Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

George Orwell: Varsayalım Hitler planlarını uygulamaya koydu

Avrupa'da sağ milliyetçiliğin yoğun bir biçimde arttığı günümüzde George Orwell'in bir aydın namusuyla Hitler'in yükselişine karşı Avrupalıları uyardığı yazısını Düşüne Mektebi okurunun dikkatine sunuyoruz.



Hitler’in Mein Kampf [Kavgam]’ının Hurst and Blackett [yayınevi -ç.n] tarafından tam haliyle ve Hitler yanlısı bir editoryal sunumla basımının üzerinden sadece bir yıl geçmiÅŸ olması zamanın nasıl hızla aktığının bir iÅŸareti olsa gerek. Kitaptaki önsöz ve notlardan çevirmenin niyetinin kitabın gaddarlığını örtmek ve Hitler’i mümkün olduÄŸunca iyi ve yumuÅŸak göstermek olduÄŸu açık olarak anlaşılıyor. O tarihte Hitler hâlâ saygın biriydi. Alman iÅŸçi hareketini ezmiÅŸti ve mülk sahibi sınıflar, bu nedenle O’nu, yapacağı her ÅŸey için affetmeye fazlasıyla istekliydi. SaÄŸ ve Sol, Nasyonal Sosyalizm’in sadece muhafazakârlığın bir baÅŸka sürümü olduÄŸu sığ düÅŸüncesinde hemfikirdi.
 
Sonra birdenbire Hitler’in o kadar da saygın olmadığı ortaya çıkıverdi. Bunun bir sonucu da Hurst and Blackett’in kitabı hemen yeni bir kapakla kaplayıp üzerine tüm kazancın Kızılhaç’a bağışlanacağını yazması oldu. Fakat aslında Mein Kampf [Kavgam]’ın kendisi bize Hitler’in hedef ve fikirlerinde gerçek bir deÄŸiÅŸiklik olduÄŸuna inanmamızı zorlaÅŸtıracak bir çok kanıtı sunmakta. Birisi O’nun bir yıl önceki konuÅŸmaları ile on beÅŸ yıl öncekileri karşılaÅŸtırsa, zihninin katılığı ve dünyaya bakışının hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸ olması gerçeÄŸi karşısında ÅŸaÅŸakalır. Bu, siyasetten ve güç mücadelesindeki geçici manevralardan pekte etkilenmeyecek, saplantılı birinin fikri sabiti. Hitler’in kendi zihninde Rus-Alman Paktı muhtemelen zaman çizelgesindeki küçük bir deÄŸiÅŸikliÄŸi temsil ediyor. Mein Kampf [Kavgam]’da yer alan plan önce Rusya’nın ezilmesiydi, ardından da Ä°ngiltere’nin ezileceÄŸi ima ediliyordu. Åžimdi “ortaya da çıktığı üzere” Ä°ngiltere’nin halli öne alındı çünkü bu ikili arasında Rusya rüÅŸvete daha kolay gelecek bir ülkeydi. Ama Ä°ngiltere aradan çıktıktan sonra Rusya’nın da sırası gelecek. Hitler’in meseleyi bu ÅŸekilde gördüÄŸü çok açık. Ä°ÅŸlerin planlandığı gibi yürüyüp yürümeyeceÄŸi de tabii ayrı bir konu.
 
Varsayalım Hitler planlarını uygulamaya koydu. Hayalini kurduÄŸu ÅŸey, yüzyıllar boyu sürecek, içinde 250 Milyon Alman’ın yaÅŸadığı (neredeyse Afganistan sınırlarına dayanmış), içinde genç erkeklerin savaÅŸ için eÄŸitiminden ve ölüme gönderilmek için sürekli yeniden üretiminden baÅŸka bir ÅŸeyin olmadığı, korkunç ve beyinsiz bir imparatorluk. Peki, nasıl oldu da böylesine korkunç bir düÅŸünce bu kadar rahat kabul gördü? Kolaylıkla, kariyerinin belli bir anında, O’nda, Sosyalist ve Komünistleri ezecek adamı gören sanayicilerin finansmanı sayesinde, denebilir. Lakin Hitler gerçekten var olan bir harekete ve kitleye hitap ediyor olmasaydı bu beyler O’na arka çıkmazlardı. Evet, Almanya’da durumun, yedi milyon iÅŸsizle, demagogların lehine olacağı besbelliydi ama Hitler rakiplerine karşı yine de kazanamazdı tabii eÄŸer o Kampf [Kavgas]ı olmasaydı ―kaldı ki konuÅŸmalarından birine tanık olan da kuÅŸkusuz bu konuÅŸmanın ağırlığıyla ezilirdi. Gerçek ÅŸu ki O’nda insanları derinden etkileyen bir ÅŸey var. O’nun sadece fotoÄŸrafını gören biri de benzer ÅŸeyler hisseder, özellikle Hurst and Blackett’in bastığı kitabın kapağındaki Hitler’i kahverengi gömlekli günlerindeki haliyle gösteren fotoÄŸrafı tavsiye ederim.
 
