Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İhvan-ı Müslimin hareketi kimdir, neyi talep ediyor?

Mart 1928’de İsmâiliye’de Hasan el-Bennâ tarafından Cem‘iyyetü’l-ihvâni’l-müslimîn adıyla kuruldu.



1932’ye kadar Süveyş Kanalı bölgesindeki şehirlerde pek çok taraftar bularak şubeler açtı. 1932’de idare merkezi Kahire’ye taşındı. Bu tarihten sonra ülke düzeyinde örgütlenmeye hız verilerek şubelerin sayısı bir yıl içinde ellinin üzerine çıkarıldı; aynı zamanda Suriye, Lübnan ve Filistin’e de temsilciler gönderilerek örgütlenmesi buralarda da sürdürüldü. Teşkilâtın kurucuları ve davetçileri şube binalarında, camilerde ve diğer toplu yerlerde halka hitap ettiler ve davalarını anlattılar. 1933’ten itibaren yıllık genel kongreler yapmaya ve bu kongrelerde strateji belirlemeye başlandı. Kuruluşun onuncu yıldönümü münasebetiyle Ocak 1939’da toplanan beşinci kongrede başkan Hasan el-Bennâ teşkilâtın amacını, davetini ve faaliyetlerini açıkladı (bu konuşma Risâletü’l-müʾtemeri’l-ḫâmis adıyla basılmıştır). Bu dönemde haftalık el-İḫvânü’l-müslimûn gazetesiyle (1933-1938) en-Neẕîr adlı dergi (1938-1939) yayımlandı. 
 
II. Dünya Savaşı sırasında İngilizler’in yanında savaşa girilmesine karşı çıkan İhvân mensupları hükümet tarafından baskı altına alındı. Teşkilât İngilizler’in siyonist gruplarla iş birliği yaparak onları silâhlandırdığını, sonuçta da yahudilerin Filistin topraklarını ele geçirip orada devlet kuracaklarını düşünüyordu. Bu sebeple 1940’ta İngilizler’i Mısır’dan çıkarmak ve Filistin’i kurtarmak amacıyla gizli bir mücahid ordusu oluşturmayı kararlaştırdı ve aynı yıl bu ordunun nizamnâmesi mahiyetindeki et-Teʿâlîm risâlesini yayımladı. 1948 yılında ortaya çıkan bu silâhlı kuruluş en-Nizâmü’l-hâs (el-Cihâzü’s-sırrî) adıyla tanınmıştır. 
 
İhvân-ı Müslimîn’in altıncı ve sonuncu kongresi 9 Ocak 1941’de yapıldı ve bu tarihten sonra kurucu üyelerin toplantısı genel kurul kabul edildi. Bu son kongrede Mısır’ın içtimaî, iktisadî ve siyasî durumu tartışıldı, sonuçta bazı teşkilât mensuplarının parlamentoya girmek için aday olmalarına karar verildi. Bu yolla hükümetin baskı uygulaması ve yayın organlarına tedbir koyması sebebiyle sekteye uğrayan faaliyetlerin yeniden canlandırılması umuluyordu. Bu karar sonucu teşkilât ilk defa siyasî bir kuruluş olarak seçimlere katılmak için çaba gösterdi. 1942 seçimlerinde Hasan el-Bennâ ile kurucu üyelerden Abdurrahman Nâsır adaylıklarını koymak istedilerse de seçimler öncesinde hükümetle varılan anlaşma uyarınca vazgeçtiler. Buna karşılık yeni şubeler açma ve on beş günde bir el-İḫvânü’l-müslimûn (1942-1948) gazetesini tekrar yayımlama iznini aldılar. 1944 seçimlerinde İhvân mensubu altı kişi aday gösterildi; ancak başarılı olamadılar. II. Dünya Savaşı’ndan sonra teşkilât sosyal ve ekonomik faaliyetlere de yöneldi; çok sayıda ticarî, sınaî ve ziraî şirketle yüzlerce okul ve sağlık ocağı kurdu. Eylül 1948’de düzenlenen XX. yıldönümü törenlerinde başkan Hasan el-Bennâ, İhvân-ı Müslimîn’in faaliyetleri üzerine çeşitli bilgiler vererek yirmi yıl içinde şube sayısının Mısır’da 2000’e, Sudan’da elliye ulaştığını, ayrıca Filistin, Doğu Ürdün, Suriye, Pakistan ve İran’da şubeler açıldığını belirtti. 
 
