Güncel
Taha Akyol: Yakın zamana kadar demokrasiyi “devrim”e zararlı sayanlar vardı, bugün İslam’a aykırı görenler, hatta bunu yazan fıkıh profesörleri var
Follow @dusuncemektebi2
Taha Akyol - Karar
Bir okuyucum demokrasinin Kur’an-ı Kerim ve hadislere uymayan bir sistem olduğunu söylüyor, İslam’a uygun olmayan rejimler için “esfel-i sâfiline” diyordu, cehennemin dibine yani.
Türkiye’nin çok büyük çoğunluğu demokrasiyi ana hatlarıyla benimsemiştir.
Fakat yakın zamana kadar demokrasiyi “devrim”e zararlı sayanlar vardı, bugün İslam’a aykırı görenler, hatta bunu yazan fıkıh profesörleri var.
KAMU HUKUKU GELİŞMEDİ
Zamanımızda devletler ve toplumlar son derece karmaşık hale gelmiş; pek çok yeni hukuki kurallar ve kamu kurumları gelişmiştir. Bunlar bugün anayasa hukuku, idare hukuku, kamu hukuku, denetim kurumları, birey hak ve hürriyetleri, kuvvetler ayrılığı gibi başlıklar altında hukuk ilminin çok önemli branşlarıdır.
Bunları Kur’an ve sünnette bulamayacağımız gibi, çok daha geniş ve çok daha ayrıntılı olan fıkıh sistemlerinde de bulamayız.
Muhafazakar fıkıh profesörü Hayrettin Karaman tarihte hilafet, vergi, kumandanlık, yönetim gibi konularda eserler yazıldığını ama “devlet ve anayasa hukuku” konularının fıkıhta gelişmediğini şöyle anlatır:
“Hususi hukukun hemen her branşına ait geniş ve derin araştırmalar yapılmış, bilgiler verilmiş olmasına rağmen kamu hukukunun konumuz olan branşına ait eser ve bilgiler oldukça mahduttur. Bunun en önemli sebebi Hz. Peygamber’den otuz yıl sonra başlamış olan saltanat ve istibdadın, bu bahisleri serbestçe işlemek, gerçeği çekinmeden söyleyip yazmak için gerekli fikir hürriyetine meydan vermemiş olmasıdır. Birçok İslam bilgininin yalnızca fiili muhalefetleri yahut zalim sultanlara karşı tarafsızlıklarını muhafaza etmek istemeleri karşısında çektikleri işkenceler bu baskı rejiminin bir başka delilini teşkil etmektedir.” (Anahatlarıyla İslam Hukuku, I, s. 165-166)
İSTİBDAT VE HUKUK
Sayın Karaman’dan aktardığım bu tabloda bugün ciddiyetle irdelememiz gereken iki büyük olgu var:
. Bugün anayasa hukuku ve kamu hukuku dediğimiz dallar tarih içinde fıkıhta gelişmemiştir. Peki, 21. Yüzyılda bir ‘İslamî devlet’ nasıl bir anayasa hukukuna ve kamu hukukuna dayanacak? Neye göre anayasal kurumlar kuracak?
Bugün siyasal İslamcı denemelerin başarısızlığında bu eksikliğin rolü büyüktür.
Suud ve Taliban çok ilkeldir, geçiyorum.
Pakistan’da 1978-1988 döneminde General Ziya ül Hak yönetiminde halkın ve askerin desteğiyle yürütülen “kanunların İslamileştirilmesi” çalışmaları sadece başarısız olmadı, dinî görüş farklarını keskinleştirerek ihtilafları büyüttü. Çünkü çağımızda bir devletin yönetilebilmesi için gereken kamu hukuku kültürü yoktu.
. İkincisi istibdat sorunudur. Çağımızda kapsamı çok genişlemiş olan ‘hürriyet’ kavramı bir kenara, asırlar önce bile kamu ve anayasa hukuk dallarında fıkhın gelişmesi ancak özgürlük ortamında mümkün olabilirdi, istibdat bunu engellemişti.
Dış güçler falan değil, istibdat!
Bugün çoğulcu demokrasiden başka bir rejimle özgürlük sağlanabilir mi?
TÜRKİYE FARKI
Çağımızda Müslümanlar bilimde ve ekonomide geridir. Fakat toplumun tamamında aidiyet duygusu yaratan rejimler ve toplumun tamamına güven veren kamu kurumları kuramamak çok daha büyük bir sorundur.
İşte, “kodu mu oturtan” devletler hak ve hürriyetleri kolayca boğabiliyor, Mısır’daki Sisi rejimi 2500 kişiyi idamla yargılıyor!
Ama bu eli sopalı rejimler tabii ki rasyonel bir eğitim sistemi kuramıyor.
Türkiye farklıdır; uzun asırların “kanunname” geleneğine sahiptir, Tanzimat’tan beri “Devlet-i muntazama” amacı vardır, Cumhuriyet’in kamu kurumları asırlık köklere sahiptir. Altmış yıldır kuvvetler ayrılığını, otuz yıldır AB Standartlarını özümsemeye çalışıyoruz.
Fakat demokrasiyi İslam’a aykırı sanmak gibi… “Devrim”i veya “dava”yı hukuktan üstün sanmak gibi…
Denetim ve denge eksikliği, ölçüsüz siyasi güç yoğunlaşması gibi sebeplerle hâlâ “hukuk devleti” standartlarında çok aşağılardayız, on yıl öncesinin de gerisine gitmiş durumdayız!
İslam insanlara adaleti emretmiş, herhangi bir yönetim modeli emretmemiştir. Hilafet de dinin icabı değil, tarihin ürünüdür.
Çağımızda hukuk devleti ve özgürlükçü demokrasiden başka yol yoktur.
Müslümanlar asıl odaklanmaları gereken kelam ve ahlak alanında saygın örnekler ve çağımızın düşünce boyutlarında büyük eserler ortaya koymaya bakmalıdır.
Bu konularda muhterem Hocamız Ali Bardakoğlu’nun “Yüzleşme” adlı eserini tavsiye ederim.
Henüz yorum yapılmamış.