Güncel
Erol Göka: Modernleşelim ama kendimizi heder etmeden!
Erol Göka - Yeni Şafak
Devlet ve toplum olarak kendimize özgü bir modernleÅŸme çabası sürdürüyoruz. Aksamalar, tökezlemeler oluyor ama kervan yoluna devam ediyor. Modern yaÅŸama ve düÅŸünme tarzı bizi de epey zamandır etkisi altına aldı. Modern hayatın vakumu hepimizi içine çekiyor, modernliÄŸin hem saÄŸladığı imkanlarla hem karşımıza çıkardığı sorunlarla biz de yüz yüze geliyoruz. Evet, bu süreç bir yanıyla kaçınılmaz bir yanıyla da birçok sorun üretiyor hem modernliÄŸin bizatihi kendisinden hem de buradaki yapının uyum saÄŸlayamamasından kaynaklanan sorunlar... Kendine özgü modernleÅŸme çabamıza bir itirazımız yok ama bu süreçte bize ne olduÄŸunu, muhafaza etmemiz ÅŸart olan deÄŸer ve erdemlerin nasıl etkilendiÄŸini çok iyi düÅŸünmek, olanın bitenin hep farkında olmak ÅŸartıyla.
Yok yok “Batı’nın ilmini, fennini, teknolojisini alıp kendi ahlaki yapımıza sahip çıkalım” diyenlerden deÄŸilim. Zaten bu sözlerin edildiÄŸi zamanlardan bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Artık bilimin iÅŸleyiÅŸiyle, bilim-kültür iliÅŸkisiyle ilgili çok fazla bilgiye sahibiz. Bu arada teknolojinin sadece hayatı kolaylaÅŸtırıcı alet-edevattan ibaret olmayıp zihin biçimimize doÄŸrudan etki ettiÄŸini de artık biliyoruz. Modern zihnin olmazsa olmazlarında birisi, “kendi üzerine düÅŸünme” (self-reflection). Kanaatimce modernliÄŸin en çok sahiplenmemiz gereken yanı da burası. Sadece insan-teki olarak kendimiz deÄŸil, modernliÄŸe sonradan ve baÅŸka bir inanç ve kültür havzasından katılan bir millet olarak da kendimiz üzerine düÅŸünmeyi elden bırakmamalıyız. Nereden gelip nereye gittiÄŸimizi, neyi alıp neyi verdiÄŸimizi, karşılıklı etkileÅŸimlerin sonucunda ortaya çıkan hasılayı ve ne yapmamız gerektiÄŸini mütemadiyen gündemde tutmalıyız.
1980 sonrasına tarihlenen, modernlik-sonrası (postmodern) denilen zamanlardan sonra bu farkındalık vazifemiz, iyice vazgeçilmez hale geldi, aciliyet kazandı. Bu süreci belirleyen biliÅŸim ve iletiÅŸim teknolojilerindeki devasa ilerlemeler nedeniyle yaÅŸanan deÄŸiÅŸimler ve özellikle insanın ontolojik doÄŸasının tehdit altında olması bizi buna mecbur bırakıyor. Bunun haricinde ise modernliÄŸin ekonomik alt-yapısını oluÅŸturan kapitalizmin artık üretimi deÄŸil tüketimi esas alması, daha fazla tüketime muvaffak olabilmek için her yolun mubah görülmesiyle alakalı büyük dertler var. Bu iki özellik, modernliÄŸin günümüzdeki hallerini önceki zamanlardan farklılaÅŸtırıyor, “teknomedyatik” hale getiriyor. Hayatımız ve zihnimiz teknolojik akıl tarafından belirlenirken yaÅŸama amacımız ve ideallerimiz reklamların, gösterinin, göstermenin ve tüketimin hegemonyasına giriyor.
Tüketim olgusu, hayatımızın her alanına sirayet etmiÅŸ vaziyette. YaÅŸadığımız topluma “tüketim toplumu” diyenler çok haklılar. Tüketim toplumunun ana karakteristiÄŸini metalaÅŸma, ÅŸeyleÅŸme oluÅŸturuyor. Ä°lk bakışta maddi bir deÄŸerle izahı mümkün olmayan duygu ve erdem gibi insan iliÅŸkisinin unsurları dahi “piyasa” baÄŸlamında deÄŸerlendirilmeye baÅŸlanıyor. Resim sanatı çok önceden piyasada yerini almıştı ÅŸimdi tüm sanatlar, kültürel deÄŸerler, ürünler ve ihtiyaçlar da büyük ölçüde pazar koÅŸullarında ÅŸekilleniyor… Piyasa aynı zamanda kimliÄŸimizin de inÅŸa olduÄŸu yer haline dönüÅŸüyor. Nasıl bir insan olduÄŸumuzu, kimliÄŸimizi, kiÅŸisel itibarımızı, seçeceÄŸimiz tüketim malzemelerine göre belirleyeceÄŸimize dair algı, zihinlerimize beton kalıp gibi dökülüyor. Biz ne kadar bu algıyı benimser, kendimizi tükettiÄŸimiz ürünlerle tanımladığımızı düÅŸünür, bunu sergilemeye kalkarsak o ölçüde tüketim toplumu, aynı zamanda gösteri toplumu haline geliyor. Elbette dünyanın her yerinde düÅŸünce ve sanat alanında, akademide, siyasette kötü gidiÅŸin bilincinde olan, basiret ve feraset sahibi, mutlaka bir ÅŸeyler yapılması gerektiÄŸine inanan saÄŸduyulu insanlar var ama maalesef sayıları da güçleri de gün geçtikçe azalıyor.
Bu köÅŸede biliÅŸim teknolojileri ve sanallık karşısında ortaya çıkabilecek tehlikeler konusunda düÅŸüncelerimizi sık sık aktarmaya çalışıyoruz. “Ä°nternet ve Psikolojimiz: Teknomedyatik Dünyada Ä°nsan” (Kapı Yayınları) kitabımız, böyle bir düÅŸüncenin ürünü olarak ortaya çıktı. Yine aynı ÅŸekilde tüketim toplumunun neme nem özellikler taşıdığı hakkında da elimizden geldiÄŸince yazmaya inançlarımızdan kaynaklanan bakışımızın bu toplumla çeliÅŸen yanlarını göstermeye, uyarılarda bulunmaya gayret ediyoruz. Ä°nanıyoruz ki, böyle bir dünyada hayatı daha ziyade ahiret eksenli düÅŸünen, insanı ve aileyi önemseyen, merhamet, tevazu, paylaÅŸma ve kanaatkarlık gibi erdemlere sahip olan Müslümanlar hala bir umudun, alternatifin taşıyıcısı olabilirler. Elbette bu niteliklerinin kıymetini bilmek ve onları hayata geçirmek için çabalamak ÅŸartıyla... Bunun için de dünya hayatı ile aramıza eleÅŸtirel bir mesafe koymak, teknomedyatik dünyanın ayartmalarına karşı hazırlıklı olmak gerekiyor.
Henüz yorum yapılmamış.