Filistin meselesiyle de yakından ilgilenen İhvân-ı Müslimîn özellikle siyonizm tehdidine dikkat çekmeye çalıştı ve Filistin’i kurtarmak için cihad çağrısı yaptı. 15 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla başlayan Arap-İsrail savaşında teşkilât mensupları fiilen yer aldılar. İhvân-ı Müslimîn’in yürüttüğü cihad hareketi Fransa, İngiltere ve Amerika gibi Batılı ülkelerin tepkisini çekti; bu ülkelerin Kahire’de bulunan büyük elçileri hükümetin İhvân-ı Müslimîn’i dağıtması tavsiyesinde bulundular. Mısır hükümeti bunun üzerine devlete karşı ayaklanma hazırlıkları içinde olduğu gerekçesiyle teşkilâtın dağıtılmasına ve bütün mallarına el konulmasına karar verdi (8 Aralık 1948). Bu karar sert tepkiyle karşılandı ve yirmi gün sonra Başbakan Nukrâşî Paşa İhvân mensubu bir genç tarafından öldürüldü. 12 Şubat 1949 günü ise Hasan el-Bennâ hükümetin düzenlediği bir suikasta kurban gitti. Nukrâşî Paşa’nın arkasından hükümetin başına getirilen İbrâhim Abdülhâdî, İhvân-ı Müslimîn’e karşı çok acımasız bir baskı ve işkence politikası uygulayarak altı ay içinde 4000 üyesini tutuklattı. 
 
Ocak 1950’de Nehhas Paşa hükümetinin kurulmasından sonra İhvân-ı Müslimîn üzerindeki baskılar yavaş yavaş hafifledi ve bundan istifadeyle ed-Daʿve adında bir derginin yayımına başlandı (30 Ocak 1951). Bu dönemde Mısır’daki en önemli konu İngiliz birliklerinin ülkeden çekilmesiydi. İhvân-ı Müslimîn tartışmalara bütün gücüyle katılarak Nehhas Paşa’nın politikasına destek verdi. Ancak öldürülen Hasan el-Bennâ’nın yerine kimin getirileceği konusunda çekişme başladı ve teşkilât sarsıntı geçirdi; Ekim 1951’de Hasan el-Hudaybî’nin göreve başlamasıyla iç çalkantılar son buldu. Yeni başkan, Nehhas Paşa hükümetinin 1936 tarihli İngiltere-Mısır antlaşmasını yürürlükten kaldırma yönündeki kararını destekleyerek İngilizler’e karşı cihad çağrısında bulundu ve bu maksatla Kanal bölgesinde milis birimleri kurulmasında faal rol oynadı. Çok sayıda İhvân mensubu bunlara katıldı. Hür Subaylar (ed-Dubbâtü’l-ahrâr) hareketinin 23 Temmuz 1952’de iktidarı ele geçirmesinde İhvân-ı Müslimîn darbecilere destek verdi ve dört gün sonra yayımladığı bir beyannâme ile bu eylemi “mübarek hareket” olarak nitelendirdi. 
 
