Özel / Analiz Haber
Sezai Karakoç: Şu anda İslam âlemi neyi yaşıyor?
Yazar, şair ve Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, İstanbul İl Merkezinde yapılan bayramlaşma toplantısında bir konuşma yaptı. İşte bu konuşmanın tam metni:
“Allah’a hamdler olsun. Bir Ramazanı tamamladık, orucumuzu tuttuk, vazifemizi yerine getirdik. Oruç, doÄŸrudan doÄŸruya karşılıksız, yalnız Allah’ın rızasına yönelik bir ibadettir. Ve bu bakımdan insanoÄŸlu için manevi bir deÄŸere, hazineye kavuÅŸmaktır oruç. Oruç aynı zamanda bir ibadetler bütünüdür. Namazlar kılınır, zekâtlar verilir, birlikte iftar yapılarak dostluklar pekiÅŸtirilir. Yani bütünüyle saymakla bitmeyecek kadar biz Müslümanlara insanlığa yakışır hasletler getiren bir ay, bir dönem ve bir süreçtir oruç. Bu bakımdan hiçbir din mensubunun malik olmadığı Allah’ın bir nimetidir. Sadece ferdi yani bir kiÅŸiye ait bir hadise deÄŸildir, bir topluma hatta bir millete, Ä°slam milletinin tümüne ait bir kaynaÅŸma, birleÅŸme, uyanma ve diriliÅŸ sürecidir oruç. Bu bakımdan her yıl gelerek Ä°slam âlemini yeniden dirilten oruca neler borçlu olduÄŸumuzu ne kadar düÅŸünsek azdır. 1400 yıl hatta daha da fazla oldu. Her yıl gelerek Ä°slam milletini yeniden kendini muhasebeye çekme, düÅŸünme, en metafizik konudan en güncel konuya kadar bizi düÅŸündürme ayı olarak oruç bu sene de benim müÅŸahedem ve hislerimle diyebilirim ki, her yıl gibi her yıldan daha fazla Ä°slam âlemini etkilemiÅŸ, onu duygulandırmış, uyandırmış ve düÅŸündürmüÅŸtür. Oruç ayını idrak ettik, tamamladık. Åžimdi onun bayramını yapıyoruz. Hepinizin bayramı mübarek olsun!
Ä°slam bir yanıyla da yani psikolojik cephesiyle olsun, sosyolojik ve tarihi cepheleriyle olsun, aslında bir DiriliÅŸ hareketidir. Ä°nsanın, insan ruhunun DiriliÅŸi hareketidir. Onun için biz DiriliÅŸ hareketini baÅŸlattığımız zaman ona bu ismi verdik. Çünkü bu Ä°slam’dan geliyor, Kur’an-ı Kerim’i bu gözle okursanız, içinde hep diriliÅŸi görürsünüz. Mesnevi okursanız, içinde hep diriliÅŸ görülür. Çünkü mesele ÅŸudur: Allah bizi yarattı ve bize bir bilinç verdi, ÅŸuur verdi. Ama insanoÄŸlu alışkanlıklar sebebiyle bir dalgınlığa düÅŸer ve bu bilinci bir nevi kaybeder. Yani her an bilinçli olması gerektiÄŸi halde bu bilinç, alışkanlık sebebiyle sanki sıradan bir duruma düÅŸmüÅŸ olur. Onun için tasavvufta da her nefeste Allah derken tekrar o bilinci, diriliÅŸ bilincini yakalamak isteriz. Bu bakımdan Ä°slam âlemi olsun, fert olarak