Sosyal Medya

Güncel

Bilgenin siyaseti, siyasette bilgelik ve popülizm: Talut ve Calut kıssasından dersler

Yasin Aktay- Yeni Åžafak



Yönetim iÅŸinin filozoflara, bilge insanlara veya bilim adamlarına bırakılması gereken ciddi bir iÅŸ olduÄŸu düÅŸüncesi Platon’dan itibaren siyaset biliminin önemli tartışma temalarından biridir. Bizzat Platon’un yaÅŸamış olduÄŸu ve sonu fiyaskoyla neticelenmiÅŸ olan siyaset tecrübesi, Syracusse’taki denemesi, bu fikrin o kadar da matah olmadığını göstermiÅŸtir aslında. Siyaset ve ideal devlet üzerine ÅŸimdiye kadarki bütün tartışmalarda fikirleri referans olmuÅŸ olan Platon ayarındaki bir felsefeci, siyaset üzerine söylediklerini sahada uygulamaya sıra geldiÄŸinde feleÄŸini ÅŸaşırmak durumunda kalmış ve büyük bir hezimetle sahadan çekilmek zorunda kalmıştır.
 
Buna mukabil son derece bilge siyasetçiler de olmamış deÄŸildir. Peygamber Efendimiz’in kendisi bunun en ideal örneÄŸidir. Hem peygamber hem de en ideal ÅŸekliyle iyi bir yönetici örneÄŸini sergilemiÅŸtir. Hulefai RaÅŸidin, aralarında üslup, seviye ve baÅŸarı farkı olsa da her biri bilge (raÅŸid) yöneticinin iyi örneklerini sergilemiÅŸlerdir.
 
20. yüzyılın sonunda Avrupa’nın ortasında bütün çaÄŸdaÅŸ siyaset felsefelerinin ve modernist anlatıların en çakal, en sahtekar siyasal odakları maskeleyerek bir halka karşı soykırım uyguladığı bir ortamda bir güneÅŸ gibi parlayan mücadelesiyle Aliya Ä°zetbegoviç kelimenin tam anlamıyla, Platon’un adını koyup kendisinin eriÅŸemediÄŸi “bilge kral” rolünü en güzel ÅŸekilde oynadı.
 
Siyaset ve bilgelik arasında kurulan platonik iliÅŸki, felsefeyi pratikte meslek olarak benimsemiÅŸ olanlara asla bir avantaj saÄŸlamıyor. Platonik felsefenin aradığı erdemi siyasette temsil etmek ve bu erdem idealini gerçekleÅŸtirmek sahada farklı bir pratik bilgelik türü de gerektiriyor. Bu siyaset bazen erdemleri kaybetmemek için dünyayı kaybetmeyi de göze almayı gerektirebilen bir çizgiye de çekilebilir. Muaviye ve kardeÅŸi Ziyad, Amr bin As ve Mugire bin Åžûbe gibi muhalif kiÅŸilerden “Arabın dâhisi”, becerikli diye olarak bahsedildiÄŸinde, Hz. Ali’nin “EÄŸer ki Allah’tan korkmasaydım, Arab’ın dâhisi ben olurdum” dediÄŸi rivayet edilir.
 
Siyasette baÅŸarılı olmak ile bilgelik arasında bu yüzden elbette zorunlu bir iliÅŸki olamıyor. Ama erdemlilerin ortak akılları ve pratikleriyle baÅŸarılı bir siyasetin planlarını, stratejilerini yapmaları da ÅŸart. Platon Syracusse’tan hayal kırıklığıyla döndü diye siyaset insana sürekli dünyaya karamsarlık ve kötümserlik telkin eden lanetliymiÅŸ gibi kötülere terk edilecek bir alan deÄŸildir.
 
Ramazan’ı geride bıraktık, orucumuzu tuttuk, zamanı ve tarihi yeniden idrak ettik. Zaman ve tarih içinde deÄŸiÅŸmeyen ÅŸeyi tekrar yakaladık, kendimizi Hz. Adem’e kadar giden tek bir hikayeye raptettik. Onunla, Nuh’la, Ä°brahim’le, Ä°smail’le, Ä°shak ve Yakup’la, Musa, Yusuf ve Ä°sa ile aynı zaman aralığında buluÅŸtuk. Çünkü Ramazan Kur’an’ın indiÄŸi ay ve bunu da idrak etmek için bolca Kur’an okuduk, dinledik.
 
