Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Turan Kışlakçı: Muhammed İkbal, Trabluslu Fatma ve eski Arap rejimlerinin çöküşü

Birkaç gündür dünya televizyonlarından Trablus’ta olup bitenlere odaklanmış durumdayız. Oradaki insanlarla birebir telefonla görüşüp yaşananlar konusunda birinci elden bilgilere ulaşmaya çalışıyoruz. Öyle ilginç, öyle dehşet haberlere ulaşıyoruz ki, bunları şimdi yazmak ya da anlatmak oradaki birçok dosta zarar vereceği için çok kısa bir zaman sonraya bırakıyoruz…



Libya daha doÄŸrusu Trablus bize çok uzak deÄŸil. Orası bir zamanlar bir vilayetimiz idi. Orada yüzlerce ÅŸehid vermiÅŸtik. Senusilerin mücadelesi ve kahraman komutan Ömer Muhtar’ın hatırası halen capcanlı duruyor muhayyilemizde…
 
Libya, Müslümanların Kuzey Afrika’yı fethettiklerinde en önem verdikleri yerdi. Çünkü Libya, Afrika’nın kalbiydi. Oraya hâkim olan Afrika’yı kanatları altına alır ve her yere rahatlıkla nüfuz edebilirdi. Zaten bundan dolayıdır ki, Romalılar buraya “Afrika” ve kadim Müslüman devletler de bu bölgeye “Ä°frikiye” adı vermiÅŸlerdi. Yani koca Afrika’nın hepsi Libya’ydı. Zira yıllar sonra bu isim buradan alınıp tüm bir kıtaya verilecekti.
 
Libya adını bu bölgeye emperyalistler verdi. Daha öncesinde bölgeyi Müslümanlar Fizan, Derne, Bingazi ve Trablusgarb olarak tanıyordu. Bu isminin Romalılar tarafından milattan önce bölgede küçük bir yer için kullanıldığı ifade ediliyor. Yunanca’da “Libos” ve eski Mısırlılarda “Ellibo” ÅŸeklinde telaffuz edildiÄŸi söylenen “Libya”nın “Tepeler Ülkesi” manasına geldiÄŸi kaydediliyor.
 
Iraklığı, uzaklığı ifade eden “Fizan”, daÄŸlarla ve uçsuz bucaksız çöllerle çevrili bir tecrit yeriydi. Osmanlılar muhaliflerini dünyanın en ırak, ulaşılması en güç ve en izole yerlerinden biri olan Fizan’a gönderirdi. Hatta dilimizde “Fizan’a kadar yolun var!” sözü hâlâ yaygın olarak kullanılmakta.
 
Ä°talyan iÅŸgal güçleri, 1911 yılında Osmanlı toprağı olan Trablus’u iÅŸgal ettiÄŸinde, dünyanın birçok yerindeki Müslümanlar buraya pür dikkat kesilmiÅŸti. Çünkü Osmanlının çok önemli bir kalesi olan Trablus’un düÅŸmesi MaÄŸrip bölgesinin tamamen kaybı manasına geliyordu. Bunun için Osmanlı bölgeye Enver PaÅŸa, Cemal PaÅŸa, Mustafa Kemal paÅŸa ve Åžekip Arslan gibi daha birçok askerini ve diplomatını gönderdi. Enver PaÅŸa, Ä°talyanlara karşı mücadele eden Senusileri eÄŸitiyordu.
 
Ä°talyanlar, tarihte eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ bir ÅŸekilde bölge halkını kıyımdan geçiriyordu. Kadın ve çocuk demeden herkesi bir bir katlediyorlardı. Halen bile dönemin Osmanlı gazetelerinde yer alan Trablusgarb resimlerine baktığınızda vahÅŸetin boyutunu çok rahatlıkla müÅŸahede edebilirsiniz. Vadiler dolusu ceset resimleri ve daraÄŸacından sallanan yüzlerce insan…
 
Trablus’ta öyle dramlar yaÅŸanıyor ki, bütün Ä°slam coÄŸrafyası orada yaÅŸanan kıyımdan dolayı aylarca gözyaşı döktü. Ä°stanbul’da Nisvan Cemiyeti Osmanlının ilk kadın pilotu Belkıs Hanım baÅŸkanlığında Ä°talyan uçaklarının bombardımanı altından katledilen Libyalı Müslümanlara yardım için uçak satın aldı. Hind alt kıtasından Balkanlara ve Balkanlardan Kafkaslara binlerce Müslüman Trablus’ta savaÅŸmak için yollara çıkıyordu. Japonya ile özdeÅŸleÅŸen Sibiryalı ünlü Müslüman düÅŸünür AbdurreÅŸid Ä°brahim dahi ilerlemiÅŸ yaşına raÄŸmen Trablus’a doÄŸru yola çıkmıştı. Tüm Ä°slam dünyası Trablus için ağıtlar yakmaktaydı.
 