Müslüman olsun, Ä°slam toplumu olsun, her zaman sahip olduÄŸu Ä°slamı, tam bir bilinçle yaÅŸaması için, bu bilinç, bu diriliÅŸ ÅŸuurunu kaybetmemesi gerekir. Bunu kaybettiÄŸi zaman, din sıradan bir alışkanlık haline dönüÅŸtüÄŸü vakit, zaman içinde onu kaybeder. Onun gereÄŸini yerine getiremez ve tarihte de bu böyle olmuÅŸtur. GeçmiÅŸte kayıplarımızın sebebi diriliÅŸ ÅŸuurunu kaybetmemizdir. Bu bakımdan Ramazan geldi tekrar bizi uyandırdı, diriltti. DiriliÅŸ mevsimi, diriliÅŸ çağı geldi. Bunu düÅŸünerek, yeniden zamanımızı diri olarak yaÅŸamak, bir Müslümanın zamanını hep diri olarak, ruhen, manen diri olarak yaÅŸaması için gereken bilince kavuÅŸup onu bir daha kaybetmememiz lazım. Bu bakımdan her birimiz geçmiÅŸ zamanımızı düÅŸünmeliyiz. Müslümanların geçmiÅŸi neydi, neler oldu, neler bitti, kazançlarımız neydi? Nereden nereye geldik? Åžu anda neyi yaşıyoruz? Åžu anda Ä°slam âlemi neyi yaşıyor? Ve gelecek için umudumuz nedir? Bu üç zamanı bilinçli olarak düÅŸünmek ve deÄŸerlendirmek her Müslümanın borcu. Bunu kaybettiÄŸimiz zaman kazanacağımız bir ÅŸey kalmamış demektir. Asıl kaybedilmemesi gereken özellik budur.
Åžimdi, içinde bulunduÄŸumuz devre baktığımız zaman, Ä°slam âleminin iyi bir durumda, iç açıcı bir durumda olmadığını görüyoruz. Evet, her Müslüman ayrı ayrı aynı durumda olmayabilir. Ä°slamı iyi ve tam yaÅŸayan insan da olabilir. Ama toplum olarak ve Ä°slam dünyası olarak ki, biz ona Ä°slam milleti diyoruz. Çünkü Müslümanlar tek bir millettir. Ä°slam milleti bugün iyi bir döneminde deÄŸil, çok sancılı, çok acılı, çok ıstıraplı bir hayat içinde ve sıkıntılarını giderecek çarelerden adeta mahrum, meçhul bir geleceÄŸe doÄŸru gider görünümündedir. Bu durumda eÄŸer umudumuzu kaybedersek, iÅŸte en büyük felaket odur. Ä°çinde bulunduÄŸumuz durumdan daha kötüsü umudumuzu kaybetmektir. Åžartlar ne olursa olsun, içinde bulunduÄŸumuz durum ne kadar kötü olursa olsun umudumuzu kaybetmememiz lazım. Çünkü biz Müslümanız. Müslüman Allah’tan umut kesmeyen insandır. Allah her ÅŸeye kadirdir. En kötü ÅŸartlar içinde de olsak, hiçbir umut kalmamış da olsa Allah onu deÄŸiÅŸtirir ve bizim hayal bile edemeyeceÄŸimiz bir yere yine getirebilir. Onun için bizim hiçbir ÅŸart altında umudumuzu yitirmememiz gerekir. Umudunu yitiren artık her ÅŸeyi yitirmiÅŸtir. GeleceÄŸinde bir umut bulmayan insan, bugününü de, haysiyetini de, ÅŸerefini de kaybetmiÅŸtir. Onun için biz, her hal ve ÅŸartta umudumuzu kaybetmeyeceÄŸiz.