İhvân-ı Müslimîn ile Hür Subaylar arasındaki ilişkiler II. Dünya Savaşı’nın başlarında kurulmuş ve savaş yıllarında gelişerek I. Arap-İsrail Savaşı’nda omuz omuza çarpışmalarına imkân hazırlamıştı. İhtilâlden sonra kurulan konseyle teşkilât arasında yakın bir ilişki vardı. Yeni hükümet bütün partileri kapattığı halde (Eylül 1952) İhvân’ın çalışmalarına siyasî bir kuruluş olmadığı gerekçesiyle izin verdi. Ancak çok geçmeden Mısır’ın yeniden inşası ve izlenecek temel politikalar konusunda darbecilerle, bir İslâm devleti arzulayan ve hükümetin İslâmî esaslara göre düzenlenmesini hedefleyen İhvân-ı Müslimîn arasında görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Nihayet İhvân-ı Müslimîn’in Nizâmü’l-hâss’ın hükümet programına alınmasını istemesi üzerine ilişkiler kopma noktasına geldi. 15 Ocak 1954 tarihinde yayımlanan bakanlar kurulu kararıyla teşkilât siyasî parti kabul edilerek kapatıldı; ayrıca kurulu düzeni yıkma ve İngilizler’le gizli görüşmeler yapma gibi suçlamalarda bulunularak başkanı ile birçok önde gelen mensubu tutuklandı ve aleyhinde yıpratıcı bir neşriyat başlatıldı. İhtilâl konseyindeki ihtilâfların şiddetlenmesi ve General Muhammed Necîb’in 25 Şubat 1954’te -kendisinin haberi olmadan- istifa ettiğinin açıklanması üzerine onu destekleyen halk İhvân-ı Müslimîn’in önderliğinde protestolara başladı ve sonunda tekrar bakanlar kuruluna ve ihtilâl konseyine başkan olarak dönmesini sağladı. Bu olayların arkasından tutuklu bulunan teşkilâtın başkanı ile üyeleri serbest bırakıldı ve ihtilâl konseyi teşkilâta yönelik uygulamalarından dolayı özür diledi. Parlamenter sisteme geçiş ilân edilince basındaki sansür kaldırıldı ve hürriyetler geri verildi. Bütün bu gelişmeleri memnuniyetle karşılayan İhvân-ı Müslimîn, haftalık el-İḫvânü’l-müslimûn gazetesini Mayıs 1954’te yeniden yayımlamaya başladı; ancak gazete 12. sayısından sonra tekrar kapatıldı. 
 
26 Ekim 1954’te Cemal Abdünnâsır’a başarısız bir suikast teşebbüsünde bulunulması İhvân-ı Müslimîn’in tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturur. Her ne kadar bunun bir tertip olduğu sonradan ortaya çıktıysa da suikasttan sorumlu tutulan teşkilât kanun dışı ilân edildi ve binlerce mensubu tutuklandı; 4 Aralık 1954’te yedi lideri idam cezasına çarptırıldı ve bazı İslâm devletlerinin ricası üzerine başkan Hasan el-Hudeybî’nin cezası müebbet hapse çevrilmekle birlikte diğerleri idam edildi (9 Aralık 1954). Cezaevlerindeki tutuklu üyelere ağır işkenceler yapıldı; Ekim 1954’ten 1955’in başına kadar yirmi yedi kişi işkenceden ölürken Haziran 1957’de yirmi iki kişi görevlilerin üzerlerine açtığı yaylım ateşinden öldü. İhvân-ı Müslimîn bu tarihten sonra faaliyetlerini yer altına kaydırdı. 1965 yılının ilk aylarında tutukluların çoğu şartlı tahliyeyle veya sağlık durumlarının bozulması gibi sebeplerle serbest bırakıldı. Fakat aynı yılın ağustos ayında daha geniş çaplı bir tutuklama faaliyeti başlatıldı; aralarında yüzlerce kadın ve genç kızın da bulunduğu tutukluların sayısı 20.000’i aştı. Yargılama sonunda yedi kişinin idamına, 100’den fazlasının da değişik sürelerde hapsedilmelerine karar verildi. İdam cezasına çarptırılanlardan bir kısmının cezası müebbet hapse çevrilirken Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân adlı tefsirin müellifi Seyyid Kutub ile Yûsuf Hevvâş ve Abdülfettâh İsmâil’in cezaları 29 Ağustos 1966’da infaz edildi. 
 
