Sosyal Medya

Osman Atalay: Bugün toplumun bir kesimi cemaat, tarikat, diğer kesimi ise seküler ideoloji yorgunu

Gönül yorgun düştüğünde; yürek dilsiz kalır. Mevlana.



Osmanlı’nın çöküÅŸ dönemi ve cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar en büyük çatışma, din ve dindarlık üzerine oldu.
 
Anadolu muhafazakârlığı, bastırılmış inanç ve duygular dünyasıyla inÅŸa ettiÄŸi dindarlık ile devletin dayattığı dindarlık arasında kuÅŸaklar boyu çatışıp durdu.
 
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren mevsimlik ürün muamelesi gören dindarların, depolarda çürümeye terk edilen mahsuller muamelesine tabi tutulmaları büyük travmaların yaÅŸanmasına sebep oldu.
 
Cumhuriyetin GDO’lu dindarlık mühendisliÄŸi baÅŸarısızlıkla sonuçlanmıştı.
 
1987-90 Turgut Özal’lı yıllar ve AK Parti’nin 2003-2011 yılları Türkiye için büyük ÅŸans ve umut dolu yıllardı.
 
Cumhuriyetin ilk yıllarında bölünen Anadolu muhafazakârlığı ile kent laikliÄŸinin ortak bir noktada buluÅŸmaları heyecan verici bir durumdu.
 
Uzun yıllar sonra muhafazakâr, saÄŸ, liberal ve laik kesim birlikte yaÅŸama kültürünü inÅŸa edebilme fikri etrafında toplanmıştı.
 
Fakat çok yönlü ve çeÅŸitli nedenler sonucunda bu süreç iyi yönetilemedi.
 
Muhafazakâr ve laik… Ä°deoloji yorgunu iki kesim aslında birbirini anlamaya ve yakınlaÅŸmaya baÅŸlamıştı. Bu kez çözüm süreci, Gezi Parkı süreci, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe giriÅŸimi Türkiye Cumhuriyeti’ni çok ciddi bir türbülansa soktu.
 
Bu türbülans önce devlet kurumlarında, sonrasında ise dindar ve seküler kurumlarda yaÅŸanmaya devam ediyor.
 
Bugün toplumun bir kesimi cemaat, tarikat, diÄŸer kesimi ise seküler ideoloji yorgunu.
 
Gençlik üzerine yapılan çok yönlü ve derin araÅŸtırma raporlarına baktığımız zaman nüfusunun üçte ikisi genç olan ülkemizin, ideolojik ve dini yapılardan her geçen gün uzaklaÅŸtığı görülüyor.
 
Toplumun yaÅŸadığı siyasi ve ekonomik travma ciddi manada dinlenmeye ihtiyacı olduÄŸunu gösteriyor.
 
Nüfusunun yüzde 75’i 35 yaÅŸ altı, yüzde 50’si 20 yaÅŸ altı olan dinamik bir nüfusun, yüzde 92.5’i kente sıkışan muhafazakarlardan oluÅŸuyor. GeniÅŸ aile yerini çekirdek aileye bıraktı, ÅŸimdi çekirdek aile de dağılmak üzere.
 
Toplumlar ve devletler de insanlar gibi doÄŸar, büyür ve ölürler. Toplumun yorgunluÄŸunu gideren, adalet ve ahlak iklimidir.
 
Bu iki değeri yaşatamazsak toplum adaletsizler ve merhametliler olarak iki kutba ayrılır.
 
CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın, “AK Parti’de metal yorgunluÄŸu var” sözü aslında en tepeden gelen öz eleÅŸtiriydi.
 
AK Parti’nin metal yorgunluÄŸu aslında Anadolu muhafazakârlığının yorgunluÄŸuydu.
 
Özellikle Y ve Z kuÅŸağı, ortak bir yaÅŸam kültüründe buluÅŸurken geleneksel yaÅŸam tarzından hızla uzaklaşıyor.
 
18 yaÅŸ ergenliÄŸin zirvesinde, iktidarın tüm çeÅŸidine kafa tutan gençlik potansiyeli sarhoÅŸluk, hiçlik ve kiÅŸiliÄŸini arayan muhalifliÄŸin şımarıklığında kendini tanımlamaya çalışan bir ruh halinin tolere edilememesi kültürel ve ekonomik manada büyük problemlere gebe.
 