Dokunaklı, köpeÄŸi andıran bir surat; dayanılması zor hataların acısını çeken bir adamın yüzü. Sayısız defalar resmedilmiÅŸ olan çarmıha gerilen Ä°sa portresinin, biraz daha erkeksi bir ifadeyle, reprodüksiyonu. Hitler’in de kendisini böyle gördüÄŸüne pek kuÅŸku olmasa gerek. Kainata karşı kininin baÅŸlangıcı ya da kiÅŸisel nedeni hakkında tahminlerde bulunulabilinir elbette ama nedeni her neyse, o kin orada duruyor. O maÄŸdur, o kurban, o kayalara zincirlenmiÅŸ Prometeus; O yenilmesi imkansız canavarlarla tek kolla çarpışırken acı çeken kahraman. ÖldürdüÄŸü bir fare bile olsa, O, onu bir ejderhaya dönüÅŸtürerek pazarlamayı beceriyor. Onu gören biri, Napoleon’da olduÄŸu gibi, onun kaderine karşı savaÅŸan biri olduÄŸunu hisseder; kazanamayacak ama yine de bir ÅŸekilde bu savaşı vermeyi hak eden biri hissi. Böyle bir görüntünün cazibesi tabii çok yüksek. Filmlerin yarısı bu tema üzerine çekiliyor.
 
O, hayata dair hedonist yaklaşımdaki yanlışı da fark etti. Son savaÅŸtan bu yana neredeyse tüm Batı düÅŸüncesi, “ilerici” olanların kesinlikle tümü, örtük bir biçimde insanın acıdan kaçınmak, rahatlık ve güvenlik ötesinde bir ÅŸey istemeyeceÄŸini varsaydı. Bu görüÅŸe göre örneÄŸin, yurtseverliÄŸe ve askeri erdemlere hayatta yer yoktu. Çocuklarını oyuncak askerle oynarken gören bir sosyalist genellikle üzülür ama oyuncak askerin yerine ne koyacağını bulamaz; oyuncak pasifistler [barış yanlıları] maalesef pek iÅŸe yaramayacaktır. Hitler, neÅŸeye zaten pek yer olmayan zihninde insanoÄŸlunun sadece konfor, emniyet, kısa çalışma saatleri, temizlik, doÄŸum kontrolü ve sürekli saÄŸduyu istemediÄŸini güçlü bir biçimde hissediyordu; Onların aynı zamanda, en azından ara sıra mücadele, acı, infaz davulları, bayraklar ve sadakat törenleri istediklerini biliyordu.
 
Fakat FaÅŸizm ve Nazizm psikolojik olarak hayatın hedonist kavranışlarından çok daha ses getiricidirler. Aynı ÅŸey muhtemelen Stalin’in askerileÅŸtirilmiÅŸ sürümü içinde doÄŸrudur. Her üç diktatörde güçlerini halk üzerine yıktıkları tahammül edilmesi zor yük sayesinde geniÅŸlettiler. Halbuki sosyalizm ve hatta gönülsüz bir ÅŸekilde olsa da kapitalizm insanlara “Ben size keyifli bir hayat teklif ediyorum,” dedi. Hitler ise onlara “Ben size mücadele, tehlike ve ölüm teklif ediyorum,” dedi. Sonuç olarak tüm ulus onun önünde diz çöktü. Belki bir süre sonra, önceki savaÅŸtan sonra olduÄŸu gibi,bundan sıkılacak ve fikirlerini deÄŸiÅŸtirecekler. Birkaç yıl sürecek katliamlar ve açlığın ardından “Mümkün olduÄŸu kadar fazla kimseye mümkün olduÄŸu kadar fazla mutluluk,” iyi bir slogan olabilir ama ÅŸu anda kazanan slogan “Korku dolu bir son, sonu gelmeyen bir korkudan iyidir.” Åžimdi üzerine bu iki alternatifi yazıp parayı havaya atan adamla savaşıyoruz ve onun duygusal cazibesini hafife almamalıyız.
 
Çeviren, Haldun Ünal (çeviri Mesele Dergisi‘nin Ocak 2015 sayısında yer almıştır.)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.