Güncel
Fatma Barbarosoğlu: Suizan ile hüsnüzan kapışınca....
![](resimler/detay/184596.jpg?1559278549)
Follow @dusuncemektebi2
Fatma BarbarosoÄŸlu- Yeni Åžafak
Saat sabah 9.30. Caddenin iki yanına sıralanmış AVM’ler, -onlar tabelalarına AVM diye yazmış ama halk arasında adları ucuzcu- ürünlerini geniÅŸledikçe geniÅŸlemiÅŸ kaldırımların üzerine teÅŸhir için hazırlıyor.
Kadın yapma çiçekten fırın kabına, duvar saatinden paspasa bilumum ev aksesuarı ve ev gerecinin satıldığı dükkandan içeri girdi. 15 cm geniÅŸliÄŸinde rafa konulacak ahÅŸap bir kap arıyordu. Aradığını ahÅŸap olarak deÄŸil telden bükülmüÅŸ bir malzeme olarak buldu. Fiyatını sordu. Sonra baÅŸka ÅŸeylerin fiyatını sordu. BaÅŸlangıçta meraklı bir ÅŸekilde sorulan sorulara cevap veren adam bir müddet sonra kadına sabah sabah bir ÅŸeyi çalmak için gelmiÅŸ hırsız gözüyle bakmaya baÅŸladı. Kadın bu bakışı gördü. Kadının görevi görmekti.
Bu sabah suizan ile hüsnüzan kapışacak hadi bakalım dedi.
Almayı düÅŸündüÄŸü ama o an almayacağı ürünlerin hepsinin fiyatını tek tek sormaya devam etti kadın.
Kadın sordukça adam kadının kaÅŸla göz arası bir ÅŸeyi aşıracağından neredeyse emindi.
Ä°çerdeki ürünleri dışarı çıkaran yardımcısına kadının da anlayacağı ÅŸekilde iÅŸini bıraktırdı. Dört bir taraftan “yankesici kadını” gözetleyebileceklerini hesap etti.
Suizan ile hüsnüzan kapışması hızlandı diye düÅŸündü kadın. O sabah cep telefonuna gelen mesajı yeniden okudu: “O el Kuddus’dur. Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdise layık olandır.”
Niye okuduysa. Suizan damarının hüsnüzannı yeneceÄŸini mi düÅŸünmüÅŸtü. El Kuddus el Kuddus diye zikretmeye baÅŸladı kalbi. Daha önce hiç bu isim ile zikretmemiÅŸti. Mesajı gönderen kiÅŸi için dua etti o an. Batında kalbi zikrederken zahirde eli bir gazetelik tutmakta idi. Evlere giren gazete sayısı azalıyor ama gazetelik bir aksesuar olarak satılmaya devam ediyor diye düÅŸündü.
Kalbi zikrederken zikrederken beklediÄŸi her ne idiyse ve beklediÄŸi ÅŸey nasıl neticelinmiÅŸse bir ben vardır bende benden içeri diyen Yunus gibi kendi benliÄŸinin katları arasında deprem yemiÅŸ gibi sarsıldı.
Elini çantasına attı. Dükkanın ilk müÅŸterisiyim siftahsız çıkmak olmaz diyerek dükkana beÅŸ lira bıraktı.
Kim kazanmış?
Suizan mı hüsnüzan mı?
Kadın bunu hiçbir zaman bilemeyeceÄŸini düÅŸündü.
Sonraki günlerde o anı düÅŸünmeye devam etti. Kazanan suizan olmuÅŸtu. Çünkü önce kendisi dükkan sahibi hakkında suizanda bulunmuÅŸtu.
Modern zamanlarda kazanan neden daha ziyade suizan oluyordu?
Bu sorunun cevabı için her gün bir madde yazmaya karar verdi.