Ä°slam âlemi çok kötü durumda olabilir, yöneticileri beceremeyebilir, bir ÅŸeyler yapmayabilir, istediÄŸimiz vaziyeti göremeyebiliriz. DüÅŸman saldırmış, içimize girmiÅŸ, bizi birbirimize düÅŸürmüÅŸ olabilir. Hep öyledir zaten ÅŸu andaki durum. Ama bunlardan daha kötüsü, artık bir ümit kalmamıştır, bir ümit yoktur, ben en iyisi ÅŸu andaki duruma uyum saÄŸlayayım diye düÅŸünmek en kötüsüdür. Çünkü uyum saÄŸlanacak bir durum yoktur. Müslümanlar hür ve bağımsız olmalıdır. Hür ve bağımsız olmayan Müslümanın, gidip de baÅŸkasına tabi olan Müslümanın, görünüÅŸte durumu ne olursa olsun, isterse günde kırk defa namaz kılsın, o eÄŸer, Müslüman olmayanlara tabi ise, onların kendisine verdiÄŸi izinle bunu yapıyorsa, o makbul deÄŸildir. Bizim için hür ve bağımsız olarak, kendi irademiz ve kendi tercihimizle Müslüman olmalıyız ve onu öyle yaÅŸatmalıyız. BaÅŸkalarının, Müslüman olmayanların izni, müsaadesi veya siyasi veya ÅŸu sebeple bizim Müslümanlığımıza izin vermeleriyle eÄŸer biz Müslümanlığımızı devam ettiriyorsak, o Müslümanlık, Müslümanlık deÄŸildir. Çünkü, Müslüman hürdür, bağımsızdır, yalnız Allah’a tabidir. Müslüman teslim olmuÅŸ anlamına gelir yani Allah’a teslim olmuÅŸtur. Allah’a teslim olan baÅŸkasına teslim olmaz. BaÅŸka kullara, heveslere, ÅŸeytana, kendi nefsine de tabi olmaz. Bunu gayrimüslimler, Avrupalılar öyle zanneder, hani yumuÅŸaktır, yumuÅŸak baÅŸlıdır, teslim olmuÅŸtur. Ama Allah’tan baÅŸkasına teslim olmaz.
Bunun için bizim sanki sıfırdan baÅŸlıyor gibi, madem umut görünmüyor, Allahtan umudu kesemeyiz. Ona buna tabi olup, uyum saÄŸlama diye bir olay yoktur. O zaman biz sıfırdan baÅŸlıyormuÅŸuz gibi Ä°slam’ın gereÄŸini yeniden yerine getirmek ve yeniden, eskiden olduÄŸu gibi Ä°slam’ın gücünü, büyüklüÄŸünü, medeniyetini, ihya etmek, diriltmek zorundayız. 1960’tan itibaren ‘Ä°slamın DiriliÅŸi’ dedik. Bu rastgele söylenmiÅŸ bir ÅŸey deÄŸildir. Hatta o zaman bazıları dedi ki: “Ä°slam ölmüÅŸ mü ki, Ä°slam’ın diriliÅŸi diyor?” Eski DiriliÅŸ dergilerinde de, kitaplarımda da bu vardır. Burada Ä°slam’ın diriliÅŸi derken (Ä°slam elbette ebedidir, ölmez) Müslümanların ölmüÅŸ gibi bir duruma geldikleri kastediliyor. Ä°slam inancının, fikirlerinin deÄŸil, Müslümanların ruhen ölmüÅŸ gibi bir duruma geldiÄŸini, diriliÅŸe ermeleri gerektiÄŸini belirttik. Yani Ä°slam’ı ruhunda gerçeÄŸiyle yaÅŸaması lazımdır. Zaten gerçeÄŸiyle yaÅŸadığı zaman o dirilecektir.
Bunun geçmiÅŸle de baÄŸlantısı vardır. Mesela Ä°mam-ı Gazalî, bakmış, bir takım filozoflar çıkmış, insanlar onlardan etkileniyorlar, Ä°slam’ı neredeyse bırakacaklar. O zaman “Ä°slam Ä°limlerinin DiriliÅŸi” demek olan “Ä°hyau Ulumi’ddin”i yazmış. Yani din ilimlerinin, inançlarının, din bilgilerinin diriliÅŸinin nasıl olması gerektiÄŸini yazmış. Ä°ÅŸte diriliÅŸ böyle bir geçmiÅŸe, böyle bir köke sahiptir. Bundan hareketle Müslümanlar her zaman yeniden diriliÅŸe kavuÅŸabilirler. Bunu geçmiÅŸte yaptılar. MoÄŸollar geldi, taÅŸ üstünde taÅŸ bırakmadılar. Ä°slam âleminde o kadar ümitsiz bir durum olmuÅŸ ki, bir MoÄŸol askeri gelmiÅŸ, karşısında onsekiz kiÅŸi var. Hepsini tek tek öldürmüÅŸ, bir ÅŸey yapamamışlar ona. Neden? Çünkü, umutları kırık. Hâlbuki onsekizi birden hücum etse onu hemen devirirler. Fakat umutları kalmamış, MoÄŸol geldi mi her ÅŸey bitti, her ÅŸeyi yapar diye düÅŸünmüÅŸler.
