Güncel
İbrahim Tenekeci: İyiliğin yurdundayız
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Tenekeci- Yeni Åžafak
Yabancı bir ülkede, bahçe sahibi topladığı elmaların fazlasını baÅŸkaları da yesin diye poÅŸetlere doldurup çitlere asmış. Bunu gören bir vatandaşımız, hemen fotoÄŸrafını çekip sosyal medya hesabından paylaÅŸmış. Temennisi: “Dilerim güzel ülkem de bir gün bu medeniyet seviyesine ulaşır.”
Yirmi yıl boyunca, sistemli bir ÅŸekilde ve kendi imkânlarımızla, ülkemizin birçok yerini gezdik. Sayısız insan ve iyilik hikâyesi biriktirdik. Halinden memnun aziz hatıralarımız oldu.
En yenisinden baÅŸlayalım. Her sene, mevsimi gelince, Geyve ilçesine kiraz yemeye gidiyoruz. Bu sene biraz geciktik. Ancak geçtiÄŸimiz pazar günü gidebildik. Ovadaki bahçelerde kiraz kalmamış. Hepsi toplanmış. Artık yüksek rakımlı bahçelere bakacağız. Selçuk kardeÅŸimiz her ihtimale karşılık önceden hazırlık yapmış. Bir daÄŸ köyünde (Hacılar) kiraz bahçesi ayarlamış. GittiÄŸimizde, bahçedeki kirazlar evin hanımı tarafından toplanıyordu. Gayet kibar bir ÅŸekilde karşılandık. Gözümüze birkaç aÄŸaç kestirip güzelce kiraz yedik. Ev sahibinin yüzünde memnuniyet ifadesinden baÅŸka bir ÅŸey görmedik. Allah ondan razı olsun.
GeçmiÅŸ gün. Konu yine kiraz. Bilecik iline baÄŸlı Gölpazarı ilçesine yolumuz düÅŸtü. Orada hiç tanıdığımız yok. Gelincik tarlasını andıran kiraz bahçeleri arasında dolaşıyoruz. Dallar dolu, bahçeler boÅŸ. Sonunda kiraz toplayan bir aile bulduk. Selam verdik. Ä°stanbul’dan geldiÄŸimizi ve kiraz yemek istediÄŸimizi söyledik. Teklifimiz ÅŸu: AÄŸacın birinden kiraz yiyelim, biraz da toplayalım, ücreti neyse ödeyelim. Bahçe sahibi, bu sözlerimizi tebessümle dinledikten sonra ÅŸunu dedi: “Buyurun, bahçe sizindir.”
Yedik, topladık ve kafamızda oluÅŸan rakamı teÅŸekkür eÅŸliÄŸinde bahçe sahibine uzattık. Israr etmemize raÄŸmen almadı. AÄŸzından sadece bir cümle çıktı: “Dua edin, yeter.” Eyvallah.
Hep kirazdan gidiyoruz. Dağın alnına kurulmuÅŸ olan tarihi AkdoÄŸan köyünün kıraathanesinde sohbet edip çay içiyoruz. Bir ara kiraz lafı geçti. Yan masada oturan bir amca hızlıca yanımıza geldi. Selam verdi. DaÄŸların arasında bir kiraz bahçesi yapmış. Israrla bizi oraya davet ediyor. O önde, biz arkada, bahçeye doÄŸru yürüyoruz. Ä°ÅŸte geldik. EÅŸsiz güzellikte bir kiraz bahçesi. Saklı cennet. Bizi sevinçle seyrediyor. YaÅŸar Amca ile ahbap olduk. Birkaç sene sonra tek erkek evladı vefat etti. Hemen peÅŸinden kendisi de aramızdan ayrıldı. Cenazesine katılamasak da mezarına gittik, duamızı ettik. Mekânı cennet olsun.
Sakarya – Bolu sınırındaki Dokurcun beldesindeyiz. Köylerden birinde bir su deÄŸirmeni gördük. Hâlâ kullanıldığını öÄŸrendik. Haliyle meraklandık. Sahibini bulduk ve deÄŸirmeni çalışırken seyretmek istediÄŸimizi söyledik. Soru sormadı. ÜÅŸenmedi. Beraber deÄŸirmene girdik. Sezgin Bey çalıştırdı, biz seyrettik. Ayrılırken bir de bize teÅŸekkür etti. Nasıl yani?