Cemal Abdünnâsır’ın ölümünden (28 Eylül 1970) sonra yerine seçilen Enver Sedat, hapisteki İhvân-ı Müslimîn mensuplarını kademeli olarak serbest bıraktı ve 1970-1978 arasında barış içinde bir dönem geçirildi. 15 Ekim 1971’de serbest bırakılan Hasan el-Hudeybî’nin ölümü üzerine (8 Kasım 1973) teşkilâtın liderliği Ömer et-Tilimsânî’ye geçti. Yasal bir örgüt sayılmamasına rağmen İhvân-ı Müslimîn, eskisi gibi davet faaliyetlerine girişerek Temmuz 1976’da ed-Daʿve adlı dergiyi tekrar yayımlamaya başladı. Bu dergide birçok meseleyle ilgili görüşler açıklanıyor, özellikle teşkilâtın resmen tanınması, şer‘î düzene geçilmesi, Enver Sedat’ın 1979’da İsrail’le imzaladığı barış antlaşması ve İsrail’in devlet olarak tanınıp Kahire’de elçilik açmasının reddedilmesi gibi konularda yayım yapılıyordu. 1978-1981 döneminde İhvân-ı Müslimîn ile Mısır hükümeti arasındaki ilişkileri İran İslâm Devrimi ve Mısır-İsrail Barış Antlaşması etkiledi. ed-Daʿve dergisi 1 Eylül 1981’de hükümet tarafından kapatıldı. Bu arada tutuklanan Ömer et-Tilimsânî, Hüsnü Mübârek iş başına geldikten sonra serbest bırakıldı (6 Ekim 1981). Onun döneminde daha çok siyasî faaliyetlere yönelen İhvân-ı Müslimîn tek başına seçimlere katılmasına izin verilmediği için 1984 seçimlerinde yeni kurulan Vefd Partisi’yle iş birliğine gitti ve parlamentoya altı milletvekili gönderdi. Tilimsânî Mayıs 1986’da vefat etti. Tilimsânî’nin yerine getirilen Muhammed Hâmid Ebü’n-Nasr’ın Amel ve Ahrâr partilerinin şemsiyesi altında katıldığı 1987 seçiminde bu sayıyı otuz altıya çıkaran teşkilât 1990’da ise sağlıklı yapılmadığı iddiası ile seçimlere katılmadı. 
 
İhvân-ı Müslimîn, 1990’lı yılların ortalarına gelindiğinde özellikle öğrenci ve meslek kuruluşlarındaki etkinliğiyle rejimi endişelendirecek derecede güçlendi. Ocak 1995’te teröristlerle bağlantılarının bulunduğu ileri sürülerek önde gelen liderlerinin tutuklanmasıyla birlikte teşkilâtın rejimle olan ilişkileri iyice gerildi. Kasım 1995’te Kahire’deki büroları kapatıldı ve birçok mensubu hakkında askerî mahkemede ağır cezalar içeren mahkûmiyet kararları verildi; ayrıca 29 Kasım 1995’te yapılan seçimlere katılması da engellendi. Muhammed Hâmid Ebü’n-Nasr’ın 20 Ocak 1996’da vefatının arkasından yerine Mustafa Meşhûr seçildi ve alınan bir kararla başkanlık görev süresi hayat boyu olmaktan çıkarılarak tekrar seçilebilmek kaydıyla altı yıl ile sınırlandı. 
 
Teşkilâtın çalışması ve idarî yapısı bir kuruluş yasası ve bunu açıklayan iç tüzük ile düzenlenmiştir. En yüksek organ olan Genel Şûra Meclisi, Kahire’deki üçüncü toplantısında (1935) İhvân-ı Müslimîn Nizamnâmesi’ni onaylamış, bu nizamnâme 1945 yılında değişikliğe uğrayıp Ḳānûnü’n-niẓâmi’l-esâsî li-heyʾeti’l-İḫvâni’l-müslimîn el-ʿâmme adıyla yayımlanmış, daha sonra da çeşitli tarihlerde yine bazı değişiklikler geçirmiştir. Kuruluş yasasının maddelerini açıklayan iç tüzük 2 Kasım 1951 tarihinde neşredilmiştir. Kuruluş yasasında 1945 yılında yapılan değişikliğe göre teşkilâta üyelik iki kademeli olarak belirlenmiştir: Aday üye ve görevli üye. Altı aylık bir sürede üyelik liyakatini ispatlamak durumunda olan aday üyenin bu tarihten sonra bağlılık yemini etmesine ve böylece teşkilâtın görevli üyeleri arasına katılmasına izin verilir. Genel kurallara göre üyelik şartları on sekiz yaşını doldurmak, iyi hal ve güzel ahlâk sahibi olmak, İhvân düşüncesini iyice anlamak, her an verilecek görevleri yerine getirmeye hazır beklemek ve her ay aidat ödeyerek teşkilâta maddî katkıda bulunmaktır. 
 