Her zaman, en kötü durum, umudu kaybetmektir. Ondan sonra içlerinde bulunan bilinçli insanlar, yeniden, tekrar çalışarak o MoÄŸolları bile Müslüman yapmışlar ve hizmet ettirmiÅŸlerdir. Sonraki MoÄŸol devletleri Müslüman devletlerdir. Mevlana gibi ve daha diÄŸer büyüklerimiz, en umutsuz durumda çalışarak, yeniden diriliÅŸi saÄŸlamışlar, Ä°slam âlemi yeniden kendini bulmuÅŸ ve o MoÄŸollar da Müslüman olmuÅŸlar ve hizmet etmiÅŸlerdir.
Sonra, Haçlılar gelmiÅŸ Ä°slam âlemini hiçbir kural tanımadan kesmiÅŸler, biçmiÅŸler, öldürmüÅŸler. Evet, çok acı ÅŸeyler yaÅŸanmış. O kadar vahÅŸidirler ki, Kudüs’te Müslüman çocukları öldürüp, piÅŸirip yemiÅŸler. Bu bir iftira deÄŸil, yalan deÄŸil, tarihen sabittir. Bu kadar vahÅŸet görülmüÅŸ fakat yine Müslümanlar umutsuzluÄŸa kapılmamışlar. BirçoÄŸu kapılsa da tabii ki bazıları kapılmamış. Önderler, ÅŸuurlu olanlar, baÅŸlarımız, imamlarımız, büyüklerimiz o ÅŸartlarda dahi çalışarak, yeniden örgütlenip, çoÄŸalıp, bu Haçlıları da geldikleri yere göndermiÅŸlerdir. Ve onlar da öÄŸrendikleri bazı bilgilerle Avrupa medeniyetini yapmışlardır.
Åžimdi biz son bir fetret dönemini yaşıyoruz. Yüzyıldır, hatta daha fazla belki iki yüz yıl oldu. Ama son yüzyıl bilhassa son büyük Ä°slam devleti olan Osmanlı Devleti’nin bitiÅŸinin 100. yılını iÅŸte geçen yıl yaÅŸadık. Onun için ben diyorum ki; asıl siz 2018’i esas alın, 2023’e falan bakmayın. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı deÄŸil önemli olan, önemli olan 2018’de diriliÅŸin iÅŸaretini vermeliydik, vermeliyiz. Bir yıl önce, yüzyıl oldu Osmanlı Devleti batalı. Müslümanlar, onun yerine yine büyük bir Ä°slam devleti kurmalıydılar. Daha büyüÄŸünü, daha güçlüsünü her zaman kurmaya güçleri yeterdi. Yeter ki umutlarını yitirmesinler. Ama ne yazık ki düÅŸman, en büyük kötülüÄŸü insana yapar, önce umudunu kaybettirir.
