Sosyal Medya

Güncel

Böhürler: Siyasilerin makam-mevkilerini gösteren paylaşımları ciddi problemler taşıyor

Böhürler, ''İnsanların mevkilerini, makamlarını, statülerini gösteren kısaca kim olduklarını resmeden paylaşımların özelikle siyasi ya da tanınmış kişiler ve onların yakın çevreleri için ciddi problemler taşıdığını görüyorum.'' dedi.



Yeni Åžafak köÅŸe yazarı AyÅŸe Böhürler, ''Din Fotokopi Makinesi DeÄŸildir'' baÅŸlıklı bir yazı kaleme aldı.
 
Böhürler'in yazısı ÅŸu ÅŸekilde:
 
Beden ölür çürür cana bakın siz,
 
Kim kiminle yürür ona bakın siz
 
Bırakın dönsün dönme dolaplar
 
Haktan hakikatten yana bakın siz…
 
Abdurrahim Karakoç’un bu dizeleri bize kadim doÄŸruları hatırlatsa da cana deÄŸil bedene baktığımız bir gündelik hayat biçimi çoktan hayatımızın merkezine çöreklendi bile. En önemli ÅŸey görüntümüz haline geldi. Mesajımız, deÄŸerimiz, kimlik nesnemiz; bedenimiz oldu. Sözlerimizin ve eylemlerimizin önüne geçen bu imaj sunumu öylesine önemli hale geldi ki; “nasıl görünüyoruz “ sorusu her ÅŸeyin önüne geçti. Teknolojik geliÅŸmeler de bedenimizi nesneleÅŸtirmeyi kolaylaÅŸtırdı, ve hatta bunu renklendirdi. Ancak paylaşılan görüntüler barındırdığı detaylarla birlikte bir çok anlam barındırıyor. Bu da bir çok bakımdan sorunların kaynağı haline gelmeye baÅŸladı. Ä°nsanların mevkilerini, makamlarını, statülerini gösteren kısaca kim olduklarını resmeden paylaşımların özelikle siyasi ya da tanınmış kiÅŸiler ve onların yakın çevreleri için ciddi problemler taşıdığını görüyorum.
 
Nasıl göründüÄŸümüz elbette önemli; ama nerede, kiminle ve hangi biçimde göründüÄŸümüz de önemli.. Sahne en az kendimiz kadar önem taşıyor. Güzel resmi yanlış konumlandırma itibara deÄŸil itibarsızlaÅŸtırmaya sebep oluyor.
 
Eskiden deÄŸer dünyası gizlenir; gösterime sunulan ÅŸey özel olarak seçilirdi. Åžimdi her ÅŸeyi sunuyoruz. Anlamlı anlamsız, doÄŸru yanlış… Amma velakin bu deÄŸer kazandırmıyor azaltıyor. Ä°maj yapmak neyi sunacağımızı seçmek demektir. Bunları bir iletiÅŸim uzmanı olarak sadece hatırlatmak istedim. Mevki, statü, yaÅŸ, konum, kimlik, kültür, eÄŸitim… Hepsi benlik sunumunun kendisini de sahnesini de belirliyor.
 
Her fikrin yazılması her ÅŸeyin söylenmesi açık toplum ya da maharet filan deÄŸil. Seçicilik aklın gereÄŸidir. Bir ikaz olarak not düÅŸmek istiyorum.
 
Ve bu kadar riskli bir alanda siyasi kiÅŸilerin yakın çevrelerinin görüntü ile olan iliÅŸkilerini sorunlu buluyorum. Åžule Gürbüz’den bir alıntıyla bu konuyu bitirmek isterim.
 
“Ä°nsanın kendini gizlemesi ilmin başıdır, sonuna da anca böyle varılır. Göremeyenin gözüne sokmaya, ona da zorla ikrar verdirilmeye çalışmaya gelmez. Hiç deÄŸilse kısmen gizlenmeye, azmışgibi, çok önemli deÄŸilmiÅŸ gibi gösterilmeye ihtiyaç duyar, bu da lütfun zekâtıdır…”
 
 
Gündelik hayat akıp gidiyor ve üzerinde çok da düÅŸünmeye vakit kalmadan kendisini dayatıveriyor. Oysa gündelik hayat üzerine düÅŸünmek, onun sosyolojisi üzerine kafa yormak başımıza gelenleri anlamak için çok önemli bir yardımcı... Ä°drakimizi açıyor, tefekkürümüzü geliÅŸtiriyor. Çünkü kültür orada akıyor, siyaset ve sanat da!
 
