da olsa inanmayana ve özelikle de davama karşı olana tercih ederim. Ä°manın bir gün o fâsıkı ıslah edeceÄŸini umarım. Bu tutum bana mahsus da deÄŸildir, bu bir din kuralıdır.
Davama öncelik verdiÄŸim için de, kusurlu da olsa bizimkilerin iktidardan düÅŸmeleri halinde davamın başına nelerin gelebileceÄŸini düÅŸünürüm.
Åžimdi önümüzde bir Ä°stanbul seçimi var. Bu seçimde Tayyip Bey’in adamı kazanamazsa kimler sevinecek buna bakarım.
Ben sayayım:
* PKK’nın sözde liderleri sevinecek.
* ABD başkanı,
* Netanyahu,
* Suud Kral naibi,
* Sisi,
* Zâyid,
* Esed,
* Bazı Avrupa ülke baÅŸkanları,
* Bilcümle Ä°slâm düÅŸmanları,
* Dünyayı soyup soÄŸana çeviren sermaye baronları,
* Kemalistler-Batıcılar… evet bunlar ve benzerleri sevinecekler.
Åžimdi soruyorum:
Bunların derdi ahlâk mı, insan hakları mı, düÅŸünce özgürlüÄŸü mü, Türkiye’nin darboÄŸazlardan çıkıp gerçek mânâda güçlü ve bağımsız olması mı, söyleyin, Allah aÅŸkına, bunların derdi nedir? Niçin ErdoÄŸan’ı harcamak istiyorlar?
“Oooof of”!
“Benim derdim hiçbirine benzemez”!
Henüz yorum yapılmamış.