Güncel
Gökhan Özcan: Her kim olursa olsun bir başkasının hukukuna riayetkâr mıyız?
Follow @dusuncemektebi2
Gökhan Özcan- Yeni Şafak
Derin derin iç geçirdi ve “Öyle bir geçmiÅŸi böyle bir geleceÄŸe baÄŸlayabilmek için bir kırılmayı yıllar boyu hayat diye yaÅŸamış olması gerekir insanın!” diye mırıldandı beyaz saçlı adam.
Hemen her gün kullandığımız kimi uyarıcı nitelikteki kavramları birer tekerleme gibi durmadan eveleyip geveleyerek muhtevalarından uzaklaÅŸtırıyoruz. Böylece onları hem hayatımızın içinde tutuyormuÅŸ gibi yapıyor hem de bu kavramların uyarıcı muhtevalarının heveslerimiz üzerinde herhangi bir kısıtlayıcı rolleri olmasını önlüyoruz. Bu aslında kendimize kurduÄŸumuz bir tuzak... Bu tuzaÄŸa hemen hepimiz düÅŸüyoruz. Bizi insanlığımızın en temel, en vazgeçilmez kaidelerine yabancılaÅŸtıran, bizi kendimiz olmaktan uzaklaÅŸtıran ve ölçüsüz bırakan bir çözülme girdabının içine çekildikçe çekiliyoruz. Çözülme halinin doÄŸal sonucu bozulmadır. Hal-i pür melalimiz ortada; insanı ayarında tutacak pek çok kavramla konuÅŸan ama ayarları fena halde bozulmuÅŸ bir ahval içinde deÄŸil miyiz biz bugün?
Sözünü ettiÄŸimiz insani deÄŸerlerden hangilerini yaşıyor ve yaÅŸatıyoruz aramızda? Bu soruyu sormalıyız artık, cesaretle sormalıyız. Birbirimize karşı adaletli miyiz gerçekten? Herhangi bir mesele hakkında konuÅŸurken hakkaniyetli miyiz? Bir ÅŸeyi savunurken belli bir ehliyetle mi konuÅŸuyoruz, yoksa cahil cesaretiyle mi dalıyoruz meselelere? Sözlerimiz açık ya da örtülü bir kibri mi taşıyor baÅŸkalarına, gerçek bir alçakgönüllülüÄŸü mü? Her kim olursa olsun bir baÅŸkasının hukukuna riayetkâr mıyız? Yenilik diye karşımıza çıkan durum ve araçları hayatımıza katarken belli bir ‘ÅŸuur’la mı hareket ediyoruz, yoksa sadece kapılıp gidiyor muyuz? Var oluÅŸumuzun esası saydığımız imtihanın sürekli kendini yenileyen sorularına karşı kendimizi sürekli tazeliyor muyuz? Toz dumanın içinde kaldığımız zamanlarda etrafımıza hakikati kaybetmeyecek bir basiretle bakabiliyor muyuz? Allah’ın yeryüzündeki ayetlerinden kararan hayatlarımıza aydınlık taşıyacak iÅŸaretler bulup çıkarabiliyor muyuz? Pek hoÅŸumuza gitmeyen bir ÅŸey söylediÄŸinde Allah’ın kullarıyla yine de kardeÅŸ olabiliyor muyuz? Bir insana faydalı olmak, bir derde deva olmak, bir ihtiyaca cevap aramak noktasında bir liyakat ortaya koyup, bunda dirayet gösterebiliyor muyuz? Ahlakı, edebi, hakkaniyeti sözünden özüne taşıyabilenlerden kılabiliyor muyuz kendimizi? BaÅŸkalarının hatasını, günahını, yanlışını arayanlardan deÄŸil, ayıpları örten, günahları setreden, tecessüsten yüz çevirenlerden olabiliyor muyuz? Yoksa bütün bu kavramları aÄŸzımıza sakız edip içi boÅŸ birer tekerlemeye, bir ağız alışkanlığına mı dönüÅŸtürüyoruz sadece? Bu soruyu sormalıyız artık kendimize: Sürekli olması gerekenlerden söz ettiÄŸi halde, hep olmaması gereken yerde yaÅŸayan bir topluluk haline mi geliyoruz biz hızla?
“Ayıpların örtülmesi temel ahlak kaidesidir. Kendini övmek en büyük ahlak zaafı ve ‘görünmek’se ÅŸöhret afettir fehvasınca ‘olma’nın, yani kemale ermenin önündeki en büyük engellerden biridir. Ayrıca nefs terbiyesinde az konuÅŸmak önemli bir yer tutar. Müslümanlıkta temel ahlak kaideleridir bunlar.....Yeni teknolojileri sorgulamaksızın ve hiçbir filtre ya da kasis koyma gereÄŸi duymaksızın hayatlarımıza dahil ediyoruz. Her davranışımızı sergilenecek, gösterilecek bir kayda dönüÅŸtürmenin, amelî durumumuzu ve hayat tasavvurunu nasıl etkiliyor olduÄŸu meselesi ilmihalimize dahil olmalı” diyor Nazife ÅžiÅŸman, ‘Dijital Dünyada Müslüman Kalmak’ isimli kitabıyla ilgili bir söyleÅŸisinde. Kitabın ismi de zaten yeterince sarsıcı, bence herkes okumalı ve meseleyi yeniden düÅŸünmeli.
“Kökü topraktan ayrılan çalı” dedi meczup, “her esen yelin oyuncağı olur!”
Henüz yorum yapılmamış.