Benim, “Kurt ve Lamba” diye bir yazım vardır. Bu bizzat dedem tarafından yaÅŸanmış bir olaydır: “Bir ara ahırda bir gürültü olmuÅŸ ve dedem bir lamba almış -o zaman petrol lambası vardı- lambayla ahıra bakmaya gitmiÅŸ. Bakmış ki bir kurt gelmiÅŸ, ahıra girmiÅŸ, tabii ki hayvanlar kaçıyorlar. Kurt, dedemi görünce dedeme deÄŸil elindeki lambaya saldırıyor, bir insan gibi lambaya üfürüyormuÅŸ, söndürmek için. Onu söndürdükten sonra iÅŸ kolay. Çünkü lamba söndükten sonra insanın gözü görmez ama kurdun gözü görür o karanlıkta. Önce lambayı söndürmeye çalışıyor.” Bunun gibi Batı gelmiÅŸ, önce lambamız olan Ä°slam’ı, inancımızı, Ä°slam’a baÄŸlılığımızı, güvenimizi, umudumuzu bize kaybettirir. Bin dereden su getirir, ÅŸunu yapar, bunu yapar ve umudumuzu kırar. Ondan sonra, kendisi gelmek ister. Müslümanları birbirine kırdırır, bugün yaptıkları gibi… Ä°ran’da, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Libya’da ve Ä°slam âleminin her tarafında bugün Müslümanları birbirine kırdırıyorlar. Efendim, Araplar Ä°ranlılar ile çarpışmalıymış, sana ne sen git kendin çarpış ırklarınla. Arap ile Ä°ranlıyı çarpıştıracak, siz Åžiisiniz onlar ise Vahabi. Sanki bizim dinimiz, bizim mezhebimizle ilgileri varmış gibi, sana ne, sen kimsin demesi lazım Müslümanların.
Benim bir problemim varsa ben hallederim, sen kimsin? Nereden geldin? Siz birbirinizi kırın, yok edin. Ben, sonra geleyim üzerine oturayım. Böyle bir durumda Müslümanlar da tabii ki umutsuzluÄŸa kapılıyor. Oysa en umutsuz bir zamanda bile umut vardır. Bunun misali de çok. Bu son dönemi söyleyeceÄŸim: Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni batırdılar ve Batılılar, Ä°slam âlemini iÅŸgal ettiler. Hiçbir ümit yok gibi bir durum oldu ve bu yüzden de maalesef Müslümanlar umutsuzluÄŸa kapıldıkları için uyum saÄŸlamaya çalıştılar. Kim iÅŸgal ettiyse onun memleketini güya onunla anlaÅŸacak, onunla uyum saÄŸlayacak. Halbu ki umut doÄŸar en ummadığımız zamanda. Allah size yardım gönderir. Yeter ki siz ÅŸuurunuzu kaybetmeyin, bilincinizi kaybetmeyin diyebilselerdi kendi kendilerine. En kötü ÅŸartlarda dahi o uyuÅŸmayı kabul etmezler ve yeniden ümit belirirdi. Nitekim Ä°kinci Dünya Savaşı Müslümanlar hiç beklemedikleri halde kendilerine büyük bir fırsat vermiÅŸtir. EÄŸer hazır olsalardı Ä°kinci Dünya Savaşı en büyük fırsattı. Nitekim yine de biraz faydalanıldı. Bir takım bağımsızlıklar falan elde edildi fakat o ÅŸuur kaybedildiÄŸi için gereÄŸince deÄŸerlendirilmedi. Hâlbuki eÄŸer o ÅŸuuru kaybetmeselerdi mesela Türkiye o zaman Suriye’yi, Irak’ı yeniden alırdı. On iki adayı gelin alın dediler zaten gidip almadık. Ä°slam âlemi yeniden dirilebilirdi. Fakat umudunu kaybettiÄŸi için böyle bir fırsatı kaçırdı. Nitekim Türkî Cumhuriyetler dediÄŸimiz bölge yani Türklerin bölgesi komünist Rusya’nın boyunduruÄŸu altındaydı. Hiçbir ümit yokmuÅŸ gibi bir durum vardı ama Allah yine lütfetti, komünizm çöktü, hepsi bağımsız kaldılar. Fakat o ÅŸuuru kaybettikleri için, o umudu yitirdikleri için bundan yararlanamadılar. Hâlbuki 1990 yılında bağımsız oldular. Hemen birleÅŸmeleri lazımdı, büyük bir Müslüman Türk devleti kurmaları lazımdı. Fakat bekliyorlar ki, Rusya tekrar dirilsin ve tek tek kendilerini alsın. Demek ki, bu son yüz yıl içinde bile iki büyük fırsat çıkmış ama yeterince deÄŸerlendirilememiÅŸ.
