Sosyal Medya

Hayrettin Karaman: DoÄŸrucu Davud olmak

Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak



Bu deyim ile ilgili olarak ÅŸu örneÄŸi okudum:
 
“Sadrazam Kamil PaÅŸa (Sultan Abdülaziz’in sadrazamı) divanda çilek ikram eder ve masadaki pudra ÅŸekeri yerine yanlışlıkla kapağı açık kalan tuza batırır. Ä°ÅŸi bozmaz ve aaaa çok güzel oldu der. Daha sonra sadrazam yaptı diye tüm divan tuza banar ve ifadelerini bozmadan leziz, leziz deyip yerler. Bu sırada “tuuuu, iÄŸrenç” diye bir ses gelir DoÄŸrucu Davut’tan ve ÅŸöyle der: “Çilek meclisinde neyse de hükümet meclisinde de bunlar size böyle yapıyor!”
 
Ä°nsanları yöneten, hak ve adalet dağıtan, kamu gücü ve yetkisini kullanan insanların kendileri dürüst ve iÅŸin ehli olmaları ÅŸartıyla en ÅŸanslı olanları, yakın çevrelerinde iÅŸin ehli ve güzel ahlak sahibi insanlar, danışmanlar, yardımcılar bulunanlardır. Bunun yerine ahlakı düÅŸük, ÅŸahsi menfaatini önde tutan, rüzgarın yönüne göre yön deÄŸiÅŸtiren, dalkavuk, eyyamcı, yaÄŸcı… insanlar bulunursa ve üstelik bunlar, layık olanların sesini bastırırsa vay o idarecilerin haline!
 
Yazıya böyle baÅŸladım ama asıl maksadım, yalnızca doÄŸruyu söylemenin yetmediÄŸi ve her zaman caiz olmadığı, doÄŸru olmanın yanında bir de hikmet unsurunun bulunma zaruretine iÅŸaret etmek idi.
 
Söz doÄŸru olacak, ama doÄŸru söz yerinde, zamanında, faydadan çok zarara sebep olmadığında söylenecek ki, hikmetli de olmuÅŸ olsun.
 
Islaha, hakkın yerini bulmasına, yanlışın düzeltilmesine… faydası olmadığı halde düÅŸmanın, zalimin, kötü niyetli kimselerin iÅŸine yarayacak doÄŸruyu söylemek fazilet deÄŸildir; nefsi ÅŸiÅŸirebilir, alkış da alabilir ama hayırlı sonuç doÄŸurmaz; bunu yapanların sorumlu olacaklarını hesaba katmaları gerekiyor.
 
Åžimdi merhum olan kardeÅŸ gibi bir arkadaşım vardı, bir okulda müdür iken tiyatro kolunu bir ilçeye götürüyor, arabada meslektaÅŸları var, ÅŸundan bundan konuÅŸuyorlar, müdür, tabu olan bir konuda, tanrılaÅŸtırılan bir ÅŸahsın aleyhinde olan onu rezil eden bir sözü/olayı okuduÄŸu bir kitaptan naklediyor. Aradan günler aylar geçiyor, arabada bulunan meslektaÅŸlardan biri istediÄŸi kadar ders verilmediÄŸi için müdüre kızıyor, gidip savcılığa, arabada söylenen söz ile ilgili olarak suç duyurusunda bulunuyor. Savcı dava açıyor, bir yıldan fazla ceza talep ediyor, ceza verilirse müdürün iÅŸi bitecek, hayatı sönecek, hapse girecek, periÅŸan olacak… O arabada bulunan, yurt dışında ilahiyat okumuÅŸ bir ÅŸahide, müdürün avukatı “Hocam, bu ceza bir zulümdür, müdüre yazık olacak, siz böyle bir ÅŸey söylemedi deyin, kurtulsun” demiÅŸ. O da sesini çıkarmamış. DuruÅŸmada hakim sorunca DoÄŸrucu Davutluk yaparak “Hakim bey bu avukat bana yalan söyle dedi, ama ben doÄŸru adamım, yalan söyleyemem, evet müdür bu sözü söyledi” demiÅŸ ve müdür cezayı almış, Allah’tan o sırada çıkan aftan yararlanmıştı.
 
Peki, zulmü engellemek için gerçeÄŸi söylememenin, doÄŸru olanı açıklamamanın caiz olduÄŸuna dair bir delilimiz var mı?
 
Müslim’in kitabına aldığı sahih bir hadisin meali ÅŸöyledir:
 
“Ä°nsanların arasını bulan, bozulan meÅŸru iliÅŸkiyi düzelten kimse ile hayırlı/faydalı olanı söyleyen ve yayan kimse -gerçeÄŸi söylemiÅŸ olmasa bile- yalancı deÄŸildir.”
 
“Ravî ekliyor: “Ä°nsanların yalan söylemelerine izin verilen ÅŸu üç ÅŸeyden baÅŸkasını duymadım: SavaÅŸta gerektiÄŸi için, insanların arasını düzeltmek için, karının kocasına ve kocanın karısına –gönlünü almak için- söylediÄŸi gerçek dışı- söz.”
 
Ve Ä°slam alimleri ÅŸu hükümde ittifak etmiÅŸlerdir: Bir kimse haksız olarak canına kıymak istediÄŸi birini ararken onun yerini bilen bir ÅŸahsa sorsa, bu ÅŸahsın yalan söylemesi, mazlumun yerini söylememesi farzdır ve bu gibi durumlarda DoÄŸrucu Davutluk etmek caiz deÄŸildir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.