Dijital teknolojinin, sosyal medyanın baÅŸ döndürücü, sınırsız, kontrolsüz küresel gücü yeni kent sosyolojini teslim alırken Türkiye’nin muhafazakâr genetiÄŸi üzerinde çok büyük tahribata sebep oldu. X, Y ve Z kuÅŸakları arasındaki makas her geçen gün açılmaktadır.
 
Dindar, milliyetçi, seküler, ideolojik dünya görüÅŸünün yeni genç kuÅŸak tabanında ciddi bir karşılık bulamadığını görüyoruz.
 
Türkiye’de ve dünyada siyasal, kültürel, sosyal manada Ä°slam’ı, Ä°slamcılık kavramı üzerinden çok dövdüler ve yordular. Bu kavramın ve sahiplerinin ciddi manada dinlenmeye yeni bir sunuma ihtiyacı var.
 
Türk aydını, iÅŸ insanı ve siyasetçisinin, seküler ve dindar olarak iki ayrı kutupta hâlâ didiÅŸiyor olması büyük bir sıkıntıdır.
 
Türkiye’de dindarların, devletin yönetici kadrolarında yer almasının uzun yıllar sakıncalı bir durum olarak kabul görmesi ülkenin maddi, manevi gücünün bölünmesine, içe kapanmasına ve birbiriyle sürtüÅŸerek aşınmasına yol açtı.
 
AK Partili muhafazakâr tabanın çocukları, babalarının yaÅŸadığı din ve cemaat yorgunluÄŸu karşısında cemaatlere mesafeli durmayı tercih ediyor. 
 
Ak Parti kendi içinde küskün ve kızgınlar olarak bölünme sürecini yaşıyorken, seküler kesim de kendi içinde çok çeÅŸitli alışık olmadığımız (deizim, ateizm) parçalara ayrılıyor.
 
Siyaseti, dünyevi, sosyal ve kariyer ihtiyaçlarını hızlı gerçekleÅŸtirecekleri bir mobil araç olarak gören pragmatist bir kuÅŸak olarak varlar.
 
NiÅŸantaşı laikliÄŸi ile Fatih dindarlığı üzerinden büyüyen kavga, Batı’dan Anadolu’ya yayılmaya baÅŸladı.
 
Özal’ın bir potada buluÅŸturduÄŸu muhafazakâr ve seküler liberaller, bir müddet sonra AK Parti’nin kuruluÅŸu ile 2002’den 2010 yılına kadar birbirlerini tolere etmeye devam ettiler.
 
Lakin, 2011 FETÖ’nün AK Parti ile girdiÄŸi kavgası, Türkiye’yi çok sert bir türbülansa soktu.
 
Tam birbirlerini tanımaya, anlamaya baÅŸlayan dindar ile seküler kesim, bir anda tekrar eski savaÅŸ mevzilerinde toplanmaya baÅŸladılar fakat bu kez o eski heyecan ve hoÅŸgörü yerini yılların yorgunluÄŸuna, yılgınlığına ve sert kutuplaÅŸmaya bırakmış görünüyor.
 
17 yıllık muhafazakâr yönetimin, iktidar sürecindeki mental yorgunluÄŸu ve aşınmasının, bu kez seküler camianın hoÅŸnutsuzluÄŸu sorununu ortaya çıkardı.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin seküler ve muhafazakâr kesimlerinin, ciddi manada hırpalandığı ve yorulduÄŸu gün gibi aÅŸikâr bir durumdur.
 
Önemli olan yeniden yapılanma sürecinde maddi ve manevi yorgunluÄŸu tamir edecek, toplumun iki kesimini de tatmin edecek güveni saÄŸlayacak, adalet ve ahlak iklimini nasıl inÅŸa edebileceÄŸimizdir.
 
Sosyoloji yorulmaya başlamışsa işimiz zor demektir.
 
Birlikte yaÅŸamın temel kuralı olan adalet ahlak eleÅŸtiri ve tahammül kültürünü bir ÅŸekilde yeniden tesis etmek zorundayız.
 
Yeni AKit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.