Güncel
Hayrettin Karaman: Zekat verildiği halde Müslümanların ihtiyaçları karşılanamaz hale gelirse bu ihtiyacı karşılayacak ölçüde malın verilmesi farz olur
Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak
Birçok insan “müminler kardeÅŸtir” cümlesini kuruyor da bu sözün ne manaya geldiÄŸi üzerinde yeterince düÅŸünüp gereÄŸini yerine getirmeye sıra gelince gaflete düÅŸüyor.
Müminlerin kardeÅŸ olması, gerektiÄŸinde akraba olmadıkları halde birbirine varis olmaya kadar varabiliyor; nitekim hicretin ilk yıllarında durum bunu gerekli kıldığı için Peygamberimiz (s.a.) tarafından uygulanmıştı.
Yoksul din kardeÅŸlerimize Ramazan bayramında bayram günü fitre, kurban bayramında da kurban eti veriyoruz; veriyoruz ki, bayram günü herkes zorunlu ihtiyacını gidersin, herkesin sofrası donansın, bayram sevinci ümmet ölçeÄŸinde paylaşılsın.
Oruç ve teravih gibi nafile/sünnet ibadetler nasıl yalnızca Ramazana mahsus olmamalı, yılın bütün günlerinde devam etmeli ise, mümin kardeÅŸlerimizin, hatta vatandaÅŸlarımız (ehl-i zimmet) olan gayr-i müslümlerin de temel ihtiyaçlarının giderilmesi yalnız bayram günlerine mahsus olmamalı, yılın bütününde devam etmelidir; bu gerekli olduÄŸunda; yani buna ihtiyaç bulunduÄŸunda farz-ı kifayedir, toklar var iken aç yatan müminler günü geldiÄŸinde sorguya çekileceklerdir.
Bu farz-ı kifayenin yerine gelmesi ve ümmetin sorumluluktan kurtulması için bir çare teklif ediyorum (bunu daha önce de yapmıştım, ısrar ediyorum): Temel ihtiyaçlarını temin ettikten sonra artan, fazla olan malı, parası, ihtiyaç maddesi olan her mümin aile, ihtiyacı olan bir aileyi “kardeÅŸ aile” olarak seçecek, bu ailenin, geliri ile karşılayamadığı temel ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Hiç de zor olmayan bu uygulama ülkemizde ve Ä°slam dünyasında hayata geçse hasıl olacak sonuç gerçek manada kardeÅŸliÄŸin tahakkuku, sevgi, dayanışma, güvenlik, suçların azalması… olacaktır.
“Zekatı veriyoruz, bundan baÅŸka yükümlülüÄŸümüz yok, sorumlu olmayı da nereden çıkardınız?” diyenler olursa cevabımı Kurtubî’nin tefsirinden vereyim (Bakara suresinin 177 ve 220. Âyetlerini tefsirine bakınız):
Allah Teâlâ 220. âyette “Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar, ‘ihtiyacınızdan artanı” diye cevap ver” buyuruyor. Bazı alimler “zekat âyetleri gelince ve zekat uygulaması baÅŸlayınca bu âyet yürürlükten kaldırıldı” diyorlarsa da, ihtiyaç devam ettiÄŸi ve zekat ile karşılanamadığı sürece bu âyetin ve “Malınızda zekattan baÅŸka da hak vardır” mealindeki hadisin hükmü yürürlükte oluyor.
Kurtubî ÅŸöyle diyor: “Malını sevdiÄŸi ve ona baÄŸlılığı bulunduÄŸu halde onu, Allah rızası için verene” mealindeki âyetler (Bakara:220, Ä°nsan: 8) zekat dışındaki infaka delalet eder. Alimler ÅŸu hükümde ittifak etmiÅŸlerdir: Zekat verildiÄŸi halde Müslümanların ihtiyaçları karşılanamaz hale gelirse bu ihtiyacı karşılayacak ölçüde malın verilmesi farz olur. Ä°mam Malik’e göre, Müslüman esirlerin fidyesini ödeyerek onları kurtarmak, Müslümanların bütün mal varlıklarını alıp götürse bile bunu yapmak farzdır.
Bir hadis mealine göre “yoksullukla imtihan insanı küfrün sınırına kadar getirir”. Din kardeÅŸlerimizi bu ölçüde sıkıntıya düÅŸüren ihtiyaçları var iken ihtiyaç fazlası malın saklanması/biriktirilmesi nasıl caiz olur!? Öte yandan yeterince insan bu vazifeyi yerine getirmezse bir kısmının yapması maksadı hasıl etmediÄŸi gibi onları da yoksul hale getirir.
Peki çare nedir?
Çare “kardeÅŸ aile” uygulamasıdır. Her imkan sahibi, bir ihtiyaç sahibi aileyi himayesine aldığında yük geniÅŸ ölçüde paylaşılacağı için taşınması kolaylaşır ve maksat da hasıl olur. Herkes yakınında bulunan veya yakından tanıdığı aileyi himaye der, ihtiyacı karşılanan aile ikinci bir teklifi kabul etmez ve baÅŸkasına yönlendirir; böylece bütün toplumda gerçek manada kardeÅŸliÄŸin nimet ve rahmeti tecelli eder.
Henüz yorum yapılmamış.