Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İsmet Özel: Bayramda bayramlık ağzımı açmam lâzım

Şahsiyet sahibi insanlar meydana çıkmıyor çünkü meydan yok, çünkü henüz bir meydana ulaşamadık. Er meydanı, şahsiyet sahibi insanların çıkacakları meydan 400 sene önce Osmanlı devlet ricalinin şu veya bu şekilde kafeslenmesi suretiyle yok edildi.



Kafesin hacmi bizim özgürleÅŸme yolunu fark etmekten geri duruÅŸumuz yüzünden yıldan yıla büyüdü ve iÅŸin sonunda hepimiz ister istemez kafese sığdık. Milletçe kafeslenmemiz çok kolay oldu çünkü bizler Ä°blis’in iÄŸvasına uyduÄŸu için Cennetten çıkarılıp dünyaya kaburga kemiÄŸinden yaratılmış eÅŸiyle gönderilen Âdem aleyhisselâmın sulbünden geliyoruz. Zihnimiz bir ÅŸeytanı, her ÅŸeytanı, ÅŸeytanların bir kısmını mandepsiye bastıracak bir vasıta ile mücehhez deÄŸil. Bizde Âdem soyu olarak sadece cennet için yaratılmış olduÄŸumuz bilgisi mündemiçtir. Bünyemize mahsus bu bilgi bize bütün yanılsamaları, bâtılın bütün varyantlarını güzel gösterir. 
 
Aldatılmak, yanılsamalara kapılıp günah içinde rahatlamak bilhassa hoÅŸumuza gider ve bu zevk istikametindeki temayüllerin dayatmalarını “tabiî” addederiz. Tabiîdir, küfür âleminin, yani “Dünya Sistemi”nin, yani “Kapitalizm”in bize Türk olmayı yasaklayışı... Niçin Türk olacakmışız? diye sorarız. Türk olmaklığımızdan doÄŸar mı, doÄŸacak mı, bize gurur vesilesi edinmeÄŸe sebep bir iÅŸtigal mevkii? Türküz dersek, habaset karşısında kullanabileceÄŸimiz kalkanı kazanacak mıyız? Yoksa Türk lâfzı bize benzer bazıların başına bir mahkumiyet niÅŸanesi olarak sarılmış ve baÅŸka bazıları üzerlerine çoktan beri Türk lâfzını belâ atlatıcı bir kılıf olarak geçirdiler mi? Böylesi suallere cevap bulmak, bilin ki, refahtan, saadetten, mutluluktan caymaÄŸa varacaktır. Çünkü Türk olmaktan baÅŸka herÅŸey para ediyor. 
 
Diyelim ki, Türk’ten geçtik... Sualler yine de yakamızı bırakmayacaktır. Ä°slâm’da reform mümkün müdür? Müslümanlar aydınlanabilir mi? Bizi bu meselelere bulaÅŸtıracaklar, bizden düÅŸmanlarımızı gürbüzleÅŸtirecek zahmetkeÅŸlik umacaklardır. Bilir miyiz ki, hayatımıza bu suallerin sokulmasına ses çıkarmadığımız zaman, hangi meÅŸguliyetleri seçtiÄŸimiz takdirde imândan tecrid olunmuÅŸ vaziyette yaÅŸayabileceÄŸimiz hususunu merak konusu haline getirmiÅŸizdir. DoÄŸacak hasıladan tamamen habersizce ömrümüzü bir ÅŸeylere vakfederiz. UÄŸraÅŸ içinde yaÅŸanıldığı için, hiç kimse ömrünü heba etmiÅŸ olmaz. Ömrünün heba olduÄŸu zannına kapılanlar ÅŸikâyetçi mevkiini dualarının kabul oluÅŸu sebebiyle iÅŸgal edenlerdir. Herkes kabul olan duasının bedelini ömrüyle öder. Mütevekkilce hamdedenler ömürlerini bir terakki vetiresi gibi yaÅŸayanlardır. Böylelikle bir Müslüman münafıklar tarafından getirilen Kur’an-ı Kerîm’e tepeden bakma teklifini reddetme kararlılığı sayesinde dört hak mezhep seviyesine, olgunluÄŸuna erer. Bu seviyenin altında kalarak hamlığını üzerinden atamamış hımbıllar “Ehl-i Sünnet Ve-l Cemaat” demezler. Onlar süslü püslü yerlerini Haçlı Ordusu saflarından bir safta seçer.   
 