Herkesin gözü kulağı Trablus’taydı. Oradan gelen haberler ceridelerimizin birinci sahifesini kaplardı. Bu haberlerden biri de Trabluslu Fatma’nın haberiydi. Trablus Harbi esnasında Osmanlı ve Trablus gazilerine su dağıtırken ÅŸehid düÅŸen Fatıma’nın hikâyesi… Fatma gazilerimizin gözbebeÄŸiydi. Onlara çok zor anlarında yardım eder ve çoÄŸunun da hayatının kurtulmasına vesile olmuÅŸtu. Bir efsane haline gelen Fatma, Ä°talyanların korkulu rüyası haline geldi ve günün birinde Ä°talyan ajanları Fatma’yı bulur ve gazilere su verirken ÅŸehid ettiler. Bu haber Bab-ı Ali medyası dâhil tüm alemi Ä°slam ceridelerinde neÅŸredildi.
 
Hind alt kıtasının ünlü Müslüman düÅŸünür ve ÅŸairi Allame Muhammed Ä°kbal, Fatma’nın hayat hikâyesini okuyunca gözyaÅŸlarına tutamaz ve onun adına cesur kaleminde bir ağıt yazar. Koca Ä°kbal, Fatma ile ilgili yazdığı ölümsüz ÅŸiirinde ÅŸu duygularını dile getirir:
 
Fatma Binti Abdullah
 
Fatma! Merhum ümmetin namususun sen
Temiz ve masumdur senin her zerren
 
Senin gibi bir çöl hûrisine nasipmiÅŸ bu ÅŸeref
Ä°slam gazilerini su ile serinletmek…
 
Kılıçsız ve sipersiz bu cihadın
Ne kadar cesaret vericidir bu şehadet aşkın.
 
Sonbaharımızda senin gibi goncalar da varmış
Küllerimiz içinde bile Ya Rab ne kıvılcım varmış.
 
Nice ceylanlar saklıdır hâlen çöllerimizde
Şimşekler gizlidir boşalmış bulutlarımızda.
 
Fatma! GözyaÅŸlarımız uÄŸruna akıyorsa da
Bir nağme saklıdır bu ağıtlarımızda.
 
Åžehid düÅŸtüÄŸün toprağın üzerindeki raksın ne anlamlıdır
Her zerren hayat için bir peyâmdır.
 
Bir hareket vardır sessiz türbende
YetiÅŸen yeni nesil vardır bu temeller üzerinde.
 
Bunun büyüklüÄŸünü bilmiyorsam da
Eminim senin mezarından doğacağına.
 
Yeni bir yıldız doÄŸmuÅŸsa da gökte
Ä°nsanların gözü onu hâlâ görememekte.
 
Bu yıldız henüz doÄŸmuÅŸtur
Gece, gündüz devranına sokulmamıştır.
 
Hem mazi hem de bugünkü halimiz akseder bunun ışığında
Senin yıldızının ziyâsı da akseder ayrıca.
 
Libya’nın kahraman Senusileri, Ömer Muhtar ve Fatmaların aÅŸkıyla ülkelerini 1951 yılında bağımsızlığa kavuÅŸturdu. Bağımsızlık sonrasında Ä°dris es-Senusi kral ilan edildi. Türkiye’nin yakın dostu olan Ä°dris es-Senusi’nin idaresi 1 Eylül 1969’a kadar devam etti. Bu tarihte hâlihazırda düÅŸüÅŸünü izlediÄŸimiz Muammer Kaddafi askeri bir darbeyle iktidarı ele geçirdi.
 
50’li ve 60’lı yıllarda Körfez ülkeleri dâhil tüm Arapların gözdesi ve en geliÅŸmiÅŸ ülkesi haline gelen Libya, 42 yıllık Kaddafi iktidarı döneminde Arap dünyasının en geri kalmış ülkesine dönüÅŸtürüldü.
 
