Özel / Analiz Haber
Kısa ama bereketli ömründe Müslümanları cemaatine, ırkına, meşrebine göre ayırmadı: Abdulmetin Balkanlıoğlu
Follow @dusuncemektebi2
Daha önceleri kendi dilinden hayatını anlatan Abdülmetin Balkanlıoğlu Hocaefendi, hiç bir cemaat ve grup arasında ayrım yapmadığını belirtti. Babasının kominist olduğunu fakat bir dervişten etkilendiğini belirten Balkanlıoğlu, camide cumaya gelen bir akşamdan kalma bir şahıs ile olan anısını anlattı.
Kendi dilinden Abdülmetin BalkanlıoÄŸlu Hocaefendi:
"1958 yılında Çorum Sungurlu’da doÄŸdum. Babam öÄŸretmendi. Daha doÄŸrusu eÄŸitmen idi. Yani o zamanlar çocukları 3. sınıfa kadar okutanlar vardı ki, benim babam da böyleydi. Ben de babamın talebesiydim. Babam önceleri komünist idi. Zamanına göre okumuÅŸ bir insandı ve okurdu. Bir derviÅŸ geldi köyümüze ve o cahil derviÅŸ, okumuÅŸ babamı etkiledi, babam da derviÅŸ oldu. Böylece Milli Nizam hareketinin içinde yer aldı, kurucularından oldu. Babam vaiz ve kaymakam olmamı isterdi. Ama ikisi birden mümkün deÄŸil; ben vaiz oldum, kardeÅŸim de kaymakam. Böylece babamın isteÄŸi de bir ÅŸekilde yerine gelmiÅŸ oldu.
Ä°mam hatip lisesi mezunuyum. Akıncılar ve M.T.T.B’de bulundum, siyasi ve kültürel açıdan yetiÅŸmeme bu iki ocak sebep olmuÅŸtur. Hemen her kesimle birlikte oldum. Bu çerçevede ülkücülerle de, Risale-i Nur grubunun okuyucuları ile de birlikte oldum.
Daha sonra Ä°.Ü. Hukuk Fakültesini kazandım. Aynı yıl ÇarÅŸamba Camii imam hatibi Mahmut Efendi ile tanıştım. Bana ‘hukukçu olma, gel hoca ol’ dedi. Önce yani hemen kabul edemedim tabii… Ama zamanla uygun geldi bana ve hoca olmaya karar verdim. Bugün yeniden dünyaya gelsem, anneciÄŸime ‘beni doÄŸurur doÄŸurmaz camide bırak ve git derim.’ Hoca olduÄŸuma hiç piÅŸman olmadım."
"GECELERÄ° UYUMAZ, HEP TALEBE OKUTURDUK"
“Ä°lk imamlığa 1977 yılında Åžile AÄŸva’nın Hacı Köyü’nde baÅŸladım. 6 ay camide yatıp kalktım. Camiin neredeyse hiç ama hiç cemaati yoktu. Milletin ayağına gidiyor ve elimde taşıdığım ıbrıkla onlara abdest aldırıyordum. Onlara yalvararak camiye getirirdim.
Oyun oynadıkları kahvelere gidiyor, onlarla oturuyordum. Bana çay ısmarlıyorlardı. Tabii kumar çayı içilmeyeceÄŸi için, çaktırmadan çayı yere döküyordum. Ben çaktırmıyorum diyorum ama herkes beni izliyormuÅŸ. Bir gün dediler ki ‘hoca, çayımızı dökeceksen boÅŸuna para verdirme bize…’
"DUA TORPÄ°LLÄ°YÄ°M"
Giderek insanların güvenini kazandım. Camimde Riyaz’us-Salihin ve Ä°hya’yı hatmettim. Namazlardan artan zamanlarımda diÄŸer köylere gidiyor ve imamları motive etmeye çalışıyordum.
1979 yılında Rumeli Feneri’ne tayin edildim. Orası çok bereketli oldu. Geceleri uyumaz, hep talebe okuturduk. Sonra Ä°stanbul Belediyesi'nin hemen yanıbaşındaki HoÅŸ Kadem Camii’ne çıktı tayinim. Ömrüm boyunca hiç torpil yaptırmadım, tek ve en önemli torpilim sevdiklerimin, sevenlerimin duası oldu. Dua torpilliyim yani…”
"HER CEMAATE, GRUBA HÄ°ZMET ETTÄ°M, HÄ°Ç AYRIM YAPMADIM"
"“12 Eylül harekâtı olmuÅŸtu. TimurtaÅŸ Hocalar, Abdullah VanlıoÄŸlu Hocalar artık konuÅŸamaz hale gelmiÅŸti. Tabii onlar mecburen hizmetten el çekmek zorunda kaldığı için ben piyasaya düÅŸtüm. Burada elhamdulillah çok hizmetlerimiz oldu.