Bir rakamının karşısına toplumsal güvensizlik bireysel güvensizliÄŸin öncüsü oluyor. Haber kanalları her gün her dakika sokakların, insanların, kapı komÅŸusunun, en yakın akrabanın tekinsiz kimliÄŸini haber yapıyor diye yazdı.
Ä°kinci gün öteki için deÄŸil esas kendimiz için hüsnüzanna ihtiyacımız var diye yazdı.
Üçüncü gün hüsnüzan ile selam arasındaki baÄŸlantıyı düÅŸündü. Bu baÄŸlantıyı kuran, okumakta olduÄŸu öykü idi. Baharı karşılayamayacak kadar yorgun ve yaÅŸlı adamın selamı bir yük olarak sırtlanamadığı satırlar:
“Mr. Neave hayatında ilk kez o akÅŸam, ilkbahar için çok fazla yaÅŸlı olduÄŸunu hissetti... Hiç kımıldamadan durmak geliyordu içinden. Bastonunu sallayıp uzaklaÅŸtırmak ilkbaharı, “Çekil git başımdan!” demek. Her zamanki gibi selamlaÅŸmak büyük bir çaba gerektirdi ansızın-bastonuyla geniÅŸ kenarlı ÅŸapkasına dokunmak- tanıdığı bütün o insanlarla, arkadaÅŸlarla, sık sık karşılaÅŸtığı kiÅŸilerle, dükkancılarla, postacılarla, sürücülerle selamlaÅŸmak. Oysa selamlaÅŸma davranışına eÅŸlik eden o neÅŸeli bakış, “Ben sizin denginizim, hatta daha fazlasıyım, her biriniz için” demek anlamına gelen o incelikli göz kırpma- iÅŸte bunu asla beceremezdi yaÅŸlı Mr. Neave.” (Katherine Mansfield, Katıksız Mutluluk, Örnek Aile,s.397 Ä° Bankası yay.)
Hüsnüzannı beslemek için bireysel neÅŸve ile toplumsal neÅŸvenin birbirini destekler ÅŸekilde iç içe geçmesi gerekiyordu. Hayatımızda çekilen iÅŸte bu diye yazdı üçüncü gün.
Dördüncü gün aÅŸağıdaki ÅŸu metinlerle ile karşılaÅŸtı:
“Ä°ÅŸittim ki Bayezıd-ı Bistami bir bayram sabaha karşı hamamdan çıkmış.Yolda, hiç haberi yokken, evin biriden başına bir leÄŸen kül dökmüÅŸler. Bayezid,saçı sarığı kirlenmiÅŸ olduÄŸu halde elini yüzüne sürüp ÅŸükretmiÅŸ: “Ey nefis, ben ateÅŸe layıkım. Birazcık kül için yüzümü ekÅŸitir miyim?”
“Büyükler kendilerine iltifat etmezlerdi. Sırf kendilerini görenler Tanrıyı görmeyeceklerdir. Büyüklük gösteriÅŸle, lafla olmaz; yücelik dava ile kuruntu ile elde edilmez. Tevazu yüceliÄŸi arttırır, fakat gurur seni topraÄŸa serer. Ä°natla baÅŸ dikenler baÅŸ aÅŸağı düÅŸerler. Yücelik istiyorsan yücelik yapma.” (Sadi, Bostan,176)
Gün boyu tekrarladı: Yücelik istiyorsan yücelik yapma. Bu cümlenin manasını kavrayacak kıvama henüz gelmediÄŸini düÅŸündü.
BeÅŸinci gün hüsnü zan ancak nefs terbiyesinin ikliminde yeÅŸerebilir diye yazdı.
Altıncı gün kibir suizan için muhteÅŸem bir barınak diye yazdı.
Her gün bir vesile ile defterine suizan ve hüsnüzanna dair cümleler yazmaya devam etti.
Suizan bahsi kabarıyor, hüsnüzan giderek geride kalıyordu.
Bazen böyle olur. Sıradan bir gün bütün günleri düzene sokacak bir mana üretir.
Henüz yorum yapılmamış.