Åžimdi diyorum ki: Yine büyük bir umutsuz durum var. Bu yüzden her Müslüman devlet kendini bir yere dayandırmak istiyor. Mesela Ä°ran, tek çaresi Ä°slam âlemiyle irtibat kurup, kurtulmak iken o, Rusya ile Çin’le falan ayakta durmaya çalışıyor. DiÄŸerleri, Sudi Arabistan Amerika ile, Mısır Amerika ile, biz Amerika ve Avrupa ile… Bu ÅŸekilde hiçbir ümit yoktur. Genç adam, hiçbir zaman buna inanma, bunlardan bir ümit yoktur. Ha, bunu ÅŸu anlamda söylemiyorum, hepsine harp ilan edelim, herkesle savaÅŸalım demek istemiyorum. Biz herkesin iyiliÄŸini isteriz, kimseye düÅŸman deÄŸiliz. Avrupa, birliÄŸini kursun, yardımcı da oluruz. Ama yeter ki bize mani olmasın, bizim onunla bir iÅŸimiz yok, komÅŸu olsun, insanca hareket etsin.
Amerika ile de iyi geçiniriz, yeter ki Ä°slam âleminden elini çeksin. Çin ile de, Türkistan ve diÄŸerlerini iÅŸgalden vazgeçsin. Kimseyle savaÅŸmaktan bahsetmiyorum. Bütün insanlığın iyiliÄŸini istiyoruz. Kimseye düÅŸman deÄŸiliz. Hiçbir halka düÅŸman deÄŸiliz. Zaten o halklar deÄŸil, onları yönetenler yanlışlık yapıyor. Biz isteriz ki, insanlık huzur içinde olsun, barış içinde olsun. Ancak, bunu esaretimiz pahasına, inancımıza, dinimize, medeniyetimize hakaret, ülkemizi iÅŸgal pahasına kabul edemeyiz.
Biz de Ä°slam âlemi olarak kendi birliÄŸimizi kuracağız, bunu kurduÄŸumuz zaman yalnız biz deÄŸil, insanlık huzura kavuÅŸacak. Çünkü, DoÄŸudan ve Batıdan iki güç birbiriyle bir gün kapışacak ve bütün dünya yere serilecek, mahvolacaklar veya en evvel biz, ortalarında olduÄŸumuz için ayakaltında kalacağız. Ä°ÅŸte Ä°slam âlemi buna karşı dirilip, birliÄŸini kurmalı ve DoÄŸuya, “sen yerinde dur”, Batıya, “sen de yerinde dur” demelidir.
Kur’an-ı Kerim’de Zülkarneyn olayı vardır: GüneÅŸin doÄŸduÄŸu yere gitti ve oradaki halka ‘siz burada durun’ dedi. GüneÅŸin battığı yere gitti ve oradakilere ‘siz burada durun’ dedi. Hepsine bir sur yaptı, onları kendi ülkesinin sınırları dışında tuttu. Bu, aynı zamanda sembolik bir olaydır. Müslümanlar, gelecekte bunu yapacaklardır. DoÄŸuya ve batıya dur diyecek, bütün insanlık da huzura kavuÅŸacak. Ama bunun için önce umudumuzu kaybetmememiz lazımdır. Çünkü onu kaybettiniz mi, bunların hiçbirini düÅŸünemez mevcut durumlara uyum saÄŸlarsınız.
