Sosyal Medya

Yasin Aktay: Oylar kasıtlı olarak yer değiştirmişse bunun adı hırsızlıktır

İstanbul Ramazan’da, hele içinde bulunduğumuz bahar ikliminde bir başka güzel. İftar ve sahur sofraları, teravihler, kitap fuarları insanların dünyalarını, ufuklarını birbirine katmaları, yoğurmaları ve zenginleştirmeleri için iyi bir vesile oluyor.



Tabi bir de Ä°stanbul seçimlerinin tekrarlanması Ramazan sosyalliÄŸine apayrı bir dinamizm veriyor. Nefis muhasebeleri, partinin muhasebesine, partinin muhasebesi Ä°slam milletinin geleceÄŸi için kafa ve kalp yormalarına doÄŸru gidiyor.
 
Sahada en önemli gündem Ä°stanbul seçimleri. Bu konuda kafası ve tavrı çok net olanlar da var, karışık olanlar da var. 16 milyonluk Ä°stanbul’da 9 milyon seçmenin oy kullandığı bir seçimde oyların birbirine bu kadar yakın çıkmış olması karşısında bir itirazın olması kadar doÄŸal bir ÅŸey olamaz. Bunu seçim sonuçlarını kabullenmemek olarak görmek ancak aksi yönde ve aslında izandan yoksun bir propagandanın çok etkili iÅŸlediÄŸini ve baÅŸardığını gösteriyor. O zaman hiç de makul olmayan, akla ve izana ters böyle bir propagandanın nasıl oluyor da bu kadar etkili iÅŸliyor olduÄŸu üzerinde durmak gerekiyor. EleÅŸtiri yapılacaksa da özeleÅŸtiri yapılacaksa da bu hat üzerinden gitmek gerekiyor.
 
Aksini düÅŸünün. Oylar yine birbirine bu kadar yakın ama AK Parti önde olsun. CHP adayı itiraz etmeyecek miydi? Seçim sonuçlarını etkileyecek nitelikte hatalar tespit edildiÄŸinde hangi güç o seçimleri iptal etmeyi engelleyebilirdi?
 
Ortada henüz bitmemiÅŸ bir seçim var. Çünkü itirazlar seçimin bir parçası. Dünyanın her yerinde böyle, Türkiye’de de gelmiÅŸ geçmiÅŸ bütün seçim tecrübelerinde hep böyle olmuÅŸ. ABD’de birçok eyalette oy farkı yüzde 1’in altında olduÄŸunda yeniden sayım yapılması bir kuraldır. Ä°stanbul’da oyların tamamının sayımı kabul edilmiÅŸ olsaydı, seçim yenilemeye belki gerek olmazdı. Bu seçimde bile itirazlar üzerine sonucu deÄŸiÅŸen yerler oldu. O zaman itiraz hakkını kullanmaktan kim niye vazgeçsin?
 
Sohbet esnasında biri diyor ki: “Bıraksaydık, biraz da onlar kazanmış olsundu. Ülke rahatlar, onlar da ellerini taşın altına koymuÅŸ olmanın sorumluluÄŸunu üstlenmiÅŸ olurdu.”
 
Dedim, daha önce de yazdığım gibi, seçim gerçekten kesin bir ÅŸekilde böyle sonuçlanmış olursa, bizim de diyeceÄŸimiz ÅŸey bundan baÅŸkası deÄŸil. Hatta bunun için Türkiye’nin demokrasisiyle gurur bile duymaya devam ederiz. Muhalefetin kazanma ihtimalinin bu kadar yüksek olduÄŸu ve bu sonuçların olgunlukla kabul edildiÄŸi bir ülkedir Türkiye.
 
Ne var ki herkes seçime kazanmak için girer. Kimsenin seçimlerde rakipleri kazansın diye girdiÄŸi görülmüÅŸ bir ÅŸey deÄŸildir. Maça girmiÅŸ herhangi bir takımın son on dakika oyun hakkını kullanmadan karşı takıma oyunu sırf centilmenlik olsun diye bıraktığını gördünüz mü? AK Parti yöneticilerinin kendi adlarına bireysel bir cömertlik yapmaları söz konusu olabilir ama temsil ettikleri halk adına böyle bir cömertlik yapma hakkını siz nerden uyduruyorsunuz?
 