Siyaset ve bilgelik, liderlik ve peygamberlik arasındaki iliÅŸkiye dair bu zaman aralığında yeniden yaÅŸadığımız Talut ve Calut’a dair kıssa bize çok ÅŸey söylüyor. Bakara süresinde geçen bu olayda dikkat çeken çok nokta var, ama bu baÄŸlam içinde Ä°srailoÄŸullarının önde gelenlerinin kendi peygamberlerinden birine “bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaÅŸalım” demeleri sözkonusu.
 
Bu teklifi Ä°srailoÄŸullarının önde gelenleri bir peygambere iletiyor. Ä°lk dikkat çeken ÅŸey, peygamber olduÄŸunu bildikleri kiÅŸiye kendilerine lider olmasını istemiyor olmaları. Yani baÅŸvurdukları kiÅŸi bir peygamber ama siyasi lider olacak vasıflara sahip görülmeyebiliyor. Her bilgeliÄŸin siyasi bir liderlik doÄŸuramayabileceÄŸi gibi her peygamberlik de, üstelik peygamberliÄŸi tanınsa da bir siyasi otorite doÄŸurması sosyolojik bir zorunluluk deÄŸil.
 
Ancak peygamber belli ki Hz. Musa’dan sonraki dönemlerde ulaÅŸtıkları gücü kaybeden ve tekrar dönemin siyasi güçleri karşısında türlü zulümlere maruz kalmaya baÅŸlamış olan Ä°srailoÄŸulları artık buna dur demek için savaÅŸa hazır olduklarını ve tek eksiklerinin etrafında toplanacakları, kendilerini yönetecek bir kral, bir siyasi lider olduÄŸunu düÅŸünmeye baÅŸlamışlardır. Ancak baÅŸvurdukları peygamber onları çok iyi tanıyor ve çok arzuladıkları savaÅŸa, o savaşın gerektirdiÄŸi fedakarlıklara hazır olmayabileceklerini görüyor ve bu endiÅŸesini açıkça söylüyor: “Ya üzerinize savaÅŸ farz kılındığında, savaÅŸmayacak olursanız?”
 
Kitle bilinci, hamasilik ucuz kahramanlığı da çok kışkırtır. Mangalda kül bırakmayan kitleler, elle gelen düÄŸün bayram, ucuz kahramanlıklarla bazen yöneticilerini gereÄŸinden daha radikal davranmaya da tahrik eder, yöneticileri üzerine hamasiliÄŸi, bazen faÅŸizan duyguları bir baskıya dönüÅŸtürerek yöneticilerine yüklerler.
 
Yöneticilerin bu beklentilerin tuzağına popülizm yoluyla düÅŸmeleri çok sıradan bir siyaset biçimidir. SavaÅŸ isteyen Ä°srailoÄŸullarının savaÅŸ emri gerçekten vaki olduÄŸunda ne yapacakları bilinmez, henüz sınanmamışlar. Daha inandırıcı olmak ve yöneticileri üzerinde bir baskı oluÅŸturmak için “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaÅŸtırılmış olduÄŸumuz hâlde Allah yolunda niye savaÅŸmayalım?” diye durumlarını iyice dramatize eder, savaşı iyice kışkırtırlar.
 
“Ama onlara savaÅŸ farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.” (Bakara Suresi, 246).
 
Vaki olmuÅŸ savaşı en çok eleÅŸtirenlerin çoÄŸu kez savaÅŸa en çok tahrik edenler arasından çıkması tipik bir durumdur. Bazı rivayetlerde sayıları seksen bini bulan o günün Ä°srailoÄŸullarının savaÅŸa ilk anda razı olan, savaÅŸ emri geldiÄŸinde hemen geri dönmeyen “pek azı”nın beÅŸte bire tekabül ettiÄŸini söylerler. Peygamberleri kendilerine Allah’ın Talut’u lider olarak tayin ettiÄŸini söylediÄŸinde ilk tepkileri “Talut da kim oluyormuÅŸ?” ÅŸeklinde oluyor. BeÄŸenmiyorlar onu. Çünkü kendi mensup oldukları ve bundan dolayı kendilerini seçkin saydıkları 12 kabilenin hiçbirine mensubiyeti yok. Asil deÄŸil, hatta aÅŸağılanan bir kasta, bir sosyal tabakaya ait biri. Kendilerini ondan üstün görüyorlar. Oysa kendileri istemiÅŸ Allah da yollamış, buna raÄŸmen kendi kabilelerinden birine mensup deÄŸil diye reddediyorlar.
 
Ä°ÅŸte liderliÄŸin en büyük sosyolojik imtihan alanlarından biri de bu. Kurtarıcı liyakatin nesep engeline takılması.
 
Åžimdi biz de bu köÅŸenin sınırına takılıyoruz. Demek ki, bilahare devam edeceÄŸiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.