Åžimdi, mevcut idareciler, yöneticiler niçin bunu yapmıyor dersiniz, bu kadar açık bir gerçek, niçin yapmıyorlar? Yöneticiler yapamaz, çünkü yöneticiler belli bir eÄŸitimle oraya gelmiÅŸ, belli bir destekle oraya gelmiÅŸ, imtihandan geçmiÅŸler. Yani onlar farkında bile deÄŸiller, onları tarta, tarta bir yere gelmelerini saÄŸlamışlar, farkında bile deÄŸiller veya az farkındadırlar, tam farkında deÄŸil. Farkında da olsa yapacağı bir ÅŸey kalmamıştır. Onun için diriliÅŸ yöneticilerde deÄŸil. Aydınların birbirine kenetlenip, Ä°slam âleminin tümünde bütün hareketleri birleÅŸtirip tek bir hareket yapmak gerekir. DiriliÅŸ hareketi güçlü bir aydın inisiyatifi doÄŸurmaktır… Ä°ÅŸte o zaman yönetici iki ÅŸey arasında kalır. Yönetici, tabi olduÄŸu adama mı uysun, yoksa milletin aydını uyanmış, halkı da yanına almış, hangisine uysun? Mecburen, sonunda öyle de olsa güçlüÄŸü göze alarak tabi olur. Aydınların inisiyatifi de yönetimleri birleÅŸtirebilir.
Åžimdiye kadar hep yöneticilerden bekledik. Hayır, onlardan beklememek lazımdır. Aydınlar hareketi çoÄŸalıp, büyüyüp hepsini kapsaması lazım. Tabii ki Ä°slam âleminde yer yer hareketler çıkmıştır, fakat bunlar yerel kalmışlardır veya yeterli deÄŸildir. Zaten onları da hemen boÄŸuyorlar, onun için bir diriliÅŸ hareketi gereklidir.
Biz, bir DiriliÅŸ hareketi kurduk, ama maalesef millet bunu anlayamadı. Bu insiyatif büyüseydi önce Türkiye’de sonra da Ä°slam âleminde diriliÅŸi saÄŸlardık. Bir misal vereyim: Mısır’da bu son harekette Müslüman KardeÅŸler bir oyuna geldiler. ‘Seçime gir, CumhurbaÅŸkanı ol’ dediler. Bunun bir oyun olduÄŸunu söyledim. Ama bunu onlara duyurmak lazım. Buna kapılmasınlar, geçmiÅŸte bir iki defa kapıldılar, hemen bir ÅŸey alalım diye, fakat sonunda çok zarar ettiler. EÄŸer bizim DiriliÅŸ hareketi büyümüÅŸ ve orada bir temsilciliÄŸimiz olsaydı, biz onları uyarırdık ve bunu önlerdik. Åžu anda Mursi içerde, idamlık ve Müslüman KardeÅŸler de çok kötü durumdadır.
Ä°ÅŸte, hareket büyümüÅŸ, her tarafta temsilciliklerini kurmuÅŸ olsa, oradaki bu hareketleri de korumak, onları da bizimle birleÅŸtirmek bize düÅŸen bir görev olurdu. Hâlbuki bugün bunu yapamıyoruz.
Bu partiyi yani Yüce DiriliÅŸ Partisi’ni benim ÅŸahsi partim olarak düÅŸünmeyin. Ä°nsanlar fanidir, yaşımızı almış durumdayız, her an gidebilirim. Bu, sizin partinizdir. Partiyi sadece parti olarak düÅŸünmeyin, bu Ä°slam hareketidir, DiriliÅŸ hareketidir. Dört kavrama dayanır, öbür hareketler bu kavramlardan mahrumdurlar.
Birincisi “Ä°slam milleti”: Müslümanların hepsi bir millettir. Peki, ırklar ne olacak? Onlar ırklardır, kavimlerdir. Mesela, geçmiÅŸte, kavm-i necib-i Arab söylenmiÅŸ, millet-i Arap denmez, denirse yanlış olur. Åžimdi onlar ümmet-i Arap diyorlar, o da yanlıştır. Müslümanlar tek millettir, sonra bir tek ülkesi vardır: Ä°slam Ülkesi. Bir yerde bir ÅŸey oluyorsa o benim ülkemde oluyor demektir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti hudutları içindeki benim ülkem deÄŸildir, tabi Türkiye Cumhuriyeti de o ülkenin, yani Ä°slam ülkesinin içindedir.