Üstelik oylar birbirine çok yakın ve ilk baÅŸta 29 bin olarak ilan edilmiÅŸ geçersiz oyların tekrar sayımından ancak kasıtlı olarak bir parti aleyhine olacak ÅŸekilde 16 bin oyun tespit edildiÄŸini gördük. O oylar yerine konulduÄŸunda fark 13 bine düÅŸmüÅŸ. Bu kadar oyun bu ÅŸekilde yer deÄŸiÅŸtirmesini tesadüfle geçiÅŸtirmek, bunun karşısında bir kasıt aramamak mümkün deÄŸil, arayıp da bulamamak da ancak bu hırsızlığın bir parçası olmakla mümkün olabilir.
 
Oylar kasıtlı olarak yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸse bunun adı hırsızlıktır. “Seçimler tekrarlanıyor, çünkü oyları çaldılar” diye baÅŸlatılan kampanyaya yavuz hırsızların velvele yapmaları alışıldık bir ÅŸey. Ancak bu velveleye bir de YSK’nın kararında “hırsızlık” veya “çalma” gibi kelimelere yer verilmemiÅŸ olmasını hırsızlığın yokluÄŸunun ispatı gibi göstermeleri bir kurnazlık deÄŸilse artık ÅŸu fıkradaki duruma yakıştırılmayı fazlasıyla hak ediyorlar.
 
BaÅŸka bir vesileyle yine bu köÅŸede benzer bir vaka için anlatmıştım, tekrarlayalım. Ancak oradaki fıkrada ismi geçen hayvanı deÄŸiÅŸtiriyoruz, çünkü o hayvan fıkrada baÅŸka bir rolde de geçse kendini o rolle özdeÅŸleÅŸtirip alınanlar olduÄŸunu görmüÅŸtük. Maksadımız ÅŸu Ramazan gününde kimseyi incitmek deÄŸil elbet, meramımızı hasıl etmektir.
 
Vaktin birinde, köyün birinin boÅŸ bulunan imam kadrosuna müracaat eden iki kiÅŸiden biri bizzat köylüler tarafından seçilecekmiÅŸ. Köyün ahalisi ilk defa başına gelmiÅŸ bu iÅŸlem için bir yöntem tespit etmeye çalışırlar. Ä°stiÅŸareler sonucunda adayları imtihan etmeye karar verirler. Bu iÅŸ için önce bir jüri tespit edilir. Jüri adayları ilk etapta okuma-yazma imtihanına tabi tutar. Tutar tutmasına ama jürinin kendisi okuma yazma bilmemektedir. Yine de kulaklarına çalışan bir tarzı takip ederek adaylardan bir tahtaya “kedi” kelimesini yazmalarını isterler. Adaylardan biri hemen çok bilmiÅŸ müstehzi bir edayla “kedi” diye yazar. Ne beklersiniz? Okuma yazma bilmeyen köylü bir ÅŸeye benzetemez tabi. DiÄŸerinin yazmasını isterler. O da belki bilmediÄŸinden belki de köylüdeki zaafı hemencecik fark ettiÄŸindendir, tahtaya kelimeyi yazmak yerine hızla ve üstünkörü bir kedi resmi çizer. Köylü resmi görür görmez “aha iÅŸte bu!” der.
 
YSK, bunlara kediyi daha nasıl göstersin? Açık açık demiÅŸ iÅŸte, yerinde olması gereken geçersiz oyların, oy pusulalarının, sandık seçmen listelerinin, sandık sonuç tutanağının, sayım döküm cetvelinin “yerinde bulunmadığı” tespit edilmiÅŸ. Yerinde bulunmayan ÅŸey, hele böylesi bir süreçte “çalınmış” olmaktan baÅŸka nasıl ifade edilebilir? Size bir de hırsız resmi mi çizsin okuyabilmeniz için.
 
Bir ÅŸey deÄŸil de durumu lehlerine çevirmek için neredeyse okuma yazmayı bile bilmezden gelecekler. Ä°ÅŸin kötüsü bu okumaz-yazmazlık paylaşıla paylaşıla ideolojik bir kanaate dönüÅŸüyor.
 
Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.