Çünkü Kaddafi ve ailesi ülkenin tüm petrol ve doÄŸalgaz gelirlerine el koydu. Ülke bir “Kaddafi Anonim Åžirketi” halini aldı. Kaddafiler, ülkenin yeraltı zenginliklerinden elde ettikleri paraları halklarına koklatırken, satın aldıkları Ä°talyan futbol kulüplerine, sarışın Ä°ngiliz, Ä°talyan, Fransız ve Bulgar kızlarına ve Ä°talyan BaÅŸbakanı Berlusconi ve Fransa CumhurbaÅŸkanı Sarkozy’ye çuval çuval para akıttılar. Kaddafi, kızdığı Araplara karşı sadece “Afrika Krallar Kralı” olarak anılmak için bile Afrika liderlerine Fransa üzerinden paralar yaÄŸdırdı. Sahip olduÄŸu milyar dolarlarca servet ile dünyanın en zenginleri arasındaydı. Parasıyla herkesi satın alıyordu. Muhaliflerini gözünün yaşına bakmadan bir gecede ortada yok ediyordu. Onbinlerce insanı katletti. Beraber darbe yaptığı dostlarını dahi asmaktan imtina etmedi. Tek başına koltuÄŸa oturdu ve Kur’an-ı Kerim ile eÅŸdeÄŸer olarak gördüÄŸü “YeÅŸil Kitap”ı kaleme aldı. Ülkesine adeta kan kusturdu ve yapmadığı zulüm kalmadı. 2000 yılına kadar artık hiçbir muhalifi içeride kalmadı…
 
Atalarımız, “Küfür âbâd olur, ama zulüm âbâd olmaz” veya “mülk küfürle devam eder ama zulümle devam etmez” demiÅŸlerdi. Veya baÅŸka bir deyiÅŸle “Zulm ile abad olanın sonu berbad olur”. Zulüm makinesi olmaya soyunmuÅŸ, insanlıktan sıyrılıp makine gibi öÄŸüten aygıtlara dönüÅŸen sözde liderler, artık bir bir çöküyor. Bu çöküÅŸ aslında kadim Arap siyasetinin de bitiÅŸiydi. 70 yılların eski rejimleri Kaddafi’nin zatında fiilen son buldu. Kalanların da artık ayakta kalması imkânsız çünkü halklar artık onları istemiyor…
 
Hâsılıkelâm, ÅŸimdilerde ayaklanan Arap dünyasında, tek parti, tek görüÅŸ ve tek lider dönemi resmen bitiyor. Her türlü boyun eÄŸdirme, aÅŸağılanma ve gaspa raÄŸmen Arap halkları tek olduklarını gösterdi. Halklar, iradelerini ortaya koyarak 40 yıldır onurunu çiÄŸneyen sözde liderlerinden iktidarlarını söke söke alıyor.
 
Geçen asırda, taÅŸa, topraÄŸa, aÄŸaca, kuÅŸa, lidere, partiye, bez parçasına ve benzeri her türlü alet edevata deÄŸer, kıymet ve hatta kutsallık atfeden bu rejimlerin, tek deÄŸer vermediÄŸi ÅŸey insanlardı. Yöneticilerin batıdan araklayıp giydikleri deli gömlekleri, insana hep bir madde gözüyle bakmalarını saÄŸladı. Bu coÄŸrafyada son iki asırdır sık sık insan katliamlarına tanıklık etmemizin arkasında bu bilinç yatıyordu. Halklarını korumak adına iktidara gelenler, bir anda birer ölüm makinesine dönüÅŸüyorlardı. Ä°ktidarları ya da koltukları için halkları ezip geçebiliyorlardı. Çünkü gücü ele geçiren kiÅŸi, vaad ettiÄŸi deÄŸerleri ve sahip olduÄŸu insanlığını unutup aÅŸağılık bir domuza dönüÅŸebiliyordu.
 
Åžimdi Arap halkları, zulmün ve diktatörlüÄŸün sona ermesini ve kula kulluktan kurtulmak istiyor. Sonuç olarak, Ä°slam hukukunda korunması gereken temel haklar ÅŸunlardır: Dinin korunması, canın korunması, malın korunması, aklın korunması ve neslin korunması. Ä°ÅŸte tüm bu haklar bu totaliter baskı rejimlerinde maalesef yok olmaya yüz tutmuÅŸtu. Åžu an diktatörlerin ayakları altında ezilen Arap halkları, Hz. Peygamber ve RaÅŸid Halifeler döneminde bu ruhun kendilerine verildiÄŸinin bilincinde onur ve özgürlük mücadelesi veriyor. Cuma namazı sonrası sokaklara dökülmelerinin nedeni bu. Onlar kendilerine hakiki manada bir Ömer, Ebu Bekir, Osman ve Ali gibi liderlik yapacak lider arayışlarını sürdürüyor.
 
Kaynak: Turan Kışlakçı'nın kiÅŸisel Web sayfası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.