Başlıca idarî organlar şunlardır: 1. el-Mürşidü’l-âm (genel başkan). 2. Mektebü’l-irşâdi’l-âm (genel irşad bürosu). En yüksek idarî makam olup davetin icraatını denetler, teşkilâtın siyasetine ve idaresine yön verir. 3. el-Hey’etü’t-te’sîsiyye (kurucu heyet). Genel şûra meclisini oluşturur ve aynı zamanda irşad bürosunun genel meclisi sayılır. Teşkilâtın kadınlar kolunu temsil eden Firku’l-ahavâti’l-müslimât adındaki komisyon ilk defa 1932’de toplanmış ve 26 Nisan 1933 tarihinde iç tüzüğünü yayımlamıştır. 1948 yılında kapatılmadan önce elli şubede kayıtlı 5000 üyesi bulunuyordu; 1954 yılında ise şubelerinin sayısı 250’yi aştı. 1951’de kadınlar kolu için yeni bir tüzük yayımlanarak eğitim, sağlık ve diğer sosyal faaliyetlere kadınların daha aktif biçimde katılmaları sağlandı. Mektebetü’l-irşâdi’l-âmm’e kadınlar kolu dışında öğrenciler, işçiler, çiftçiler, İslâm âlemiyle iletişim bölümleriyle malî işler komisyonu ve siyasî komisyon bağlıdır. 
 
Teşkilâtın Mısır’daki ve diğer ülkelerdeki idarî yapısı birbirinden bağımsız olarak gelişmekle birlikte Mısır dışındaki İhvân’ın en yüksek yöneticisine “el-murâkıbü’l-âm” denilmekte ve bu da onun hiyerarşik olarak el-mürşidü’l-âmdan daha alt bir kademede olduğu intibaını uyandırmaktadır. 
 
İhvân-ı Müslimîn siyasî, ilmî, sportif, kültürel ve sosyal alanlarda faaliyet gösteren çok yönlü bir teşkilât olarak gelişmiştir. İçeride idarenin ıslahını, dışarıda İslâm ülkelerinin diğer ülkelerle olan mevcut ilişkilerinin düzenlenmesini savunmuştur. Kurucusu Hasan el-Bennâ’nın benimsediği toplumu ve devleti ıslah metodu kapsayıcı olmak özelliği ile temayüz etmiştir. Islah programlarının fert, aile, toplum, devlet ve bütün bir beşeriyeti içine almasına önem verilmiştir. 
 
1928-1938 yılları arasındaki ilk on yılda İhvân-ı Müslimîn bütün faaliyetlerini dersler, konferanslar, hutbeler ve törenler vasıtasıyla ideolojisini tanıtmak ve toplum arasında yaymak konusunda yoğunlaştırmıştır. Bu maksatla seyahatler ve kamplar düzenlenmiş, risâle ve gazeteler yayımlanmıştır. Teşkilâtın çıkardığı günlük, haftalık ve aylık yayınlardan en önemlileri resmî organ olan ve çeşitli dönemlerde günlük, haftalık ve on beş günlük olarak yayımlanan el-İḫvânü’l-müslimûn gazetesi ve aynı adı taşıyan dergi ile eş-Şihâb, el-Keşkûl, et-Teʿârüf, eş-Şuʿâʾ, en-Neẕîr, el-Mebâḥis̱, ed-Daʿve, Menzilü’l-vahiy, Minberü’ş-Şarḳ, el-Müslimûn ve el-Menâr dergileriydi. 
 
İhvân-ı Müslimîn aynı zamanda iktisadî, içtimaî ve siyasî alanlardaki faaliyetlere de önem vermiş, Eğitim alanında İslâm kültürünün öğretildiği en önemli merkezlerden olan Ezher’in ıslah edilmesini, okullarda ve üniversitelerdeki ders programlarının yeniden düzenlenmesini önermiştir. Bu arada anayasayı ve parlamenter sistemi bazı şerhlerle kabul ettiğini açıklayarak ümmeti bölmekte olan particiliğin ve bütün siyasî partilerin kaldırılmasını savunmuş, yabancıların kültürel, siyasî ve ekonomik baskılarından kurtulmak yolunda çaba harcamıştır. Ayrıca bütün Arap ve İslâm ülkelerinin tam bağımsızlığa kavuşması ve başka ülkelerde yaşayan müslümanlara azınlık haklarının tanınması için çalışmıştır. Filistin’de İngiliz manda yönetimine karşı sürdürülen mücadeleye destek olan İhvân-ı Müslimîn, 1937 yılında İngiltere tarafından teklif edilen Filistin’in taksim tezini reddetmiştir. Diğer taraftan İslâm dünyasının meseleleriyle de yakından ilgilenmiş, Mısır dışındaki müslümanların meselelerine eğilip onlara çeşitli konularda destek vermiştir. 
 
İslam Ansiklopedisi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.