Sosyal Medya

Güncel

Hüseyin Akın: Dünyayı gezmeden dünyadan göçüp gitmek

Hüseyin Akın- Milli Gazete



Dünyaya gelmemiÅŸ olanları bir günlüÄŸüne ziyaret etmeleri için bilinç yaşında dünyaya getirmek ve gezdirmek mümkün olsaydı acaba ne derlerdi ve nasıl davranırlardı?
 
Uçuk bir örnek verdiÄŸimin farkındayım.
 
Farkında olmak beni yolumdan döndürecek deÄŸil elbette.
 
Tahminen ÅŸöyle ÅŸöyle söylerlerdi: “Çok garip bir yer; bir o kadar da güzel!”, “KeÅŸke biraz vaktimiz olsa da gezsek”, “Bu kadar eÅŸyayı bu dünyanın sakinleri ne yapıyorlar acaba?”, “Ä°yi ki gelmemiÅŸiz trafik var, gürültü var, acı var”…
 
Ä°nsanı dünyaya baÄŸlayan yanılgılarıdır. “Öyle zannettiÄŸi” için bu zannını mutlak gerçek olarak düÅŸünür. Hep yaÅŸayacağını zanneder mesela, sahip olduklarının hep kendisi ile birlikte olacağını ve onu selamete taşıyacağını zanneder, zamanın, ömrün, gençliÄŸin hiç yok olmayacağını zanneder. Bir bakıma “zannetmek” zorunda olduÄŸuna inanır.
 
Siz nasıl düÅŸünürsünüz bilmem, ama ben gezdiÄŸim caddeleri binlerce yıl önce gezemediÄŸim yerleri geziyormuÅŸ gibi gezerim. Çünkü her insan dünyadan sonra hayat sahnesine gelmiÅŸtir. “Bu dolandığım ÅŸehir yüzlerce yıl evvel -dünyada olamadığım için - gezemediÄŸim ÅŸehirdir. Åžimdi ben böyle bir ÅŸehri geziyorum” bilinci ile hareket etmiÅŸ olsa insanın hayat karşısında heyecan ve uyanıklığı katbekat artar. Kim bilir belki de su içtiÄŸi tasın ona “merhaba” dediÄŸini bile duyar hale gelecektir.
 
Ä°smet Özel’in “su içtiÄŸim tas bana merhaba dedi duydum” dizesini hep bu yaklaşımla anlamaya çalışmışımdır. Ä°nsanın nesnelerle iletiÅŸimi “ne ise ne” kayıtsızlığında ise sürüye katılmaya razı olmuÅŸ demektir. Öyle deÄŸil de eÅŸya ile onu kullanmanın ötesinde bir anlam iliÅŸkisine girebilmiÅŸse ÅŸairce bir yola koyulmuÅŸ sayılır. Åžair her ne yaşıyorsa her yaÅŸadığında onu ilk kez yaşıyormuÅŸ heyecan ve ÅŸaÅŸkınlığı içerisinde yaÅŸar. Çünkü yaÅŸamak çoÄŸunluÄŸun “yaÅŸadım” dediÄŸi ÅŸeyin çok daha fevkinde bir ÅŸeydir.
 
Biliyorum ÅŸimdi içinizden bana “sadede gelin” diyorsunuz. O halde sizi bulunduÄŸunuz yerde daha fazla bekletmeden söyleyeyim: YediÄŸiniz meyveyi yüz yıl hatta yüzlerce yıl sonra yiyemeyeceÄŸiniz bir meyve olduÄŸunu bilerek yiyin. SevdiÄŸiniz insanı da öyle sevin. YaÅŸadığınız ÅŸehri, uyuduÄŸunuz uykuyu, söylediÄŸiniz ÅŸarkıyı, yudumladığınız çayı kahveyi, en önemlisi soluduÄŸunuz havayı böyle düÅŸünün. Dünya belki binlerce yıl daha varlığını sürdürecek, ama sen ÅŸimdi yaptığın gibi bu eylemlerin hiçbirisini yapıyor olmayacaksın.
 
Niye mi? DüÅŸünün bulacaksınız.
 
KIRIK ZAMANLARI NASIL ONARALIM?
 
Selvigül KandoÄŸmuÅŸ Åžahin oldukça çalışkan ve bir o kadar da velut bir öykücümüz. 2001 yılında “Gülendam’ın Renkleri” kitabıyla baÅŸladığı öykü serüvenini yeni ve özgün kitaplarla sürdürüyor. Bir taraftan da yaÄŸlı boya resimler yapıyor Selvigül Hanım. Öykü ve resmin bir arada oluÅŸu ayrıca önemli. Öyküden resme doÄŸru inildiÄŸi gibi, resimden öyküye doÄŸru da çıkılabilir. Belki ikisi doÄŸalarını bütünleyen renklerle bir arada da bulunabilir. Neresinden bakarsak bakalım bir öykü yazarı için avantajlı bir durum. Zihnin görünmez sokaklarına, kıvrımlarına ve de renklerine ulaÅŸmayı saÄŸlar öyküye refakat eden resim. Sadece öykü yazmıyor Selvigül KandoÄŸmuÅŸ Åžahin yayınlanmış roman ve denemeleri de var. Daha çok hayatın içerisinde insan hikâyeleri, sembol kiÅŸilikler ve duyarlıklar üzerine kuruyor öykülerini yazarımız. Ä°lk baskısı 2015 yılında yapılan “Kırık Zamanlar” kitabı bu tarz incelikleri konu edinen öyküleri kapsıyor. YaÅŸayan ya da yaÅŸarken dünyamızdan kayıp giden insanlar geride kolay kolay dile gelmez hikâyeler bırakırlar. YaÅŸayan portrelerin hikâyesi daha zordur. Çünkü henüz öykü sürmektedir. Ä°yi atlara binip giden ÅŸahsiyetler için yazmanın hakkını tam verememe kaygısından mütevellit zorluÄŸu ise apayrı bir zorluktur. Selvigül KandoÄŸmuÅŸ Åžahin’in “Kırık Zamanlar” öykü kitabı ilk iki öyküde Åžehit Esma Biltacî ve Mavi Marmara’nın en genç ÅŸehidi Furkan DoÄŸan’ın ÅŸehadetleri üzerine yazarın yüreÄŸinde havalanan kelimeleri ve med cezirleri konu ediyor. Kitabın bütününde hâkim olan lirik ÅŸiirsel hava bu iki öyküde daha belirgin. Åžehirler de insanlar gibidirler onların da gözyaÅŸları, omuz baÅŸları ve taramaktan köpürmüÅŸ gümrah saçları vardır Selvigül Åžahin’in öykülerinde, Yemen gibi, Suriye gibi. Ä°ki bölümden oluÅŸan kitabın birinci bölümü “Esma’nın GöÄŸsünde Uçan KuÅŸlar”, ikinci bölümü “Zülal’in Gözleri Siyah” baÅŸlığında öyküler içeriyor. Hikâyeleri okurken dünya acılar atlasından alınma fotoÄŸraflar gözünüzde canlanıyor. Belli ki Selvigül Hanım her öyküde hayal gücü geliÅŸmiÅŸ okuyucunun fark edebileceÄŸi görünmez resimler çiziyor.
 
Sevgili okur, “Kırık Zamanlar” öykülerini okumanı tavsiye ederim. Belki bu kitaptan bir yazarın diÄŸer kitaplarına doÄŸru anlamlı bir yolculuk yapma imkânı doÄŸabilir. Haydi kolaylıklar.
 
(Kırık Zamanlar-Selvigül KandoÄŸmuÅŸ Åžahin-Okur Kitaplığı)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.