Niçin? Çünkü piyasa boÅŸtu, açtı. Hep hocaların sesini kesmiÅŸlerdi. Piyasa bize kalmıştı. Mesela bir Cuma günü vaaz ediyorum. Ben coÅŸmuÅŸum, cemaat coÅŸmuÅŸ, uçuyorum. Birden birisi ayaÄŸa kalktı. Belli, akÅŸamdan kalmış. Ä°yi içmiÅŸ, daha kendine gelememiÅŸ, kafa yerinde deÄŸil. Kafa yerinde deÄŸil ama o da coÅŸmuÅŸ. Gariban, meÄŸer kendini meyhanede zannediyormuÅŸ. AyaÄŸa fırladı ve sallanarak bağırdı: ‘Hocaaaam, bundan sonraki ÅŸarkı bana gelsin…’ cemaat tam adama abanıp döveceklerdi ki, ‘durun, iliÅŸmeyin, iliÅŸirseniz cumanız yanar’ dedim. N’apayım böyle demesem bırakmayacaklar. Adam oturdu, ben de adama dönerek, ‘ulan bundan sonraki tüm ÅŸarkıları senin için söylüyorum be... Hepsi sana gelsin!’ dedim; adamcağız o cumadan sonra takım deÄŸiÅŸtirdi, bizim takıma geçti.
Her cemaate, her gruba hizmet ediyordum, hiçbir ayırım yapmıyordum. Herkes de bana yakındı, çünkü adres ayırımı yapmıyordum. Bugün birçoÄŸu önemli yerlerde olan birçok kiÅŸiyle yakın temasım oldu. Mesela Albaraka Türk’ün Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz rahmetli ile birlikte uzun sohbetler ve dersler yapardık.
O dönemde çok çılgındım, ÅŸimdi biraz duruldum. Her ÅŸeyi fütursuzca söylerdim. Hâlâ o dönemde kurduÄŸumuz bu dostluklarımız devam ediyor. Ama hiçbirisinden kendim için bir ÅŸey istemedim ve de istemiyorum. Araçlarımın, elbiselerimin, oturduÄŸum muhitin markasına dikkat ederim. Fitne olmaması için çok dikkatli olurum. AskerliÄŸi erteletmek ve kısa dönem yapabilmek için çok üniversiteye girdim. Ama hepsinin arka kapılarından çıktım; hiçbirini bitiremedim.
Para ve kadın bizim sahada, yani hocalar liginde çok büyük sıkıntıdır. Muttakiler ve idealistler için en büyük tuzaktır kadın. Bu konuda hadis-i ÅŸerif var. Efendimiz boÅŸuna bizleri uyarmamış.”
...
“28 Åžubat’ta 400 sayfalık bir irtica raporuyla benim hakkımda tahkikat yapılmış. DemiÅŸler ki bu adam çok konuÅŸuyor, her yere girip çıkıyor ama örgütsel bağı yok; cemaatlerle, parayla, kadınlarla da iliÅŸkisi yok, görevden alamayız. Müftülere danışmışlar, hiçbir müftü aleyhimde konuÅŸmamış. Çünkü ben herkesle iyi iliÅŸkiler kurmaya gayret gösteririm. Kimseye rüÅŸvet vermem ama iyi iliÅŸkiler kurarım. Yani o zaman da başıma bir ÅŸey gelmeden bu badireyi atlattım.
Bu sebeple Kayabaşı Köyü’ne atandım. Onlara göre sürgün edildim tabii. Çünkü orası eski Trakya’lıların yeriydi ve hem ÅŸehirden çok uzak ve hem de neredeyse cami hiç kullanılmıyordu. Gelen hoca kaçmış, gönderilen hoca gelmemiÅŸ. Ben gittiÄŸimde de Kayabaşı’nda açıktan içki içiliyordu. Ben gittim, Allah’ın izniyle bıraktılar. Sabah cemaatim 80-100 kiÅŸi oluyordu. Orada hatta ‘yatılı cemaatim’ vardı. ArkadaÅŸlar, hiçbir imamın yatılı cemaati olmaz, benim vardı. DoÄŸudan, güneydoÄŸudan gelen, yurt dışından gelen evi barkı olmayan garibanları camide yatırıyordum. Bunlar burada kaldığı için zaten namaz da kılıyorlardı; al sana yatılı cemaat. Bu köy 80 yıllık bir köy nerdeyse… Benim gittiÄŸimden sonraki 2 yıl içinde hacca gidenlerin sayısı, 80 yıllık hacı sayısını geçti.
Kesinlikle ne kendim için ne de cami için köyden, köylüden para almadım, istemedim. Onlar bana süt getirirlerdi, ben de onlara Çorum leblebisi verirdim. Hiçbir ÅŸeyi karşılıksız almadım. Orada iken emekli oldum. Åžam’a gittim, 3 seneye yakın eÄŸitim aldım. SavaÅŸ çıkınca dönmek durumunda kaldım. Bu 2,5-3 yılda yalnız kalınca hep aÄŸladım, hep aÄŸladım. Ömrüm boyunca bu zamanda aÄŸladığım kadar hiç aÄŸlamadım; nefsimle hesaplaÅŸtım.
Åžunu söylemezsem, hem hakkı kalır, hem de bir yerde duyarsa kavga çıkar. Çalışmalarımda, çalışmalarımı helâl dairede yapmamda eÅŸimin çok ama çok büyük emeÄŸi vardır. Hani derler ya her baÅŸarılı erkeÄŸin arkasında bir kadın vardır. Benim arkamda da eÅŸim vardı.”
Henüz yorum yapılmamış.