Dün ne oldu ise bugün de o olmaktadır ve yarın olacak ÅŸey ondan baÅŸkası deÄŸildir. GüneÅŸin altında yeni bir ÅŸey olmadığı gibi hangi safhasında vuku bulduysa da tarihte olan bitenden ibret dersi çıkarmamız mümkün deÄŸildir. Tarih bir iÅŸe yararsa tek tek ÅŸahısların ve toplu halde nesillerin imtihandan geçtiÄŸini gösterme iÅŸine yarar. Elbette herkesin bir ırkı var. Ä°zi helâk olmuÅŸlara uzanan bir ırkın içinde kendinize bir yer bulabilirsiniz. Öncekiler ömürlerini tamamladılar ve birer birer hepsi neyi hangi niyetle yaÅŸadıysa onun hesabını verecek. Ölüm hak, miras helâl... Kimdi ölen ve senin neyin oluyordu? Sana mirası intikal eden kim idi? Terekeden devir alabileceÄŸin halde niçin devir almadın? ReddebileceÄŸin halde niçin reddetmedin? Niçin resullerin ve nebilerin mirasçısı olma iÅŸareti taşımayanları âlim belledin? Kim veda hutbesinde kime, neyi miras bıraktı?    
 
Her nesil aynı ÅŸeyi yaÅŸadı. Her vasat aynı ÅŸeye imkân tanıdı. Åžuydu yaÅŸanan ve ÅŸuydu mümkün olan: Gitgide insanlaÅŸmak veya gitgide ÅŸeytanlaÅŸmak. Bu ikisi olanca karakterimizi, ÅŸahsiyetimizi, hüviyetimizi tahdit ediyor. Ä°ster kendini Ä°slâm dairesi içinde bilsin ve/veya isterse bilmesin asırlar boyu buluÄŸa eren her erkeÄŸin, her diÅŸinin eÅŸya ile olan tanışıklığı bu iki yolun cilveleri vasıtasıyla kurulabilmiÅŸtir. Tecelli öyledir ki, asırlar boyu hep insanlaÅŸma ve ÅŸeytanlaÅŸma dışında baÅŸka türlü ÅŸeyler olsun istenmiÅŸtir. Bu baÅŸka türlü ÅŸeylere hevesle ikna olunmaya çalışıldı veya temas kurulanları baÅŸka türlü ÅŸeylere ikna ÅŸekli arandı. Ne yapılırsa yapılsın sonunda gören onu görür ki, insanlaÅŸmaktan veya ÅŸeytanlaÅŸmaktan baÅŸka bir ÅŸey yapılamamıştır.
 
Ä°nsanlaÅŸmak demek kendi yolunu ulvî ile süflî arasında gidiÅŸ-geliÅŸin yapılandırdığı arayış usulünü benimsemek demektir. Hangi türden olursa olsun, bir arayış mümkün ise ancak hataya düÅŸme ihtimalini kabul ile mümkün olabilir. Bir ÅŸeylerin aslını yoklayacak, onları tedkike tâbi tutacak, isabet ettirmede kendi gücünüzün sınanması sahasına gireceksiniz. Aramaktan yılmamak bir bakıma hata payından feragat etmeme demeÄŸe gelir. Ä°nsanlaÅŸma istikametinde yürüdüÄŸün yolun hakkını hatanda ısrar ederek verebilirsin.  
 
Yola girmenin reddi, kendi yolunu seçme ÅŸerefinin reddi ki, bunun gerçek adına istiÄŸna denilmektedir, ÅŸeytanlaÅŸma cihetinin baÅŸlangıç noktası olarak bilinir. 
 
Bir tutumda ısrar etmeÄŸi, o tutumda hatalı olduÄŸunu bile bile ısrar etmeÄŸi övmek elimden gelmez; lâkin bu ısrarı takbih edecek deÄŸilim.   
 
Ä°smet Özel, 27 Ekim 2012

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.