Özel / Analiz Haber
Kemal Sayar: Modern uygarlığın anlattığı masallardan birisi de aklın duygulara karşı nihai bir zafer kazandığı
Follow @dusuncemektebi2
Çoğu yaşam ve görüş bugün hâlâ, Auschwitz ve Hiroşima sanki hiç olmamış, yahut eğer olmuşsa da çok uzaklarda, çok önceleri, bir öfke boşalımı şeklinde olmuş, bizi ilgilendirmezmiş gibi sürüyor’.
Siz buna Bosna ve Ruanda soykırımlarını, Filistin, Suriye ve Irak’ta ‘savaÅŸ zayiatı’ olarak yitirilen milyonlarca insan hayatını ekleyin. Bir ahlak körlüÄŸü dayatılıyor bize. Modern uygarlığın anlattığı masallardan birisi de aklın duygulara karşı nihai bir zafer kazandığı ve aklın zaferine duyduÄŸumuz inancın ahlakın daha ileri bir aÅŸamasını temsil ettiÄŸi masalı. Tarihi, insanın içindeki hayvanı ehlileÅŸtirmesi ve o hayvandan sıyrılarak, akılcı örgütlenme marifetiyle, yetersiz ve kaba bir hayatı yeniÅŸi olarak okuyan anlayış, modern toplumu ahlaklaÅŸtırıcı bir güç olarak görür. Bauman’ın ifadeleriyle, ‘onun kurumları artık uygarlaÅŸtırıcı güçler, onun baskıcı denetimi de kırılgan insanlığı hayvanca duyguların selinden koruyan bir barajdır’.
Bu masal artık çökmüÅŸtür. Bugün bize ahlâk dersi vermeye sıvanan modern kodamanlar son bir kaç on yıldır milyonlarca insanın varlığını yeryüzünden silmiÅŸlerdir. Onları görünmez, duyulmaz, ıstırabı deÄŸersiz insanlar kılarak yüzlerini silmiÅŸlerdir. Onların bu dünyada ahlaki bir özne olarak var olma haklarını gasp etmiÅŸler, yoksulları, göçmenleri, toprağı iÅŸgale uÄŸrayanları ahlakın görme alanından çıkarmışlardır. Göçmen teknelerinde çıktığı yolculukta kendisine bir ekmek kapısı ararken Akdeniz’de boÄŸulan, evinde oyun oynarken fosfor bombasıyla can veren, bugün artık korkunç bir yalan olduÄŸu ortaya çıksa da kimsenin hesabını vermeye yanaÅŸmadığı o namevcut ‘kitle imha silahları’ yüzünden yerinden, yurdundan, ailesinden, canından edilen milyonlarca insanın yüzü silinmiÅŸtir. Yüz silinmesi ÅŸu demek: Bu insanlar ahlaki bir taleple Batının karşısına çıkamaz. Onlar artık ahlakın koruma alanında kabul edilmez, görülmez, fark edilmez bile. Akdeniz’de bir tekne daha battığında içimizin sızlaması gerekmez. Zaten böyle olacağı farz edilir. Vicdanı silinmiÅŸ olanlar, öteki saydıklarının yüzünü siliyor. Vicdanı silinmiÅŸ olanlar bizi ‘katilin makul dayanakları’ olduÄŸuna inandırarak maktulün yüzünü silikleÅŸtiriyor. Cinayet gündüz aydınlığında iÅŸleniyor ve kimse görmüyor.
Maktul aynı zamanda olaÄŸan ÅŸüphelidir. O Batı ÅŸehirlerinin saflığını bozacak görünmez bir düÅŸmandır. Onun ‘somut ve eriÅŸilebilir’ kılınmaması gerekir. Dikenli çitlerin, büyük duvarların ardına hapsedilerek görünmezleÅŸtirilir ama orada bir tehdit olarak elde tutulur. Masum olduÄŸunu ispatlaması istenir ondan, sanık sandalyesine oturtulduÄŸu için suçludur ve savcının onun suçunu kanıtlaması gerekmez, o ne yapıp etmeli ve masum olduÄŸunu göstermelidir. ‘Küresel savaÅŸ kesinlikle tespit edilmiÅŸ düÅŸmanlara karşı deÄŸil ama nebulalara karşı, yüzü olmayan ama onun yerine hortlaklarımızı yansıtabileceÄŸimiz hortlaklar olan hasımlara karşı yürütülüyor’ diye yazar Ann Stoler. DüÅŸman meÅŸru bir düÅŸman da deÄŸildir üstelik, canavarsı bir varlıktır, ateÅŸler saçan bir ejderha gibi, ancak mitolojik kahramanların durdurabileceÄŸi bir canavar.
Küresel sistem coÄŸrafyamız üzerinde bir yap-boz oyunu oynuyor. KötülüÄŸün efendileri, sistemli bir korku yayarak sıradan insanı edilgenleÅŸtirmek istiyor. ‘Ölürseniz bir hiç uÄŸruna ölmüÅŸ olacaksınız, kimse yasınızı tutmadığı gibi lanetleneceksiniz de’ diyor direnmek isteyenlere, ‘sesinizi kısıp oturun ve başınıza gelene rıza gösterin’. Oysa ahlakın sesi bizi baÅŸka bir istikamete çağırıyor, kötülüÄŸün kadir-i mutlak olmadığını fısıldıyor kulağımıza, ona karşı koymanın mümkün olduÄŸunu ve yüzlerimizin silikleÅŸtirilmesine direnebileceÄŸimizi söylüyor. ‘Sesimi çıkarmadığımda hâlâ kurtulma ümidim var’ diye düÅŸünen kiÅŸi kendisini tehlikeye atmaz, gözü pek davranışlar göstermez. Oysa ahlak ayartılamaz, satın alınamaz, akla tabi kılınamaz. O bir ‘yüce gönüllülük’ anıdır. Vicdanın sesini duyduÄŸunda ona cevap vermek zorunda hisseden kiÅŸi artık ahlakın manyetizmasına kapılmıştır. Öte yanda kötülük meÅŸruiyetini yığınların sessizliÄŸinden alır. Bizi ikna etmek için çabaladığı ÅŸey kendi kaderimizi hak ettiÄŸimiz ve bunun asla ertelenemez olduÄŸudur. Tahakkümün temel baÅŸarısı, insan yerine konmayanları, bunun doÄŸal olduÄŸuna inandırmasıdır. Tahakküm bizi önce kendi zihniyetimizden avlar. Onun karşısında bizi ruhsal olarak güçsüz bırakarak, felç ederek savunmasız bırakır. ‘Zalimin en büyük silahı mazlumun zihniyetidir’. Korkan insan her türlü zillete raÄŸmen saÄŸ kalmayı bir ülkü olarak benimser, cesaretle dünyayı deÄŸiÅŸtirmeye çalışan ise ölümü pahasına hakikati el üstünde tutmayı yeÄŸler. Hayatta kalan deÄŸil ahlakta kalan kazanır.
Bir temmuz gecesi duygunun akla karşı zaferini beraberce idrak ettik. Ä°nsan iradesinin, korkunun çeperlerini aÅŸarak, yüzlerin ve vicdanların silinmesine karşı duruÅŸunu hayranlıkla gördük. Aklın nihai zaferini ilan eden modern projeye karşı büyük bir meydan okuyuÅŸ. Bir yüce gönüllülük anı. Åžimdi elimizi kalbimize götürerek dünyayı yeniden okuyabiliriz. Hayatlarımızı, ruhlarımızı ve yüzlerimizi zalimlerin insafına bırakmayacağız.
Henüz yorum yapılmamış.