Sosyal Medya

Güncel

Abdullah Yıldız: İkiyüzlü Kindarlara Dikkat!

Abdullah Yıldız- Yeni Akit



Yüce Rabbimiz Âl-i İmrân sûresinin 118-120. âyetlerinde İslâm’a ve Müslümanlara karşı kin ve nefret besletip kötülük etmekten de geri durmayan ama onların desteğini almak için inanmış numarası yapan ikiyüzlü tiplerin tuzaklarına dikkat çeker:
 
“Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların ağızlarından kin/nefret taşmaktadır; kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Gerçekten size delilleri açıklamışızdır, eğer düşünüyorsanız!
 
Size gelince, bakın siz onları seviyorsunuz, ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın tamamına inanıyorsunuz; onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” diyorlar; yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün!” Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir.
 
Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, ama başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.”
 
Diyanet’in “Kur’ân Yolu” tefsirinde bu âyetler (özetle) şöyle yorumlanır:
 
Medine’de münafıklar (gerçekte inkârcı olan ikiyüzlüler) görünüşte dost gibi davransalar da her fırsatta müminlerin aleyhine çaba harcıyorlar, özellikle Hz. Peygamber’in (s.a) askerî planları hakkında Müslümanlardan edindikleri bilgileri müşriklere ulaştırıyorlardı. Bu sebeple yüce Allah kâfirlerle münafıklara karşı müminleri uyararak onlardan sırlarını söyleyecek kadar samimi dostlar edinmemelerini, onlara karşı ihtiyatlı davranmalarını, gerçekte düşman oldukları halde dost görünenlere sırlarını açmamalarını emretti.
 
Kur’ân-ı Kerîm, birçok âyette müminlerin birbirlerinin dostu ve kardeşi olduklarını (Hucurât 49/10), bunların dışındakilerin ise, Müslümanların hayatî önem taşıyan sırlarını öğrenecek derecede dostları olamayacaklarını ifade buyurmuştur (Nisâ 4/144; Mâide 5/51). Çünkü genellikle onlar birbirlerinin dostu, müminlerin ise düşmanıdırlar... 
 
Bu âyetlerde Müslüman olmayanları sırdaş edinmeme buyruğunun gerekçeleri açıklanmıştır: 
 
a) Müslümanlardan olmayanların sürekli olarak müminler aleyhinde çalışmaları, onlara zarar vermeleri ve içlerinde fesat çıkarmaya gayret etmeleri; 
 
b) Müminlerin sıkıntıya düşmelerinden memnun olmaları; 
 
c) Müminlerin aleyhinde sürekli olarak propaganda yapmaları ve onlara karşı içlerindekini beslemeleri; 
 
d) İnançları gereği müminler, herkesin –bu arada kâfirlerin ve münafıkların dahi– iyiliğini istedikleri, onların hukukunu gözettikleri ve onlara sevgiyle yaklaştıkları halde onların müminleri sevmemeleri ve haklarında iyi davranmamaları; 
 
e) Müminler ilâhî kitapların tamamına inandıkları ve bu kitapların mensuplarına saygılı davrandıkları halde kâfirlerin Kur’an’a inanmamaları, münafıkların da Müslümanlara karşı ikiyüzlü davranmaları, görünüşte Müslüman olduklarını söyleyip gerçekte inanmamış olmaları ve inananlara karşı kin gütmeleri; 
 
f) Kâfirlerin ve münafıkların, müminlerin birlik ve beraberliklerine, başarılarına, zaferlerine ve refahlarına üzülmeleri; başarısızlıklarına, yenilgi, hastalık ve benzeri sıkıntılarına sevinmeleri.
 
119. âyetin ilk cümlesini bazı müfessirler şöyle de anlar: Siz onları seversiniz, yani onların Müslüman olmalarını istersiniz. Çünkü İslâm her şeyden hayırlıdır. Oysa onlar sizi sevmezler, yani sizin kâfir olmanızı isterler, kâfir olmak ise her şeyden kötüdür. 
 
“Yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırırlar” cümlesi münafıkların müminlere karşı besledikleri kin ve nefretin şiddetini ifade eder. Bu sebeple onların görünüşte “inandık” demelerine ve sahte dostluk göstermelerine aldanmamak gerekir.
 
Şüphesiz ki mümin olmayanları sırdaş edinme yasağı, onlarla iyi geçinmemek anlamına gelmez. Toplum ve devletin emniyet ve selâmeti bakımından devlet sırlarını onlara verecek derecede kendileriyle samimi olmak veya devletin sırlarını ya da çıkarlarını alâkadar eden önemli görevleri onlara teslim etmek sakıncalı olmakla birlikte, onlarla beşerî ilişkilerin iyi yürütülmesinde bir sakınca yoktur. Kur’an Müslümanlara karşı düşmanca tavır almayan gayrimüslimlerle beşerî ilişkilerin iyi yürütülmesini, gerektiğinde onlara iyilik edilmesini, haklarında adaletli davranılmasını tavsiye etmekte ve böyle yapanları yüce Allah’ın sevdiğini bildirmektedir (Mümtehine 60/8). Samimi dost edinilmeleri yasaklananlar ancak İslâm’a ve Müslümanlara karşı düşmanca tavır alanlar, onlarla savaşmak ve onları yurtlarından çıkarmak için birbirlerine destek verenlerdir. Bunlarla dostluk bağları kuranları yüce Allah zalimler olarak niteler (bk. Mümtehine 60/9).
 
120. âyette, kâfirlerin ve münafıkların Müslümanların en küçük başarılarına, birlik, beraberlik ve refahlarına tahammül edemedikleri; müminlerin başına gelecek kötülük ve sıkıntılara sevindikleri bildirilmiş; onların bu menfi tutumlarına rağmen Müslümanlara sabırlı olmaları, onlarla samimi dost olmaktan kaçınmaları, ancak onların hukukunu çiğnemekten de sakınmaları tavsiye edilmiştir. Zira bu davranış düşmanlıkların ortadan kalkmasına, dostlukların gelişmesine sebep olur. Nitekim Fussilet/34. âyette, “Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” buyurulur. Âyette, bu tedbirler alındığı takdirde onların tuzaklarının müminlere hiçbir zarar vermeyeceğine dikkat çekilir. Allah’ın onların yaptıklarını hem bilgisiyle hem de kudretiyle kuşatmış olduğunun belirtilmesi, onların, Allah’ın bilgisi dışında ve izni olmadan hiçbir şey yapamayacaklarını ifade eder (1/659-661).
 
Mesajları bugün inmiş gibi dipdiri olan Kur’ân-ı Kerim’in «hayat verici» (Enfal 8/24) buyruklarına göre hareket eden müminlere selâm olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.