Gündelik hayattan gözünü ayıran kaybediyor, ona odaklanan kazanıyor. Üst fikirler, aforizmalar, hayata deÄŸmeyen her ÅŸey uçup gidiyor. Geriye gündelik hayatın icapları, rutinleri, alışkanlıkları gerçekleri kalıyor. Toplumsal deÄŸiÅŸimi anlamak için rakamlara deÄŸil gündelik hayata bakmak gerek. Bunu anlamadan siyasete yöne vermek de kolay deÄŸil. Siyasal iletiÅŸim ise hiç mümkün deÄŸil. Bayram vesilesiyle gündelik hayatı ne kadar ıskaladığımızı bir kez daha düÅŸünme fırsatı buldum. Siyasal ve sosyal araÅŸtırmacıları bunun üzerinden çalışmaya davet etmek isterim.
 
 
Müslümanları bir kitle olarak deÄŸerlendirip eleÅŸtirmekte bir matah var sanılıyor. Vay bu Müslümanlar niye böyle!!! Bir baÅŸka yargı cümlesi de “Müslümanlık yaÅŸanmıyor, Ah yaÅŸansa ? “ DoÄŸrusu yaÅŸanmayan ne yaÅŸanması gereken ne? Ä°dealize edilen yaÅŸam mümkün mü? Gerçekle irtibatlı mı? Ä°deoloji haline getirilen bir din yaÅŸanabilir mi?... gibi sorular bir tarafa, herkesin bu din mensuplarına yüklenmeleri bir tuhaf hal oluÅŸturuyor. Üstelik de bizim camiamızın insanları da bu koroya katıldı.
 
Her zaman eleÅŸtiriyi savunmuÅŸ, bunu bir gereklilik olarak görmüÅŸ birisi olarak bu genellemelerin “boÅŸ” ve “yanlış” olduÄŸundan söz etmek istiyorum. “Müslüman” sahip olduÄŸumuz kimlik katmanlarından birisidir;bazen bir üst baÅŸlık olur, bazen alt! Üst baÅŸlık olduÄŸunda da altında yüzlerce baÅŸlığı barındırır. Buna bakarak insanları eleÅŸtiri bombardımanına tutmak; olsa olsa kolaycılık olur.
 
Elbette eleÅŸtiri hepimize lazım, yoksa doÄŸru nasıl bulunacak. Ancak böyle genel eleÅŸtiriler hiçbir fayda saÄŸlamaz. Ne Müslümanlar yekpare bir duyuÅŸ, düÅŸünüÅŸ taşıyorlar ne de diÄŸer üst kimlik baÅŸlıkları. Herkes ayrı bir karakterde yaratılır, içine doÄŸdukları toplum ve ailede ÅŸekillenmeye devam eder. Buradan yola çıkıp “muhafazakarlar çıldırdı” ya da “baÅŸörtülüler”, “tesettürlüler”, “dindarlar” gibi tüm genellemeler “boÅŸ iÅŸler”dir. Eksik ve kompleksli bir bakışın izlerini taşır. Dinler bir fotokopi makinesi deÄŸildir, tıpkı basım kopyaları üretip durmazlar. Peki bu yorumlar bize ne söylüyor? “ Bu Müslümanlardan adam olmaz” mı? Peki önerileri nedir? Yeni bir din mi?
 
EleÅŸtiri kitlesel deÄŸil bireysel yapılmalı. Kur’an bize bunu söylüyor.
 
Sözü güzel söylemenin de bir sanatı var efenim. Son sözü Åžule Gürbüz’e,bir edebiyatçıya bırakayım.”Din basit ve kaba aktarılıyor hep, yani bunda yetiÅŸmiÅŸ, dünya tedrisince tahsil görmüÅŸe “Bir ÅŸey yok, rahatınıza bakın.” dercesine. Dünyadaki en ince ÅŸey ruhen de, zihnen de en kabanın eline ve diline düÅŸüyor, onun sayılıyor…”
 
EleÅŸtirimiz dünyanın bu en ince ÅŸeyinin kabanın eli ve diline düÅŸmesine olmalı…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.