Güncel
Süleyman Seyfi Öğün: Taraftârı olduğunuz ne varsa onu, yeri geldiği zaman “bastırabilmek”tir tarafsızlık
Follow @dusuncemektebi2
Süleyman Seyfi Öğün- Yeni Şafak
16 Haziran Pazar günü, TV’lerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yapılacak olan seçimin taraflarını tartışırken izleyeceğiz. Sayın Yıldırım ile Sayın İmamoğlu ilk defâ karşı karşıya gelecek ve kozlarını paylaşacaklar. Bu kritik tartışmayı kimin yöneteceği uzun bir zaman tartışıldı. Taraflar nihâyet FOX TV’de çalışan gazeteci Sayın İsmâil Küçükkaya üzerinde anlaşmış vaziyette. Hayırlısı olsun.
Seçimler öncesi parti liderlerinin veyâ adayların karşı karşıya getirilmesi , medenî olması istenen bir çizgide tartıştırılması, dünyâda demokratik bir gösterge olarak değerlendiriliyor. Bu tarz platformlardan beklenen bir işlev de var. Tartışmanın, “kararsızların” karar vermesini sağladığına inanılıyor. Teorik olarak bunun doğru olabileceğine inanıyorum.
Türkiye’de de bu tarz platformlar bir zamanlar vardı. Hattâ 12 Eylül’den sonra yapılan liderler arası ilk tartışma programında , o zamanki adıyla Boğaz Köprüsünü satarak kaynak oluşturma fikrini savunan Turgut Özal’a karşı ,Halkçı Partinin o zamanki lideri olan Necdet Calp elini masaya vurarak “sattırmam” demişti. Bu tartışma kime yaradı bilemiyoruz; ama neticede Özal seçimi kazandı. Necdet Calp’in partisi ise % 30’ ların üzerinde oy aldı. Kimilerine göre köprüyü satacağı için Özal kazandı. Kimilerine göre de sattırmayacağı için Calp oylarını arttırdı..
Şimdi düşünelim: 23 Haziran günü tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi arefesinde yapılacak bu tartışma kime ne fayda sağlayabilir? Liderlerin veyâ adayların derin bir husûmet içinde birbirlerinin yüzüne bile bakmaması elbette hoş değildir. 12 Eylül evvelindeki hâlimizi hatırlatıyor. Siyâsal mekanizmaların iflâs ettiğinin en mühim delili olarak da bu gösteriliyordu. Nitekim darbeciler, siyaset sınıfını mahkûm etmek için bunu sık sık dile getiriyorlardı. Nedense bu fasıl unutuldu. Hatta bugünkü hâli kötülemek için, 12 Eylül’de Hamzakoy’da mecbûrî bir mukadderat birliği yapan merhûm Demirel ve merhûm Ecevit’in, 90’larda birlikte verdikleri profiller ısıtılıp paylaşılıyor. Hâlbuki 12 Eylül evvelinde ne Ecevit Demirel’in; ne de Demirel Ecevit’in yüzüne bakıyordu. Belki de Hamzakoy’da bu ortak hatâlarını anladılar ve 90’lardan îtibâren iyi kötü geçinmeyi bildiler. Bu îtibârla, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yıldırım’ın medenî bir tartışma yapacaklarına inandığım böylesi bir programın Türkiye için faydalı olduğunu düşünüyorum.
Bu tartışmayı yönetmesi için seçilen isim Sayın Küçükkaya, elbette taraflıdır. Bu da ayıp değil. İnsanların tercihleri vardır. Tarafsızlık zannedildiği gibi, bütün düşüncelere eşit mesâfede olmak, hepsinin dışında veyâ üzerinde olmak değildir. Nedense bâzıları, kıt bilgi ve birikimleriyle tarafsız olmayı böyle anlıyor ve anlatıyor. Hâlbuki tarafsızlık geçici bir durumdur. Mütemâdiyen tarafsız olunmaz veyâ tarafsız kalınmaz. Taraftârı olduğunuz ne varsa onu, yeri geldiği zaman “bastırabilmek”tir tarafsızlık. Meselâ gazetecilerin “tarafsızlığı”, taraf oldukları düşünce ve kanaâtlerden etkilenmeden muhataplarına soru sorabilmektir. Bu da soru oluşturma kapasitesi ve başarısı ile ölçülür. Doğrusu ben, hakikât adına gazetecilerin muhataplarını yerli yersiz sıkıştırmasını, çelişkilerini ortaya çıkarmak için saldırganlaşmasını kapasite eksikliği olarak değerlendiririm. Bunu “sezaryen gazetecilik” olarak değerlendirdiğimi de söylemeliyim. Tıpkı sezaryen doğumda olduğu gibi, belki “hakikât” adlı bebek dünyâya gelir,ama ortalık, bebeği bile tanınmayacak hâle getirecek kadar kan revân içinde kalır. Hâlbuki ustalıklı sorularla bu tablo çok daha tabiî yollardan elde edilebilir. Nitelikli sorular üretemeyen gazeteciler bu eksikliklerini telâfî etmek için ya “tarafsız “ gazetecilik yaptıkları edâsıyla suya sabuna dokunmayan pısırık bir gazetecilik yapıyorlar veyâ “en tarafsız kahraman” edâsıyla saldırganlaşıyorlar. Kalemşorluk olarak tâbir edilen bir nev’i “mafyoz gazetecilik” türüyor. Neticede işlerini yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Ağır bir vazifeyi üstlenen Sayın Küçükkaya’nın nasıl bir performans göstereceğini göreceğiz. Kendisine başarılar diliyorum. Son olarak; Sayın Yıldırım ile Sayın İmamoğlu arasındaki tartışmanın seçim neticelerine tesir edeceği kanaâtini taşımadığımı ifâde etmeliyim. Çünkü bu seçimde kararsızlar yok. Herkes kararını çoktan verdi. Bu bir konsolidasyon seçimi. İki tarafın derdi de, kendi seçmen tabanını en toplu şekilde sandığa yönlendirmekten ibâret.
Henüz yorum yapılmamış.