Bir diÄŸeri “medeniyettir”: medeniyet, yazını deÄŸiÅŸtiremezsin, peki dünya bir tek yazıya geçecek, bir yazıya geçecekse benim yazıma geçecek, ben onun yazısına geçmeyeceÄŸim. Dünyada tek medeniyet olacaksa, o, Ä°slam Medeniyeti olacaktır.
Bir de “Ä°slam toplumu” vardır, camileriyle, çeÅŸmeleriyle, hamamlarıyla, kütüphaneleriyle, yani toplumun kurumları, bunlarla ayakta duruyoruz. Bedavadan yaşıyoruz, farkında deÄŸiliz.
Bir de “Müslüman” kelimesi: Birey için, kiÅŸi için, kiÅŸiler Müslümandır. Ama toplum halinde Müslümanlar, Ä°slam toplumunu kurarlar. Daha sonra Ä°slam milletini oluÅŸtururlar. Onun ülkesi Ä°slam ülkesidir ve bunlar bir medeniyet kurmuÅŸlardır ve bu medeniyeti kıyamete kadar devam ettireceklerdir. Ve ilerde de tekrar büyüyüp, büyük Ä°slam devletini kuracaklardır. Devlette Ä°slam devletidir.
Bu kavramlardan mahrum hareketler, Ä°slami hareket deÄŸildir. Bu kavramlarla bir hareket yürüyorsa o, Ä°slam hareketidir.
Evet, hepinizin bayramı tekrar mübarek olsun, orucu yaÅŸadık, Allah onun manevi mükâfatına hepimizi kavuÅŸtursun. Bu ÅŸuuru kaybetmeyelim, umudu da kaybetmeyelim. Yarın, en umutsuz dediÄŸiniz anda yine umut çıkar. Bakın Avrupa BirliÄŸi’ni kuramıyorlar, birbirlerine düÅŸmüÅŸler, kuramayacaklar.
Yarın, Amerika’nın ne olacağı belli deÄŸil, Çin’in ne olacağı belli deÄŸil. Bunlar kıyamete kadar böyle kalırlar, biz de esir olmaya mahkûmuz diye düÅŸünmeyin. Bunların hepsi ilerde birbirlerine düÅŸerler. Ama bize fırsat doÄŸduÄŸu zaman, biz hazır deÄŸilsek neye yarar, biz hazır olursak ondan yararlanırız. Onun için, kimse gelmese de davaya sarılın, bu kavramlardan da fedakârlık yapmayın.
Türk halkı, Arap halkı, Türk kavmi, Arap kavmi, Kürt kavmi, Ä°ran kavmi, Hintli olabiliriz. Bunların hepsi muhteremdir. Ama hepimiz bir milletiz, bu da Ä°slam milletidir. Bundan fedakârlık ederseniz, çıkış yolu yoktur.
Partiyi de bu amaçla kurduk, maksat parti deÄŸil, günlük siyaset deÄŸil, amacımız Ä°slam âleminin diriliÅŸidir. Bu harekete de sahip çıkın, büyütün, geliÅŸtirin, siyasetçiler size tabi olacaktır. Böyle bir gücünüz olmazsa, siyasetçi sizi okÅŸar, hiçbir zaman size itibar etmez, sizin sözünüzü dinlemez.
Evet, hepinize hayırlı bayramlar, hayırlı ömürler, saÄŸlıklar ve Allah yolunda yılmadan, dayanıklı olarak, umudu kaybetmeden çalışmaya devam.”
VÄ°DEOYA ULAÅžMAK Ä°ÇÄ°N TIKLAYINIZ
Kaynak: http://yucedirilis.org.tr/
Henüz yorum yapılmamış.