Güncel
Hayrettin Karaman / Hanzale hadisi
Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak
Namazda huzur, “namaz ibadetinin bilincinde olmak, baÅŸka bir ÅŸey düÅŸünmemek, zihnin ve kalbin yalnızca Allah ile meÅŸgul olması” demektir. HuÅŸû ise “bu ÅŸuurun insana vereceÄŸi manevi saygılı duruÅŸ, haz, vecd ve heyecandır”.
Hiç ÅŸüphe yok ki, namazda ne kadar huzur ve huÅŸu varsa -suret ve hakikat, ÅŸekil ve muhteva, dış ve iç olarak- o kadar namaz vardır.
Fukaha (dini bilen ve anlatan alimler) namazın ÅŸekli ile ilgili en küçük detayı bile açıklamış, neyin farz, vacib, sünnet, mekruh, haram, bozucu… olduÄŸunu ortaya koymuÅŸlardır, peki niçin namazın asıl amacı olan huzur ve huÅŸû’un hükmünü açıklamamışlardır? “Huzur ve huÅŸu yoksa namaz da yok” dememiÅŸlerdir?
Aslında bunu diyen fukaha da var, ancak çoÄŸunluk, insan tabiatını bildikleri ve Allah Teâlâ’nın kullarını, güçleri yetmeyecek bir ibadetle yükümlü kılmayacağından da emin oldukları için “huzur ve huÅŸû’un önemini açıklamışlar, huzuru bozacak durumları –abdesti sıkışmış iken veya yemek hazır iken, aç ve susuz iken… namaz kılmanın mekruh olduÄŸunu açıklayarak- huzur ÅŸartlarını hazırlamaya çalışmışlardır.
Bu konuda iki hadisten söz edeceÄŸim.
Ebû Dâvûd’un naklettiÄŸi bir hadisin meali ÅŸöyledir:
“Bir kimse namazını bitirdiÄŸinde onun defterine bu namazın ancak onda, dokuzda, sekizde, yedide, altıda, beÅŸte, dörtte, üçte, ikide biri –namaz olarak- yazılmış olur.”
Yazılmayan kısımlar namazın dış ve iç ÅŸartlarından eksik bırakılan kısımlardır ki, bunların başında huzur ve huÅŸu gelir. Ancak bu hadis mümine hem ümit veriyor hem de gayretini arttırmaya teÅŸvik ediyor. Ümit veriyor ve diyor ki, namazın tamamında huzur ve huÅŸu içinde olamazsan da onu kılmaya devam et, yakaladığın kadarı namaz olur.
Müslim’in kitabına aldığı bir hadis ise Hanzale hadisi diye meÅŸhurdur.
Peygamberimizin (s.a.) katiplerinden olan Hanzale anlatıyor:
Bir gün Ebu Bekir ile karşılaÅŸtık, aramızda ÅŸu konuÅŸma geçti:
-Nasılsın, ne haldesin Hanzale?
-Hanzale münafık oldu!
-Sübhanellah, sen ne diyorsun!?
-(Böyle diyorum çünkü) Biz Peygamberimizin (s.a.) huzurunda oluyoruz, bize cennetten ve cehennemden bahsediyor, sanki onlar gözümüzün önünde oluyor (onları görüyormuÅŸ gibi oluyoruz), sonra yanından ayrılınca eÅŸlere, çoluk çocuÄŸa, mala mülke dalıyor ve (oradan aldığımız) çok ÅŸeyi unutuyoruz.
-Vallahi biz de böyle oluyoruz!
Bu konuÅŸma üzerine beraber Resulullah’ın huzuruna çıktık ve (ve durumu anlattık)… Peygamberimiz (s.a.) ÅŸöyle buyurdular:
-Vallahi eÄŸer siz devamlı benim yanımda olduÄŸunuz gibi ve zikir (ÅŸuur, huzur) halinde olsanız yollarınızda ve yataklarınızda (bile) melekler sizinle el sıkışırlardı; fakat –Ey Hanzale- bir vakit öyle, bir vakit böyledir (Efendimiz bu sözü üç kere tekrarladılar).
Tasavvuf ve irfan aleminde, dünya iÅŸlerinin kendilerini huzur ve huÅŸudan alıkoymadığı erenlerden söz edilir; ancak bunlar insanların çoÄŸunluÄŸunu teÅŸkil etmiyorlar. Bu dereceye gelebilmek için hayli emek çekmek ve eÄŸitilmek gerekiyor. Ä°nsanların çoÄŸunluÄŸu ise namazda ve namaz dışında huzur ve huÅŸu hallerini yakalamaya çalışarak bu müstesna halin eÄŸitimini yapıyor, yakaladıkları kadar da nasiplenmiÅŸ oluyorlar.
Güzel bir söz vardır: Her ava çıkan avlanamaz. Ama ava çıkmayanın av yapması da mümkün deÄŸildir. Namaz ava çıkmaktır ve zaman zaman mutlaka av yapmak da mümkün olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.