DaÄŸların birinde gök gürültülü saÄŸanak yağışa yakalandık. Dinecek gibi görünmüyor. YaÄŸmur altında hayli yürüdükten ve sırılsıklam olduktan sonra tek gözlü bir kulübeye ulaÅŸtık. Ä°çerden yaÅŸlı bir adam çıktı. Bir başına yaşıyormuÅŸ. Bizi misafir etti. Sobayı yaktı, çayı demledi, somun ve tereyağı çıkardı. Mis. Üstümüzü güzelce kuruttuk, karnımızı doyurduk, sohbetimizi ettik ve sonunda yaÄŸmur dindi. Mustafa Amca’yla vedalaşırken, sanki yıllardan beri tanışıyor gibiydik. Tanıdıkları ona Musta Bey diyormuÅŸ. Biz de öyle dedik.
Göynük ilçesinde bir evden su istedik. Suyla beraber bir tepsi karışık taze meyve geldi. Neler oluyor? Hacı amcadan bir de nasihat aldık, yeni bir ÅŸey öÄŸrendik: Suyun ticaretini yapmak iyi deÄŸildir. Ne güzel.
Taraklı yolunda ilerliyoruz. Yaşı ilerlemiÅŸ bir amca arabaya el etti. Durduk. Göynük’e gideceÄŸim, yolunuzun üstündeyse eÄŸer beni bırakabilir misiniz dedi. Åžu andan itibaren Göynük’e gidiyoruz dedik. Yolda tanıştık. Ä°smi Kaşıkçı Ä°brahim Usta. Bizi bırakmadı. Çay ısmarladı. Kendi eliyle yaptığı ÅŸimÅŸir kaşıklardan hediye verdi. Sonrasında birkaç kez daha yanına gittik. Küçük bir dükkânı vardı. Yakın zaman önce bir kaza yaÅŸadı. Bir daha da kendini toparlayamadı. Memleketimiz iyi bir zanaatkârını kaybetti. Dükkân kapandı. Kalan kaşıklar baÅŸka bir dükkâna devredilmiÅŸ. Onu da bulduk. Büyükçe bir kap düÅŸünün. Ä°çi ÅŸimÅŸir kaşık dolu. Onca acemiliÄŸin içinde pırlanta gibi parlayan birkaç kaşık. Garip düÅŸmüÅŸler sanki. Kaşıkçı Ä°brahim Usta’nın eserleri bunlar. Satan bile bilmiyor. Hepsini o karmaÅŸadan kurtardık.
Bilecik – Ankara arasındaki daÄŸ köylerinde gezerken, yüksek bir kayalığın üstünden balıkçı kartalının havalandığını gördük. Nadir bir kuÅŸ türü. Yuvası belki oradadır, fotoÄŸrafını çekeriz düÅŸüncesiyle, kayalığa tırmandık. Tam zirveye ulaÅŸmak üzereyken, aÅŸağıda, bizi seyreden birkaç adam gördük. TelaÅŸlanıp indik. Biraz ilerideki köyün muhtarı ve birkaç sakini. Uzaktan defineci sanmışlar. Müdahale etmek için koÅŸup gelmiÅŸler. Öyle olmadığımız anlaşılınca, bunlarda bir mahcubiyet oluÅŸtu. Bizi adeta sürükleyerek köye götürüyorlar. Misafir edecek, ikramda bulunacaklar. Çaylar, börekler, türlü meyveler…
Åžunu söylemek isterim: Biz bu gezileri yazar kimliÄŸimizle yapmadık. Yani hürmeti ve ilgiyi bundan dolayı görmedik. Ä°simsiz insanlar olarak gezdik hep. GittiÄŸimiz birçok yerde aile ferdi gibi karşılandık.
Yazdığım ve yazamadığım sayfalar dolusu iyilik hikâyesi. Hepsi bu ülkede oluyor, memleketimizde yaÅŸanıyor. Dilerim bir gün batı dünyası da bu medeniyet seviyesine ulaşır.
Bizim zenginlikten anladığımız maddiyat deÄŸil, maneviyattır. Anadolu, gönlü zengin insanların yurdudur. Ä°yiliÄŸin kalesidir. Fakat iyilik sessizdir, bağırmaz. Kötülük ise öyle deÄŸildir. Sesi her yerden duyulur. Bu hakikati bilmeyenler, yanlış bir kanaatin içine girebilirler.
Ayrıca: Kendi insanını beğenmemek ile yabancılaşmak, aynı anlama geliyor.
Henüz yorum yapılmamış.